31 Ekim 2011 Pazartesi

LİNÇÇİ Gülhan Avşar, LİNÇÇİ Mustafa Demirkanlı, LİNÇÇİ Nurhan Tekerek'in avukatlığını yapan Burhan Gün'ün tiyatrosunu yönettiği BARO'da neler oluyor?!

Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı İstanbul Adalet Sarayı İstanbul 1. Sulh Ceza Mahkemesi Duruşma Salonu önünde 27 Ekim 2011 Perşembe günü saat 11.55'teki duruşma sıramı beklerken (sanırım işlerin yoğunluğundan olsa gerek, bu duruşma, İstanbul 60. Asliye Ceza Mahkemesi Duruşma Salonu'nda yapıldı ve bizim davamız 50. sıradaydı), hemen sol yanımda bulunan koltuğun üzerindeki Genç Baro On Beş Günlük Hukuk Gazetesi gözüme ilişince, mübaşire, gazeteyi alarak daha sonra okumamın mümkün olup olmadığını sordum ve mübaşirin onayını aldıktan sonra, gazeteyi, kabanımın sol cebine yerleştirdim. Okumakta olduğum Salman Rushdie'nin "Geceyarısı Çocukları" romanına yeniden dalar dalmaz, gazetenin varlığını hemen unuttum.

Ne zaman ki, beni, acemi ve "kuklacı" avukatı Burhan Gün kanalıyla savcılığa şikâyet etmiş bulunan LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın kendisinden önce yanıma yaklaşan gölgesini duyumsadım, roman okuma yoğunlaşmam azaldı ve hemen Genç Baro Gazetesi'nin kabanımın sol cebinde istirahat ettiğini anımsadım. Yüzüme vuran LİNÇÇİ kişinin gölgesi benden uzaklaşır uzaklaşmaz, yeniden roman okumayı sürdürmek isterken, aklımı bir karınca gibi ısıran Genç Baro Gazetesi'ni okuma isteği baskın çıktı ve hiç olmazsa bir iki dakika gazeteye göz attım. Daha sonra yine aynı yere, kabanımın sol cebine yerleştirdiğim gazeteye, "unutulan eşya" muamelesi yapıp, onu kaderiyle başbaşa bıraktım.

Ancak...

Aradan tam dört gün geçtikten sonra bugün (31 Ekim 2011 Pazartesi günü), gazeteyi yeniden bulunduğu yerden, kabanımın sol cebindeki "unutulan eşya" bölümünden çıkarıp ağır ağır okudum. Her ne denli, Kemalist bir çizgi içeriyor gibi görünse de, henüz bu gazetenin politik boyutunu tam anlamıyla kavrayabilmiş değilim.

Ne var ki...

Genç Baro Gazetesi içeriğindeki bazı yazıların inandırıcılığı, bu gazetenin politik içeriğini kavramamdan daha önemli bir işleve sahip olduğu kanısı uyandırıyor. Daha sonra, ayrıntılı bir biçimde inceleyip, sizlere de sunma gereksinimi duyduğum gazetedeki yazılardan hiç olmazsa birini aşağıya olduğu gibi aktarıyorum.

LİNÇÇİ Gülhan Avşar, LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı, LİNÇÇİ Prof. Dr. Nurhan Tekerek tarafından kiralanarak üzerime salınan acemi ve "kuklacı" avukat Burhan Gün'ün İstanbul Barosu Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni olduğunu bilmem, Genç Baro Gazetesi'ni daha derinden ve daha incelikli okumama neden oldu. Gereksinme duydukça, İstanbul Barosu Yönetimi'nden hesap soran bu gazetedeki bazı içerikleri okurlarıma sunmayı sürdüreceğim!

Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz


***


KRAL ÇIPLAK ve İstanbul Barosu gerçekleri


Av. Nejat Kazan


İstanbul Barosu yönetimi, Avukatlık Kanunu ve yönetmeliğe açıkça aykırı olduğu halde bazı hukuk bürolarının isimlerin yer aldığı afişlerini Adliye baro odalarına ve Baro merkezine astırmış ve yapılan şikâyetlere rağmen en son bir hukuk bürosunun reklamı, adliyelerde asılı kalmaya devam etmiştir. Özellikle kalabalık avukat bürolarına gösterilen bu yasaya aykırı ayrıcalıkta ısrar edilmektedir.

İstanbul Barosu Yönetimi, Çağlayan adliyesi mart 2011’de tamamlanıp Başbakan tarafından törenle Adalet Bakanlığı’na devredildikten sonra hizmete hazır adliyede, baro odalarında hiçbir çalışma yapmamış, baroya ücretsiz tahsis edilen baro merkezi ve baro avukat odalarını ( 44 adet ) dekorasyon ve mobilyası ile bilgisayarları hazırlayarak 15 temmuz 2011 de adliye faaliyete geçince avukatların hizmetine sunmayı becerememiştir. Tek bir oda ile başlayan baro çalışması, odaların 5 eylül 2011 günü baro odalarının 30 kadarının açılması ile devam etmiş, adliye açıldıktan 7 ay, adliye faaliyete başladıktan 3 ay sonra baro odalarına basit dekorasyon ve bir kaç koltuktan ve bilgisayarların bağlanması ibaret çalışmalar sonuçlanabilmiş ve Baro Başkan yardımcısının beyanına göre, Çağlayan Adliyesi baro odalarına yaklaşık 500 bin TL gibi fahiş denebilecek bir miktar harcanmıştır.

11 adliye binasının taşındığı Çağlayan Adliyesi’nde yeni mahkeme salonlarının büyük çoğunluğunda duruşma takip ekranları yok, hâlbuki eski adliyelerde baronun duruşma takip ekranları vardı. İstanbul Barosu yönetimi, 15 temmuzdan bu yana 3 ay geçtiği halde eski ekranların yeni adliyeye taşınması ve basit bir montajın yapılmasını bir şirket vasıtası ile aylar önce yapmalıydı. Bu yönetim zaafını ve ataletini avukatlar hak ediyor mu?

Yeni HMK 4 şubat 2011’de Resim Gazete yayınlanmış ve eksikliklerin giderilmesi için yürürlüğü 1 ekim 2011’e bırakılmıştır. Ancak İstanbul Barosu, Yeni HMK 120./1.maddesinde peşin gider avansı hükmü bulunduğunu, 8 ay sonra fark etmiştir. Bu arada gerekli hiçbir yasal değişiklik talebi ve girişiminde bulunmamıştır. Bu hükme dayanılarak hazırlanan tarifeye dava açılmış ve bu yetersiz dava ile sürece müdahale etmekte geç kalınmıştır.

İstanbul Barosu yönetimine oy vermediği için işten çıkarılan avukatların açtığı işe iade davası sonucunda, İş Mahkemesi’nin verdiği karara saygı duymamış ve yaptığı yanlışta ısrar ederek kendi üyesi avukatların haklarını savunmak yerine temyiz etmiştir.

Baroda kalite koordinasyon merkezi olmasına ve baro, kalite belgesine göre standardizasyona sahip olmasına rağmen, baro kalite belgesi pas pas edilerek, işe almada akraba kriteri uygulanmakta örneğin baro müdürünün ailesinden 4 kişi baroda çalışmaktadır. Bir başkan adayının da 3 akrabasının baroda çalıştığı iddia edilmektedir. Avukatların aidatlarının kullanılmasında baro özenli davranmak zorundadır.

Baro odalarında cübbelerin ücretsiz olmasını sağlamak yerine, baro odalarını eski adliyelerdeki kira bedelinden çok yüksek tutarda kiraya vererek baro odaları üzerinden avukatlardan para kazanma yolunu seçerek, baronun asli görevinin avukattan para kazanmak değil hizmet etmek olduğu unutulmuştur. Ankara, İzmir, Barolar Birliği web sitelerinde mal ve hizmet alımları, aylık gelir ve gider tablosu, yönetim kurulu kararları yayınlanarak, üyelerine karşı şeffaf bir anlayış sergiledikleri halde, dünyanın en büyük barosu kendi üyelerine karşı ketum tutumunda ısrar etmektedir.

Avukatların Çağlayan adliyesinde ispark sorunu yada avukatların adliye girişindeki aranması usül tartışmasında şu veya bu şekilde herhangi bir net bir görüşü ve tavrının olmaması, avukatları mağdur etmekte, çantasını arattırmadı diye yüzlerce avukat özel güvenlik tarafından fişlenmektedir.

Baro 11 adliye binasının birleşmesi ile oluşan Çağlayan Adliyesinin sorunlarını ve çözümlerini önceden tespit etmekte ve gerekli girişimlerde bulunmakta yetersiz kalmıştır. ( örneğin su sebilleri, ispark uygulaması, avukat giriş kapısının aylar öncesinden hazırlanmaması, avukat otoparkının İcra müdürlüklerinin dosya dolaplarına tahsis edilmesi v.b.) Öyle hazırlıksız ve yetersizdir ki taşınma öncesi, 11 adliye binasındaki baro bölge temsilcileri ile birlikte çalışma yapmamış, taşınmadan üç ay sonra bile bölge temsilcileri Çağlayan Adliyesi için belirlenmemiştir.

Kısaca bir kısmına değindiğimiz İstanbul Barosu’nun bir yıllık çalışmasından (daha doğrusu çalışmamasından ) yukarıda çektiğimiz birkaç kare fotoğrafta bile görüleceği üzere İstanbul Barosu, mesleki konularda bir yılı ziyan etmiştir. Baro’nun görevini, avukatlara en iyi hizmeti sunma, mevzuat ve uygulamalara müdahil olmak değil de kimi siyasi çıkışlar yapmak olarak gören bazı meslektaşlarımız, baro ne güzel çalışıyor neden eleştiriyorsunuz diyerek baronun asli fonksiyonun unutmuş gözükmektedirler. Genç Baro Gazetesi, avukatların baro çalışmaları hakkında bilgilenmesi ve yaptığı eleştiriler ile baronun eksik ve yanlışlıklarının giderilmesi için çalışmaya devam edecektir.

Gazetemizin daha baskıya girmeden, baro yönetimi tarafından matbaa sahibi telefonla aranarak, gazeteyi basmaması, bunun suç olduğu şeklinde bir engelleme girişimi yapılmıştır. Genç Baro Gazetesi, 10 bin adet basılıp dağıtılmaya başlandıktan sonra özellikle, Bakırköy, Kadıköy, Çağlayan, Üsküdar Adliyelerinde, baro odaları görevlileri tarafından gazeteler, her dağıtım sonrası toplanarak çöpe atılmış, baro odasına değil baronun hiçbir yetkisi olmayan adliye koridorlarına asılan gazete afişleri bile toplanmış ve yırtılmıştır. Bu konuda engellemeler devam ederse yasal yollara başvurmaktan çekinmeyeceğiz.

Genç Baro Gazetesi, daha baskıya girmeden, baro yönetimi tarafından matbaa sahibi telefonla aranarak, gazeteyi basmaması, bunun suç olduğu şeklinde bir engelleme girişimi yapılmıştır. Genç Baro Gazetesi, 10 bin adet basılıp dağıtılmaya başlandıktan sonra özellikle, Bakırköy, Kadıköy, Çağlayan, Üsküdar Adliyelerinde, baro odaları görevlileri tarafından gazeteler, her dağıtım sonrası hemen toplanarak çöpe atılmış, baro odasına değil baronun hiçbir yetkisi olmayan adliye koridorlarına asılan gazete afişleri bile toplanmış ve yırtılmıştır. Bu konuda uyarılan baro görevlileri baro yönetim kurulu üyelerinin talimatı olduğunu kendilerinin arada kaldığını söylerken, örneğin Kadıköy D adliyesi baro odası kiracısı, Genç Baro Gazetesini atıyorsunuz yasak diyorsunuz peki milliyet gazetesini niye çöpe atmıyorsunuz o gazetenin izni var mı deyince? Milliyet gazetesine izin gerekmez, bu yorum meselesi baro yönetimi demek ki öyle yorumluyor dedi. Demokrasi kültürünü içselleştiremeyenlerin, farklı olana, eleştirel olana tahammül gösteremeyenlerin, bir hukuk kurumunu yönetmelerini kabul etmeyeceğiz. Bu konuda fiili engellemeler devam ederse yasal yollara başvurmaktan çekinmeyeceğiz. Unutulmasın ki, baro tüm üye avukatlarındır ve baro avukatlar için vardır. Baro odaları yönetim kurulunun malı değildir, avukatlarındır. Ticari reklamların ( örneğin ingilizce ), hukuk bürolarının reklamlarının serbestçe yapıldığı adliye baro avukat odalarında avukatların mesleki faaliyetlerini, afiş ve dergi, gazeteleri yasaklamak, yırtmak, çöpe attırmak hiç kimsenin haddi değildir. Yüzlerce vaatle oy isteyenler, seçilince, sadece övgüye değil eleştiriye de hoşunuza gitmese de alışacaksınız… O küçük çocuk yüreği ve saflığıyla, hesapsız, yalansız dolansız diyoruz, “KRAL ÇIPLAK..!”

(Kaynak: Genç Baro)