Ben, oldum olası, tarihsel kökeni bulunan tiyatro metinlerini ve bu metinlerin sahne üzerinde hayatiyet bulmasını seven biriyim. LİNÇÇİ Mitos-Boyut Yayınları tarafından basılmış (Cuma Boynukara'nın oyun hâline getirdiği) "Mem ile Zin"i Semaver Kumpanya'nın Kocamustafapaşa'daki mekânında, hem de oyunun yazarıyla yan yana izlemiştim. Ancak, bu oyunun sahnelenme biçimini beğendiğimi söyleyemeyeceğim. O sıralar, Cuma Boynukara'nın ağabeyi, hem de erken koparılan ham meyve gibi toprağa düşmüş olduğundan, Boynukara'yla bu oyun üzerine sıcak ve sıkı bir meşveret içerisine girememiştik. Zâten, Semaver Kumpanya'nın kaynayan semaveri de, benim gibi insanlara sıcak bir çay demleyecek durumda değildi.
Her neyse...
"At"ın Kürtler tarafından ehlileştirilmiş olduğu yada karpuz sözcüğünün bile Kürtçe olduğu varsayımlarıyla politika belirlendiği bir dönemin ardılında yada içerisinde yaşamamızdan dolayı, zâten "Mem ile Zin" hakkında da müthiş kapsayıcı bir meşveret söz konusu olmayabilirdi. Burada, ne Cuma Boynukara'nın, ne de benim öznelliğim değil, "politik nesnellik" durumunun tıkanıklığı beni düşündürüyordu. Tabii ki, burada "Türk Faşizmi" kavramını unutturmak niyetinde olmadığımı, sanırım, ayrıca belirtmeme hiç gerek yok.
Bütün bunlar, zaman zaman kafamı kurcalarken, Yeni Akit Gazetesi yazarlarından Belkıs İbrahimhakkıoğlu'nun aşağıdaki yazısını okudum ve sizlerin de okumasını öneririm.
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz
***
Mem û Zin
Belkıs İbrahimhakkıoğlu
Yeni Akit
3 Kasım 2011
Ahmed-i Hani Hazretlerinin Mem û Zin adlı eserinden çoğumuz haberdar değildik. Kitabı gündemimize, içeriği hakkında fazla bilgisi olmayan çevreler, ideolojik anlamda kullanmak için yerleştirdi. Her işte bir hayır vardır. Demek ki açığa çıkma zamanları bu günlermiş. Hazretin ruhaniyeti kitabın başka niyetlerle kullanılmasına izin vermemiş olacak ki, Muhterem Hafız Osman İlhami Karakurt’un şerhinden sonra bir daha lafı edilmedi.
Bu şerhi, uzun zaman önce editörü Reşat Akpınar Beyefendi bize ulaştırmıştı. Yazmadan önce gidip müterciminin hayır dualarını alayım istemiştim. Kısmet olmadı, inşallah yine de duadan mahrum etmezler.
17. yüzyıl mutasavvıflarından olan Hani Baba Hakkâri’nin Han köyünde doğmuş. Uzun yıllar Doğu Beyazıt’ta yaşamış. Çağdaşı olan Abdi ve İshak Paşaların zamanında devlet görevlerinde bulunmuş. Sır Kâtipliği yapmış, medreselerde ders okutmuş bir mübarek zat. Fen ve manevi ilimlere vakıf olan Ahmed-i Hani Hazretleri, ilm-i ledun sahibi. Onun en meşhur eseri olan Mem û Zin işte sahip olduğu bu ilmin işaretleriyle yazılmış.
Mem û Zin, mânâ aleminin sembollerini taşıyan klasik bir şark hikâyesi. İlâhi aşkın insanı hâlden hâle dönüştüren tezahürlerinin beşer üzerinden anlatımı. Mütercim, divanın 131. ve 135. sayfalarında Memo isminin Hz. Muhammet’i, Zin’in Abdülkadir Geylâni Hazretlerini temsil ettiğinin belirtildiğini söylüyor. Yine divanın 24. Sayfasında bu rumuzların Resul-ü Kibriya’nın müsaadesi ile kullanıldığı açıklanıyor.
Osman Karakurt Hoca, manevi ilimlere yabancı olanların bu hikâyedeki sırlı anlamları kavramasının zorluğunu ilkokul basamaklarında olanların hukuk ve tıp tahsili yapmaya kalkışmalarıyla misâllendiriyor. Divandan aldığı konuların açıklamalarına delil olarak ayetlere yer veriyor.
Hazreti Rasûlullah’ın soyundan geldiğini belirten Ahmed-i Hani Hazretleri, “beni kimse perdeleyemez” diyor. Dünyayı Hakk’ın penceresinden seyredenlerin sözleri bütün insanlığı kucaklar. Onları belirli dönemlerin çekişmelerine, siyasi kavgalarımıza destek çıkan taraftarlar gibi görmek ruh dünyamızı daraltır. Mem û Zin hangi dilde yazılmış olursa olsun evrensel değerlere haiz klasiklerdendir. Kendisinin de belirttiği gibi kimse ışığını gölgeleyemez, çünkü Allah’ın veli kulları bütün zamanlara seslenir.
Şarih Hafız Osman Hoca yine divandan hareketle vehbi ilimler sahibi Hani Baba Hazretlerinin bu günlere ve daha sonraki zamanlara ait olaylara işaret eden şaşırtıcı görüşlerini de yorumluyor. Bilindiği gibi kalbe gelen ilhamların sahihliği ayet ve hadislerle bire bir örtüşmesine bağlıdır. Hafız Osman Hoca da, zihinlerde şüpheye mahal bırakmamak için bu yorumların hepsini ayetlerle bağlıyor. Ayetlerin dışında özellikle İmam-ı Gazali, İmam-ı Rabbani, İmam-ı Suyuti, İmam-ı Kuşeyri, Mevlâna Cami hazretlerinin görüşlerine de yer veriyor.
Kitapta, inancını ağızdan kalbe indiremeyen insanların halleri de tarif ediliyor ve bu günün yaşam biçimleri hayır ve şer yönleriyle tahlil ediliyor. Bu yönüyle bir ahlâk kitabı olma vasfını taşıyor. Mem û Zin’in siyaseten kullananların değil akademik çevrelerin incelemeleriyle okura tanıtılması gerekiyor. (Şerh için isteme adresi: İslâm Kitabevi, Merkez Camii karşısı AĞRI. Telf. 0472 215 25 01)
(Kaynak: habervaktim.com)