İskender Pala'dan müstehcen bir yazı...
Sevgili İskender Pala, yazınızın bütününde bende şöyle bir algı oluştu: İskender Pala-Kenan Işık kavgası... Belli ki mesele kişisel, olabilir... Karşılıklı konuşabilirler, basın önünde polemik yapabilirler ya da bir başka biçimde mesele çözülebilir, olmadı çözülmez diye düşündüm.
Ancak, yazınızda pek de şık bulmadığım nokta şu; Pala'nın Kenan Işık'la başlayıp, Kenan Işık'la biten yazısının arasına İ.B.B. Şehir Tiyatroları'nı ve oyunlarını iliştirmesi hem de hiç şık olmayan bir biçim ve yargılarla...
Öncelikle, İBBŞT kendini kanıtlamış asırlık bir kurum ve o kurumun Genel Sanat Yönetmeni, Repertuar Kurulu var... Başkan Danışmanı sıfatıyla, sizce Kenan Işık'ın repertuarla ilgisi ve ilişkisi var mıdır? Yoktur. Peki, Kenan Işık üzerinden bu kuruma vurmak doğru mudur? Bu arada şunu da ifade edeyim: Eğer, Kenan Işık repertuara karışıyorsa, bu konuda en küçük bir duyumum olursa en önce Kenan'ın karşısına ben dikilirim, bu böyle biline... İkinci mesele, bir oyunu izleyip ya da izlemeden duyumlarla beğenmemiş olabilirsiniz, ancak eleştirinin dozu ve düzeyi bu mu olmalı? Zaman zaman benzer ihbarlar gazete sütunlarına yansıyor ama entelektüel düzeyini ve sanata bakışını bildiğim İskender Pala'ya bu yaklaşım hiç yakışmamış, şık da olmamış.
Erotizmin nerede başladığının saptamasını yapacak son kişilerden biri İskender Pala olmalıydı ama görüyorum ki ön almaya kalkmış, hiç de iyi yapmamış.
16+ ibaresinin nesini yadırgamış Pala onu da anlayamadım. İzleyiciye bir ikaz yapılmış, çok da iyi olmuş. Bu dünyanın her yerinde vardır, tuhaflık bunun neresinde?
Sevgili Pala, "Halkın parası" söylemi artık o kadar deforme oldu ki... artık yerini bulmuyor...
Bir tarafta halk var, diğer tarafta da onu ya da parasını koruyanlar... Peki o korumacılar bu yetkiyi nereden alıyor, o oyunu izleyip beğenenler halk değil mi, onlar vergi vermiyor mu? Halk'a güvenmekten bahsedilir ancak bir türlü güvenilmez, birileri sürekli "halk"ı koruma ve kollama görevini üstlenir bu memlekette. Düne kadar askerdi, keşke şimdi de siz olmasaydınız... Siz ki, askerin tokadını yemiş bir eski askersiniz.... Bırakın halkı korumayı, beğenmezse izlemez... izlenmeyince de oyun kısa sürede kalkar...
Bir diğer yaklaşımınız, ödenekli kurumlar yapmasın, özel tiyatrolar yapsın... Repertuarı belirlemek, biçimlemek sanırım sizin işiniz olmamalı... Yerel yönetimlerdeki herhangi bir kişinin de olmamalı... (Bu konudaki daha geniş görüşlerim, Tiyatro... Tiyatro...'nun Şubat sayısında mevcut, görmemiş olabilirsiniz, size maille ileteyim.)
Ben bütün bunları oyunu izlemeden yazıyorum, zaten konumuz oyun değil sanırım... 26 Şubat'ta galası var, hadi gelin birlikte izleyelim, oyun sonrası da oyunu konuşalım; çok daha şık, çok daha yakışıklı olur...
İskender Pala ile Kenan Işık arasında bir sorun varsa, bence siz aranızda çözün.
Sizin (Benim pek de beğenmediğim.) "Leyla ile Mecnun" oyununuz, yanılmıyorsam İBBŞT'de sahnelemişti... Beğenmemiştim ama aklıma hiç de; "Halkın parasına yazık oluyor, böyle oyunlar sahnelenmesin, Belediye bir yol bulsun." demek gelmedi.
Yazınızın sonunda, "Şimdi merak ediyorum; Kenan Işık dostumuz kimlerden yana acaba?" sorunuzu okuyunca ben de merak ettim, Kenan Işık'ı arayıp sordum, aynen şunları söyledi: "Bugüne kadar hep özgür, bağımsız, kaliteli ve yüksek sanatın yanında durdum, bundan sonra da aynı noktada durmaya devam edeceğim. Sayın Pala bunu böyle bilsin ve bir daha da bana 'dostum!'la başlayan böyle saçma sapan soru sormasın."
Sanırım, kişisel meseleleri çözmek ya da çözmemek kurumların üzerinden yapılmamalı, siyasilerin ve bürokratların sanatsal anlamda daha fazla müdahale etmelerine çağrı yaparak olmamalı, kaldı ki siz de yaratıcı bir kalemsiniz, bunu en iyi sizin bilmeniz gerek, bildiğinizi de biliyorum, burada sapla saman birbirine karışmış, ama hiç de doğru olmamış.
Bence bir hatadır, olmuş, "amacımı aşmışım galiba" dersiniz olur biter. Ben de tanıdığım İskender Pala'yı tanımış olmaktan duyduğum hazzı devam ettiririm...
Mustafa Demirkanli
(Kaynak: Tiyatro... Tiyatro... Dergisi)
Sevgili İskender Pala, yazınızın bütününde bende şöyle bir algı oluştu: İskender Pala-Kenan Işık kavgası... Belli ki mesele kişisel, olabilir... Karşılıklı konuşabilirler, basın önünde polemik yapabilirler ya da bir başka biçimde mesele çözülebilir, olmadı çözülmez diye düşündüm.
Ancak, yazınızda pek de şık bulmadığım nokta şu; Pala'nın Kenan Işık'la başlayıp, Kenan Işık'la biten yazısının arasına İ.B.B. Şehir Tiyatroları'nı ve oyunlarını iliştirmesi hem de hiç şık olmayan bir biçim ve yargılarla...
Öncelikle, İBBŞT kendini kanıtlamış asırlık bir kurum ve o kurumun Genel Sanat Yönetmeni, Repertuar Kurulu var... Başkan Danışmanı sıfatıyla, sizce Kenan Işık'ın repertuarla ilgisi ve ilişkisi var mıdır? Yoktur. Peki, Kenan Işık üzerinden bu kuruma vurmak doğru mudur? Bu arada şunu da ifade edeyim: Eğer, Kenan Işık repertuara karışıyorsa, bu konuda en küçük bir duyumum olursa en önce Kenan'ın karşısına ben dikilirim, bu böyle biline... İkinci mesele, bir oyunu izleyip ya da izlemeden duyumlarla beğenmemiş olabilirsiniz, ancak eleştirinin dozu ve düzeyi bu mu olmalı? Zaman zaman benzer ihbarlar gazete sütunlarına yansıyor ama entelektüel düzeyini ve sanata bakışını bildiğim İskender Pala'ya bu yaklaşım hiç yakışmamış, şık da olmamış.
Erotizmin nerede başladığının saptamasını yapacak son kişilerden biri İskender Pala olmalıydı ama görüyorum ki ön almaya kalkmış, hiç de iyi yapmamış.
16+ ibaresinin nesini yadırgamış Pala onu da anlayamadım. İzleyiciye bir ikaz yapılmış, çok da iyi olmuş. Bu dünyanın her yerinde vardır, tuhaflık bunun neresinde?
Sevgili Pala, "Halkın parası" söylemi artık o kadar deforme oldu ki... artık yerini bulmuyor...
Bir tarafta halk var, diğer tarafta da onu ya da parasını koruyanlar... Peki o korumacılar bu yetkiyi nereden alıyor, o oyunu izleyip beğenenler halk değil mi, onlar vergi vermiyor mu? Halk'a güvenmekten bahsedilir ancak bir türlü güvenilmez, birileri sürekli "halk"ı koruma ve kollama görevini üstlenir bu memlekette. Düne kadar askerdi, keşke şimdi de siz olmasaydınız... Siz ki, askerin tokadını yemiş bir eski askersiniz.... Bırakın halkı korumayı, beğenmezse izlemez... izlenmeyince de oyun kısa sürede kalkar...
Bir diğer yaklaşımınız, ödenekli kurumlar yapmasın, özel tiyatrolar yapsın... Repertuarı belirlemek, biçimlemek sanırım sizin işiniz olmamalı... Yerel yönetimlerdeki herhangi bir kişinin de olmamalı... (Bu konudaki daha geniş görüşlerim, Tiyatro... Tiyatro...'nun Şubat sayısında mevcut, görmemiş olabilirsiniz, size maille ileteyim.)
Ben bütün bunları oyunu izlemeden yazıyorum, zaten konumuz oyun değil sanırım... 26 Şubat'ta galası var, hadi gelin birlikte izleyelim, oyun sonrası da oyunu konuşalım; çok daha şık, çok daha yakışıklı olur...
İskender Pala ile Kenan Işık arasında bir sorun varsa, bence siz aranızda çözün.
Sizin (Benim pek de beğenmediğim.) "Leyla ile Mecnun" oyununuz, yanılmıyorsam İBBŞT'de sahnelemişti... Beğenmemiştim ama aklıma hiç de; "Halkın parasına yazık oluyor, böyle oyunlar sahnelenmesin, Belediye bir yol bulsun." demek gelmedi.
Yazınızın sonunda, "Şimdi merak ediyorum; Kenan Işık dostumuz kimlerden yana acaba?" sorunuzu okuyunca ben de merak ettim, Kenan Işık'ı arayıp sordum, aynen şunları söyledi: "Bugüne kadar hep özgür, bağımsız, kaliteli ve yüksek sanatın yanında durdum, bundan sonra da aynı noktada durmaya devam edeceğim. Sayın Pala bunu böyle bilsin ve bir daha da bana 'dostum!'la başlayan böyle saçma sapan soru sormasın."
Sanırım, kişisel meseleleri çözmek ya da çözmemek kurumların üzerinden yapılmamalı, siyasilerin ve bürokratların sanatsal anlamda daha fazla müdahale etmelerine çağrı yaparak olmamalı, kaldı ki siz de yaratıcı bir kalemsiniz, bunu en iyi sizin bilmeniz gerek, bildiğinizi de biliyorum, burada sapla saman birbirine karışmış, ama hiç de doğru olmamış.
Bence bir hatadır, olmuş, "amacımı aşmışım galiba" dersiniz olur biter. Ben de tanıdığım İskender Pala'yı tanımış olmaktan duyduğum hazzı devam ettiririm...
Mustafa Demirkanli
(Kaynak: Tiyatro... Tiyatro... Dergisi)