Hilmi beyin gözlüğüne ve sakallarına kanıp, dedim ki, gerçekten bir eleştiri yapmıştır belki de, ama yanıldım açıkçası. Kendisini sosyalist olarak lanse eden, ama sosyalistlikten nasibini almamış bir eleştirmeni (ki eleştirmen demeye bin şahit lâzım) dinledikçe, tikimle (kendi deyimiyle) kendisine güldüm açıkçası. Hilmi bey, belki okuma yazmayı biliyor, ama maalesef kullandığı dil, ne o gözlüğe, ne sakala, ne de sosyalist kimliğe yakışmış. Az biraz da olsa, ben de sosyalistim, ama utandım açıkçası, böyle bir tarza ilk kez şahit oldum. Ve çıkardığım sonuç şu:
Hilmi bey, içindeki bir acıyı Mehmet Konuk üzerinden yatıştırmaya çalışmış. Yazı yazmaya yeni başlamış birini bu denli aşağılayıcı bir şekilde eleştirme ahlaksızlıktır. Evet, belki, Mehmet Konuk iyi yazmamıştır ve eleştirilmesi gerekir, ama böylesi iğrenç bir dille eleştiri yapmak, biraz da kişisel boşalımla ilgili. Beyin sulandıkça, suyun boşaltılması gerek dedikleri şey bu olsa gerek. Sonuç: iğrenç bir diliniz var Hilmi efendi ve anladığım kadarıyla Tiyatro... Tiyatro... Dergisi epey incitmiş Hilmi beyi. O dergiyi ilk kez duyan biri olarak, Hilmi bey sayesinde merak ettim açıkçası; Mehmet Konuk üzerinden başkalarına olan öfkeyi boşaltmak neden acaba? Bence, Mehmet Konuk incitmemiş Hilmi efendiyi. Onu inciten başka birileri. O da, Mehmet üzerinden içini rahatlatmaya çalışmış; fakat belli ki acısı çok büyük...