Beyoğlu Sahaf Festivali ile İstanbul Shopping Fest 2011
Oğuzcan Önver
11 Eylül 2011
Bugünlerde, TRT Tepebaşı Binası'nın yakınlarında iki festival birden var:
Beşinci Beyoğlu Sahaf Festivali ile İstanbul Shopping Fest 2011.
Bu festivallerin mekân/zaman yakınlığı, toplumsal bir diyalektik gerçekliği oluştursa da, bu durum, esasında, diyalektik gerçekliği bile aşan büyük bir absürtlük içeriyor.
Zira, "Sahaflar Festivali"ne giderken, ister istemez, takım elbiseli, Amerikan filmlerinden kaçmış ajan görünümlü adamları görüyorsunuz. Adamlardaki telaşı bir görseniz, dünyamıza bir gök taşının çarpmak üzere olduğunu sanırsınız. Oysa ki, sadece İstanbul Shopping Fest 2011'e gelmekte olan kıytırık bir modacıya hazırlık yapıyorlar. Lüks bir arabanın içinden, ancak defilelerde görebileceğiniz bir modacı kadın, arz-ı endam ederek alışveriş festivaline hızla yol alıp, tüketmek için, sadece tüketmek için örgütlenmiş topluluğun içine fırlıyor. Çekici, güzel, seksi bir insan olmanın, sadece konformizmin kucağına oturmakla mümkün olduğunu sandığı için, tüketme transına giren kara kalabalığa katılarak, varlığının patentini bir kez daha kanıtlamış oluyor!
Ben, bu sırada, aydınlanma ışığının takipçisi olan kitlenin sarmaladığı sahaflara varıyorum.
Eski kitaplar, artık çıkmayan dergiler, unutulmuş fotoğraflar arasında İstanbul şehrinin bulantısından bir an olsun sıyrılmayı başarıyorum. Arthur Schopenhauer'ın; ''Okur, eğer mümkün ise, gerçek yazarları okumalı ve onların muhtevalarını yenilerinden okumak yerine, ikinci el kitapları satın almalıdır.'' tavsiyesine uyarak, birinci el insan olmanın verdiği huzurla, ikinci el kitaplara yöneliyorum.
Oysa, dönüş yolunda, yine o adamlar, yine o kadınlar...
Bundan yaklaşık olarak 50 yıl sonrasını düşünüyorum:
O modacı kadınların devri geçmiş. Moda diye bir şey kalmamış artık. O dönemin pahalı elbiseleri pazarlarda satılıyor. Şimdinin alışveriş festivalinin bileşenleri, TRT Tepebaşı Binası'nın açık alanında. Yani, sahaflar ve alışveriş çılgınları yer değiştirmiş. Bu kez, görkemli alanda sahaflar bekliyor. Sahaflar bölümüne giriş öyle kolay değil. Sadece seçilmiş adamlar girip kitaplara bakabiliyorlar. Zira eski kitapların sayısı o kadar azalmış ki, ikinci el kitaplar değere binmiş. 50 yıl sonra bile festivalin onur konukları: hâlâ Doğan Hızlan, ısrarla Sennur Sezer ve yine Enver Ercan. Her zaman denk geldiği gibi yine öyle denk gelmiş.
O günlerde ben ne yapardım acaba?
Kitaplara böyle bir muamele yapılmasını ve onur konuklarını kabullenmeyerek festivali protesto ederdim. Zâten o kitapları almaya param yetmezdi. Yandaki modacı kadınlarla oturur çay içerdim.
Ancak o vakit, o modacı kadınlarla çay içilebilir.
Şimdi içilmez.
Makyaj, çaya aykırıdır.
Ek: Shopping Fest'in resmi sitesinde yer alan: ''T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve T.C. İstanbul Valiliği himayesinde; İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve TİM desteğiyle'' ifadesi bize şunu gösteriyor: Kültür Bakanlığı hem pespaye bir tüketimi himaye altına alıyor ve hem de sanatsal üretimi teşvik ediyor. Bu sanatsal teşvik, vicdanen meşru değildir.
(Kaynak: Yazan Yöneten Oğuzcan Önver)