Oyun'un notu: LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından LİNÇÇİ Mimesis sitesinden alıp, olduğu gibi aşağıya aktardığımız LİNÇÇİ Fırat Güllü'nün kaleminden çıkmış ve tamamıyla "aşağılık kompleksi" kokan pejmürde yazıyı okumadan önce, Sayın Melih Anık'a ait olan ve bizim de kendi sitemizde "Tiyatro sanatına hiçbir maddi çıkar beklemeden önemli katkılarda bulunan Melih Anık, hiçbir kurumun çanağını yalamadan hâlâ kuramsal tahkimat yapıyor!" üst başlığı kullanarak sunduğumuz "Engin Alkan Sunar: 'Ortaya Karışık' - Şark Dişçisi (İBBŞT)" başlıklı yazıyı mutlaka okuyunuz. Sayın Melih Anık'ın, "benim" diyen eleştirmene külahını ters giydirecek nitelikteki yazısının son bölümünde bulunan şu satırları özellikle defalarca okuyunuz:
"Not 1: Şark Dişçisi, Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu (BGST) içerisinde faaliyet gösteren 'tiyatro bağlamında kültürel çoğulculuk çalışma grubu'nun katkılarıyla yayımlandı. Oyun Dergisi’nde BGST’nin bu katkısının hak ettiği yeri almayışını yadırgadım. Bildiğim kadarıyla oyunun dramaturgu (Sinem Özlek) BGST ile temas etti. Yönetmen’in BGST ile ortak çalışma yapması ve destek alması, yanlışları önlerdi diye düşünürken Fırat Güllü’nün yazısına (Baronyan’ın Dönüşü Görkemli Oldu) rastladım ve düşünmekten vazgeçtim…
Herkes mutlu, bana ne oluyor!
(http://firatgullu.blogspot.com/2011/10/baronyann-donusu-gorkemli-oldu.html)"
***
Okuyucu Yorumları
"Engin Alkan Sunar: "Ortaya Karışık"-Şark Dişçisi (İBBŞT)” yazısına bir yorum var.
Fırat Güllü diyor ki:
02/11/2011, 19:26
Sevgili Melih Anık’ın değerli eleştirisini okudum. Kimi görüşlerine tam olarak katılmasam da sorduğu pek çok soruyu önemli buluyor ve bu oyunun yaratacağı tartışmalara oldukça önemli bir katkı sunacağını düşünüyorum. Benim oyunla ilgili görüşlerim, bu yazının altında linki yer alan uzun değerlendirmemde açıkça belirtildiği için burada tekrarlama gereği duymuyorum.
Burada belirtmeyi uygun bulduğum konu ise daha çok 1 nolu notta bahsedilen mesele üzerine olacak. Agos gazetesi için kaleme aldığım, Sevinç Erbulak’la yapılan bir söyleşi ile birlikte özel bir düzenleme ve başlıkla yayınlanan, Melih Anık’ın kişisel blogumdan okuduğu yazımdan yola çıkarak yaptığı "herkes mutlu bana ne oluyor ki" şeklindeki değerlendirme üzerine bir şeyler söylemek istedim. Daha önce özel bir konuşmamızda da Melih Anık’la da paylaştığım gibi bir sanat eserinin kendi döneminin şartlarından ve ona hayat veren sanatçıların niyetlerinden bağımsız ele alınmasına her zaman karşı oldum. Bu yüzden de oyunun kendisinden çok Şark Dişçisi’nin ortaya çıkış süreci üzerine yoğunlaşmayı tercih ettim. Maalesef ana akım tiyatro kurumlarımız pek çok konuda vurdumduymaz ve kamusal güçlerinin farkında olmadan hareket etmeyi tercih ediyorlar. Belki de bu yüzden Engin Alkan ve Sinem Özlek gibi insanların araştırmacı bir yönelimle hareket ediyor olmalarını önemsemek lazım. Sonuçta bugün Baronyan’ın ve eserinin adının popülerleşmesi bir şeyleri değiştirme uğraşı veren bir grup sanatçının inisiyatifi ile gerçekleştiriliyor. Bu küçükmüş gibi görünen girişimler geleceğin önemli değişimlerini hazırlıyorlar. Bunun farkında olmak lazım. Ve bu eserin sanatsal başarısını, her iki yazımda da ortaya koymaya çalıştığım gibi, sadece belli biçimsel amaçlar içeren denemelerinin başarısı ya da başarısızlığından ziyade, çok açık politik göndermelere sahip tarihsel nedenlerden dolayı isminin ve mezarının yeri unutturulmuş bir sanatçının bir zamanlar yaşadığı şehrin seyircisiyle samimi ve güçlü bir karşılaşma yaşaması gerçeğinde de aramak lazım. Sonuçta Baronyan’ın bugün bir kaç ay öncesine göre çok daha tanınan birisi olduğunu göz ardı edemeyiz. Onun yeni eserlerinin Türkçe’ye kazandırılması mümkün olduça belki ona yönelik ilgide de artış olacaktır. Baronyan’ın eserleri o gün olmadığı gibi bugün dekimsenin tekelinde değil. Farklı yorumlar için bekliyor olacaklar. Kısacası bu prodüksiyonu bir şeylerin nihayete erdiği bir noktadan ziyade yeni bir başlangıç olarak ele almak lazım.
Artık İBBŞT’nin gündemine alması gereken başka yazarlara yönelmek lazım. Beki L. Bahar bunlardan birisi. Umarım bir zamanlar Sefarad Yahudileri’nin İstanbul’a göçünün 500. yılında oynanmak üzere ŞT repertuar kuruluna gelen Senyora: Grasya Nasi oyunu yeniden hatırlanır ve önümüzdeki yıl da Beki L. Bahar’ın bu önemli oyununun İstanbul seyircisiyle karşılanşmasını yankılarını tartışıyor oluruz.
(Kaynak: Mimesis)