20 Kasım 2011 Pazar

Bulunmaz Kültür Merkezi sanatçılarından ve TUTKAL romanı yazarı Oğuzcan Önver, (akranları facebook bataklığında yüzerken) ciddi bir konuya değiniyor!

Bulunmaz Kültür Merkezi sanatçılarından, TUTKAL romanı yazarı ve birçok sanat dalında birden mücadele verebilme yeteneğine sahip Oğuzcan Önver'in "kendi sitesi" içerisinden alıp, olduğu gibi aşağıya aktardığımız sinema sanatıyla ilgili çok ilginç yazının en önemli ve en vurucu tümcesi şu:

"Sol cenah, niçin bu konuda cahil ve aptal davranıyor? Yoksa burada sol cenah diye bir şey yok mu?"


Bence, Türkiye'de "sol cenah" diye bir şey yok! "Sol cenah" içerisine hangi partileri dahil edebiliriz ki? Tabii ki, bu soruya yanıt vermeden önce, "sol" sözcüğünün içerdiği somut kavramın, Marksizm kavramı olduğunu aklımızdan bir an olsun uzak tutmamalıyız.

Evet, "sol cenah" içerisine Özgürlük ve Dayanışma Partisi'ni mi dahil edeceğiz?

Özgürlük ve Dayanışma Partisi destekli SANSÜRCÜ BİRGün Gazetesi'ndeki tiyatro yazarlarına baktığımızda, bu gazetenin, dolayısıyla bu gazeteyi destekleyen Özgürlük ve Dayanışma Partisi'nin Marksist olması düşünülemez bile!

Neden?

Çünkü...

Özgürlük ve Dayanışma Partisi destekli SANSÜRCÜ BİRGün Gazetesi tiyatro yazarları kimler?

Nedim Saban, LİNÇÇİ Yrd. Doç. Dr. Adnan Tönel, LİNÇÇİ Yaşam Kaya...

LİNÇÇİ tiyatro yazarlarına sahip SANSÜRCÜ BİRGün Gazetesi'ni destekleyen Özgürlük ve Dayanışma Partisi Marksist bir parti olamaz!

"Sol cenah" dediğimizde aklımıza Emek Partisi mi gelecek?

Tabii ki hayır!

Çünkü...

Emek Partisi tarafından desteklenen Evrensel Gazetesi tiyatro yazarları da LİNÇÇİ kimliğe sahipler. Evrensel Gazetesi'nde tiyatro yazılarını kimler yazıyor? LİNÇÇİ Metin Boran ve LİNÇÇİ Üstün Akmen...

LİNÇÇİ kişilerin tiyatro yazıları yazdığı Evrensel Gazetesi'ni destekleyen Emek Partisi, Marksist bir parti olamaz!

"Sol cenah" dediğimizde, tabii ki bizim aklımıza Türkiye Komünist Partisi gelmiyor!

Çünkü...

Türkiye Komünist Partisi destekli soL adlı yayının tiyatro yazarı LİNÇÇİ Orhan Aydın'dır.

LİNÇÇİ Orhan Aydın'ı tiyatro yazarı olarak soL adlı yayınının vitrinine yerleştiren Türkiye Komünist Partisi, asla ve kesinlikle Marksist bir parti olamaz.


"Sol cenah" sözüyle birlikte İşçi Partisi'ni mi kastetmemiz gerekir?

Hayır!

Çünkü...

İşçi Partisi tarafından desteklenen Aydınlık Gazetesi tiyatro yazarları da LİNÇ KAMPANYASI için imza veren önemli "kalemler"...

Kim bunlar?

LİNÇÇİ Prof. Dr. Özdemir Nutku, LİNÇÇİ Tuncer Cücenoğlu, LİNÇÇİ Haluk Işık...

LİNÇ KAMPANYASI düzenleyebilecek denli gözü dönmüş kişilerin tiyatro yazıları yazdığı Aydınlık Gazetesi'ni destekleyen İşçi Partisi'nin Marksist olması asla olası değil!

Hâl ve gidiş böyleyken, hayatın diğer alanlarında da, "sol cenah" diye bir kavram olduğu kanısında değilim. Dolayısıyla, sol kanadı kırık bir kuşun uçması mümkün olmadığı gibi, "sol cenah" kavramından bîhaber ülkenin sineması da, tiyatrosu da olmaz yada ancak, Kültür Bakanlığı çanağı yalamanın yanı sıra, bir de Avrupa Birliği Emperyalizmi'nin çanağını yalayıp ömrünü hızla, hem de şimşek hızıyla bitirip intihar eder!

Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz


***


"Gelecek Uzun Sürer" yada Avrupa'nın kanlı parasıyla devrimcilik oynamak!


Oğuzcan Önver
20 Kasım 2011


''Filmin dillere yaptığı referanslar da aynı bağlamsızlıkla maluldür. Sumru Türkçe ve Hemşince konuşmakta, Ermenice iletişim kurabilmekte, Farsça şarkıları simultane olarak çevirebilmektedir. CD satıcısı Ahmet her nedense (hep 'her nedense'!) Almanca şiirler okur, Sumru'yu Fransızca olarak uzun uzun selamlar, Türkçe ve Kürtçe'yi anadil düzeyinde bilir.

Hadi Hemşince'yi, Ermenice'yi, Kürtçe'yi anladık, kişilerin etnik kökenlerinden geliyor; ama bu Farsça, bu Fransızcca, bu Almanca neyin nesidir?''

(Kaynak: Yönetmen Özcan Alper: Acının ve Güzelin İstifçisi, Barış Yıldırım, Mesele Dergisi, Kasım 2011, Sayı: 59, s. 62)

''Film yapmak için para toplamanın etik açmazları vardır. Sen bu açmazlar içinde bazılarını tercih edersin. Alman’ı sokmanı ister filmine Avrupa… Bir tane mavi gözlü çakır filmin içine girer, efil efil bir şeyler söyler. Lan bu adamın ne işi var burada! Bu ahlaklı; -dizi yapıyorum hasbelkader- ben ahlaksızım. Olmadı ki şimdi, ayıp değil mi bu?''

(Kaynak: Onur Ünlü - Evrensel Röportajı)

Özcan Alper'in yeni filmi "Gelecek Uzun Sürer"in Fransa, Almanya, Türkiye ortak yapımı olmasının, T.C. Kültür Bakanlığı'ndan ve Avrupa'dan alınan paralarla çekilmesi kimseyi rahatsız etmiyor mu?

''Kürt Sorunu''nu kendine dert edinen bir filmin, bu sorunun temel sorumlusu olan devlet'ten para alması kimsenin umrunda değil mi yahu?

Onur Ünlü, sosyalist bir kimliğe sahip olmamasına rağmen, Evrensel Gazetesi'ne verdiği röportajda aynen şöyle söylüyor:

"Avrupa film yapmaları için insanlara para dağıtır. Avrupa kimin parasını dağıtıyor? Avrupa’nın nereden parası var? Avrupa’nın doğal gazı mı var, petrolü mü, altın madeni mi var, bu para nereden geliyor? Üç yüz senedir sömürdükleri bizim Afrikalı, Güney Amerikalı, Avusturalyalı zavallı kardeşlerimizin altınlarını emdiler emdiler şimdi millete dağıtıyorlar film yapsınlar diye. Avrupalı’ya film çekmem. O paraya başyapıt çıkaran insanlar var eyvallah. O film yapma yollarından biridir ben o yola girmem. Ben bir kere kazayla, ortaklarımın baskısıyla bakanlıktan para aldım o parayı da pazartesi günü itibariyle faiziyle geri ödedik, bitti, almamış gibiyiz. O parayla film de yapmadık zaten. Ben Avrupa parasını istemiyorum. Tercih olarak istemiyorum çünkü bence onlar kanlı para. Bunu bir durup düşünmek lazım. Düşünen var mı? Yok! Bunu düşünür müsün? Düşünmezsin! Bunu düşünmezsin Avrupa parası alırsın."

Onur Ünlü, yukarıdaki ifadeleri kullanabiliyorken, kendisini ve bizleri politik sinema, bağımsız sinema, sol sinema yapıyorum diye kandıran Özcan Alper niçin böyle bir retoriğe sahip değil?

Özcan Alper, filminde senaryo için oldukça gereksiz olmasına rağmen, Fransızca ve Almanca konuşan karakterini, Avrupa'dan aldığı paralar yüzünden mi oluşturdu?

Bu sorular niçin daha önce birilerinin aklına gelmedi de, sol cenah Özcan Alper hayranlığına düştü?

Ben, amatör ve vasat dört kısa film çekmiş sinema üzerine düşünen biri olarak eğer T. C. Kültür Bakanlığı veya bir Avrupa ülkesinden para alarak film yapmak zorunda kalırsam yani bu yardımları almazsam bir nevi ''film yapamama cezasına'' maruz kalıyorsam kesinlikle film yapmam. Amatör ve vasat kısa filmler çekmeye devam ederim. Herkes böyle bir tavır sergilemek zorunda değil tabii ama en azından bir avuç sanatçı da mı böyle bir tavır sergilemez?

Sol cenah, niçin bu konuda cahil ve aptal davranıyor? Yoksa burada sol cenah diye bir şey yok mu?

(Kaynak: Oğuzcan Önver)