14 Şubat 2012 Salı

Prof. Dr. İskender Pala, Zaman Gazetesi'nde (tartışılacak bir yazı) yazdı!

Oyun'un notu: Zaman Gazetesi'nden alarak, olduğu gibi aktardığımız İskender Pala'ya ait yazıdaki LİNÇÇİ Kenan Işık'ın işbu sıfatını yazının içerisine serpiştirmek hem yazının okunmasını ağırlaştıracağı ve hem de bizim vaktimizi alacağı için LİNÇÇİ sıfatını yazının içerisine eklemedik. LİNÇÇİ Kenan Işık'ın adının daha iyi anlaşılması için, LİNÇÇİ kişinin adının üzerini "maymungötürengi" ile belirgin hâle getirdik... Bir de İskender Pala'nın, LİNÇÇİ Kenan Işık'ı "çok uygun" bir dille eleştirdiği yazısındaki "iltimas" sözcüğünü de kırmızı ile ayrıca biz vurguladık!...

***


İltimas

1. isim Haksız yere, yasa ve kurallara uymaksızın kayırma, arka çıkma
"Onun için buraya kabul edilişimde bir iltimas seziyordum, buysa beni yerin dibine geçiriyordu." - O. Kemal

2. mecaz Birine herhangi bir konuda öncelik ve ayrıcalık tanıma
"Şimdi bir de tavsiyeden iltimastan bahsediyorlar." - N. Hikmet

(Kaynak: Türk Dil Kurumu)

***  

Ben, Lenin'in "Sovyetler Birliği Halk Komiserleri Kurulu Başkanı" olup Sovyetler Birliği'ni yönettiği dönemde yaşayan bir Rus olsaydım ve benim için; "Lenin'in iltiması sayesinde Sovyetler Birliği Komünist Partisi kadroları tarafından daima itibar gördü" denilseydi, bu sözü, asla ve kesinlikle içime sindiremediğim gibi, bu sözü söyleyen kişiye, o kişi benim "dostum" bile olsa, çok sert bir tepki gösterirdim. 


Çünkü...


Ben, "haksız yere, yasa ve kurallara uymaksızın kayırma, arka çıkma" ve "herhangi bir konuda öncelik ve ayrıcalık tanıma" durumuna asla ve kesinlikle düşmem!


Ancak...


LİNÇÇİ Kenan Işık'ı "iyi bir dost" olarak gördüğünü net bir biçimde ortaya koyan Zaman Gazetesi yazarı İskender Pala; "Sayın Başbakan'ın iltiması sayesinde AK Parti'li kadrolar tarafından daima itibar gördü" demesine karşın, LİNÇÇİ Kenan Işık, İskender Pala karşısında palası düşmüş asker gibi susup oturuyor.


Çünkü...


LİNÇÇİ Kenan Işık, "haksız yere, yasa ve kurallara uymaksızın kayırma, arka çıkma" ve "herhangi bir konuda öncelik ve ayrıcalık tanıma" durumuna asla ve kesinlikle karşı çıkamaz!


İşte LİNÇ kültürüne karşı çıkmaya ömrünü yatırmış biriyle, LİNÇ kültürünü benimsemiş birinin uzlaşmaz çelişkileri!!!


Aşağıdaki yazıyı bu mantık çerçevesinde okuyunuz...


Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz


***


Günlük müstehcen sırlar

İskender Pala 

i.pala@zaman.com.tr 
14 Şubat 2012

Kenan Işık iyi bir dosttur. Sohbetinden her zaman lezzet almış, entelektüel kimliğinden haz duymuşumdur.


Şimdi yazacaklarımı bir dostluğun gereği; samimi bir eleştiri kabul edeceğinden şüphem yok.


Sayın Başbakan'ın İstanbul Belediye Başkanlığı döneminde Şehir Tiyatroları Sanat Yönetmeni olarak iyi bir rol oynadı ve sahnelerden sıçrama yaparak siyasi aktörler arasına da girdi. İdeolojik kimliğinden hiç taviz vermedi, Sayın Başbakan'ın güven ve iltiması sayesinde AK Parti'li kadrolar tarafından daima itibar gördü, toplantılara çağrıldı, akıl danışıldı veya sunuculuk yaptı. Sayın Başbakan'ın himayesi ile halen ATV'nin icra kurulu üyesi ve Büyükşehir Belediyesi'nin Kültür Sanat danışmanı.


Belki hatırlayacaksınız, bundan iki yıl kadar evvel Şehir Tiyatroları'nın özelleştirilmesi gerektiğine dair yazdığım bir yazı üzerine özel tiyatro mensupları bana hak verirken, bütün ödenekli tiyatro "emekçi"lerinin sinir uçları harekete geçmiş, beni sanat düşmanı ilan etmişlerdi. Muhtemelen şimdi de öyle bir kampanya yapacaklardır (Şimdiden gülmeye hazır olun yani!..). O vakit ve halen Kenan Işık dostumuzun Kültür Sanat danışmanı olduğu İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin Şehir Tiyatroları bu günlerde yeni bir oyun üretti. Günlük Müstehcen Sırlar... Afişinde çembere alınmış bir 16+ işareti var. Bir lise önünde yolları kesişen iki teşhirci sapığın sözüm ona müstehcen sırlarını anlatıyor. Elbette müstehcenlik diz boyu, ama içinde seyirciyi ilgilendirecek ne bir hayat dersi, ne bir erdem, ne de tiyatronun genel amacına yönelik bir toplum eleştirisi var. Eğer bu oyunun amacı seyirciye teşhircilik hakkında hayat dersi vermek ise buna devlet parasıyla bayağılıktan başka ne denir? Seyirciye hakaret de cabası. Peki repertuarın diğer oyunlarındaki % 80 cinsel sululuk ve müstehcenliklere ne demeli?


İmdi, dünyanın hiçbir yerinde, bir tiyatro afişinde 16+ şeklinde bir ikaz görülmemiştir. Çünkü ödenekli tiyatroların sahnelediği bir oyun, mor/pembe neonlu gece kulüplerindeki show değildir. Elbette bu tür kabareler üretebilir (nitekim özel tiyatrolar Günlük Müstehcen Sırlar'dan daha kalitelisini üretmektedirler) veya bunu show biçiminde sunabilirsiniz, ama bunu sanat adıyla değil eğlence veya erotik show diye insanlara duyurur, yine de üzerine 16+ yazdırtmazsınız. Bu dediğimin sanatın özgürlüğü (ki ben böyle inanır ve savunurum) ilkesiyle bir alakası yok. Bu dediğim, düpedüz, vergilerimizle üretilen oyunların sanat olmadığı veya bize sanat diye bayağılıkların yutturulmaya çalışıldığıyla alakalı. Çünkü dünyanın her yerinde ödenekli tiyatroların görevi klasik eserlere ve ulusal kültüre yönelik repertuar oluşturarak insanlığın yararına özgürce sanat üreterek toplumsal eleştiri yapabilmektir. Devlete ait tiyatrolar, hemen her ülkede bu amaçla kurulup desteklenir ve hatta büyük yatırımlar yapar. Böylece hayatın aynası olacak, toplumu bilinçlendirecek ve sanat yoluyla eğitecek, 16+ gibi bir laubalilik ile uçuk fanteziler ise o kapıdan içeri giremeyecektir. Yoksa sanattan uzak ve sığ konuları topluma cinsellik ve erotik soslarla yutturmaya çalışan işletmeler açmak devlet veya belediyelerin görevleri arasında değildir. Dünyanın her yerinde özel teşebbüs bu maksatla -adı tiyatro olsun veya olmasın- faaliyet gösterir. Böylece isteyen seyirci parasını pahalı pahalı ödeyip bu gösteri ve oyunlara gider.


O halde soru şudur: Kenan Işık, Kültür Sanat Danışmanı sıfatıyla, acaba Günlük Müstehcen Sırlar'ın neresinde durmaktadır? İBB Şehir Tiyatroları, halkın vergileriyle bu tür oyunlar üretiyorsa tiyatro mu amacından sapmıştır, tiyatrocular mı kaliteli üretimden düşmüştür? Yahut bir ay tek, bir ay çift maaş alan tiyatrocularımız, kaliteli oyunlar üretmek için dizi setlerinden vakit mi bulamaz olmuşlardır? Peki ama sponsorlarla ayakta durmaya çalışan özel tiyatrolarda çalışanların suçu nedir? Onlar, sırtlarını bir yere dayamadıkları için hayatta kalabilmek adına tabanları terleyesiye kadar gece gündüz çalışırken ödeneklilerin bunca lüks içinde olması, üstüne üstlük bir de böyle bayağı oyunlarla amaçlarından sapıp halkı kandırmaları reva mı? Diyeceksiniz ki Belediye bunun çaresine baksın. Haklısınız!.. Lakin Belediye canibinde "Bu tiyatrocularla uğraşmayın, ne bulaşın, ne üzerinize sıçratın, istediklerini verip şerlerinden emin olun!" fısıltıları yaygınmış. Elbette tiyatrocular da işin farkında ve elbette Belediye'nin böyle düşünmesinden çok memnun. Çünkü bu sayede kendilerine ödenek ayıran kurumun yetkililerine sahneden üstü kapalı küfredebilir, onların inanış, düşünüş ve fikirleriyle dalga geçebilir, sonra da eski tüfek arkadaşlarıyla bir araya geldiklerinde kaleyi nasıl elde tuttuklarıyla ilgili sohbetlerde bol küfürlü kahkahalar atabilirler.


Şimdi merak ediyorum; Kenan Işık dostumuz kimlerden yana acaba?


(Kaynak: Zaman)