5 Ekim 2011 Çarşamba

Albay Hasan Atilla Uğur'un kaleme aldığı kitaptan yapılan alıntıların zerresi bile doğruysa, Kürt halkını da, Türk halkını da büyük sorunlar bekliyor!


12 Eylül Faşizmi öncesi, Türkiye halklarındaki sınıfsal kavga bilinci oldukça gelişmişti. Amerikan Emperyalizmi rüzgârıyla kanatlarını şişiren faşist generaller, halkların karşısına silahlarla çıkıp, onların sınıfsal mücadeleyle değil, sadece silahla karşılık vermelerini ve dolayısıyla, işçi sınıfının iktidara duyduğu tarihsel özlemi ertelemeyi hedeflediler ve bu konuda da başarılı oldular.

12 Eylül Faşizmi öncesi, her türlü siyasal örgütlenme içerisinde Kürt-Türk kardeşliği organik olarak yaşam bulurken, yani etnik köken ikincil, sınıfsal duruş birincil kategoride varlık gösterirken, 12 Eylül Faşizmi mimarlarının kurgulaması sonucu, günümüzde, sınıfsal bilinç ikincilleştirilmek istenmektedir.

12 Eylül Faşizmi öncesi, emeğin bayrağı dalgalanırken ve bu bayrağın içerisindeki "işçi ruhu" göndere çekilirken, artık, Kürt ve Türk bayraklarında bulunan kan kırmızısı renkler hızla, hem de şimşek hızıyla ölümcül bir sürece akın etmeye başladı.

12 Eylül Faşizmi öncesi, bayrakların ölümcül renklerinden öte insanların yaşama sarılmışlığı söz konusuyken, şimdi, her iki yanda da "şehit edebiyatı" egemenliğinde, genç ölüler cumhuriyeti üzerinde "ortak vatan" ve "demokratik cumhuriyet" inşaatı yükseliyor.

12 Eylül Faşizmi öncesi, ardından gelen depolitik süreç, kitleleri o denli apolitik bir hâle getirdi ki, artık bir yandan meta estetiğinin emrettiği "marka bilinci" gelişirken, diğer yandan da "bayrak bilinci" büyük bir hızla kitlelerin atardamarlarına zerk edilmeye başlandı.

12 Eylül Faşizmi öncesi... Milliyet Gazetesi'nin Internet sitesinden alıp, olduğu gibi aşağıya aktardığımız küçücük haber, çok büyük anlamlar taşıyor. Özellikle; "Apo, arkasındaki duvara asılı Türk bayrağını öptü." bölümü!

Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz


***


Albay Uğur'dan Öcalan kitabı


Ergenekon tutuklusu emekli Albay Hasan Atilla Uğur, terörist Öcalan’ın sorgusunda yaşananları, cezaevinde kitap haline getirdi. Uğur’un kitabında ilginç anektodlar var...

- Apo, ‘Benim söylediklerime söz verdiğim hususlara inanıyor musunuz?’ diye sordu. Ben cevap vermeyince kalktı ve arkasındaki duvara asılı Türk bayrağını öptü.

- Barış Manço'nun öldürüğü duyan Apo, Öldüğüne çok üzüldüm, peki kim öldürmüş' diye soruverdi. Tabiri caizse o anda hepimiz koptuk.

Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından, emekli Jandarma Albay Hasan Atilla Uğur, Abdullah Öcalan’ın yakalanmasından sonraki sorgu sürecinde yaşananları “Abdullah Öcalan’ı nasıl sorguladım” isimli kitabında anlattı. Öcalan’ı İmralı’da teslim alan ve sorgulayan ekipte görev alan Uğur, Silivri Cezaevi’nde yazdığı ve Kaynak Yayınları’nda çıkan 141 sayfalık kitabında Öcalan’nın sorgularında yaşananları anlattı. İşte kitaptan bölümler...

“Sorgunun ikinci günü mülakata başlamadan önce Apo, ‘Benim söylediklerime söz verdiğim hususlara inanıyor musunuz?’ diye sordu. Ben cevap vermeyince kalktı ve arkasındaki duvara asılı Türk bayrağını öptü. ‘Bana inanın, bu oyunu hep birlikte bozalım’ dedi.”

(Kaynak: Milliyet)