T.C.
İSTANBUL
35. SULH CEZA MAHKEMESİ YARGIÇLIĞI'na
DOSYA: 2011 / 3131
KONU: YARDIMCI DİLEKÇE
AÇIKLAMALAR, İSTEMLER, YANITLAR
Mahkemenizde
benimle ilgili olarak görülmekte olan bu dava, anlaşılması kolay, çok basit ve
toplum tarafından rahatça kanıksanmış bir dava değildir. Bu dava, herhangi bir
karşılıksız çek, hafif yaralama, işyerindeki sekretere taciz uygulama yada
benzeri basit ve çok rastlanan bir dava değildir. Bu davaya, karşılıksız çek,
hafif yaralama, işyerindeki sekretere taciz uygulama yada basit ve çok
rastlanan bir dava gözüyle bakıldığında, bu davayla ilgili olarak gerçek
anlamda bir yargılama yapılamamış, bu davanın öznelliği göz ardı edildiği için
nesnel hukuk kurallarına uyulmamış ve adaletin terazisi doğru kullanılamamış
olur.
Çünkü...
Bu davaya
benzer "ENTELEKTÜEL LİNÇ" davaları, ülkemizde
hemen hemen hiçbir zaman için vuku bulmamış ve dünyada da eşi benzeri çok az
vuku bulmuştur. Bu davanın gayet net ve oldukça somut bir biçimde anlaşılır
olması, yalın hâle gelmesi, toplum tarafından rahatça kanıksanır bir biçim
alması, tiyatro kamuoyunun vicdanını rahatlatabilmesi için, daha önce
mahkemenize sunmuş olduğum belge, bilgi, delil, kanıt ve benzeri gerçekleri
kılı kırka yararak incelemekte sayılamayacak kadar yarar var. Sadece incelemekle
kalmayıp, bu özgün davanın gerektirdiği özellikteki bilgi birikimine sahip bir
bilirkişiye bu belge, bilgi, delil, kanıt ve benzeri gerçekleri
inceletmelisiniz.
Çünkü...
Bu davayla
sadece ben ve benim tiyatro dünya görüşüm yargılanmıyorum; "Türkiye Tiyatro
Tarihi" de yargılanmış oluyor. Örnekse, "Oyuncuların çoğu
yavşaktır genellikle..." kem sözünü kullanarak, bütün opera
oyuncularını, bütün sinema oyuncularını, bütün televizyon oyuncularını, bütün
tiyatro oyuncularını töhmet altında bırakan Nihat Haluk Bilginer, bu kem
sözüyle, herhangi bir özne kullanmamış, herhangi bir kişinin adını vermemiş
olduğu için, "hukuksal bir kurnazlık yaparak" yargılanmaktan
kurtulmuş, ancak, kendisine "yavşak" dediğim için, ben
yargılanarak ceza almıştım. "Yavşak davası" ile ilgili
olarak ülkemizdeki bütün yargılanma süreci sona erdiği için, içime hiç sinmese
de, sona eren bu davayı, tabii ki, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne taşımayı
düşünüyorum.
Ancak...
Ülkemizdeki
yargıçlar, herhangi basit bir davaya asla ve kesinlikle benzemeyen,
"Türkiye Tiyatro Tarihi" konusunda belge oluşturacak böyle davaları
ellerine aldıklarında, sadece hukuksal duyarlılıklara değil, aynı zamanda
estetik, tarihsel ve toplumsal duyarlılıklara da çok büyük özen
göstermelilerdir.
İmdi...
Müşteki Mustafa
Şükrü Demirkanlı ile aramızdaki hukuksal süreci, karşılıksız çek, hafif
yaralama, işyerindeki sekretere taciz uygulaması yada benzeri basit ve çok
rastlanan bir dava olarak görmemenizi istememin başat nedenlerini sıralıyorum:
1) Size daha önceleri sunmuş olduğum belgelerde görebileceğiniz yada
yeni belgeler istediğinizde derhal sunabileceğim gibi, Mustafa Şükrü
Demirkanlı, benim hakkımda "BİRİNCİ LİNÇ KAMPANYASI" düzenlemiş
bulunan Burak Caney adlı sanal kişinin kendisi yada çok yakın arkadaşlarından
biridir. Görülmekte olan bu dava, Burak Caney etmenini "es" geçerse,
bence, estetik, tarihsel ve toplumsal işlevini tam anlamıyla yerine getirememiş
olur.
2) Size sunmuş olduğum belgelerde çok net bir biçimde görülebileceği
gibi, Mustafa Şükrü Demirkanlı, benim hakkımda "İKİNCİ LİNÇ
KAMPANYASI" sürecini başlatarak, "1100 KİŞİLİK
BİR LİNÇ ÖRGÜTÜ" kurmuştur. Bu davayı, basit bir dava olarak
görmeyip, bu davanın, aslında bir "ÖRGÜT DAVASI" olduğunu
duyumsamanızı ve bu yönde bir kanaat geliştirmenizi arzu ediyorum. Keza, Nihat
Haluk Bilginer'in de desteğiyle yürütülen bu dava, inanıyorum ki, tarihsel
gerçekliği yazan belgelerde mutlaka bu yönde yerini alabilecektir.
3) Başını Ömer Faruk Kurhan'ın çektiği ve benim BERAAT etmemle
sonuçlanan İstanbul 3. Sulh Ceza Mahkemesi ve bu ceza davasına koşut olarak
süren İstanbul 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde derdest olan 25.000,00 TL'lik
dava da, Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın kurmuş olduğu "LİNÇ
ÖRGÜTÜ" eylemlerindendir ve ben bu süreci de
"ÜÇÜNCÜ LİNÇ KAMPANYASI" olarak niteliyorum. Bütün bu LİNÇ
KAMPANYALARI, tikel olarak, bu davadan bağımsız bir biçimde hukukun
ameliyat masasına yatırıldığında, tabii ki, nesnel bir yargılama hiçbir zaman
gerçekleşemez.
Ancak...
Yukarıda
belirttiğim ve ayrıca üç maddeden oluşan görüşlerim, tabii ki, çok özet bir
bilgidir. Mahkemenizin zamanını (ç)almamak için, görüşlerimi özetleyerek
yazdım. Ne var ki, siz, benden daha fazla belge, daha fazla bilgi, daha fazla
delil, dahaf fazla kanıt, daha fazla tanık isterseniz, ben bu isteğinizi derhal
karşılarım. 28 Şubat 2012
Hilmi
Bulunmaz