21 Aralık 2011 Çarşamba

Kendi bağımsızlığından, kendi özgürlüğünden kaynaklanan gücüyle değil, "VELİNİMET"inin (VELİ=LEMİ+NİMET=AYŞENİL) gücüyle zar zor ayakta durup, "VELİNİMETİ"inin sesi olmanın ötesine gitmeye hiç niyetli olmayan LİNÇÇİ G&M Demirkanlı yönetimindeki LİNÇÇİ Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nin sanal kuyruğu www.tiyatrodergisi.com.tr, okurlarını eşek yerine koyup, dezenformatif yayınlarına devam ederken, yalancılığı bir meslek hâline getirdiğini kanıtlamak istercesine, dağarcığındaki tüm saptırmacılıkları kullanmaktan bir an bile geri durmuyor!


Oyun'un notu: Zaman bulur bulmaz değerlendireceğimiz aşağıdaki sözüm ona yazıyı, Türk tiyatrosunun ibretlik belgesi olarak okumakta yarar var!


***



H.Hilmi Bulunmaz'ın "Küfürbazlığı" Tescil Edildi...

H. Hilmi Bulunmaz, Ö. Faruk Kurhan\'ın açtığı ve beraatla sonuçlanan davası sonunda şu yorumları yapmıştı: \"Zâten yargıç öyle söyledi; \'İnciticisin, ama eleştirmensin sen!\' dedi. Ben, şu anda, tescilli bir eleştirmenim...\" (Tabii bunlar Bulunmaz\'ın yorumu kararda böyle bir ifade yok)
 
    Artık, Bulunmaz \"tescilli bir eleştirmen\"miş. Büktel dahil kimse karşı çıkmadığına, Büktel de \"gerçekçi\" olduğuna göre bunu kabul etmeniz gerek.
 
    Sonrasında, Yeni Tiyatro\'da yayımlanacak söyleşide, Ediz Baysal da şunları söylemiş:
    \"Oyuncu Ediz Baysal, H. Bulunmaz\'ın BERAAT kararı için dedi ki: \'İşte bu BERAAT kararı, yüzlerine çarpılması gerekir.\'\"
 
    Her ikisi de doğru söylemiş mi acaba? Kim kimin yüzüne çarpıyor? Kim kimi eleştirmen olarak onaylıyor?
 
    Burada karıştırdıkları bir durum mu var acaba?
 
    Bugün (21 Aralık) sonuçlanan bir davada H. Hilmi Bulunmaz mahkum oldu. Şimdi, sen eleştirmen filan değilmişsin, \"tescilli küfürbazsın\" demeliyiz değil mi ya da \"bu karar kimin yüzüne çarpılacak?\" diye sormalıyız Ediz Baysal\'a... Eleştirmenliği yargının kararına bağladık ya (!) Büktel\'in kulakları çınlamıştır... Bunca yıldır eleştirmenliğini yargıya onaylatamadı! El elden üstündür Büktel! Su uyur yakın dostun Hilmi uyumaz...
 
    Biz, H. Hilmi Bulunmaz\'ın beraat kararını 24 saat sonra yayımladığımız için -davayı izlememiştik, Bulunmaz\'dan ya da bir başkasından haber gelmemesine rağmen- başta Coşkun Büktel olmak üzere olmadık hakaretlere maruz kaldık, bununla da kalmadılar neden Dergi\'de yayımlamıyorsun demeye vardırdılar saldırılarını, bu saldırılar karşısında Yeni Tiyatro Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Erbil Göktaş oltaya geldi ve; Hilmi Bulunmaz, Coşkun Büktel ve Ediz Baysal\'la bir \"beraat\" söyleşisi yaptı ve yayımlayacağını deklare etti. Bunu yaparken ne yapmış oldu? Bu saçma sapan davalarla dergisini boğacağını deklare etti. Artık dürüst ve tarafsız bir yayıncı olduğunu kanıtlamak için bu mahkumiyet kararını da haber yapmak zorunda, bununla da yetinmeyerek Haluk Bilginer ve Kemal Aydoğan\'la da söyleşi yapmak zorunda... Erbil Göktaş\'ı bu tuzak karşısında uyarmıştım ama anlamadı. Şimdi üzerine aldığı sorumluluğun farkına varmıştır belki ama artık çok geç... Beraat söyleşisi, mahkumiyet söyleşisi, yeni davanın sonucu söyleşi, sonraki davaların söyleşileriyle Dergisi\'ni doldurmak adına sorumluluk üstlendi. Erbil\'e söylemiştim, biz Tiyatro... Tiyatro... Dergisi\'nde bu şahıslara karşı açılan davaları haber yapmadık ki (Bu saldırıların yapılacağını öncesinde görerek), beraat kararlarını haber yapalım. Portal \'da haber yapmıştık açılan davaları, beraat kararını da orada haber yaptık.
 
    Sen, haber yapmak yerine söyleşi yaptın. Artık Bulunmaz ya da Büktel karşısında hukuksal davaları kazananlarla da söyleşi yapmak zorundasın, kimse takip etmese ben takip edeceğim. Bakalım kendini ifade ettiğin kadar objektif misin yoksa okurları mı kandırmaya çalışıyorsun?
 
    Eleştirmenliğini hukuksal bir kararla deklare eden ve bunu övünçle aktaran Bulunmaz, çok kısa bir süre sonra aynı yargıyı bakın nasıl yorumluyor?: \"Gün yirmi dört saat haksızlıkların yasalarla korunduğu bir ülkede yaşadığının ayrımında olmakla birlikte,\"
 
    \"haksızlıkların yasalarla korunduğu bir ülkede yaşadığımın ayrımındayım\" diyorsan, eleştirmenliğinin tescilini aynı yapıda \"tescil\" ettirmek hem de bir sosyalist (!) olarak seni hiç rahatsız etmedi mi?, demezler mi adama!
 
    Merak etme, Büktel, Çetinkaya, Göktaş, Baysal gibi arkadaşların görmezden gelir, kimse \"Bulunmaz bu ne yaman bir çelişki\" filan demez, rahat ol. Çelişkilerin, üfürmelerin korunduğu bir ülkede yaşadığının da ayrımına var artık hem de kendini \"gerçekçi\" diye lanse edenlerin senin yanında olduğu bir ülkede yaşadığının ayrımına var. Sen sadece kuyumcu, elmas kalemleri tacirleriyle ilişkide değilsin, \"gerçekçi\" arkadaşların da var, unutma!
 
    Beraat kararı üzerinden saldırırken ya diğer davalardan birinde mahkumiyet çıkarsa olasılığını hiç düşünmediniz, avukatsız girmenin kahramanlık olduğunu sandınız, savunmalarınızda bile suç işliyorsunuz...
 
    Siz, olayları işinize geldiği gibi yorumladığınızı bu iki kararla iyice deşifre ettiniz. Lehinize olunca \"eleştirmenliği onaylanmış\" olarak yorumladınız, aranızdan hiçbiriniz (Büktel, Çetinkaya, Göktaş, Baysal) \"Hilmi, ne diyorsun yahu! Mahkemeler eleştirmenlik mi onaylarmış\" bile diyemediniz. \"Gerçekçi kahramanlar\", sizi gidi siziler...
 
    Bu ayıbı taşıyacaksınız, ama sizin o kadar çok ayıbınız var ki? Bu ayıbınız konuşmaya bile değmez aslında.
 
    Siz, yukarıda tanımladığım insanlarsınız... Ne objektifliğiniz var ne de sağ duyunuz, sadece benden yana ya da değil diye bakıp, üstelik bunu gizlemeye çalışan insanlarsınız.
 
    H. Hilmi Bulunmaz, Erbil Göktaş, Ediz Baysal ve de Coşkun Büktel, (Tabii ki Feridun Çetinkaya) Bulunmaz\'ın beraat kararı hayırlı olsun, söyleşinizi merakla bekliyorum.
 
    Peki siz mahkumiyet söyleşisini merak ediyor musunuz ya da \"Erbil, mutlaka mahkumiyet söyleşisi de yapmalısın.\" diyor musunuz?
 
    Öngörümü söyleyeyim mi, bu kez \"dürüstlük (!)\" adına Erbil\'e \"mahkumiyet söyleşisi de yap\" diyeceksiniz, hatta baskı yapacaksınız, sizin için reklamın iyisi kötüsü olmaz. Büktel, ilk duruşmasında kendini korumak adına hiç gereği yokken bir çırpıda Bulunmaz\'ı harcayıvermişti, ama Bulunmaz buna da tepki veremedi, öncesinde koskocaman adama \"aşil topuğum olma\" dedi, Bulunmaz buna da \"Ne diyorsun ya\" diyemedi. Şimdi kalkmış, duruşmaları izlemeyenleri kandırmaya çalışıyor: \"Sosyalist sanatçı ... bala bala...\" Aşil topuğu dendiğini de diyeni de unutuverdi...
 
    Keşke gerçek dost olabilseydiniz de bu arkadaşınızın duruşmalarına izleyici olarak katılsaydınız, desteğinizi gösterseydiniz ama sizin oralarda ne işiniz var (!)... Benim bildiğim ve gördüğüm tek örnek Bulunmaz, Büktel\'in duruşmasına katıldı, ona desteğini verdi ama Bulunmaz\'ın duruşmalarında yanında olan kimseyi görmedim. O \"beraat\" söyleşisindekilerden hiçbiri yoktu... Duruşma salonları reyting yapmaz, emek ister, hissetmek ister, \"buradayım arkadaşım\" demek ister...
 
    Yukarıdaki aktarımlarımla birlikte anlayana sivrisinek...
 
    Siz, sözüm ona \"dürüstlüğünüzü\" tescil edeceksiniz adam dergisini size teslim etmiş olacak. Hukuk dergisi mi tiyatro dergisi mi karışacak ama bu saatten sonra ne yapsın Erbil...
 
    Neydi o dizinin adı: \"Erbil\'in suçu ne!\" ya da \"Bulunmaz\'ın suçu ne!\"
 
    TV dizilerine küfreden, köpüren Bulunmaz\'ın yakın dostu (!) tekrar dizi yazmaya başladığını nasılda ballandıra ballandıra anlatıyor, benim hiç bir itirazım yok, yazmalı, yazsın, yazarın bu dönem de yapacağı işlerden biri de bu, sevsek de sevmesek de...
 
    Peki, TV dizilerine köpüren Bulunmaz ne yapıyor? Ne yapsın garibim \"abi\" dediği adamın yaptığını yapıyor, bunu görmeyeyim...
 
    Sonrasında biri \"mahkeme kararıyla tescilli eleştirmen\", diğeri bu tespiti içine sindiren, kabullenen ama \"gerçekçi\" bir yazar...
 
    Aklınız karışmıştır okurlar, kendinizde bulmayın kabahati, öykümüzün kahramanları bile anlayamadı bu ilişkiler yumağını, siz nereden anlayacaksınız...
 
    Olayın en basiti, sorgulamayın...
 
    Biri sosyalist, diğeri gerçekçi... Bunu kabul edin ve sakın ola ki soru sormayın...
 
    Yargı kararıyla \"tescilli eleştirmen\", diğeri \"tescilli eleştirmen\" arkadaşını ilk duruşmada satan \"gerçekçi yazar\"...
 
    Siz bu arkadaşların dediklerine inanın, sakın ha soru filan sormayın...
 
    Siz, sizolun Facebook\'un \"Beğen\" düğmesine basın bu arkadaşlar ne diyorsa... Onların hışmından korunmanın en emin yolu bu.
 

Mustafa Demirkanli

(Kaynak: Tiyatro... Tiyatro... Dergisi)