13 Ağustos 2011 Cumartesi

Hilmi Bulunmaz, Mustafa Şükrü Demirkanlı yalanlarını yine teşhir ediyor!


Oyun'un notu: Bu yazı taslaktır... Tamamlandığında not kaldırılacak!

***


Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanı AKP'li Ertuğrul Günay'a bağlı, bağımlı ve onun emrinde çalışan Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Lemi Bilgin'in kankası, Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Lemi Bilgin'e bağlı, bağımlı ve onun emrinde çalışan İstanbul Devlet Tiyatrosu eski Müdürü LİNÇÇİ Osman Wöber'in hempası, yalan makinesi ve LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı, 6 Ağustos 2011'i 7 Ağustos 2011'e bağlayan gece, benimle ilgili olarak, yalan yanlış bilgilerden oluşan ve okurların vicdanına seslenmek için değil de, Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı İstanbul Adalet Sarayı Mahkemeleri'ni yanıltmaya yönelik olarak bir yazı(?!) kaleme aldı. "H. Hilmi Bulunmaz Nereye Koşuyor?" başlıklı bu yazıyı(?!) görür görmez, henüz okumadan, şu başlıkla duyurusunu yapıp, biz de, anında kendi sitemizde yayınladık:


"Okuduktan sonra değerlendirmeyi düşündüğümüz aşağıdaki yazıyı, henüz okumadık! (7 Ağustos 2011 saat 04.40)"


***


Sanatsal ve toplumsal her konuda en büyük yardımcım olan oğlum Cemal Bulunmaz, Hindistan'da bulunduğu için, "H. Hilmi Bulunmaz Nereye Koşuyor?" başlıklı sözde yazıyı, ancak şimdi yanıtlayabiliyorum. Emin Çölaşan'ın "Turgut Nereden Koşuyor?" ve "Yalçın Nereye Koşuyor?" adlı kitaplarından aparılmış bu başlık bile, Ertuğrul Günay'ın emrindeki Lemi Bilgin'in kankası, LİNÇÇİ Osman Wöber'in hempası, yalan makinesi ve LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın düşünsel olarak bittiğini, hattâ düşünsel olarak hiçbir zaman için asla doğmadığını kanıtlayabilir.


Oğlumun Hindistan'da oluşu ve bu nedenle yalan makinesi ve LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı'ya yanıt verememem sonucu, LİNÇÇİ Demirkanlı, "tek özgürlük alanı" facebook bataklığında iğrençlikler sergilemeye devam ediyor hâlâ. Ben, her ne kadar facebook bataklığını hiçimsesem, bu bataklığa asla ve kesinlikle girmesem de, bu bataklıkta bulunmaktan hiçbir rahatsızlık duymayan "arkadaşlarım" sayesinde, LİNÇÇİ Demirkanlı'nın "facebook bataklığı güncesi" hakkında bilgi sahibi oldum. facebook bataklığında, yalancı pehlivanlar gibi üfürme üzerine üfürme seansları düzenleyen LİNÇÇİ Demirkanlı, yanına aldığı çömezi ve düşünsel beslemesi LİNÇÇİ ve tehditçi Levent Çağlayan ile birlikte, bir bardak facebook bataklığında osuruk kadar bile değeri olmayan fırtınalar koparmış. Şimdilik kaydıyla, bu bir bardak facebook bataklığında osuruk kadar bile değeri olmayan fırtına koparmanın değerlendirmesini yapmayı pek düşünmüyorum. Oğlumun Hindistan'da olması, yukarıda görmüş olduğunuz 9 Ağustos 2011 günü saat 9.00'da yayınladığım güncelleme yazısı yazmamı engellemedi.


Benim okurlarımın hemen hemen tamamı, facebook bataklığı içerisine düşen aciz insanlar olmamış olsa da, "arkadaşlarım" içerisinde bile facebook bataklığında bulunmaktan hiçbir rahatsızlık duymayan insanlar bulunması nedeniyle, bahsettiğim güncelleme yazısını ivedilikle yazmak zorundaydım. "Arkadaşlarım", facebook bataklığına düşmüş olsalar bile, onlar, yine de benim "arkadaşlarım"dır!


Benim, halkımın, tüyü bitmemiş yetimin verdiği vergilerle beslenen Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı, kendisine bağlı resmî kurumlar aracılığıyla, sürekli olarak, hem de yaz aylarının en sıcak dönemlerinde bile, hem de hiçbir tiyatral etkinlikte bulunulmadığı zamanlarda bile, Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Lemi Bilgin eliyle, yalan makinesi ve LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı yönetimindeki LİNÇÇİ Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'ne avuç dolusu reklâm parası (avanta, bahşiş, diş kirası, iane, iaşe, sadaka, sus payı) vermesi sonucu, bu LİNÇÇİ dergiye karşı mücadelemi sert hâle getirmek zorunda kaldığımda, bu derginin kurucusu ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü, tescilli yalancı ve LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı, sürekli olarak bana karşı âdeta bir yalan makinesi olarak yayın yapmaya başlamayı asla ihmâl etmiyor.


Yalan makinesi ve LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı, şimdiye kadar, sadece yalan üretir ve zaman zaman da kuyruklu yalan üretimine başvururdu. Ancak, LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı, aşağıdaki yazısında, sadece yalan söylemekle yetinmemiş, üstüne üstlük, aklına estikçe bol miktarda kuyruklu yalanlar da üretmeye başlamış. Yalan makinesi Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın kuyruklu yalan söylemesine karşılık, yukarıda da belirtmiş olduğum gibi, tüm zamansızlığıma karşın, yukarıdaki güncellemeyi yazmak zorunda kaldım. Şimdi de ağır ağır, hafif ateşte yalan makinesi Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın "H. Hilmi Bulunmaz Nereye Koşuyor?" başlıklı yazısını(?!) yanıtlamaya başlıyorum.


***


Demirkanlı - H. Hilmi Bulunmaz Nereye Koşuyor?


Bulunmaz - H. Hilmi Bulunmaz, emekçilerin iktidara yürümesi için sanatsal üretimde bulunuyor. H. Hilmi Bulunmaz, hiçbir yere koşmuyor. H. Hilmi Bulunmaz'ın hiçbir acelesi, hiçbir evecenliği, hiçbir telaşı yok; merak etme sen, LİNÇÇİ kardeşim Mustafacığım!... 


Demirkanlı - Hüseyin Hilmi Bulunmaz, Tiyatro da yapan ama asıl mesleği kuyumculuk ve elmas kalemleri ihracatı olan bir tüccar. 


Bulunmaz - LİNÇÇİ kardeşim Mustafa, şimdiye kadar benimle ilgili yazdığın yazılarında, benim tiyatro sanatçısı olduğum yönünde kırıntı hâlinde bile olsun gerçek anlamda bir bilgi vermiyordun. Yargılanmana az bir zaman kala ve sadece yargıçları yanıltmaya yönelik olarak yazdığın bu zırvada, hiç içinden gelmese de "Hüseyin Hilmi Bulunmaz, Tiyatro da yapan" demek zorunda kalmışsın. Senin tarafından "Tiyatro da yapan" olarak değerlendirmem, beni bir damla olsun sevindirmedi; sadece ve sadece, senden bir kez daha ve şiddetli bir biçimde iğrenmeme neden oldu! Çünkü sen, artık okurlarını aldatmaya yönelik olarak yazı yazmak yerine, sadece yargıçları aldatmaya yönelik yazmaya başladın... 


Demirkanlı - Kamuoyu onu internetten yaptığı yayınlarla tanıdı. 


Bulunmaz - Kamuoyunun beni, benim dünya görüşümü, benim sanatsal ve estetik görüşlerimi tanımaması, benim görüşlerimin kitleler tarafından bilinmemesi için, daha önce, polisler, savcılar, faşistler çaba harcıyorlardı. Ne zaman ki, "internetten yaptığım yayınlar" söz konusu oldu, hemen devreye Internet canavarı Burak Caney ve Burak Caney'in ruh ikizleri LİNÇÇİ Ahmet Ertuğrul Timur ve LİNÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı devreye girdi. Avrupa Birliği Emperyalizmi'nin kuyruğu olduktan sonra, devreden çıkan polisler, savcılar, faşistler, tabir caizse, görevlerini, orospu çocuğu Burak Caney, LİNÇÇİ Ertuğrul Timur ve yalan makinesi Mustafa Demirkanlı'ya devretmişlerdi. Evet, sağ olsun Internet, onun sayesinde artık "özgür tiyatro" yapabiliyorum. 


Demirkanlı - Genelde saldırgan, zaman zaman da hakaret, hatta açık küfürlere varan yayıncılık anlayışıyla bir hayli tepki aldı. 


Bulunmaz - Benim, halkımın, tüyü bitmemiş yetimin verdiği vergilerle beslenen resmî sanat kurumlarından reklâm adı altında avuç dolusu para (avanta, bahşiş, diş kirası, iane, iaşe, sadaka, sus payı) almalarının yanı sıra, bir de, beni susturmak için "toplum mühendisliği" yapan yayın organlarına karşı "saldırgan" olmam, son derecede doğal bir reflekstir. "Hakaret"e gelince, ben, asla ve kesinlikle hakaret etmeyi seven, bunu uygulayan biri değilim. Ben, sadece ve sadece "kısasa kısas" uygulamasından yana bir faniyim. Ben, bana "ANA AVRAT SÖVMEK" isteyen LİNÇÇİ Demirkanlı'nın karşısında susup oturamaz, onun benim anama avradıma sövmesine asla ve kesinlikle katlanamazdım. Çünkü ben, Burak Caney gibi bir orospu çocuğu değilim. Benim özel yaşamıma bile müdahale eden Burak Caney'e, yıllar önce de ve şimdi de orospu çocuğu demeyi çok uygun buluyorum. Benim bu tavrım nedeniyle, bana karşı tavır alan, yani Türkçe söylersek, beni LİNÇ etmek isteyen 1100 kişilik kişiliksiz kişinin bana karşı bir LİNÇ KAMPANYASI düzenlenmesi karşısında da susamazdım. Çünkü ben, kendisine ANA AVRAT SÖVDÜRECEK kadar alçalmış bir orospu çocuğu değilim. Bana haksız yere bir tokat atana, ben haklı yere on tokat atmayı alışkanlık hâline getirmiş sosyalist bir sanatçıyım. 


Demirkanlı - Son olarak tiyatrom.com yayıncısı A. Ertuğrul Timur'a ve tiyatrodergisi.com.tr yayıncısı Mustafa Demirkanlı'ya noterden ihtarname göndererek, adı geçen haberlerin yayından kaldırılmasını talep etti 


Bulunmaz - Yukarıda belirtmiş olduğum gibi, ben "kısasa kısas" yanlısı biriyim. 1100 kişilik kişiliksiz kişilerin oluşturduğu ve benim sanatsal ifade olanaklarımı imhâ etmek için başlatılmış LİNÇ KAMPANYASI düzenleyenlerin içerisinden bana noter onaylı ihtarname yollanırsa, ben, istediğim kişi ve istediğim kuruluşlara noter onaylı ihtarname gönderirim. Ben, bana savcılık suç duyuruları geldiğinde, ben LİNÇÇİ kişi ve kuruluşların hangisine istersem isteyeyim savcılık suç duyurusunda bulunurum. Ben, hangi LİNÇÇİ kişi ve LİNÇÇİ kuruluşu istersem, onları mahkemeye veririm. Bana, hiçbir kimse hesap soramayacağı gibi, özellikle hiçbir LİNÇÇİ hesap soramaz. Coşkun Büktel, nasıl ki, bir zaman facebook'a "bataklık" muamelesi yapmasına karşın, şu anda bu bataklıkta kendisine bulunmaktan rahatsızlık duymuyorsa, ben de, yakın zamana kadar "sıfır sansür" ilkesiyle hareket etmiş olsam da, "kısasa kısas" anlayışıyla hareket etmeyi daha uygun buldumsa, bundan böyle, 1100 kişilik kişiliksiz kişileri, teker teker rahatsız edeceğim. Onların içlerinden kimi canım isterse, onlara noter onaylı ihtarname gönderecek, canım kime isterse onları savcılığa şikâyet edecek, kimi canım isterse onları mahkemeye vereceğim. Siz başlattınız, ben sürdüreceğim. Oyunun ilk perdesinde sahnede siz vardınız, ikinci perdede ben olacağım; üçüncü ve sonraki sahnelerde neler olacağını, ben bile düşünmek istemiyorum! 


Demirkanlı - Her iki yayıncı da sözü geçen haberlerde hiçbir hakaret, rencide edici bir söylem bulunmamasına rağmen, yayıncılık sorumluluğu gereği, talep ettiği haberleri yayından kaldırdı 


Bulunmaz - Ben, İstanbul 8. Noter'e ve İstanbul 3. Sulh Hukuk Mahkemesi'ne birçok "hakaret içeren" yazılarınızı onaylatmıştım. Bu yazılardan sadece birkaçını yayınladım. Daha geride neler var, neler!... Sizde değil yayıncılık sorumluluğu, insan olma sorumluluğu bile yok. Ha, sahi, siz, neden benim yaptığımı yapmadınız. Malumumuz, ben, kendileri hakkında aldırdıkları yazıları mahkeme kanalıyla kaldırtma kararına karşın, yazıları asla ve kesinlikle hemen kaldırmadım. Bu kararı, yargıtaya götürdüm. Yargıtay kararından sonra bile, benim o yazıları kaldırmadığım düşüncesiyle, benim iki yıl hapsimi isteyen bir yargılama süreci başlattılar ve bu yargılama, İstanbul 7. Sulh Ceza Mahkemesi'nde devam ediyor hâlâ.


Demirkanlı - A. Ertuğrul Timur, ayrıca H. Hilmi Bulunmaz'a gönderdiği mail'de notere gerek olmadığını, yazı içeriğiyle ilgili kişilerin talebi halinde zaten kaldıracağını belirtti


Bulunmaz - Ben, LİNÇÇİ kişi ve kuruluşların hiçbirini ciddiye almıyorum, ancak, her ne kadar burjuva kurallarla çalışmış olsalar da, yargıda çalışanların düşüncelerini, bu götü boklu kişilerden çok daha çağcıl bulduğum ve en önemlisi bu yargı kişilerinin hiçbirinin LİNÇÇİ olmamaları nedeniyle, noterleri, savcıları ve yargıçları ciddiye alıyorum. Ben, herhangi bir istek için, LİNÇÇİ kişi ve LİNÇÇİ kuruluşlara herhangi bir başvuruda bulunmayı düşünmüyorum. LİNÇÇİ kişi ve LİNÇÇİ kuruluşlarla "tartışma" alanım, noterlikler, savcılıklar ve mahkemelerdir. 


Demirkanlı - Mustafa Demirkanlı ise yanıt yazma ve aynı şekilde kendisi ile ilgili haberlerin de tiyatroyun.blog.spot'dan kaldırılmasını talep etme gereği duymadı, çünkü H. Hilmi Bulunmaz talep etmesine ve talebi yerine getirilmesine karşın A. Ertuğrul Timur'un talebini karşılamadığı gibi eski söylemini (Küfür ve hakaret dolu) sürdürmeye devam etti 


Bulunmaz - LİNÇÇİ Demirkanlı, böyle bir talepte bulunsaydı, bile, yargıtay kararı olmadan, hiçbir yazıyı kaldırmazdım. LİNÇÇİ Timur da, ne zaman ki yargıtay kararıyla gelir, işte o zaman, onun hakkında yazdığım yazıları, belki kaldırabilirim. 


Demirkanlı - H. Hilmi Bulunmaz'ın kim olduğunu, ilişkilerini, değişen tavırlarını, ilkesizliklerini kısa kısa özetleyeceğimiz bu haber-yorum'un dışında -yürüyen davaların haberleri hariç- başkaca bir haberde ismi dahi bu sitede yer almayacaktır 


Bulunmaz - Bu "H. Hilmi Bulunmaz'ın ismi dahi bu sitede yer almayacak!" lâfını o kadar çok duydum ki, buna değil, ben, 1100 kişilik kişiliksiz kişinin hiçbirinin bile inanacağını asla ve kesinlikle sanmıyorum. 


***


Demirkanlı - Mehmet Akan, Lale Oraloğlu gibi ölüm döşeğindeki sanatçılara “kralın soytarısı ölecek” türü yakıştırmaları ile tepki topladı.


Bulunmaz - "'kralın soytarısı ölecek' türü yakıştırmaları" nerede söylemişim? Neden kaynak göstermiyorsun LİNÇÇİ Demirkanlı? Mahkemeleri etkilemek üzere yazdığın bu yazıdan sonra, bu yazıyı okuyarak, hangi yargıç senin bu kaynaksız yazına inanacak be yalan makinesi Mustafa? Sen göstermiyorsun, ama ben, hem o ilgili bölümü yayınlayacak ve hem de kaynak göstereceğim:


"Kralın soytarısı, padişahın dalkavuğu, burjuvazinin tiyatrocusu" olan insanlardan biri, Lale Oraloğlu, yoğun bakımda. Seksen iki yaşında olan Lale Oraloğlu, doğal bir sürecin sonuna geldi; ölecek!… 


(Bakınız: Bir ölüm haberi daha gelecek) 


Demirkanlı - Kültür Bakanlığı'ndan yardım alan tiyatroları “Çanak Yalayan Köpek” olarak resimleyip tasvir etmesiyle tepki aldı, -şu sıralar dava edilir korkusuyla bu tavrından vazgeçti- kendisinin de yıllar önce aynı destekten yararlandığı belgeleriyle açıklandığında konuyu değiştirip, ben söylemiştim gibi tuhaf açıklamalar yaptı. 


Bulunmaz - Kültür Bakanlığı'ndan yardım alan tiyatrolar için "Kültür Bakanlığı çanağı yalayan" sözlerini kullandım, kullanıyorum, kullanacağım. Onları "Çanak Yalayan Köpek" olarak resimleyip tasvir etmedim. Kültür Bakanlığı çanağı yalayan tiyatroları tanıtırken, çanak yalayan köpek fotoğrafı kullandım, kullanıyorum, kullanacağım. Şu sıralar dava edilirken değil, ben, 12 Eylül Faşizmi altında işkence edilirken bile korkmadım. Gündem yoğun olduğu için çanak yalayan köpek fotoğrafı ikincilleşti. Merak etme, yeniden gündeme getiririm. Nasıl ki, 12 Eylül Faşizmi kaçkınlarının, 12 Mart Faşizmi Kültür Bakanı Talât Sait Halman'a "Emek Ödülü" verişlerini ele aldığım eleştirilerim ertelenmek zorunda kaldıysa, çanak yalayan köpek fotoğrafıyla süslenen eleştirilerim de ertelenmek zorunda kaldı. Merak et, yeniden gündeme getiririm. Zâten, sizin LİNÇ KAMPANYASI başlatmanızın başat nedeni, benim sizin tekerlerinize çomak sokmamdan kaynaklandığı, Özdemir Nutku skandalının ikincil etmen olduğu, sürekli olarak bana noter onaylı ihtarname gönderip, beni savcılığa şikâyet ederek, beni mahkemeye vermenizden anlaşılıyor. Sizlerin, yani 1100 kişilik kişiliksiz kişilerin benim üzerime bir çakal sürüsü gibi çullanıp, üretim yapamaz duruma düşmemi arzulamanız, sizin ticari ve siyasi çıkarlarınıza çomak sokan en büyük güç, en büyük tehlike olmamdan kaynaklanıyor. Yoksa sizin için, Özdemir Nutku'nun Coşkun Büktel'e iftira atması o denli önemli değil. En azından günüzdeki somut durumu bunu kanıtlıyor. Benim de, Kültür Bakanlığı çanağı yalamam, Kültür Bakanlığı çanağı yalamanın hoş bir şey olduğunu kanıtlamaz. Ayrıca, zâten, senin derginde yirmi yılı aşkın bir zaman önce, benim de Kültür Bakanlığı çanağı yaladığım kanıtlanmıştı. Bunun yanı sıra, sen, yaklaşık olarak yirmi yıldır bunu gündeme getirmemişken, ben, LİNÇÇİ Ayşe Nalân Özübek'in de bulunduğu "toplantımızda" (Bulunmaz, Demirkanlı, Özübek "toplantısı" LİNÇÇİ Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nin eğreti binasında yapılmıştı!) ben, sana, ben de Kültür Bakanlığı çanağı yaladım demiştim. Ancak, sen, değil delikanlıca konuşmaları, yazılı belgeleri bile, kedi pisliğin örter gibi, köpek kemiğini saklar gibi yok ettiğinden, bunu da benim aleyhime kullanmaya çalıştın, çalışıyorsun, çalışacaksın. Çünkü, senin, yalandan başka sermayen, LİNÇ KAMPANYASINDAN başka silahın yok ve asla olamaz da! Ayrıca ben, Kültür Bakanlığı çanağı yaladığım için, kendimi çok aşağılanmış ve âdeta bok yemiş gibi hissediyorum. Bu, benim hayatım boyunca yaptığım en aşağılık iştir.


Demirkanlı - Uzunca bir dönem tiyatro yazınında saygın bir yer edinmiş “tiyatrom.com sitesinin yazarları şerefsizdir” türü genellemeyle tiyatro dünyasını karşısına aldı. 


Bulunmaz - Nerede, ne zaman dedim? Hani belge, hani delil, hani ispat, hani kanıt, hani şahit, hani tanık? Evet, ben, tiyatrom.com yazarları için yanlış ve amacın dışına çıkan sözler ettim. Ancak, hemen ardından, yaptığım bu yanlış için derhal özür diledim.


Demirkanlı - Kişilere ve topluluklara hakaretle sınırlı kalamayıp, Oyun Yazarları ve Çevirmenleri Derneğini Ku Klux Klan örgütüne benzetmiş, derneklere de hakaretler yağdırmıştı.


Bulunmaz - Bu kadar yalan içinde, mostralık da olsa, bir doğru var. Evet, ben, LİNÇÇİ OYÇED için bu tanımlamada bulundum. Ancak, bu tanımlama, daha önce Coşkun Büktel tarafından defalarca yapılmıştı ve ben bu tanımlamayı benimsemiştim. Hâlâ da benimsiyorum. Ku Klux Klan örgütünden bile daha gizli işler yapan ve eski genel sekreteri Buhan Gün'ın beni savcılığa şikâyet edip beni yargıtlatması nedenleriyle de "suçlu" bulduğum bu örgüt, LİNÇ KAMPANYASI başlatan bir kuruluş olduğu için, bundan sonra, çok daha keskin eleştirilerime hedef olacak. Bu LİNÇ KAMPANYASI ÖRGÜTÜ, yalan makinesi Mustafa Şükrü Demirkanlı'ya yaklaştıkça, çok sert bir dille eleştirilecektir. Uyarmadı denilmesin!


Demirkanlı - Özdemir Nutku’nun Coşkun Büktel’i mağdur ettiğine dair iddiayı, kanıtlanmış ve resmileşmiş bir karar olmamasına karşın ellerindeki videoyu kendi bakış açılarıyla yorumlayıp kesin kanıt sayarak iftira denilebilecek boyutlarda iddia ve saldırılarda bulundu.


Bulunmaz - Evet, LİNÇÇİ Prof. Dr. Özdemir Nutku, Coşkun Büktel'e ve onun yapıtı Theope'ye iftira atmıştır. LİNÇÇİ Nutku'nun iftirası, hem de resmî bir toplantıda yapılmış ve dolayısıyla bu iftirayı atan devletin ta kendisidir. Bu iftira videosunu izlemek için, lütfen, bakınız: Özdemir Nutku'nun Theope'ye attığı iftira! 


Demirkanlı - Facebook üyesi oldukları için genç kızların fotoğraflarını ters çevirip yayınlayıp altına bataklık gülleri şeklinde başlıklar attı. 


Bulunmaz - "bataklık gülleri" demedim, "facebook bataklığında açan güller!" dedim. facebook üyesi oldukları için değil, orospu çocuğu Burak Caney'in düzenlediği ve senin de görev aldığım LİNÇ KAMPANYASI sürecine katıldıkları için dedim. Sadece genç kızları değil, herkesi eleştirdim. 


Demirkanlı - Kendi kızı, oğlu, eşi ve oyuncularının da facebook'a üye olduğundan söz edildiğinde aile üyelerime saldırılıyor derken, kendisi onlarca genç kızı bataklık gülü olarak onlarca kez yayınlamaktan geri durmadı. 


Bulunmaz - Ben, şimdiye dek, hiçbir kimseye, facebook üyesi olduğu için zorlayıcı davranmadım. Ben, facebook bataklığına karşı olduğum için, hiçbir kimsenin bu bataklıkta bulunmasını arzu etmedim, etmiyorum, etmeyeceğim. Ben, benim evimin içine dek girip benim özel hayatıma karışan LİNÇÇİ Levent Çağlayan'ı eleştirdiğim yazımda, "her şeyi" anlattım. (Bakınız: "LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nin sanal kapısında bekçilik yapacak kadar alçalmış LİNÇÇİ Levent Çağlayan'a yanıt!")


Demirkanlı -Her seferinde Coşkun Büktel tarafından eleştirilmedi bile...


Bulunmaz - Öncelikle şunu belirtmeliyim: Ben, Coşkun Büktel'in beni eleştireceği korkusuyla yatıp kalkan bir uydu değilim. İkincisi, Coşkun Büktel, birçok konuda beni eleştiriyor. Eleştirilerinin bazılarını ciddiye alıyor, bazılarını almıyorum. Ayrıca, sürekli olarak, bana "facebook'a gel" demesine karşın, ben, ilkelerim ve siyasal tavrım nedeniyle, bu bataklığa iltica etmiyorum. Coşkun Büktel'le, nasıl olsa facebook bataklığında tartışıyorsunuz. Bunu, lütfen, o bataklık içerisinde kendisine soruver bir zâhmet!


Demirkanlı - Elinde hiçbir kanıt olmaksızın ve adli hiçbir girişimde bulunmaksızın “Burak Caney” adıyla yayın yapan -ahlaksız, sanal, ne idüğü belirsiz- kişiyi bazı insanlarla özdeşleştirmeyi tercih etmiş, “Burak Canay O.. Ç..dur ve şunlar şunlar Burak Caney’dir” türünde söylemlerle ve hayali kişiyi gerçek kişilerle özdeşleştirme yoluyla hakaretlerini açık, ağır küfürlere dek dönüştürdü. 


Bulunmaz - Ben, hem Burak Caney'in, hem LİNÇÇİ Ahmet Ertuğrul Timur'un ve hem de LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın önemli bulduğum yazılarını, İstanbul 8. Noteri'ne onaylatmakla birlikte, İstanbul 3. Sulh Hukuk Mahkemesi'ne de onaylattım. Bu belgeler ışığında yargılamalar sürüyor. Ben belgelerle konuşurken, yalan makinesi Demirkanlı, ortaya attığı bu iddia hakkında küçücük bir link bile vermemeyi yeğliyor. 


Demirkanlı - Yazılı yayınla sınırlı kalmayıp, kamera karşısına geçerek küfür ve hakaretlerini sürdürdü. 


Bulunmaz - Hani belge, hani kanıt? Allah rızası için, bir örnek bile veremez misin be yalan makinesi?! 


Demirkanlı - Oyuncularını da kullanarak Tiyatro... Tiyatro... Dergisi üzerine işetmek, dergiyi köpeğine parçalatmak gibi tahrik edici bir tarzı sürekli yineledi.


Bulunmaz - Ben, hiçbir zaman için oyuncularıma LİNÇÇİ Tiyatro... Tiyatro... Dergisi üzerine asla ve kesinlikle işetmek eylemini yaptırmadım. Bir doğaçlama çalışmada, oyuncularım, işiyormuş "gibi yaptılar", işemek eylemini gerçekleştirmediler. Benim yaptırdığım bir çalışma sırasında, köpeğim LİNÇÇİ Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'ni "parçaladı". Canı öyle istedi, öyle yaptı!


Demirkanlı - (Bu videoları artık yaynda değildir, açılmamaktadır, nedeni ise tahmin edilmektedir)


Bulunmaz - Bazı video paylaşım siteleri Türkiye'deki yayınını durdurdu. (Örnekse bakınız: We are sorry but sevenload doesn't offer its service in your country.) Ancak, videoların birçoğu yayında. Benim, mahkeme kararlarına karşın, videolarımı kaldırmak istemediğimi öğrenmek isteyenler, lütfen, şu başlığı tıklayabilirler: Sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz ile işçi Mehmet Şahin, Bulunmaz Tiyatro v.s'yi konuşuyorlar! (HB) 


Demirkanlı - En hafif hakaretleri “dangalak” şeklinde yapan/yapmaya devam eden Bulunmaz, kişilere lakap takmayı, alaycı başlıklar atmayı sürdürürken öte yandan “Bu kişi internette bizim bu başlıklarımızla bulunuyor” şeklinde ifadelerle adeta biz böyle hakaret eder, küfür eder sizin adınızın internette bu şekilde yer etmesini sağlarız, rezil olursunuz gibi bir tehdidi de sürekli vurguluyordu.


Bulunmaz - Öncelikle şu bilgiyi vereyim: "Akılsız, düşüncesiz kimse:


"'Bu dangalağın hiçbir şeyden haberi yoktu.' - Ö. Seyfettin."


(Kaynak: Türk Dil Kurumu) 


Senin gibi bir yalan makinesine "dangalak=akılsız, düşüncesiz kimse" demeyecek de kime, kimlere diyeceğim? Senin gibi birine yalan makinesi, LİNÇÇİ lakaplarını takmayacak da, nasıl bir lakap takacağım? Doğru makinesi mi diyeceğim? Benim tiyatro sitelerim, Internet ortamında en çok izlenen sitelerse, bu benim suçum mu be yalan makinesi?!


Demirkanlı - Hilmi Bulunmaz’ın adeta çıldırmış gibi tiyatro kişilerine, yazarlarına, hocalarına, derneklerine karşı bu akıl almaz saldırısı, hakaretleri artarak sürerken en son evvelki yıl bir grup tiyatro yayıncısı bir araya gelip öncülük ederek bu tutumu değerlendirmiş ve Hilmi Bulunmaz’ı ve ona büyük ölçüde destek veren, Hilmi Bulunmaz’ın hakaretlerini sitesine taşıyan ve yer yer kendisi de bu küfür ve hakaret sözcüklerini tekrarlayan Coşkun Büktel’e karşı bir kınama metni kaleme almış ve bu kınama metnini de imzaya açarak çok sayıda tiyatro yayınından, tiyatro sivil kuruluşundan ve bini aşkın tiyatrocu ya da tiyatroseverden destek alarak bu kınama metnini yayımlamıştı.


Bulunmaz - Neden çıldırmış olayım ki? Ortada bir çıldırma olayı varsa, bu, 1100 kişilik kişiliksiz kişinin bir araya gelip, benim sanatsal ifade olanaklarımı imhâ etmek için LİNÇ KAMPANYASI düzenlemeleridir. Ortada çıldırmış biri varsa, o da sensin be yalan makinesi!


Sahi, bu "yazarlar" kim? 


Örnekse, Çorumlu yazar LİNÇÇİ Tuncer Cücenoğlu mu? 


LİNÇÇİ Tuncer Cücenoğlu'nun yazdığı "Çığ" ve "Che Guevara", gerçekten birer oyun mu? Oyun diye piyasaya sürülen bu pespaye anlamsızlıkları, Lemi Bilgin, Ayşenil Şamlıoğlu, Nejat Birecik gibi dangalaklar oyun sanabilirler. 


Ancak... 


Coşkun Büktel ile Hilmi Bulunmaz, resmî tiyatro görevlileri Lemi Bilgin'e, Ayşenil Şamlıoğlu'na, Nejat Birecik'e oyun diye yutturulan bu saçmalıkların oyun olmadığını, oyun olma niteliği kazanamadığını, tiyatro kamuoyuna defalarca anlatarak, zâten iyice kanıtlamışlardı. 


Özellikle, benim değerlendirmeye tabi tuttuğum ve bir santimetrekaresinde bile oyun olduğu izlenimi uyandırmayan"Che Guevara", oyun olmamasının yanı sıra, bir de, devrimci önder Che'nin evrenini kirleten karşı-devrimci bir metin olarak resmî tiyatro kurumlarında sahnelenmeyi bekliyor! 


Sahi, bu "hocalar" kim? 


Örnekse, LİNÇ KAMPANYASI ruhanî lideri LİNÇÇİ Prof. Dr. Özdemir Nutku mu? 


LİNÇÇİ Prof. Dr. Özdemir Nutku'nun, Coşkun Büktel'e attığıiftira orta yerde durup, Türkiye tiyatrosunu kirletmeyi sürdürürken, Lemi Bilgin, Ayşenil Şamlıoğlu, Nejat Birecik gibi dangalaklar, bu "hoca"yı hâlâ "hoca" sanabilirler. 


Ancak... 


Coşkun Büktel ile Hilmi Bulunmaz, onun gerçek anlamda "hoca" olmadığını, tiyatro kamuoyuna defalarca anlatarak, zâten iyice kanıtlamışlardı. 


Sahi, bu "dernekler" de neyin nesi? 


Örnekse, LİNÇÇİ Oyun Yazarları ve Çevirmenleri Derneği (OYÇED) mi? 


Ancak... 


Coşkun Büktel ile Hilmi Bulunmaz, LİNÇÇİ OYÇED'in, bir dernek değil, Ku Klux Klan örgütünden bile daha karanlık bir örgüt olduğunu, tiyatro kamuoyuna defalarca anlatarak,zâten iyice kanıtlamışlardı. 


Coşkun Büktel ile Hilmi Bulunmaz'ın sanatsal ifade olanaklarını imha etmek için hazırladığınız ve "KINIYORUZ!" aldatıcı başlığını attığınız iftira metninin altbaşlığı şöyleydi: 


"Tiyatro İnsanları Olarak, Yayınlarımıza ve Yayıncılarımıza Yönelik; İftira, Karalama, Baskı Altına Alma Girişimlerini Kınıyoruz!" (Bakınız: hyetert.com) 


Benim yada Coşkun Büktel'in, herhangi bir kişiye attığımız bir tek "iftira" gösterilebilsin, ben, günde beş vakit Taksim Meydanı'na çıkıp; "Ben orospu çocuğuyum!" diye bağıracağım. Eğer, yalan makinesi, bizim bir tek "iftira"attığımızı gösterip kanıtlayamazsa, kendisinin ne olduğuna artık kendisi karar versin! 


Biz, size "iftira" attıysak, bizim size "iftira" attığmızı iddia ettiğiniz LİNÇ KAMPANYASI belgelerini, nasıl oldu da, hangi gerekçeyle tek tek Internet ortamından sildiniz? Bizim Internet sitelerimiz dışında, bizim size "iftira" attığımızı iddia ettiğiniz belgeye bir tek link verebilmek için, her seferinde buram buram terleyip, en sonunda, yine yukarıda verdiğimiz hyeter.com adresine başvurmak zorunda kalıyoruz. Anladığımız kadarıyla, bizim sitelerimizdeki size ait olan ve bizim size "iftira" attığımızı iddia ettiğiniz belgelerin dışında, sadece ve sadece bir tek hyeter.com sitesi size ait iddiaları yayınlamayı sürdürebiliyorsa, sadece bu site namuslu bir yayıncılık yapıyor demektir! 


Sahi, sizin dosyalarınız yargıçların önüne gelmeye başlar başlamaz, siz, neden o bizim size "iftira" attığımızı iddia ettiğiniz belgeleri, kedi pisliğini örter gibi, köpek kemiğini saklar gibi imhâ ettiniz? Siz, nasıl bir yavuz hırsızsınız, siz nasıl bir alçaksınız?!!! 


Demirkanlı - Kınama metni hiçbir şekilde H. Hilmi Bulunmaz yahut Coşkun Büktel’in yayıncılığına son vermesini, yayın yapmamasını dile getirmediği gibi tersine küfür yayıncılığına son verilmesini salık vererek bir anlamda yayıncılıklarını teyit ediyor; küfürsüz, hakaretsiz sürmesini, Temiz Yayıncılık yapılmasını vurguluyordu


Bulunmaz - Siz, bize "iftiracı" dediniz mi, demediniz mi? Dediniz! Siz, bizim sanatsal ifade olanaklarımızı imha etmek için, ilk önce Burak Caney adlı orospu çocuğunun başlattığı ve bu sökmeyince hemen ardından kendi adlarınızla başlattığınız LİNÇ KAMPANYASI metninde bize iftiracı demenizin unutultması için bu belgeyi yok etmediniz mi? Ettiniz! E öyleyse, hâlâ neden konuşuyorsunuz? Hâlâ neden ahkâm kesmeye, hâlâ mahkemeleri yanıltmaya yöneliyorsunuz ki? Ya, siz ne büyük yalan makinesisiniz?


Demirkanlı - Fakat Bulunmaz ve Büktel bunu kendilerini susturmaya yönelik bir girişim sayıp "Linç Kampanyası" olarak adlandırmayı ve bu kez de bu temiz yayıncılık çağrısı yapanlara "Linççi" sıfatı takarak hakaretlerini sürdürdü.


Bulunmaz - Siz, bize iftiracı olmadığımız, tam tersine, başta LİNÇÇİ Prof. Dr. Özdemir Nutku olmak üzere, siz iftiracı olmanızı karşın, bize "iftiracı" diyeceksiniz ve biz de paşa paşa sizin dediklerini kabul edeceğiz! Yok öyle yağma Hasan'ın böreği!! Siz, bizim sanatsal ifade olanaklarımızı imhâ etmek, bizi okurlar gözünde küçük düşürmek için, bize iftira atıp, kendi iftiracılığınızın üzerini örteceksiniz ve biz de susacağız. Ben, işkence altında bile susmazken, senin gibi bir baldırı çıplak karşısında mı susacağım?!!! Bir kez daha yineliyorum; siz LİNÇÇİ ve sizin yaptığınız eylem LİNÇ KAMPANYASIdır!


Demirkanlı - Tüm gelişmiş toplumlarda vatandaşlar dilek, istek yada şikayetlerini, yani demokratik haklarını çeşitli yöntemlerle birlikte dile getirirler.


Bulunmaz - Tüm gelişmiş toplumlarda vatandaşların hiçbiri, sizin yaptığınız gibi, hem iftira atıp, hem de iftiraya uğrayan kişilere LİNÇ KAMPANYASI başlatmayı düşünemez bile.


Demirkanlı - Bunun bir yöntemi de imza kampanyalarıdır.


Bulunmaz - Tüm gelişmiş toplumlardaki "imza kampanyaları", mazlumlardan yana ve iktidara karşı yapılır. Sizin yaptığınız ise, LİNÇÇİ ve iftiracı Prof. Dr. Özdemir Nutku'yu koruma bahanesiyle, Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz'ın devrimci tavrını kırmak ve onun kapitalizme verdiği zararı azaltma çalışmasıdır.


Demirkanlı - Bu zaman zaman bir başbakana yönelik de olabilir yahut bir TV kanalı ya da bir bakana karşı da olabilir.


Bulunmaz - Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanı AKP'li Ertuğrul Günay'ı dergisine kapak yapıp, onun çanağından beslenen biri, hiçbir zaman için, iktidarlara karşı bir kampanya başlatamaz. Burjuvazinin çanağını yalayan biri/leri, hiçbir zaman için, burjuvaziye karşı bir kampanya başlatamaz. Burjuvazinin çanağını yalayanlar, ancak ve ancak Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz'ın sanatsal ifade olanaklarını imha etmek için kampanya düzenlerler. Tabii ki, Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz; Tolstoy'dan aldığı güçle, bütün Shakespeare çocuklarına kök söktürdüğü gibi, LİNÇÇİ alçaklara da kök söktürmeyi bilir. Bildiği için de, bu kampanyayı tam tersine çevirmeyi becermiştir. Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz, özellikle yargı sürecinde verdiği mücadeleyle, sadece LİNÇÇİ kişi ve kuruluşlara karşı değil, aynı zamanda, LİNÇÇİ kişi ve kuruluşları savunan avukatlara karşı da müthiş derecede bir mücadele veriyor.


Demirkanlı - Bu toplu protestolar, kınamalar veya imza kampanyaları hiçbir demokratik ülkede “Başbakanı Linç etmeye kalktılar” ya da “Şu bakanlığı, şu gazeteyi, yayını linç ettiler, etme girişiminde bulundular” şeklinde değerlendirilmez, değerlendirilemez.


Bulunmaz - Sen, siz, senin gibi, sizin gibi alçaklar, hiçbir zaman için başbakana karşı çıkamazsınız! Çıksanız bile, başbakanı koruyan polisler, savcılar, yargıçlar vardır. Benim, yıllardır dile getirdiğim bir ilkem vardı: Ben, hiçbir kimseyi mahkemeye vermedim, vermiyorum. Ancak, şu gözden kaçmıştı: Beni mahkemeye vereni ben mahkemeye veririm. Vermeye de başladım. Başbakanın özel kalem müdürü var, ancak benim sadece bir kalemim var. Ben yazarım ve kitleleri inandırırım. Ben, LİNÇ KAMPANYASI derim ve o LİNÇ KAMPANYASI diye adlandırılmaya başlanır. Ben, iktidarda değil, muhalefetteyim. Ben, kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için değil, sosyalizmin oluşması için savaşım veriyorum. Beni LİNÇ etmek kolay görünse de, hiç kolay değildir.


Demirkanlı - Bu bir silahlı saldırı değildir, terör değildir, infial ya da toplu direniş, ayaklanma değildir, hedef gösterme değildir.


Bulunmaz - Olanak verseydik, gevşek davransaydık, alttan alsaydık, bu saydıkların bile olabilirdi. Sahi, şu İrfan Aslanhan adlı LİNÇÇİ kişi, LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından LİNÇÇİ Ahmet Ertuğrul Timur'un (3. Abdülhamid) sitesi tiyatrom.com'da ne demişti? 


Okuyalım:


"İrfan Aslanhan 


BIRAKIN KENDİNİZİ KANDIRMAYI //// KAÇ GÜNDÜR ŞU DUVARA BİR ŞEY YAZMA İRFAN DİYE TUTUYORDUM KENDİMİ AMA DAYANAMADIM ERTUĞRUL ABİ GERÇEKTEN ÇOK HAKLI ARKADAŞLAR BU CİĞERİ BEŞPARA ETMEZLERLE UĞRAŞILMAZ BIRAKIN UĞRAŞMAYI BUNLAR İÇİN HAYATINIZI BİR DENGESİZLİĞİN İÇİNE SÜRÜKLEMEYE BİLE DEĞMEZ ( ERTUĞRUL TİMUR DEDİĞİNİZ ADAM YERİ GELDİ EVİNDE KARISININ İKİ KELAMINI DERDİNİ ÇOCUĞUNUN SORUNLARINI DİNLEMEYİ BIRAKTI NEYMİŞTİYATROCULARIN YALTAKLIKLARINA HABER TAŞIYCAK DİYE SİTEYE HARA GÜRELE HABERLER TAŞIDI BİR DÜNYA İŞTE BULUNDU GENÇLERİ TOPLADI TİYATRO AŞKINA NE OLDU YİNE BU CİĞERİ PEŞPARA ETMEZLERDEN HAKARETLER KÜFÜRLER YEDİ 2 PİŞMİŞ KEDİ ADAMIN RUH HALİNİ BOZDU ) HADİ TOPLANIN BİRİLERİNİN KAFASINI GÖZÜNÜ PATLATALIM DESEM ?????????? GENÇLER TİYATRO YAPABİLDİĞİNİZ KADAR ŞİDDETTEDE GAZLANSANIZ YA ????? HERKEZMİ TİYATROCU OLDU???" 


Özgün kaynak: tiyatrom, "VEDA SAYISI" (Kaynak: Bulunmaz Tiyatro)


Demirkanlı - Bu niyette bir metin kaleme alınsaydı elbette diliyle kendini belli ederdi. Toplu olarak hakaret ve küfre maruz kalmış insanların, toplu olarak ve sadece imzayla protesto etmeleri en naif ve en demokratik hakkıdır, bu kullanılmıştır.


Bulunmaz - Bana bak yalan makinesi, bana bak LİNÇÇİ, bana bak bana "ANA AVRAT SÖVMEK" isteyen adam, bana bak Lemi Bilgin'in kankası, bana bak LİNÇÇİ Osman Wöber'in hempası, bana bak Ertuğrul Günay'ı dergisine kapak yapan adam, sen, KINIYORUZ!" aldatıcı başlığıyla bir iftira metni düzenleyecek ve bunu 1100 kişilik kişiliksiz kişiye imzalatacaksın ve bu kampanyayı münasip yerlerinize sokunca da, tutup "en naif ve en demokratik hak" olarak yargıçları etkilemek için sitende yayınlayacaksın! Bunu hiçbir Allah'ın kulu yemez!! Hiç boşu boşuna çaba harcama!!!


Demirkanlı - Oysa, Bulunmaz ve Büktel yayıncılık üsluplarını kınayan ve buna son verilmesini, temiz bir yayıncılık yapılmasını isteyen bini aşkın kişiyi dikkate almak bir yana “Linççi” olarak adlandırarak sayfalarında bu sıfatla anarak adeta bir öç girişimine dönüştürürken öte yandan mağduru oynamayı denediler


Bulunmaz - Hiiiç lâfı uzatmaya gerek yok: Adına ne derseniz deyin, bu kampanyayı kim başlattı? Siz! Peki, bu kampanyayı kim durdurdu? Biz! Benim bildiğim, bir kampanyayı başlatanlar bitirir! Peki, bu kampanyanın metinlerini yayınlayan sizler, neden bu kampanyanın metinlerini en münasip yerlerinize sokarak imhâ ettiniz? Ben, yanıt vereyim, vicdanınızdan ve okurlarınızdan korktuğunuz için değil, savcılardan ve yargıçlardan korktuğunuz için bu belgeleri münasip yerlerinize saklayıp imhâ ettiniz! Bunun lamı cimi yok!!! Siz, değil bu belgeleri münasip yerlerinize sokmayı, yalamadan yutmuş olsanız bile, biz, bu belgeleri sürekli olarak okurların vicdanlarına sunacağız.


Demirkanlı - Hukuki Süreç


Bulunmaz - Evet, hukuki süreci siz başlattınız ve bu süreci de siz sonlandırmayı başaramayacaksınız.


Demirkanlı - H. Hilmi Bulunmaz’ın hakaretlerle bezeli yayıncılığının imzayla, kınamayla son bulması bir yana artarak ve genişleyerek sürmesinin ardından demokratik ve insancıl yöntemlerle uyarmanın bir yararı olmayacağını düşünen bazı kişiler bu hakaretlere karşılık hukuki süreç başlattı.


Bulunmaz - Başlattılar da ne oldu? LİNÇÇİ Ömer Faruk Kurhan, bu LİNÇÇİ kişiyi savunan avukatı Uğur Demirci kanalıyla, benden tam tamına 25.000,00 TL istemesine karşın, bu parayı bir türlü alamadı. Benim, LİNÇÇİ Ömer Faruk Kurhan için dile getirdiğim sözleri içerene videonun yayından kaldırılmasın istendi, yaklaşık iki yıldır bir sonuç alınamadı. Yaklaşık olarak iki yılda, sadece 91 kişinin izlediği bu video, son birkaç ay içerisinde yaklaşık olarak 7000 kişi tarafından izlendi. Benim iki yıl hapsimi isteyen LİNÇ Oyun Atölyesi, LİNÇÇİ Oyun Atölyesi'nin patronu Nihat Haluk Bilginer ve LİNÇÇİ Oyun Atölyesi'nin pespaye Shakespeare oyunları yönetmeni LİNÇÇİ Kemal Aydoğan'ın bu istekleri, en azından şimdilik kursaklarında kaldı. Benim Internet sitemin erişime kapatılmasını isteyen LİNÇÇİ kişilerin avukatı Burhan Gün, kendi duruşmalarına bile gelmeye cesaret edemiyor. LİNÇÇİ Prof. Dr. Nurhan Tekerek, beni yargıtlatmasına karşın, hiçbir duruşmaya asla ve kesinlikle gelemedi. LİNÇÇİ kişi ve kuruluşun avukatı Süleyman Anıl, 7. Sulh Ceza Mahkemesi Duruşma salonunda süren davamızın mekânının bulunduğu İstanbul Adalet Sarayı'ın yeni binasında bana açıkça "Seni şubeye çektiririm!" diye tehditte bulundu ve bu tehditi sonucu Adalet Bakanlığı tarafından soruşturuluyor. LİNÇİ Ömer Faruk Kurhan'ın avukatı Uğur Demirci, benim karşımda değil LİNÇÇİ Ömer Faruk Kurhan'ın, kendisini bile savunabilecek bir güç gösteremiyor. Özetlersek, bu hukuki süreç de, sizin aleyhinize sonuçlanacak. Ayrıca, sizi ben yargıya taşımadım, siz beni yargıya taşıdınız. Ben, şunu biliyorum: Bu ülkede haksızlıklar yasalarla korunuyor. Her şeye karşın, ben, yine de hukuk alanında da mücadele vermeye devam ediyorum hâlâ...


Demirkanlı - Kişiler ve kurumlar Hilmi Bulunmaz’ı tek tek dava etmeye başladı.


Bulunmaz - Haydi ama, elinizi tez tutun da, ben de karşı davalara başlayayım. Neden öyle korkak, neden öyle ürkek davranıyorsunuz ki?! Ha gayret, rakı kadehleri içerisindeki tutsak olmayı bırakın da, beni daha çok, daha çok yargı sürecine taşıyın. Ben, bu işi çok sevdim.


Demirkanlı - Ömer Faruk Kurhan, Prof. Dr. Nurhan Tekerek, Mustafa Demirkanlı, Gülhan Avşar, Haluk Bilginer, Av. Burhan Gün, Kemal Aydoğan, Oyun Atölyesi, Av. Mehmet Bozkır bugüne dek somut bir şekilde resmi olarak hukuki süreci başlatmış olan kişi ve kurumlardır.


Bulunmaz - Haydi ama... Ha gayret!... Biraz çabuk lütfen... Ha, sahi, bu yargı süreci bitince, hukuktan da tam anlamıyla yararlanamayınca ne yapacaksınız? Beni susturabilmek için, artık kiralık katil mi tutacaksınız?!!!


Demirkanlı - Yeni şikayetlerin de Türkiye'nin dört bir yanından yapıldığı bilinmektedir.


Bulunmaz - Türkiye'nin üç yanının deniz olduğunu biliyoruz da, dört yanının keriz olduğunu yeni öğrendik. Sahi, Manisa'nın Soma ilçesi, Türkiye'nin dört yanı mı demek? Hukuktan bir gram bile nasiplenmeyen avukat Mehmet Bozkır'a güvenerek ki, "Türkiye'nin dört bir yanı" kanısına varıyorsunuz?


Demirkanlı - Fakat demokratik protestonun durduramadığı H. Hilmi Bulunmaz’ı hukuki süreç de düşünmeye sevk edemediği gibi tam tersine saldırılarının dozu da çapı da genişleyerek arttı.


Bulunmaz - LİNÇ KAMPANYASI'nın adı "demokratik protesto", yalan yanlış bilgilerle yargı birimlerini kandırmaya çalışmanın adı "hukuki süreç"... İzin ver de, kahkahalarla güleyim be yalan makinesi! Sahi, Kenan Evren de, demokrasiyi kollamak ve korumak için iktidara gelmiş ve gencecik insanları idam sehpalarında sapır sapır sallandırmıştı. Ya LİNÇÇİ Mustafa, sen de, eskimiş bir asker olarak, ne kadar da çok Kenan Evren'e benziyorsun be!


Demirkanlı - Alaycı , küstahça ya da hakaret içeren yayınları artık tiyatro dünyasıyla sınırlı kalmıyor bu davaları açanların avukatlarına, hatta bu davalara bakan savcılara, hakimlere, İstanbul Barosuna dek - o da sahtekarlık yaptığı için adliyede, delil karartması yaptığı için İstanbul Barosu da sahtekar bir kurumdur bana göre. 1878 yılından bu yana sabıkası bulunmayan İstanbul Barosu, Linççilerin avukatı olan Burhan Gün'ü sahiplenerek, ki bu Burhan Gün, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'ndaki basın bürosundaki savcı İsmail Onaran'a benim hakkımda belge verirken, delilde karartma yapmıştır, sahtekarlık yapmıştır, İstanbul Barosu da bu sahtekarlığa, Burhan Gün'e tiyatrosunu teslim ederek yardım ve yataklık etmiştir dolayısıyla benim için İstanbul Barosu'nun hiçbir hukuki temeli kalmamıştır, İstanbul Barosu hukuka aykırı bir kurumdur, kuruluştur.- uzanan bir ivmeyle tırmanıyordu.


Bulunmaz - Hani belge, hani delil, hani ispat, hani kanıt, hani şahit, hani tanık?... Hani link? Hiçbir yok! Vermezsin, veremezsin... Verdiğin an, okurlar bile, savcılar bile, yargıçlar bile, senin nasıl bir alçak olduğun, senin nasıl bir yalan makinesi olduğunu anında anlarlar!


Demirkanlı - Her fırsatta adalete güvensizliğini yineliyor "Kaybedersem de kaç paraysa veririm parasını ve aynen devam ederim" türünde lakayt söylemlere dek varabiliyordu.


Bulunmaz - Hani belge?


Demirkanlı - Öte yandan yüzlerce kişinin adının başına “Linççi” sıfatı eklediği için peş peşe onlarca, yüzlerce davayla karşılaşma riskini de düşünerek olsa gerek “Kendisine dava açmayanları dava etmeyeceğini, dava açanları dava edeceğini” dile getirerek bir anlamda bakın ben de sizi dava ederim gözdağıyla daha fazla kişinin hukuki yola başvurmasının önünü almak istiyordu.


Bulunmaz - Bir kez daha yineliyorum: Ben, LİNÇ KAMPANYASI için imza veren herkesi, LİNÇÇİ Savaş Aykılıç'ı bile teker teker yargıya taşıyacağım. Bundan bir milim bile geri adım atmam. Coşkun Büktel'in "akladığı" LİNÇÇİ Savaş Aykılıç'ı bile yargılanması için elimden geleni yapacağım. Bu LİNÇ KAMPANYASI davalarından sonra Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ı bile, LİNÇ KAMPANYASI düzenleyen dergilere reklâm verilmesine göz yumduğu ve böylelikle LİNÇ KAMPANYASI nedeniyle benim zarar görmeme neden olduğu için, onu da dava edeceğim.


Demirkanlı - Yakın zamana dek dava da açsanız, mahkum da ettirseniz, hapse de atsanız ben yine devam ederim yaklaşımında olan Hilmi Bulunmaz yakın dönemde birden bire bir çok konuda çark etmeye ve o güne dek savunduklarıyla yüz seksen derece ters düşmeye başladı.


Bulunmaz - Hani belge?


Demirkanlı - Hilmi Bulunmaz, Hilmi Bulunmaz’a Karşı


Bulunmaz - "Kramer Kramer'e Karşı"dan aparma!!!


Demirkanlı - Hilmi Bulunmaz açılan davaları umursamama, gülüp geçme konumundan sıyrılıp birden mağdur sıfatına bürünmeye geçti.


Bulunmaz - Hani belge?


Demirkanlı - Bu değişimle de kendisiyle çelişen ve hatta bu alanda en büyük müttefiki sayılabilecek Coşkun Büktel’i dahi hayrete düşürecek pek çok girişime, söyleme başladı


Bulunmaz - Hani belge?


Demirkanlı - Daha önce Coşkun Büktel’in tavrını kaypak bulup “Karakolda doğru söyler mahkemede şaşar” alaycı başlığını kullanırken, kendisi de şimdi kat ve kat fazla aynı konuma doğru yol alıyordu


Bulunmaz - Hani belge?


Demirkanlı - Şişli Cumhuriyet Başsavcılığına Gönderilmek Üzere Kaleme Aldığı Dilekçe’den Bir Bölüm


Bulunmaz - Oku bakayım!


Demirkanlı - 4. MUSTAFA ŞÜKRÜ DEMİRKANLI'nın dergisinin tiyatronun en yaygın dergisi olması ve sektörde sözünün geçer olması nedeniyle, tiyatro eğitim çalışmalarım durma noktasına gelmiş, her sezon 50'ye yakın öğrenciye ders verebilirken, MUSTAFA ŞÜKRÜ DEMİRKANLI'nın 4 yıllık saldırıları sonucu tek bir öğrencim kalmamıştır.


Bulunmaz - Evet!


Demirkanlı - Ayrıca bu saldırılar öncesi mutlaka her tiyatro sezonu bir oyun sergileyebilirken, 4 yıldır bir tek oyun sergileyemedim.


Bulunmaz - Doğru... Ben, eski oyunları ısıtılıp ısıtılıp sahneye taşındığında, o oyunun yeni bir oyun olarak adlandırılmasından yana değilim. Ne yazık ki, sen ve senin gibi bir ruh yapısına sahip olan Burak Caney adlı Internet canavarıyla uğraşırken, özgün bir oyun sahneleyemedim.


Demirkanlı - Gelelim, şimdi buradaki kendisiyle çelişen açıklamalarına.


Bulunmaz - Buyurun... Lütfen... İstediğin yalanları kuşanarak konuya girebilirsin!


Demirkanlı - Yıllardır bıkıp usanmadan Tiyatro…Tiyatro dergisinin çok az sattığını, hiç satılmadığını, bayilerde bulunmadığını, en saygın ve en yaygın tiyatro dergisinin “Yeni Tiyatro Dergisi” olduğunu yazıp söylemiştir.


Bulunmaz - Evet, doğru... LİNÇÇİ Tiyatro... Tiyatro... Dergisi, özellikle LİNÇ KAMPANYASI başlatığı andan itibaren yok denecek kadar az satıyor. Hemen hemen hiçbir yerde bulunmuyor. Hattâ yayınlanması gereken gün, yani ayın 1'inde hiçbir zaman için yayınlanmıyor. Yeni Tiyatro Dergisi, Türkiye'nin en yaygın ve Sosyalist OYUN Dergisi, Türkiye'nin en saygın tiyatro dergisi olarak varlığını koruyor. Ancak, şunu gözden uzak tutmamak gerekiyor, yirmi yılı aşkındır yayın yapan ve tamamıyla sırtını Lemi Bilgin'e, Ayşenil Şamlıoğlu'na, Nejat Birecik'e yaslayan yarı resmî bir niteliği bulunan bu tiyatro dergisinin yirmi yıllık nüfuz alanını düşündüğümüzde, bu derginin "en yaygın tiyatro dergisi" olduğunu, ancak günümüzde değil bir dergi, bir paçavra bile olamayacağını tiyatro sanatını yakından izleyenler bilir.


Demirkanlı - Bu derginin pek de satmadığı iddiası ile Kültür Bakanlığı'na reklam vermemeleri çağrıları/şikayetleri yapmıştır


Bulunmaz - Çağrı yaptım, şikâyet yapmadım.


Demirkanlı - Hilmi Bulunmaz resmi makamlara verdiği dilekçe ile Tiyatro…Tiyatro dergisini en yaygın dergi ilan ederek kendisiyle de iddialarıyla da ters düşmüştür


Bulunmaz - Hayır, asla ve kesinlikle ters düşmedim. Yeni Tiyatro Dergisi, yayınlanmaya başladığından bu yana, Türkiye'nin en yaygın tiyatro dergisi ve Sosyalist OYUN Dergisi, yayınlanmaya başladığından bu yana Türkiye'nin en saygın tiyatro dergisidir. Ancak, zaman zaman, Yeni Tiyatro Dergisi'nin en yaygın yada Sosyalist OYUN Dergisi'nin en saygın olma hâlleri sorgulanabilir. Ne var ki, yirmi yılı aşkın bir zamanı ve yarı resmî dergi olma niteliğini düşündüğümüzde, siyasal ve tiyatral iktidar üzerindeki nüfuz alanını ele aldığımızda, bu derginin en yaygın dergi olduğunu teslim etmek zorundayız.


Demirkanlı - Ya sürekli yazdıkları yanlış/yalandır ya da Savcı'ya yalan beyanda bulunmaktadır.


Bulunmaz - Hayır, asla ve kesinlikle çelişen bir durum söz konusu değildir. Halka yakınlık anlamında en yaygın dergi Yeni Tiyatro Dergisi, emekçilerin sosyalizmle buluşması yönünde çaba harcaması anlamında en saygın dergi Sosyalist OYUN Dergisi önemli bir yere sahiptir. LİNÇÇİ Tiyatro... Tiyatro... Dergisi ise, tamamıyla kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için çaba harcayan en yaygın dergidir.


Demirkanlı - Yine Şişli Savcılığına yazdığı başvurudaki bir diğer gerçek dışı ve resmi makamları aldatmaya dönük ifade Tiyatro Dergisi'nin aldığı reklamlarla ilgili aleyhte yayın yaptığı için Mustafa Demirkanlı'nın kendisine yönelik saldırgan bir yayın yaptığını iddia etmektedir.


Bulunmaz - Yalan makinesinin, bana yönelik saldırgan yayın yapmasının birçok nedeni var. Ancak, bu nedenlerin başında, tabii ki, hiç de hak etmediği hâlde, Lemi Bilgin'den, Ayşenil Şamloğlu'ndan, Nejat Birecik'ten reklâm adı altında avuç dolusu para (avanta, bahşiş, diş kirası, iane, iaşe, sadaka, sus payı) almasıdır. Hiçbir zaman için tam zamanında, yani ayın birinde, yani etkinlik programlarını yayınladığı resmî kurumların bu reklâmlarını tama zamanında yayınlamayarak toplumsal suç işleyen LİNÇÇİ Tiyatro... Tiyatro... Dergisi'nin bu usulsüzlüğünü ne zaman gündeme getirsek, LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı, bir bahane bularak bize saldırılarını tazeliyor. Bunların belgesini notere, savcıya verdiğim gibi, yakında yargıçlara da sunmayı düşünüyorum.


Demirkanlı - Oysa geçmişe dönük incelendiğinde görülecektir ki henüz Mustafa Demirkanlı ya da yayınları Hilmi Bulunmaz'a yönelik tek satır yayınlamadan Hilmi Bulunmaz türlü çeşitli konularda hakaretlerle dolu yayınlar yapmıştır.


Bulunmaz - Yalan makinesinde yalanın bini bir para... Ayrıca, Burak Caney'i de hesaba katmakta yarar var. Burak Caney'in kimliği, bu tartışmalarda çok önemli işlev görmüştür. Bu orospu çocuğunun kimliği açıklanmadan, gerçeklerin aydınlanması anlamında, bir arpa boyu bile yol alınamaz. Savcılar, yargıçlar, Burak Caney denen orospu çocuğunun kim olduğunu saptama yoluna giderlerse, yani LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın arkasındaki ruhsal havayı algılama isteği içerisinde olurlarsa, ak koyun kara koyun o zaman belli olacak. Benim, halkımın, tüyü bitmemiş yetimin verdiği vergilerle beslenen Kültür Bakanlığı bütçesinden sürekli olarak reklâm almasına karşın, bu reklâmları, yayınlaması gerektiği zamanda yayınlamayan bir tiyatro dergisi, bana hiçbir saldırıda bulunmuş olmasa bile, ben böyle davranan tiyatro dergisini, halk adına, tüyü bitmemiş yetim adına mutlaka eleştiririm. Eleştirmeyi savsaklarsam, halk ve tüyü bitmemiş yetim benden hesap sorar. Halk ve tüyü bitmemiş hesap sormayı akıl edemese bile, benim vicdanım bana hesap sorar.


Demirkanlı - Hilmi Bulunmaz’ın gün gün, ay ay hangi tarihlerde hangi konuları bahane ederek küfür , sövgü ve hakaretlerle Tiyatro Dergisi'ne saldırdığının dökümü elbette mevcuttur.


Bulunmaz - Her konuda olduğu gibi, her zaman yaptığın gibi, tabii ki, kendi çıkarların doğrultusunda, halkın çıkarlarına, tüyü bitmemiş yetimin çıkarlarına karşıt olarak bir düzenleme yapmışsındır mutlaka!


Demirkanlı - Reklam konularına çok daha ileriki tarihlerde girmiştir.


Bulunmaz - Ben, bir yayın organını, hangi bağlamda eleştirirsem eleştireyim, öncelikle halk adına, tüyü bitmemiş yetim adına eleştiririm. Bana sayfalarında neden yer vermedi, beni niye tanıtmadı, benim kitabımın pazarlanmasına neden katkıda bulunmadı, benim yönettiğim oyunu neden göz önünde bulundurmadı gibi saçma sapan, bencilce, benmerkezci, tekbenci bir küçük burjuva hastalığıyla yaklaşmam hiçbir dergiye.


Demirkanlı - Kaldı ki kendi deyimiyle "en yaygın dergi'ye" reklam vermenin de çok doğal olduğu aşikardır.


Bulunmaz - Ben, reklâm vermeden önce, reklâm vermeden öte, zamanında yayınlanmaya dergiye reklâm verilmesinden şikâyetçiyim. Ayrıca, daha önce, ideolojik ve siyasal olarak eleştirmeme karşın, iki yılı aşkındır, benim eleştirilerimi sertleştirmeme neden olan bir halt daha yediniz: LİNÇ KAMPANYASI ÖRGÜTÜ kurdunuz. Siz, benim sanatsal ifade olanaklarımı imha etmek isteyeceksiniz, ben, size diğer yanağımı uzatacağım! Yok öyle yağma!


Demirkanlı - "Bu saldırılar öncesi her yıl mutlaka bir oyun sergilerken, 4 yıldır tek oyun sergileyemedim" diyerek resmi bir makama yalan beyanda bulunmaktadır.


Bulunmaz - Evet, dört yıldır bir tek oyun bile sergileyemedim. "Sen Gara Değilsin", yirmi yıl önce yönettiğim oyundu ve bu oyunun video görüntülerine bakarak, oyuncular, neredeyse, bire bir aynı oyunu oynadılar. Aynı oyunu, aynı biçimde sahnelemek, yeni bir oyun sahnelemek değildir. Senin küfürbaz arkadaşın LİNÇÇİ Yücel Erten, bir oyunu alıp yıllarca aynen sahneleyebilir. Ancak, ben, yıllar sonra aynı oyunu aynı biçimde sahnelemenin, yeni bir oyun sahnelemek anlamına gelmeyeceği düşüncesindeyim.


Demirkanlı - İki yıl önce çok sayıda salonda, sergiledikleri oyunun afişleri, bez afişleri, bez afişlerle çekilmiş fotoları, Kazım Şimşek ve kendisinin her oyun sergiledikten sonraki keyifle kaleme aldıkları izlenimleri yayınlarda yer almıştır


Bulunmaz - Belge? Hangi oyun? Nelermiş bu yazdıklarımız?


Demirkanlı - Yine her sezon 50'ye yakın öğrenciye ders vermekten söz etmektedir ki çok daha önceki yılları bilemesek de henüz bu polemiklere bulaşmadan önce halihazırda pek de öğrencisi olmadığı, uzunca bir dönem de tiyatro çalışmalarına ara verdiği bilinmektedir.


Bulunmaz - Yalanını sevsinler! Senin yalanını şimdi mi seveyim, yoksa sabaha mı bırakayım? Bu kadar basit bir sorunun yanıtını vermekte tabii ki zorlanıyorum! Ben, en iyisi sabaha bırakmayayım, hemen şimdi seveyim.


Demirkanlı - Yine defalarca kendisinin bir tüccar olduğunu, kuyumcu ve elmas kalemleri ihracatçısı olduğunu tiyatrodan para kazanmak gibi beklentisi olmadığını, öğrencilerden para almadığını, oyunlarını da karşılıksız (ücret almadan) sahnelediğini dile getirirken, savcılığa verdiği dilekçede adeta geçim kaynağı tiyatro oyunlarından gelen gelir ve verdiği derslermiş ve sekteye uğramış, geçim zorluğu çekiyormuş izlenimi vermeye çalışmıştır.


Bulunmaz - Ben, tiyatro olarak değerlendirme yaptım. Savcılığa elmas kalemlerle ilgili bir dilekçe vermedim, tiyatroyla ilgili bir dilekçe verdim. Ben, sanatsal etkinliklerimin en az yüzde doksanından, zaman zaman yüzde yüzünden para almıyorum. Ancak, zaman zaman paralı çalışmalar da yaptırıyorum. Örnekse, yukarıda adını andığın Kâzım Şimşek'ten, ayda 50 TL olmak üzere, tam bir yıllık çalıştırma karşılığında 600 TL aldım. Ancak, senin ve senin ruh ikizin Burak Caney'in saldırıları ve tabii ki LİNÇÇİ Ahmet Ertuğrul Timur'un saldırıları sonucu, tiyatral işlerim son derecede azaldı. Tabii ki, ben bunu da sınıfsal bir davranış biçimi olarak gördüğümden, bu durumu son derecede doğal karşılıyorum.


Demirkanlı - Eğer ki yakın zamanda kuyumculuk ve elmas kalemleri ihracat işini oğluna yahut başkasına devretmediyse ya da iflas etmediyse oyun sahneleyememesi yahut öğrenci azlığının onun geçim darlığına düşme bahanesi olamayacağı açıktır.


Bulunmaz - Ben, borçlarını ödememek için dergisini Gülhan Avşar'a satmış gibi yapan LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı kimliğini taşıyan bir zavallı değilim. Benim adım Hüseyin Hilmi Bulunmaz. Bende hilenin "h"si bile yok.


Demirkanlı - Oğlunun ve kendisinin dünyanın çeşitli ülkelerine seyahatlerini fotoğraflarla övünme konusu yapan, hiç reklam almadan dergi çıkarabildiği ve bu dergileri parasız dağıttığını vurgulayan, hakkında açılan davalar için "veririm parasını devam ederim" diyebilen, Her ay bir tiyatro dergisine ve zaman zaman gazetelere reklam verdiğini vurgulayan, yanında yer alan bir kişiye masraflarını üstlenip kitap bastırıp bunu da bedava dağıtıyoruz diyerek gururlanan, sofrasının menü zenginliğini dahi yazılarında sayıp dökerek gururlanan bir kuyumcu ve elmas kalemleri ihracatçısının geçim darlığına düştüğü iddiası yayınlarındaki efelenmelerine ve mangalda kül bırakmayan tavırlarına karşın adli makamlar karşısında acındırma ve mağduru oynama yoluyla resmi makamları, mahkemeleri yanıltma çabası olsa gerek.


Bulunmaz - Üfür, üfür, sana üfürmek çok yakışıyor! Senin bu metnin, okurlara değil, savcılara, yargıçlara seslendiği için, senin ispiyoncu ruhuna çok yakışıyor yazdıkların. Ancak, savcıların, yargıçların karşısına çıkmaya başladığında, dizlerinde derman, gözlerinde fer kalmayacağına eminim. Sahi, senin avukatın Burhan Gün, LİNÇÇİ Prof. Dr. Nurhan Tekerek'i duruşmalarda yalnız bırakamaya devam ediyor hâlâ? Sakın ola ki, seni de yalnız bırakmasın!


Demirkanlı - H. Hilmi Bulunmaz’ın resmi makamları yanıltmaya çalıştığının bir başka belgesi ise Ömer Faruk Kurhan’ın açtığı davada verilen bilirkişi raporunun salt o davaya ve o davada iddia konusu olan hakaret sözcüklerine dair olmasına karşın bu bilirkişi raporunu sanki tüm yayıncılığının tüm küfür ve hakaretlerinin onayı, aklanmasıymış edasında savcılığa sunmasıdır.


Bulunmaz - Ya Mustafa, sen savcıları, yargıçları, hemen iki sözle ikna olabilecek kadar keriz mi sanıyorsun? Bu adamların hukuk bilgisi, benim iki sözümle çatır çatır çatırdayacak kadar kıt mı? Mustafa kardeşim, sen tam bir dangalaksın ha! Ayrıca, Ömer Faruk Kurhan'la süren İstanbul 3. Sulh Ceza Mahkemesi için verilen bilirkişi raporunu, İstanbul 4. Sulh Hukuk Mahkemesi de kabul etti. Sayın yalan makinesi, sabahlara dek kafayı çekip facebook bataklığında yüzmek yerine, biraz da benim davalarımı yakından izlesen hiç de fena olmaz sanırım.


Demirkanlı - Bu davanın sadece bir kişi tarafından (Ömer Faruk Kurhan) açılmasına karşın Linç Kampanyası imzacısı kişilerin açtırdıkları dava şeklinde bir ifade kullanarak tüm hakaret ve küfür dolu saldırgan yazılarını aklayan belgeymişçesine ve herkese genellemeye çalışmaktadır.


Bulunmaz - Evet, yineliyorum, Ömer Faruk Kurhan, nasıl ki, ikinci bir Theope oyunu bulunmamasına karşın, senin LİNÇÇİ derginde ikinci bir Theope oyunu varmış izlenimi oluşturmak için bir yazı kaleme aldıysa, bence, hepinizi, yani 1100 alçak LİNÇÇİ kişiyi temsilen, kendisini savcının, yargıcın sıcak kollarına salıverdi. Ancak, hukukun, sadece kendisi için çalışmadığını, hukukun bilirkişilere de güveneceğini hiç kestiremedi.


Demirkanlı - Hilmi Bulunmaz’ın resmi makamları aldatıcı bir başka cümlesi de şudur


Bulunmaz - Oku bakayım!


Demirkanlı - Facebook sosyal ağında tarafıma karşı toplamış, bizzat adımı, adresimi ve aile üyelerimin adlarını yayınlayarak “Tiyatronun küfürbazını LANETLİYORUZ” adında bir entelektüel linç girişiminde bulunmuştur.


Bulunmaz - Evet, yineliyorum; aynen öyle!


Demirkanlı - H. Hilmi Bulunmaz, Burak Caney adlı sahte kişinin (ki bu kişinin Hilmi Bulunmaz’ı çok yakından tanıyan biri, kendisi olacak kadar yakından tanıyan biri olduğu izlenimi çok kuvvetli olmakla birlikte, kendisini yakından tanıyan biri olduğu kanıtlanamamıştır.) yazdıklarıyla Mustafa Demirkanlı ya da imza kampanyası yapanların yazdıklarını harmanlayarak savcılığa sunmaktadır.


Bulunmaz - Hele savcılar, hele yargıçlar, bu Burak Caney denen orospu çocuğunu bir tespit etsinler, o zaman etraf oldukça şenlenecek! Bana bak canım LİNÇÇİ kardeşim Mustafa, Burak Caney denen orospu çocuğu facebook bataklığında bir LİNÇ KAMPANYASI düzenledi mi, düzenlemedi mi? Düzenledi! Bu orospu çocuğunun düzenlediği LİNÇ KAMPANYASI için sen imza verdin mi, vermedin mi? Verdin! Eee, ne öyleyse?!!! Ben, her ne kadar ikisini ayrı ayrı düzlemlerde sunduysam da, ikisini bir arada sunmuş, ikisini birbiriyle harmanlamış, ikisini birbirine monte etmiş olsam da hiçbir şey değişmezdi. Senin imza vermiş olduğun ve Burak Caney adlı orospu çocuğunun düzenlediği LİNÇ KAMPANYASI ile senin düzenlediğin ve senin gibi 1100 kişilik kişiliksiz kişinin imza attığı LİNÇ KAMPANYASI, zâten o kadar çok birbirlerine benziyorlar ki, nesnel hukuktan yana olan bir savcı ve/ya bir yargıç benzerliklerini kendiliklerinden görebilirler.


Demirkanlı - Oysa Mustafa Demirkanlı da dahil binin üzerinde kişi, dernek, yayın ve topluluğun imza kampanyasının metni net, açık, ortadadır.


Bulunmaz - Nerede? Neden her yerden, kedi pisliğini örter, köpek kemiğini saklar gibi bu LİNÇ KAMPANYASI belgesini imhâ edip, münasip yerlerinize sokuyorsunuz?


Demirkanlı - Bu metinde ne aile üyelerinin ismi geçmekte ne de “Tiyatronun küfürbazını lanetliyoruz” gibi bir ifade yoktur. Son derece naif, temiz yayına davet eden ve yapıcı bir metindir.


Bulunmaz - Bırak bu ayakları Mustafa! Burak Caney denen orospu çocuğunun düzenlediği LİNÇ KAMPANYASI içerisinde senin imzan var mı, yok mu? Evet yada hayır? Yanıtı biz verelim: Burak Caney adlı orospu çocuğunun düzenlediği LİNÇ KAMPANYASI içerisinde senin imzan 200. sırada yer alıyor. (Bakınız: "Bir iftiranın bataklık anatomisi!")


Demirkanlı - Burak Caney adıyla uydurulmuş bir karakterin sözlerini Mustafa Demirkanlı'yla birlikte 1100 imza sahibine monte ederek onları da lekelemekte ve yalan beyanla resmi makamları yanıltmaya çalışmaktadır.


Bulunmaz - Yalanını seveyim! Burak Caney denen orospu çocuğunun LİNÇ KAMPANYASI için imza verdin mi, vermedin mi? Burak Caney denen orospu çocuğuna teşekkür ettin mi, etmedin mi? Evet, Burak Caney denen orospu çocuğunun düzenlediği LİNÇ KAMPANYASI için imza verdin. Evet, Burak Caney denen orospu çocuğuna teşekkür ettin!


Demirkanlı - Bir başka satırda “Burak Caney’in Mustafa Demirkanlı olduğunu zannediyorum" ifadesiyle bu özdeşleştirme, yanıltma çabası görülüyor.


Bulunmaz - Evet, doğru. Hâlâ öyle sanıyorum: Burak Caney, LİNÇÇİ Ahmet Ertuğrul Timur'a benzediği gibi, LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı'ya da benziyor.


Demirkanlı - Oysa mahkemeler kişilerin zannıyla değil delillerle ilgilenir.


Bulunmaz - Vallahi LİNÇÇİ Mustafa kardeşim, zaman zaman doğru şeyler de söylüyorsun da, bu genellemecilik seni hiçbir zaman aklamaz. Genellemecilik, bir tür aydın hastalığıdır. Daha yerinde bir deyişle, kendisini aydın sananlarda rastlanan bir hastalıktır genellemecilik...


Demirkanlı - Kişilerin zannını dikkate alacaksak bu uydurulmuş kişinin (Burak Caney) bizzat Hilmi Bulunmaz’ın kendisi olduğunu zanneden hatta iddia eden kişiler de çıkmıştır.


Bulunmaz - Çıkmıştır ve ağızlarının payını almışlardır. Yalnız şunu da gözden ırak tutmamak gerekir; Burak Caney'in kim olduğunun araştırılması gerektiğini savcılara, yargıçlara ikide bir söyleyen benim. LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı ise, savcıdan böyle bir talepte bulunmayı akıl bile edememiştir. LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı gibi sözüm ona tiyatrocular, aynaya baktıklarında, hangi biçimde olursa olsun, karşılarında bir Burak Caney bulurlar. Çünkü, Burak Caney, LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın ta kendisi olmasa bile, Burak Caney'in ruh ikizidir. Ben, İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'na sunduğum dilekçenin "deliller" bölümünde, aynen şöyle bir madde ekledim: "Sanal adla yayın yapan ve kendisinin Mustafa Şükrü Demirkanlı olduğunu sandığım Burak Caney adlı kişinin yayınladığı bazı belgeler"


Demirkanlı - Fakat Bulunmaz delilsiz zannını dile getirmekle kalmıyor bu uydurulmuş kişinin ifadelerini bir başka paragrafta Demirkanlı ve 1100 kişiye monte etmeye cüret ediyor. Tabi ki mahkemeler kişilerin zannediyorum yaklaşımıyla ya da ispatlanmamış özdeşleştirmelerle karar verecek değildir.


Bulunmaz - Lâfı dolandırıp durma, ne diyeceksen tam olarak de! "Ben, Burak Caney değilim!" de. Savcıların, yargıçların ciddiye alıp almaması bir yana, ben sürekli olarak, belgelere şu söylemi yerleştirmek için çaba harcıyorum: Burak Caney denen kişi araştırılsın!


Demirkanlı - Aksi olsaydı yarın herkes birer sahte adla kendisine hakaret eder ve savcılığa başvurup en sevmediği kişinin adını vererek hakaret eden sahte kişinin bu kişi olduğunu zannettiğini söyleyerek şikayetçi olurdu.


Bulunmaz - Ne oldu sana LİNÇÇİ Mustafa? Siz, beni ikişer üçer savcılığa şikâyet ederken, ben hiç mızıkçılık yapmamıştım. Sizden sadece bir kişiye savcılık kağıdı gelir gelmez, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamışsın be birader. Daha dur, hepinize teker teker noter onaylı ihtarname göndereyim de, hepinizi teker teker savcılığa vereyim de, hepinizi teker teker mahkemeye vereyim de, ondan sonra hıçkırmak neymiş görün siz!


Demirkanlı - Burak Caney olayının da böyle olduğu ispatlanamadığı gibi, tersi de, H. Hilmi Bulunmaz'ın olmadığı ispatlanamamıştır.


Bulunmaz - Ben, tüm aksiliklere, tüm yavaş hareket etmelere karşın, Burak Caney'in kim olduğunun saptanacağı kanısındayım.


Demirkanlı - Bu konudaki karineler mahkeme safahatında belge olarak sunulacaktır, bu kuvvetli karineler sonucu yargılama derinleştirilirse, Burak Caney'in gerçek kimliğinin de ortaya çıkacağı umulmaktadır.


Bulunmaz - Karinelerin mahkeme safahatında belge olarak sunulmasından önce, savcıya verdiğin dilekçede açık açık Burak Caney'in Hilmi Bulunmaz olabileceğini neden dile getirmedin LİNÇÇİ kardeşim? Oysa, ben, henüz ilk adımda, yani savcılık dilekçesinde bunu hemen gündeme getirdim.


Demirkanlı - Bulunmaz Resmi Güçleri de Arkasına Alarak Sansürcülüğe Başladı


Bulunmaz - Bulunmaz, sadece ve sadece kısasa kısas yapmaya başladı.


Demirkanlı - H. Hilmi Bulunmaz, bugüne dek teknik nedenlerle yahut başka benzer nedenlerle silinen herhangi bir yazı olduğunda adeta isyan edip yazıyı kaldırdılar, Kedi boku gibi temizlediler diye hakaretler ederken, hakkında bir kez yazılmış eleştirel bir yazıyı kendisi onlarca kez tekrar kopyalayıp kendi eliyle yayınlarken ve güya küfür dahil sıfır sansürden yana olduğunu iddia ederken şimdi mahkeme ve noter aracılığıyla yazı kaldırtmayı denemiş ve bununla da kalmayıp yayın kapattırmaya kalkmaktadır.


Bulunmaz - Ben, daha önceleri defalarca söyledim. 1100 kişilik kişiliksiz kişilerin içerisinden herhangi bir kişi bana bir yaptırım uygularsa, ben, istediğim kişi için aynı yaptırımı uygularım. Senin avukatın Burhan Gün, benim sitemin erişime kapanması için savcılığa dilekçe verdi ve ben de, şimdi canım istediği için, senin sitenin erişime kapanması için dilekçe verdim, Ben, kısasa kısası çok seviyorum.


Demirkanlı - Savcılığa yazdığı dilekçenin sonuç ve istem bölümündeki şu satırlar ibret vesikasıdır


...tarafıma hakaret içeren yayınların derhal durdurulmasını, gerekli görülmesi halinde www.tiyatrodergisi.com.tr internet sitesine erişimin engellenmesi ve kapatılması için Sulh Ceza Yargıçlığı'na başvurulmasına ve durumun aciliyeti göz önünde bulundurularak sitenin savcılık tarafından kapatılmasına karar verilmesini saygı ile arz ve talep ederim.


Bulunmaz - Savcılığa verdiğim dilekçedeki satırlar, tamamıyla senin avukatın Burhan Gün'ün bana karşı savcılığa verdiği dilekçeden kopya edilmiştir.


Demirkanlı - Oysa talebi, insani bir istek olarak kabul edilerek yayından kaldırılan yazılardan hiçbirinde hakaret olmadığı aşikardır, aksi iddia varsa, tiyatrom.com ve tiyatrodergisi.com.tr yayından kaldırılan yazıların hukuki sorumluluğunu bu satırlarda kabul ettiğini beyan etmektedir.


Bulunmaz - LİNÇÇİ Mustafa kardeşimin bu satırları yazarken rakı içerek kafayı bulduğu kanısındayım. Ne dediğini kendisi bile anlayabileceğini hiç sanmıyorum. Aklına geleni aklına geldiği gibi sıralamış. Dediklerinin hiçbir değeri yok. Ancak, şurasını gözden uzak tutmamak gerekir: LİNÇÇİ Mustafa Demirkanlı, şimdiye dek bizim hakkımızda hakaret içeren o kadar çok yazıyı yayından kaldırmıştır ki, sayısını bile unuttum. Allah'tan, İstanbul 8. Noter'e ve İstanbul 3. Sulh Hukuk Mahkemesi'ne yayından kaldıracağını tahmin ettiğim yazılarınızı onaylattırmıştım.


Demirkanlı - Resmi Yoldan Linççilik mi?


Bulunmaz - Hayır, böyle bir niyetim yok! Resmi kurumlara sırtını yaslayan sensin, ben değilim.


Demirkanlı - Kendisini küfürsüz, hakaretsiz temiz yayıncılığa davet edenleri resmi ya da gayri resmi yollardan Bulunmaz yada Büktel’in yayıncılığına son verilmesini dile getirmezken, hatta tersine temiz yayıncılığa davet ederken bu cümleyle yayıncılığının devamını vurgulamışlarken Hilmi Bulunmaz yazıları noter ihtarnamesiyle kaldırtmakla yetinmeyip bir yayınının komple derhal kapatılmasını, durdurulmasını talep etmektedir yani ifade olanaklarının resmi kanallardan engellenmesini isteyebilmektedir.


Bulunmaz - Yalanını seveyim, yalanını sökeyim. Senin avukatın Burhan Gün, Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı İstanbul Adalet Sarayı Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Bürosu'na bir dilekçe verip, benim sitemin erişime kapatılmasını istedi. Ben de, onun savcılığa verdiği dilekçeden kopya ederek, senin sitenin erişime kapatılmasını istedim. Bu, tamamıyla bir kısasa kısas anlayışıdır.


Demirkanlı - Düne kadar kaçak futbol karşılaşması yayınlayan abuk sabuk sitelerin erişime geçici engellenmelerini dahi protesto ederken bugün bir tiyatro yayınının erişime engellenmesini isteyebilmektedir.


Bulunmaz - Belge? Tabii ki yok! Senin avukatın Burhan Gün, benim sitemin erişime kapatılması için savcılığa dilekçe verdi ve ben de, senin avukatının savcılığa verdiği dilekçeden kopya ettiğim sözlerle, senin sitenin erişime kapanması için savcılığa dilekçe verdim.


Demirkanlı - Bir yayının, yayın yaşamının resmi makamlara başvurarak sona erdirilmesini talep etmek, bir yayını yazarlarıyla, yazılarıyla yok etmeye çalışmak linççilik değilse nedir?


Bulunmaz - Bu soruyu, bir telefon ederek, avukatın Burhan Gün'e sor!


Demirkanlı - Resmi Yoldan Sansürcülük


Bulunmaz - Sizin gibi ilkel, feodal insanların gerçekleştirdiği sansürcülükle savaşmak için, neredeyse yıllardır beni taşıdığınız devlet resmiyetine ben de başvurmaya başladım. Ben, daha önce defalarca, belki yüzlerce kez belirttim: Bana noter onaylı ihtarname gönderene, ben noter onaylı ihtarname gönderirim; beni savcılığa şikâyet edeni, ben savcılığa şikâyet ederim; beni mahkemeye vereni ben mahkemeye veririm. Bunun yanı sıra, bana noter onaylı ihtarname gönderen, beni savcılığa şikâyet eden ve beni mahkemeye veren kişiler, madem ki, 1100 kişilik kişiliksiz kişiler içerisindeler, o hâlde, ben, bu 1100 kişilik kişiliksiz kişiler içerisinden istediklerime noter onaylı ihtarname gönderip, istediklerimi savcılığa şikâyet etmekle birlikte, istediklerimi mahkemeye veririm. Bana, hiç kimse hesap soramaz, hele ki LİNÇÇİ alçaklar asla ve kesinlikle hiçbir hesap soramazlar. Benim yaşadıklarımı yaşamayıp rahat döşeğinde oturanların, bana akıl verme hakları ve yetkileri yoktur.


Demirkanlı - Devletler zaman zaman sansür mekanizmasını işletir.


Bulunmaz - Zaman zaman da LİNÇÇİ Gülhan Avşar'ın, LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı, LİNÇÇİ Prof. Dr. Nurhan Tekerek'i savunmak için kendini feda eden avukat Burhan Gün sansür mekanizmasını işletir.


Demirkanlı - Bunun için çalıştırılan denetçi devlet memurları da vardır.


Bulunmaz - Denetçi devlet memurlarına bile gerek duymadan, kendini savcıların sıcak kollarına teslim eden senin avukatın Burhan Gün vardır.


Demirkanlı - Ama en kötüsü sivil bir vatandaşın, üstelik de sosyalist olduğumu ve sansür karşıtı olduğunu sık sık yineleyen bir vatandaşın devletin makamlarını yazı sansürlemek üzere göreve çağırmasıdır.


Bulunmaz - Ama daha da kötüsü sivil olduğunu sandığım bir vatandaşın, üstelik de hukukçu olduğunu ve sansür karşıtı olduğunu sandığım bir vatandaşın, yani LİNÇÇİ Gülhan Avşar'ın , LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın, LİNÇÇİ Prof. Dr. Nurhan Tekerek'in avukatı Burhan Gün'ün devletin makamlarını yazı sansürlemek üzere göreve çağırmasıdır.


Demirkanlı - Kendisine dava açanların bir kısmı mahkemeden dava ettikleri yazıların kaldırılmasını dahi talep etmezken, hele ki hiç birisi Hilmi Bulunmaz’ı dava ettiklerinde dahi yayınlarının tümden kapatılmasını ya da erişiminin durdurulmasını istememişken sosyalist olduğunu iddia eden, küfür dahil sıfır sansür yanlısı olduğunu iddia eden Hilmi Bulunmaz’ın sayfalar kaldırtması ve bir yayını tümden kapattırma girişimi "Hilmi Bulunmaz nereye koşuyor?"sorusunu akla getirmiyor mu?


Bulunmaz - Yukarıda sunduğum belgedeki avukat Burhan Gün'ün şu sözlerini yinelemek istiyorum:

"Yine http://tiyatroyun.blogspot.com adlı internet sitesinin soruşturma için savcılıkça yeterli delilin toplanmasının ardından erişimin engellenmesi ve kapatılması için Sulh Ceza Hakimliği'ne başvurulmasına ve hatta durumun aciliyeti nedeniyle sitenin savcılık tarafından kapatılmasına,"

Demirkanlı - Traji-Komik Başlık


Bulunmaz - Neymiş o?


Demirkanlı -Ertuğrul Timur, geçmişte Hilmi Bulunmaz’ın yazdığı küfür ve hakaret içeren bir yazısına yer vermediği için sansürcü 3. Abdulhamid lakabı takan H. Hilmi Bulunmaz, Tiyatrom.com'daki bazı yazıların noter aracılığıyla kaldırılmasını isterken bu kendi sansür istemi haberinin başlığında hâlâ 3. Abdulhamid vurgusu yapması da kamuoyunda gülerek karşılanmıştır. Bunun açılımı şudur: Küfürlü yazı sansürlediği için 3.Abdulhamid dediğim kişinin yazılarının sansürlenmesini talep ediyorum.


Bulunmaz - Aynı lafı defalarca geveleyip yineleyince savcıları, yargıçları inandıracağını, onları kandıracağını sanma LİNÇÇİ Mustafa kardeşim. Bu adamlar, hukuk tahsil ettikleri için, senin yalan yanlış lâfınla peynir gemisi yürütmezler!


Demirkanlı - Bu talepten sonra, bu lakap olsa olsa küfre yer vermem diyen yayıncıya değil, resmi kurumları arkasına alarak yazı sansürleten kişiye yani Hilmi Bulunmaz’ın kendisine yakışacaktır kanısındayız.


Bulunmaz - Vallahi, şimdiye dek kime hangi lakabı uygun gördümse tuttu. Bunun bir tek nedeni var: Ben, kamuoyu tarafından ciddiye alınan biriyim, sen ise, tescilli yalancı olduğun için, seni hiçbir kimse ciddiye almıyor. Onun için, aman ha bana bir lakap takayım deme, asla ve kesinlikle tutmaz.


Demirkanlı - Ama dahası da var...


Bulunmaz - Dahası ne?!


Demirkanlı - Beni Mahkemeye Vereni Veririm, Bana İhtar Çekene İhtar Çekerim.


Bulunmaz - Bu benim en doğal hakkım!


Demirkanlı - H. Hilmi Bulunmaz son bir yıl boyunca bu cümleyi yüzlerce kez kullandı.


Bulunmaz - Binlerce kez daha kullanacağım.


Demirkanlı - Herhalde mahkeme, hukuk, dava gibi terimlere mesafeli insanların kendisine daha fazla dava açmaması için bir karşı tehdit gibi kullandığını düşündüğümüz bu cümleye karşın H. Hilmi Bulunmaz’ın küfür, hakaret ve alaycı üslubuna oldukça fazla maruz kalmış Ertuğrul Timur yine de dava açmayacağını defalarca yazmış olmasına karşın H. Hilmi Bulunmaz, Ertuğrul Timur’a noterden ihtarname çekmiş ve savcılığa başvuracağını beyan ederek de yüzlerce kez yinelese de sözlerinin ne kadar geçerli ve gerçekçi olup olmadığını da gösterdi.


Bulunmaz - Yineliyorum: Ben, 1100 kişilik kişiliksiz kişi içerisinden kimi istersem, onu yargıya taşırım. LİNÇÇİ Ahmet Ertuğrul Timur da bundan soyutlanamaz. Hattâ, yarım ağızla ve iki yılı aşkın zaman sonra LİNÇÇİ olmaktan vazgeçtiğini, yani emekli LİNÇÇİ olduğunu beyan etmiş olsa da, LİNÇÇİ Savaş Aykılıç bile tarafımdan zamanı geldiğinde savcılığa verilecektir.


Demirkanlı - Coşkun Büktel’de Şaştı Bu İşe


Bulunmaz - Yapma ya!... Öyle mi?!!!


Demirkanlı - H. Hilmi Bulunmaz’ın daha önce “Karakolda doğru söyler mahkemede şaşar” ifadesiyle yerdiği yakın dostu ve yayıncılıkta müttefiki, arkadaşı Coşkun Büktel’de sıfır sansür iddiasını birlikte paylaştığı yakın arkadaşı H. Hilmi Bulunmaz’ın noter ve savcılık kanalıyla yazı yasaklatmaya, kaldırmaya çabalamasını hayretle ve esefle karşılayarak facebook'da dile getirdi.


Bulunmaz - facebook bataklığını asla ve kesinlikle ciddiye almıyorum! facebook bataklığında değil de, bir başka yerde yazılan her yazıya gücüm ve zamanım oranında yanıt verdim, yanıt veriyorum, yanıt vereceğim! Ayrıca, benim kimliğinde Coşkun Büktel değil, Hilmi Bulunmaz yazıyor. Benim siyasal kimliğimde Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz yazıyor!


Demirkanlı - H. Hilmi Bulunmaz sadece bu konuda değil başka konularda da yayıncılıktaki en önemli iki müttefikini şaşırtmaya devam edecekti.


Bulunmaz - Ben, sadece ve sadece doğruları yazıyorum. Ben, hiçbir zaman için müttefik arayışında olmadım. Ben, emekçi yığınların sosyalizmle tanışması için yayın yapıyorum.


Demirkanlı - Sırf Tiyatro… Tiyatro dergisine rakip olarak gördüğü için desteklediği, yazı ve videolarında övgüyle söz edip okunmasını salık verdiği, bununla da yetinmeyip reklamla maddi destek de sağladığı Erbil Göktaş’a ait dergiye ve Erbil Göktaş’ın akademik kimliğine yoğun bir saldırıya geçecekti.


Bulunmaz - Bana bak LİNÇÇİ Mustafa kardeşim: Ben, kapitalist amaçlarla hareket eden biri değilim. Yani rekabet, rakip sözcükleri benim dağarcığımda yoktur. Ben, senin dergine göre çok daha düzeyli olan bir dergi olduğu için Yeni Tiyatro Dergisi'ni "destekledim"... Ben, Erbil Göktaş'ı senin yanında zemzemle yıkanmış düzeyde ahlâklı bir insan olarak gördüğüm için "destekledim!...Akademik kimliğe gelince, ben sadece Erbil Göktaş'ın değil, tüm akademisyenlerin kimliğiyle ilgileniyorum. Bana göre, akademik çalışmalara sanatın dostu değil düşmanıdır.


Demirkanlı - Oklarını benzer şekilde diğer yayıncılık müttefiki Coşkun Büktel’e de çevirse de H. Hilmi Bulunmaz’ı tuttuğunu parçalamadan bırakmayan Pitbul köpeğine benzeten Coşkun Büktel onunla söz düellosuna girmekten ısrarla kaçınacaktı.


Bulunmaz - Ben, gerçeklerin ortaya çıkıp halka yarar sunması için, polemikten hoşlanıyorum. Ben, tartışma adabını, hiçbir zaman için söz düellosu olarak görmüyorum. Eğer böyle bir söz kullanma gafletinde bulundumsa, okurlarımdan özür dilemeye hazırım.


Demirkanlı - Ta ki geçtiğimiz günlerde bıçak kemiğe dayanana dek.


Bulunmaz - Sanırım, bu da facebook bataklığı'nda gerçekleşmiştir!


Demirkanlı - Coşkun Büktel ile Shakespeare ve Facebook Polemiği


Bulunmaz - Anlat anlat heyecanlı olsun! Ben, ortada herhangi bir polemik konusu göremiyorum. Ben, Coşkun Büktel ile yada bir başkasıyla, Shakespeare yada facebook hakkında polemik düzeyinde bir tartışmaya giremedim. Girebilmem için, facebook bataklığının dışındaki bir platformda buluşmamız gerekir. Çünkü ben, facebook bataklığını tanımıyorum. facebook bataklığını bir tartışma alanı olarak kabul etmiyorum.


Demirkanlı - H. Hilmi Bulunmaz Facebook’da yazanları ağır dille eleştirip dikkate almayacağını defalarca yinelerken Coşkun Büktel bunu uzun süre görmezden geldi ve coskunbuktel.com yerine facebok üzerinden yayıncılığı tercih etti.


Bulunmaz - Bu sözüne karşılık vermeden önce, senin şu dilinin eşek arıları tarafından ne zaman sokulacağını merak ettiğimi belirtmem gerekiyor. Benim bildiğim, facebook (çift "oo"lu) bir sosyal paylaşım sitesi var; facebok (tek "o"lu) bir sosyal paylaşım sitesi yok!


Herkes ne yapacağına tabii ki kendisi karar verir. Ancak, benim facebook bataklığına karşı tavrım asla ve kesinlikle değişmez. Ben, sadece ve sadece Burak Caney denen orospu çocuğu bize saldırırken, facebook bataklığına karşı olmadım. Her zaman facebook bataklığına karşı oldum. Çünkü, bana göre facebook emperyalist kültürün taşıyıcısı. Bu bataklıktaki herkes, hızla, hem de şimşek hızıyla kirleniyor. Örnekse Coşkun Büktel, facebook bataklığına düştü düşeli ne bir öykü, ne bir roman, ne de bir başka yazınsal yapıt üretemedi, üretemez de!


Demirkanlı - Fakat sonunda o da Bulunmaz’a karşılık verdi.


Bulunmaz - Adamın en doğal hakkı! Karşılık verir ve verdiği karşılık, benim hiçbir zaman ciddiye almadığım için hiçbir zaman girmediğim facebook bataklığının dışına taşarsa, er yada geç yanıtını mutlaka alır. Bana yönelik olarak eleştiri getirenlere, sürekli olarak yanıt verdiğim gibi, ona da mutlaka yanıt veririm.


Demirkanlı - "Hilmi Bulunmaz facebook’ta yazanlar hakkında hiçbir dayanak göstermeden karakuşi biçimde ürettiği bazıları doğru, bazıları yarı doğru, bazıları tamamen yanlış, haksız ve mantıksız ifadeleri için “Çok Önemli Açıklama” nitelemesini kullanmakla; yaptığı gerçekten çok önemli bir sürü açıklamayı sıradanlaştırmış oluyor. Hilmi’nin kendinden menkul facebook hükümleri linkin ucunda. "


Bulunmaz - facebook bataklığı, insanı üretimden düşürüyor. facebook bataklığı, insanın enerjisini yok ediyor. facebook bataklığındaki düzeysizlik, insanı estetik bilinçten uzaklaştırıyor. facebook bataklığı, insanı siyasal bilinçten uzaklaştırıp, kişiyi kendine bile yabancılaştırıyor. Tabii ki, tüm bu saydıklarımı beğenmeyenler, benim bu görüşlerime katılmak zorunda değiller. Ancak, elimde çok somut bir ölçüt var: Coşkun Büktel, kendi sitesi www.coskunbuktel.com sitesinde yazarken, çok daha verimli yapıtlara imza atabiliyordu. Örnekse "Deniz Gezmişler" için şiir yazabilecek denli toplumcu estetiğe sahip olabiliyordu.


Demirkanlı - Ve Sonunda, Coşkun Büktel de Hilmi Bulunmaz’ı Sansürcülükle Suçluyor


Bulunmaz - Tabii ki, tüm bunlar facebook bataklığında olduğu için asla ve kesinlikle ciddiye almıyorum.


Demirkanlı - "Hilmi Bulunmaz, sürekli olarak gündemde tuttuğu yukarıda bir kez daha linkini verdiğimiz video hakkında yukarıdaki başlıkta cevap olarak yaptığımız eleştiriyi ne yazık ki yayınlamıyor ya da o videoyla birlikte yayınlamıyor. Facebook'ta yazan hiçbir kişi ve kurumu ciddiye almadığı için o kişilerin cevap hakkını da ciddiye almamak gerektiğini düşünüyor olmalı. Tabii, eleştirecek kadar ciddiye aldığın insanların cevap hakkını ciddiye almamak için bunun ne kadar sağlam bir gerekçe olduğuna okurlar karar verecek ama yalnızca bu sansürsüz sayfanın okurları... Hilmi'nin okurları değil."


Bulunmaz - Bana gönderilen her türlü e-postayı değerlendirmeye alırım. Özellikle Coşkun Büktel'den gelen e-postaları öncelikle değerlendirmeye alırım. Coşkun Büktel, facebook bataklığında değil de, kendi sitesinde yazmış losa yada bana bir e-posta göndermiş olsaydı, onun yanıtını yayınlardım. Yineliyorum; facebook bataklığını ciddiye almıyorum.


Demirkanlı - Shakespeare Polemiği


Bulunmaz - Bakalım bu konuda neler yumurtlayacak LİNÇÇİ Mustafa kardeşimiz?


Demirkanlı - Coşkun Büktel’in H. Hilmi Bulunmaz’la anlaşamadığı bir diğer konu ise Shakespeare konusu. H. Hilmi Bulunmaz geçen yıla kadar Coşkun Büktel’in "Shakespeare’siz Herifler" oyununu prova ederken bu yıl Büktel’in verdiği bir kitapla (Büktel’in deyimiyle kafasına taş düşmüş gibi)


Bulunmaz - Geçen yıla kadar değil, yaklaşık olarak üç dört yıl önce sadece okuma provası yapmıştık "Shakespeare’siz Herifler" oyununu. Sahneleme gibi bir planımız asla yoktu. Lev Nikolayeviç Tolstoy'un "Sanat Nedir?" kitabını, bana Coşkun Büktel vermedi, ben satın aldım. Bu yıl değil, Eylül 2007'de satın aldım. Kafama taş düşmedi; zâten Shakespeare'in saçma sapan oyunlarına karşı olduğum için, "Sanat Nedir?" kitabıyla birlikte kendime evrensel bir dost bulmuş oldum.


Demirkanlı -Tolstoy hayranı, Shakespeare düşmanı oluyordu.


Bulunmaz - Ben, her zaman için Tolstoy dostu, her zaman için Shakespeare düşmanı oldum. Bu durum geçmişte de böyleydi, şimdi de böyle ve umarım gelecekte de böyle sürüp gider. Çünkü Tolstoy, emekçilerin evrenini, Shakespeare sömürenlerin evrenini betimliyor. Tolstoy'un kalemi, emekçilerin mutluluğu, Shakespeare'in kalemi sömürenlerin mutluluğu için kullanıldı.


Demirkanlı - Büktel’e göre Bulunmaz hasımlarına “Shakespeare Çocuğu” derken hakaret ettiğini düşünüyor ama aslında onurlandırıyordu.


Bulunmaz - Benim hasımlarım yok. Benim sınıfsal karşıtlarım var. Shakespeare çocuklarının tümü sömürenlere, burjuvaziye hizmet ediyor. Ben, emekçilerin dünya görüşü sosyalizme hizmet ediyorum.


Demirkanlı - Hilmi Bulunmaz her ne kadar facebook'dan nefret etse de Büktel onu sayfalarında konu edinerek sık sık facebook sayfalarına taşıyor ve kendisi eleştirmekle kalmıyor, facebok a girip asla yanıt hakkı kullanmayacak olan Bulunmaz’ı dostlarının, arkadaşlarının önüne de didiklenmek üzere atmış oluyordu.


Bulunmaz - facebook bataklığında kimin eli kimin cebine girerse girsin, benim ipimde değil. facebook bataklığındaki insan ilişkileri, arkadaşlık ilişkileri, gerçek insan ilişkilerine, gerçek arkadaşlık ilişkileri benzemediği gibi, bu ilişkilerin yanından bile geçemez. Bana göre, facebook bataklığı, emperyalist kültürün taşınması için var edilmiş bir düzenektir. Her kim ki, facebook bataklığında yüzerse, o kişi, değin insan ilişkilerini, değil arkadaşlık ilişkilerini, günlük gereksinimlerini bile karşılayamaz duruma düşer. Bence, facebook bataklığında "ikâmet eden" kişiler, belli bir zaman sonra, kendi gerçekliklerini bile yitirip, artık sanal kişi olarak varlık gösterirler. Bunu derken, kendi adını değiştirin sanal bir ad alır anlamına söylemediğimi, sanırım okurlar anlamışlardır.


Demirkanlı - Büktel’in Hilmi Bulunmaz’ı konu edinmesinin ardından bir arkadaşı Hilmi Bulunmaz’ın sosyalistliğini Marksistliğini de sorgulama gereği duyuyor ve Toros Ozturk: Sorun sade dilde değil, Hilmi'nin onu gerici bulmasında. Sosyalist olduğunu söyleyen biri Shakespeare icin gerici derse adama bir yerleriyle güler Marxistler. Bu 'Tolstoy'a iman ettim' tavrı zaten Marxistliğine yakışmıyor şeklinde görüş belirtiyordu.


Bulunmaz - facebook bataklığının dışına çıkıp, buraya dek sızdığına dek bunun yanıtını vermem gerekiyordu ve verdim:


Bizim ülkemizin entelektüellerinin bütünü, hepsi, tamamı, tümü demesek de, büyük bir çoğunluğu akliyatçı değil nakliyatçı bir mantıkla, âdeta ilâhiyatçı gibi ahkâm kesmeyi haddinden fazla çok seviyorlar. Eğer, Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Lemi Bilgin'in kankası, İstanbul Devlet Tiyatrosu eski Müdürü LİNÇÇİ Osman Wöber'in hempası, yalan makinesi ve LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın Toros Öztürk'ten aktardığı aşağıdaki sözler doğruysa, bizdeki entelektüel hastalığını, sadece bu örnekle bile anında saptamak olasıdır:


"Sorun sade dilde değil, Hilmi'nin onu gerici bulmasında. Sosyalist olduğunu söyleyen biri Shakespeare için gerici derse adama bir yerleriyle güler Marxistler. Bu 'Tolstoy'a iman ettim' tavrı zaten Marxistliğine yakışmıyor"


Henüz dün akşam yemeğinde Mimar Sinan Üniversitesi Tesisleri'nde birlikte olduğumuz Toros Öztürk'ten öğrendiğime göre, Toros Öztürk, benim tiyatro kuramımı yasladığım yapıtlardan biri olan Lev Nikolayeviç Tolstoy'un kaleme aldığı ve Tolstoy'un eşi Sofiya ile birçok yakınının da büyük emeği bulunan "Sanat Nedir?" kitabını okuma zâhmetine bile katlanmamasına, bu kitabın can alıcı"Shakespeare ve Dram Sanatı Üzerine" bölümüne şöyle bir göz atmaya dahi yanaşmamasına karşın, akliyatçılık yapacağına soyut bir nakliyatçılıkla Marxizm söylemi tutturarak, bütün Batı tipli entelektüeller gibi, benim dayanak noktama hiç aldırmadan, facebook bataklığının serin sularında kulaç atma özgürlüğünü sonuna dek ve hem de tepe tepe kullanıyor.


Ben, facebook bataklığındaki hiçbir şeyi ciddiye almayıp, facebook bataklığının insan yüreğini çürüttüğünü bildiğim için, facebook bataklığındaki yazılar hakkında yorum yapmamaya özen gösteriyorum. 


Ancak... 


Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Lemi Bilgin'in kankası, İstanbul Devlet Tiyatrosu eski Müdürü LİNÇÇİ Osman Wöber'in hempası, yalan makinesi ve LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı tarafından facebook bataklığı dışına taşınan Toros Öztürk'ün yukarıdaki sözlerini değerlendirmeden edemezdim. 


Toros Öztürk gibi Batı tipli entelektüellerin ders çıkarabileceği bir yazar var Türkiye'de: TUTKAL romanı yazarı Oğuzcan Önver. Henüz reşit bile olmadığı içinBulunmaz Tiyatro'daki çalışmaları askıya alınmak istenen Oğuzcan Önver'in aşağıdaki yazısını okurken, Toros Öztürk gibi "bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan" ön yargılı ve snop insan tiplerini anımsamadan edemedim! 


Not: Yazının başlığının Toros Öztürk'le hiçbir ilgisi yoktur. O başlık, sadece ve sadece Oğuzcan Önver'in sanatsal çalışmalarını örselemek isteyenler için atılmıştır. Toros Öztürk'ün facebook bataklığından sonra Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Lemi Bilgin'in kankası, İstanbul Devlet Tiyatrosu eski Müdürü LİNÇÇİ Osman Wöber'in hempası, yalan makinesi ve LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı'nın iğrenç ve LİNÇÇİ sitesi tiyatrodergisi.com.tr'ye geçerek eleştirilme hakkını elde eden incitici sözler, ayrıca, daha derinlikli bir perspektifle mutlaka değerlendirilecektir... 


Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz


Demirkanlı -Sıfır Sansürcüyüm Diyen Coşkun Büktel, Hilmi Bulunmaz’ın Sansürcülük Girişimini Onaylıyor mu?


Bulunmaz - Ben, birileri tarafından onaylanmak için değil, emekçi kitlelerin sosyalizmle tanışması için sanatsal üretimde bulunuyorum. Ben, ezberlenmiş yalnızlıklarıyla baş başa kalmış zavallılardan olmadığımdan, derin bir umarsızlık içerisinde değilim. Ben, kendi kararlarımı kendim verebilecek bir dünya görüşüne sahibim. Ben, daha önce defalarca söylediğim gibi, yine söylüyorum: Kim benim sanatsal ifade olanaklarımı imhâ etmek isterse, ben onun söylemini, onun eylemine benzer bir eylemle cezalandırırım. Ben, Hazreti İsa'nın yaptığı gibi, bir yanağıma tokat atana, diğer yanağımı uzatamam. Bana noter onaylı ihtarname gönderene, ben de ihtarname gönderirim; beni savcılığa şikâyet edeni, ben de savcılığa şikâyet ederim; beni mahkemeye vereni, ben de mahkemeye veririm; benim sitemi, savcılık kanalıyla erişime kapattırmak isteyen kişi yada kişilerin içlerinden, benim canım kimi isterse, onun sitesini erişime kapattırırım.


Demirkanlı - Coşkun Büktel yayıncılık ittifakına girdiği Hilmi Bulunmaz ile birlikte küfür ve hakaret dahil sıfır sansürden yana olduğu iddiasını sık sık yinelemektedir.


Bulunmaz - Vallahi, konuları birbirine karıştırmakta, sapla samanı karıştırmakta üzerine yok be LİNÇÇİ kardeşim Mustafa...


Demirkanlı - Cevap haklarını yazıların yayınlandığı asıl sitelerde değil “çöp kutusu” adını verdikleri ve adresi tamamen değişik başka (daha az okunan) sitelerde ve okunulurluğunu, dizgisini bozarak yayınlama yoluyla her ne kadar sansürcülüklerini daha önce göstermiş olsalar da Coşkun Büktel halen sıfır sansürden yana olduğunu vurgulamaktadır.


Bulunmaz - Ben, benim hakkımda yazılan yazılar içerisine serpiştirilmiş iftiraları, benim yanlış tanınmama neden olacak yalanları, hele bir de o "yazı" diye nitelendirilmesine karşın yazı olmayan yazıları(?!), ben, istediğim yerde yayınlarım. Ayrıca, bu iftira ve yalan içeren yazıları, siz, zâten kendinizi siliyorsunuz. İyi ki ben, bu yazıların bir kısmını İstanbul 8. Noterliği ve İstanbul 3. Sulh Hukuk Mahkemesi'ne onaylatmayı akıl etmiştim.


Demirkanlı - Oysa H. Hilmi Bulunmaz noter kanalıyla tiyatrodergisi.com.tr de , tiyatrom.com da, tiyatrohaber.net de hiçbir küfür ya da hakaret olmamasına karşın kendi adı geçen tüm sayfaları yasaklatma, kaldırtma bir yayını komple kapattırma, erişime engelletme çabasına girmiştir.


Bulunmaz - Benim anlayışıma göre, yalancılık, en büyük küfür ve en büyük hakarettir. Benim, İstanbul 8. Noterlik'ten çektiğim ihtarname sonucu o yazıları söküp atmasaydınız, içeriğinde yalan olan bu yazılar nedeniyle başınız oldukça ciddi bir biçimde belaya girecekti. Neyse ki, siz, tam bir tilki kılıklı insan olduğunuz için, bu yazıları hızla, hem de şimşek hızıyla kaldırıp atmak zorunda kaldınız.


Demirkanlı - Coşkun Büktel’in bu konudaki tek açıklaması tiyatrom.com'daki yazıları kaldırtmak için ihtarname çektirmesini yanlış bulduğuna dairdir.


Bulunmaz - Tabii ki, Coşkun Büktel yada herhangi biri benim hakkımda dilediği gibi düşünce geliştirme hakkına sahiptir. Ancak ben, kendi bildiğim yolda, kendi çizdiğim rotada yürümekte kararlıyım. Başta LİNÇÇİ tiyatrom.com sitesinin sahibi LİNÇÇİ Ahmet Ertuğrul Timur (nâm-ı diğer 3. Abdülhamid), 1100 kişilik kişiliksiz kişi bir araya gelip, benim sanatsal ifade olanaklarımı imhâ etmek için bir LİNÇ KAMPANYASI düzenleyecekler, ben de, onlara kuzuların sessizliği korosu üyesi gibi gülücük atacağım yada "anlayışlı" davranacağım. Beni değil Coşkun Büktel, mezarından çıkıp Karl Marks eleştirse, ben, yine de kendi bildiğim yoldan, kendi çizdiğim rotadan yürümeye devam ederim. Ben, noter onaylı ihtarnamelere muhatap olurken, savcılıklara şikâyet edilirken, mahkeme kapılarını aşındırırken, benim yanında hemen hemen bir tek kişi bile yoktu. Hattâ çok uzun yıllardır avukatım olmasının çok ötesinde arkadaşım olan Sabri Kuşkonmaz bile beni yalnız bıraktı. Rahat döşeğinde oturan insanların bana ahkâm kesme, bana akıl verme, beni yola getirme çabalarına ancak gülüp geçerim.


Demirkanlı - Tiyatro Dergisi'nden sayfa kaldırtma ya da dergi sitesine erişimi durdurtma, tamamen kapattırma girişimi karşısında susarak ve müttefikine itiraz etmeyerek adeta onay vermektedir.


Bulunmaz - Yinelemekte yarar görüyorum: Ben, hiçbir kimsenin buyruğunda, hiçbir kimsenin emrinde çalışan biri değilim. Ben, hiçbir kimsenin Aşil Topuğu falan değilim. Ben, tamamıyla kendi vicdanına göre hareket eden bir sosyalistim. Sosyalistler böyledir; nerede bir haksızlık gördüklerinde orada olurlar. Benim, Coşkun Büktel'e "işbirliği" yapmamın nedeni, sadece ve sadece LİNÇ KAMPANYASI ruhanî lideri Prof. Dr. Özdemir Nutku'nun attığı iğrenç iftiraya karşı çıkmak içindir. Coşkun Büktel, kendi mücadelesini tek başına sürdürme olanağına sahip olmasına karşın, ben, böyle bir iftira karşısında susup oturacak kadar alçak biri olmadığım için, bu iftira olayını var eden LİNÇ KAMPANYASI ruhanî lideri Prof. Dr. Özdemir Nutku'ya karşı çıkmak zorundaydım ve ben de öyle yaptım. Başkaları, LİNÇ-MİNÇ, iftira-miftira durumlarına aldırmayabilirler. Ben, aldıranlardanım. Ben, bu eyleme katılırken, ne ünlü olmak, ne para kazanmak, ne nüfuz alanını genişletmek ne de Coşkun Büktel'in Aşıl Topuğu olmak için katıldım. Coşkun Büktel'in oyunlarına ambargo vardı ve ben (Devlet Tiyatroları'nın işleyişine, handiyse varlığına karşı olmama karşın), Coşkun Büktel'in bu ambargo nedeniyle mağdur olmasını engellemek için çaba harcadım. Coşkun Büktel'in çevirisi "Ölüleri Gömün" adlı oyun, hem de İstanbul Devlet Tiyatrosu Müdürü Şakir Gürzumar tarafından yönetilince, yani tabiri caizse, Coşkun Büktel'le Devlet Tiyatroları bir nebze de olsa barışıp uzlaşınca, benim "görevim" bir biçimde sona ermiş oldu. Çünkü, artık Coşkun Büktel mağdur olmaktan "kurtulmuştu"... Ancak, bundan sonra, bundan böyle, ben, yine de LİNÇ KAMPANYASI ruhanî lideri Prof. Dr. Özdemir Nutku'nun attığı iftiranın peşine bırakmam. Bu iftiranın peşini bırakmama karşın, Coşkun Büktel'le ayrıldığımız yanların niceliğini de hiçbir zaman için göz ardı edemem. Örnekse, benim facebook bataklığı dediğim bir iğrençlik havuzunda mücadele etmeye devam eden Coşkun Büktel'in bu tavrını asla ve kesinlikle benimsemiyorum. Bence, facebook bataklığı yüzen yazarlar, öncelikle yazarlık imgelemlerini yitirir ve hemen ardından da, gerçek anlamda yazamak duruma düşüp çürürler.


Demirkanlı - Daha da önemlisi H. Hilmi Bulunmaz’ın noter kanalıyla ihtarname çekerek kaldırılmasını istediği tiyatrodergisi.com.tr deki yazıların bir kısmı Hilmi Bulunmaz’la ilişkili değil Coşkun Büktel’le ilgilidir.


Bulunmaz - Ben, içerisinde benim adımın bulunduğu yazıların kalkmasa için talimat verdim ve LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı da, tıpış tıpış kaldırdı!


Demirkanlı - Yani Hilmi Bulunmaz sırf kendisiyle ilgili değil Coşkun Büktel’le ilgili sayfaları da kendi adı geçtiği için kaldırtma girişiminde bulunmuş ve Coşkun Büktel buna itiraz dahi etmemiştir.


Bulunmaz - Yinelemekte yarar var: Benim adım geçen yazıların kaldırılmasını emrettim ve sen de kaldırdın LİNÇÇİ kardeşim Mustafa! Sözü daha niye uzatıp duruyorsun. Sen, sözü uzattıkça, kendiliğinden güçlü ve haklı duruma geçmiş olmuyorsun. Sen, zâten doğan gereği, neredeyse doğduğun andan itibaren suçlu sandalyesinde oturuyorsun.


Demirkanlı - Bu durum Coşkun Büktel adına manidardır.


Bulunmaz - Kimin adına manidarsa manidar; bu manidar olma durumu benim hiç umurumda değil. Coşkun Büktel, "sıfır sansür" kavramını dillendirmeye başladığımızdan bu yana "sıfır sansür" uygulamaya özen gösteren biri. Ancak benim adım Coşkun Büktel değil. Ben, "sıfır sansür" kavramını bir fetiş olarak değerlendirecek biri değilim. Çünkü, LİNÇÇİ Oyun Atölyesi, LİNÇÇİ Oyun Atölyesi'nin patronu Nihat Haluk Bilginer ve LİNÇÇİ Oyun Atölyesi'nin yönetmeni LİNÇÇİ Kemal Aydoğan eliyle tehditçi avukat Süleyman Anıl, Coşkun Büktel'in değil, benim 2 yıl hapis yatmamı istiyor. Çünkü, LİNÇÇİ, tehditçi ve Shakespeare çocuğu Ömer Faruk Kurhan, avukatı Uğur Demirci eliyle, Coşkun Büktel'den değil, benden tam tamına 25.000,00 TL istiyor. Coşkun Büktel, kendisinin de ifade ettiği gibi, rahat döşeğinde yazıp çizerken, ben 2 yıl hapisle ve 25.000,00 TL ile âdeta tehdit ediliyorum. Bu arada, Coşkun Büktel, bir zamanlar facebook için, "facebook bataklığı" tanımlaması yapmasına karşın, nasıl ki, koşullar değişince, bu bataklıkta yer almışsa, ben de, bir zamanlar "sıfır sansür" yanlısı olmama karşın, benim 2 yıl hapsimi isteyen ve benden tam tamına 25.000,00 isteyen insanlara karşı "sıfır sansür"den yana olamam.


Demirkanlı - Muhtemelen yakın arkadaşı onayını almış sonra ilgili linkleri kaldırılması için göndermiştir.


Bulunmaz - Yooo! Hiç de öyle olmadı! Hattâ, "yakın arkadaşı"m Coşkun Büktel, benim bu tavrıma şiddetle karşı çıkmasına karşın, ben, Demirkanlı'nın kaç ayar biri olduğunu saptamak, yani benim gibi mi davranacağını, yoksa tahmin ettiğimiz gibi, o linkleri hemen kaldıracağını mı bekledim. O da, benim gibi davranıp, noter onaylı ihtarnameye posta koyacağına, tıpkı kendisi gibi davranarak, benim gibi yiğitlik yapamarak, noter onaylı ihtarnameden korkup, linklerini verdiğim sayfaları hızla, hem de şimşek hızıyla kaldırmıştır.


Demirkanlı - Sonuç Olarak;


Bulunmaz - Evet, LİNÇÇİ kardeşim, "Sonuç Olarak" ne diyorsun?


Demirkanlı - H. Hilmi Bulunmaz farklı düşünen birisi. Onun farklı düşünmesini bugüne dek hiç kimse sorun yapmadı.


Bulunmaz - Benim farklı düşünmemi sorun yapmak yerine, benim sanatsal ifade olanaklarımı imhâ etmek için 1100 kişilik kişiliksiz kişi bir LİNÇ KAMPANYASI başlattı!


Demirkanlı - Sorun düşüncelerini yayın yoluyla dile getirirken saldırgan, hakaret dolu ve yer yer küfre dek uzanan bir üslup kullanmasıydı.


Bulunmaz - Peki öyleyse, ben, şimdiye dek, hiçbir zaman için, hiçbir kimseye asla ve kesinlikle hiçbir iftira atmamama karşın, siz başlattığınız LİNÇ KAMPANYASI başlığında neden şu sözleri kullandınız:


"Tiyatro İnsanları Olarak, Yayınlarımıza ve Yayıncılarımıza Yönelik; İftira, Karalama, Baskı Altına Alma Girişimlerini Kınıyoruz!"


Demirkanlı - Bu sert ve tavizsiz dili gün geldi ki en yakınındakileri de bezdirdi. Toprak Karaoğlu, Ozan Akgül gibi öğrencileri ile karşı karşıya geldi, yayıncılıkta desteklediği ve dostluklarını her zaman vurguladığı Erbil Göktaş’ın akademik ve yayıncı kimliğini zedeler hale geldi, en sonunda Bulunmaz’ın pitbul hışmından çekinen Coşkun Büktel’i dahi rahatsız edecek boyutlara ulaştı.


Bulunmaz - Toprak Karaoğlu ile Ozan Akgül, Sosyalist OYUN Dergisi'nin alameti farikası LENİN'in fotoğrafını ve sözlerini dergiden çıkararak, bu fotoğrafı ve sözleri söküp atarak, benim değer yargılarıma göre, toplumsal, siyasal, sanatsal, tiyatral ve yazınsal suç işlediler ve ben de, yaptırım olarak, onları kapının önüne koyarak cezalandırdım. 


Erbil Göktaş'ın yada bir başka akademisyenin akademik kimliği beni pek ilgilendirmiyor. Benim sanatsal anlayışıma göre, akademik mekân ve akademik zaman, sanatçılığı yüceltmediği gibi, iğdiş eder. Dolayısıyla, benim, Erbil Göktaş'ın yada bir başka akademisyenin kimliğini zedeler hâle gelmem, kişisel değil, toplumsal ve sınıfsal bir karşı çıkıştır. 


Ayrıca, sen ve seninle birlikte 1100 alçak LİNÇÇİ, ne kadar çaba harcarlarsa harcasınlar, Erbil Göktaş'ı bir birey, bir fert, bir kişi, bir özne, bir şahıs, bir zât olarak sevdiğimi bile dile getirebilirim. Ancak, dediğim gibi, ben olay ve olgulara kişisel bakmadığım gibi, kişilere de kişisel olarak bakmıyorum. Tıpkı Coşkun Büktel yada bir başkasına nasıl yaklaşmaya özen gösteriyorsam, bütün insanlara ve toplumsal olaylara sosyalist ideolojinin çizdiği "sınırlar" içerisinde yaklaşıyorum.


Demirkanlı - Onları dahi bezdirmişse bir de cepheden savaş açtığı kişileri düşününüz. Bundan dolayı her geçen gün dava açanların sayısı çoğalmaktadır.


Bulunmaz -Vallahi, 1100 alçak içerisinden sadece birkaç kişi, iki elin parmaklarını bile bulmayan kişiler tarafından savcılığa şikâyet edilmem, senin zil takıp oynamana, bir yerlerine kına yakma eylemine konu oluyorsa, var gerisini sen ve diğer alçak LİNÇÇİ kişiler düşünsün!


Demirkanlı - Birkaç gün önce Soma’dan Av. Mehmet Bozkır da davacı olarak Hilmi Bulunmaz’ın karşısına çıkarken hemen onun ardından Yeni Tiyatro Dergisi'nde yazan Esra Dicle’de hukuki yola başvuracağından söz etti.


Bulunmaz - LİNÇ KAMPANYASI sürecini hukuksal boyuta taşımak için Soma'dan katılan LİNÇÇİ Av. Mehmet Bozkır, hukukun "h"sinden, sanatın "s"sinden, tiyatronun "t"sinden anlamadığı ve en önemlisi, tam bir LİNÇÇİ çömezi olduğu için, kendini âdeta feda etti. Nasıl ki, avukat Burhan Gün, avukat Süleyman Anıl, avukat Uğur Demirci, yaptıkları savunmalarda bocaladılar ve beni tehdit etmeye dek işlerin gitmesine neden oldularsa, LİNÇÇİ avukat Mehmet Bozkır da, benim karşıma çıktığına bin pişman olacaktır. Buna eminim...


Demirkanlı - Gelişmelerin tanığı olanlar için bunların hiç biri sürpriz değil.


Bulunmaz - 1100 kişilik kişiliksiz kişi içerisinde LİNÇÇİ Ömer Faruk Kurhan, LİNÇÇİ Prof. Dr. Nurhan Tekerek, LİNÇÇİ Mustafa Şükrü Demirkanlı, LİNÇÇİ Gülhan Avşar, LİNÇÇİ avukat Mehmet Bozkır, LİNÇİ Kemal Aydoğan ve LİNÇÇİ Oyun Atölyesi'nin dışında hiçbir Allah'ın kulu yok mu? Neden sadece yedi kişi? Hani nerede diğerleri? Kimsenin kıçı yemiyor mu? Bunun bir tek yanıtı var: Düzenlediğiniz ve alçakça iftira attığınız 1100 kişilik kişiliksiz kişiden oluşan bu LİNÇ KAMPANYASI eylemini kızıştırıp, bana karşı yepyeni davalar için büyük bir çaba harcamama karşın, neden hâlâ sadece yedi kişi çıkabildi karşıma, neden?!!!


Demirkanlı - Fakat sürpriz olan H. Hilmi Bulunmaz’ın bıçağın kemiğe dayandığı noktada son çare olarak açılan davalar karşısında kendisinin de mağdur konumuna oturarak karşı davalar açması ve bu karşı davalarda da tutunabilmek adına kendi kimliğiyle, karakteriyle, düşünceleriyle ve bugüne dek gösterdiği hiç kimseden, hiçbir şeyden yılmayacak, maddi manevi anlamda güçlü adam pozundan mağdur kişi rolüne geçivermesidir.


Bulunmaz - Vallahi birader, tabii ki bir yalan makinesi olarak, bu yazdıklarına sen bile inanmıyorsun, ama ben, yine de okurları düşündüğümden, birkaç söz etme gereksinimi duyuyorum. Ben, gerçek anlamda, sözcüğün içerdiği kavram anlamında, hiçbir zaman için mağdur olmadım. Ben, sen, siz, tabii ki 1100 alçak LİNÇÇİ karşısında tarihsel bir görevle mücadele etmeyi sürdürüyorum. Ancak, yineliyorum ki, ben kısasa kısası seven, hem de çok seven biriyim. Bana dava açana yada 1100 alçak kişi içerisinden istediklerime dava açmaya kararlı biriyim. Hattâ gücüm ve zamanın yeterse, 1100 kişilik kişiliksiz kişilere teker teker dava açmayı bile düşünüyorum. Benim kişiliğimi pohpohlayarak beni gaza getiremezsin. Senin gibi kötücül amaçlı ve kalemi beş para etmez bir yazar, ancak televizyon dizisi yazabilecek düzeyde bir yazar olmanın ötesine geçemez. Sahi, senin yayınladığın LİNÇÇİ Tiyatro... Tiyatro... Dergisi, neden magazin boyutuna aşabilecek bir duruma gelemiyor? Senin LİNÇÇİ dergin, neden bir televizyon dizisi niteliksizliğini çağrıştıyor?


Demirkanlı - Mahkemeler karşısındaki tutumudur.


Bulunmaz - Sen, siz, 1100 kişilik kişiliksiz kişi, beni dava edecek, tabiri caizse bana tokat atacaksınız ve ben de diğer yanağımı uzatacağım! Yok öyle yağma!! Ben, Hazreti İsa falan değilem, her gelene eğilem!!!


Demirkanlı - Ölüm döşeğindeki sanatçıların, çocuklarının, eşinin, ailesinin psikolojisini düşünmeyip hakaretler eden adam bugün bu polemiklerden dolayı kendi psikolojisinin bozulduğundan söz ediyor.


Bulunmaz - Hani belge? Hani delil? Hani ispat? Hani kanıt? Hani şahit? Hani tanık? Hani vesika?


Demirkanlı - Bir derginin üzerine işeyen, o dergiyi köpeğine parçalatan adam kendi yayınının aksadığından, zarar gördüğünden söz ediyor.


Bulunmaz - Ben, hiçbir zaman için, hiçbir derginin üzerine asla ve kesinlikle işemedim. Yalan! Hem de kuyruklu yalan!!! Benim köpeklerim "eğitimli köpek" olmadığı için, ben, o köpeklere herhangi bir emirle dergi parçalatmam olası değil, Bir gün, ben tuvalete gittiğimde, kitaplıkta yalnız kalan köpeklerimden biri (Tarçın), en sevdiğim kitaplarından biri Karl Marks'ın KAPİTAL'ini de parçaladı. Ne yapalım şimdi? Ağlayalım mı? Evet, başta sen ve hemen senin omzunun üzerinde bulunan, sana sürekli olarak destek veren İstanbul Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Ayşenil Şamlıoğlu'nun adamları dergimizin yaşamasını engellemek istemiş olsanız da, bunu ne sen, ne de seni suni reklâmlı besleyen Ayşenil Şamlıoğlu başaramayacaksınız.


Demirkanlı - Ben elmas kalemleri ihracatçısıyım güçlüyüm kimseden gelecek paraya ihtiyacım yok diyen adam resmi kayıtlara geçen arabesk söylemlerle geçim sıkıntısından söz ediyor.


Bulunmaz - Yineliyorum; ben, gerçek anlamda hiçbir zaman için geçim sıkıntısına düşmedim. Çünkü ben, nefsini terbiye etmiş bir adamım. Ancak, orospu çocuğu Burak Caney ve bu orospu çocuğu Burak Caney'in ipiyle facebook bataklığına inerek LİNÇ KAMPANYASI düzenleyenlerin verdiği sıkıntılar sonucu, kızım henüz 15 yaşındayken çok büyük psikolojik travmalar geçirip intiharın eşiğine dek geldi. Benim cebimde, kasamda param olmasaydı, NPİSTANBUL Hastanesi'nde günümüz değerleriyle on binlerce TL harcayıp kızımı kurtarmak şansına sahip olmayabilirdim. Sizin düzenlediğiniz o LİNÇ KAMPANYASI sürecinde neler yaşadığımı sadece ve sadece ben bilirim. Siz, bakmayın benim böyle noter onaylı ihtarnameleri, savcılık şikâyetnameleri, mahkeme duruşmalarına karşı sakin sakin beklememe ve gayet sabırlı olmama. Ben, bu "davaların" ağırlaşmasını bekliyorum. Ne zaman ki, kafam rahatlayacak ve ben, 1100 alçağın tümüne karşı hukuksal mücadele başlatacak ve sizleri uykusuz bırakmak için elimden geleni ardıma koymayacağım.


Demirkanlı - Çocuğu yaşında genç kızları, onların anne-babasını ailesini, arkadaşlarını düşünmeden bataklık gülü ilan eden adam, bu yazılanlardan ailesinin zarar gördüğünden söz ediyor.


Bulunmaz - Bana bak canım: Bana karşı örgütlemiş olduğunuz o alçak "çocuğum yaşındaki genç kızları", sen ve Burak Caney üzerime salarken, neden korumadınız? O orospu çocuğu Burak Caney'le birlikte bana karşı bir LİNÇ KAMPANYASI düzenlediğiniz facebook bataklığına düşürdüğünüz "çocuğun yaşındaki genç kızları" korumaya bir yana bırak, cami avlusuna yavrusunu bırakan bir cani gibi, nasıl oldu da bunca deşifre ettikten sonra, bana böyle dangalakça babacan sözler edebiliyorsun be yalan makinesi?


Demirkanlı - En fecisi ise sıfır sansürden söz eden adam, resmi güçlere başvurarak sayfalar kaldırtmaya, linçten ve yayın hakkının elinden alınıp -göstereceği hiçbir ifade, girişim olmamasına karşın- susturulmak istendiğinden söz eden adam, yayın kapattırmak için mahkeme kararıyla bir sanat yayınına erişimi engelletmek üzere başvuruyor.


Bulunmaz - E, bu işler böyledir; bana kim yada kimler ne yaparlarsa, ben de o kişiye yada o kişilere, istediğim gibi davranmakta son derecede özgürüm. Senin, senin patronun Gülhan Avşar'ın, senin LİNÇDAŞIN Prof. Dr. Nurhan Tekerek'in avukatı Burhan Gün, benim sitemin erişime kapatılması için savcılığa âdeta "talimat" verecek ve ben de, süklüm püklüm oturup, savcının benim sitemi erişime kapatmasını bekleyeceğim! Olmaz böyle bir şey!! Böyle bir şeye razı olmak yerine, devrimci ruhumu harekete geçirip, kısasa kısas yapmayı yeğlerim. 


Demirkanlı - Sahi sizce H. Hilmi Bulunmaz nereye koşuyor?


Bulunmaz - H. Hilmi Bulunmaz, hiçbir yere koşmuyor. Olduğu yerde, gayet sakin olarak durup sosyalist kültürün oluşumuna katkıda bulunuyor.


Demirkanlı - Daha da önemlisi, bu güne kadar her koşulda desteğini esirgemeyen, Coşkun Büktel ve Erbil Göktaş ne düşünüyor bu davranışlar karşısında, öfke ve de bilgisiz -"kendinden menkul görüşler"-kendilerine de ulaştı artık.


Bulunmaz - Ben, hayatım boyunca, birilerinin desteği için değil, emekçi kitlelerin siyasal ve toplumsal olarak bilinçlenmeleri, bu kitlelerin yaşamı estetize etmesi için uğraştım. Coşkun Büktel, Erbil Göktaş yada herhangi bir kişinin mutluluğu için değil; emekçi yığınların mutluluğu için çalıştım. Ben, Coşkun Büktel'e "destek" verirken, ondan nasıl bir çıkar elde ederim diye düşüncesiyle hareket etmedim; LİNÇ KAMPANYASI ruhanî lideri Prof. Dr. Özdemir Nutku, Coşkun Büktel'e iftira attığını görür görmez, bu iftiraya karşı "göğsümü siper ettim"... Ben, Erbil Göktaş'ın dergisini "destek" sunarken, Erbil Göktaş'ın paşa gönlü rahat etsin düşüncesiyle hareket etmedim; LİNÇ KAMPANYASI ruhanî lideri Prof. Dr. Özdemir Nutku'nun rahle-i tedrisinden geçmesine karşın, bu LİNÇÇİ ve iftiracı kişiye mesafeli davranmayı becermesi nedeniyle Erbil Göktaş'ı "destekledim"...


Demirkanlı - Dün alkışladıkları saldırganlık kendilerini de vurmaya başladı...


Bulunmaz - Allah Allah! Sen, kendi kendine bir senaryo yazıp, o senaryo doğrultusunda planlar yapıyorsun ve "herkes"in de senin gibi düşünmek zorunda olduğunu sanma gafletinde bulunuyorsun.


Demirkanlı - Sizce şimdi "Açıkça, metçe, Türkçe" yazabilecekler mi görüşlerini?


Bulunmaz - Tabii... Her zaman... Senin kuşkun olabilir; ancak, okurlarımızın hiçbir kuşkusu yok!


Demirkanlı - Not: Bu yazı H. Hilmi Bulunmaz için kaleme alınmış son yazıdır, talep ya da noter ihtarnamesi gibi yollardan kaldırılmayacaktır.


Bulunmaz - Peki, yakında bu sözünü de yemek zorunda kalınca, bakalım, hangi yeni yalana sarılacaksın!


Demirkanlı - Ancak, yargı kararıyla kaldırılabilir.


Bulunmaz - Madem ki, "Ancak, yargı kararıyla kaldırılabilir." demeyi bir marifet sayıyorsun, neden sana bir noter onaylı ihtarname gönderilince, derhal yazıları silmek zorunda kalıyorsun? Yine yargı kararını bekleseydin ya! Acelen neydi birader?


Demirkanlı - Bunun dışında da yargı süreçlerine ilişkin haberler dışında herhangi bir yazı bu sitede yer almayacaktır.


Bulunmaz - Şimdiye dek, belki onlarca kez, "bizimle ilgili yazıların" yer almayacağını sürekli olarak gündeme getirmene karşın, bir türlü verdiğin sözü tutamayıp, yine bizden bahsetmek zorunda kalmıştın. Sen, bu kez de verdiğin sözü yine tutamayacak ve bizden mutlaka bahsetmek zorunda kalacaksınız.


Demirkanlı - Bizi ve okurları rahatsız eden H. Hilmi Bulunmaz'la ilgili yazılardan, bizzat kendisinin talebi ile kurtulmamız ise başka bir olumlu gelişmedir.


Bulunmaz - Sizi ve okurları rahatsız eden H. Hilmi Bulunmaz'la ilgili yazıları, kedi pisliğini örter gibi, köpek kemiğini saklar gibi, canınız istedikçe silip atıyordunuz. Ben de, sizin silip attıklarınızın bir kısmını İstanbul 8. Noter'e ve İstanbul 3. Sulh Hukuk Mahkemesi'ne onaylatıp saklıyordum.


Düzeltme ve Özür:


Yazı içerisinde küfür dahil sıfır sansürcü olduğunu iddia eden H. Hilmi Bulunmaz'ın resmi makamlara başvurarak sayfa kaldırtma ve hatta yayın kapattırma girişiminden söz ederken kendisine dava açanların onun yayınını tümden kapattırmak gibi bir başvuruları olmadığından söz edilmiştir.


Burada önemli bir hata yapılmıştır. Kendisi ve Mustafa Demirkanlı adına dava açan Avukat Burhan Gün, dava dilekçesinde bu yayınların kapatılmasını da konu edinmiştir. Mustafa Demirkanlı'nın özellikle vurgulayarak yayın kapattırma istemiyorum demesine karşın avukat savcılığa kendi dilekçesini, -daha önce- bu şekilde vermiştir. Düzeltir ve siz değerli okurlarımızdan, konunun muhataplarından özür dileriz. Demirkanlı böyle bir talepte bulunmamıştır, muhataplar konunun bu biçimde algılanması için 2 gündür her mecrayı kullanmaktadır.


Bu şahsın yakın arkadaşı Coşkun Büktel ise kendisi dahil yapılan sansürü dert etmeyerek, sadece küfretmek için gerekçe aramaktadır. Yazımız üzerine yaptığı yorumun tamamen farklı olduğunu ifade ettiğimizde de sadece küfrederek yanıt vermiştir. Oysa küfretmeden ifade etmek çok mu zor? Üstelik kendini oyun yazarı sanan biri için? Bulunmaz'ın kendisine yönelik sansürünü bile kabul edebilmektedir... İlke.. İlişki... ahbap çavuşluk... birbirine karışmış durumda... Elmas kalemleri uluslararası tüccarlığı yapan biri, elmas madenlerinde işkence yapılıyormuş haberi yaparken, ortağı olan oğlunun Afrika maceralarını turistik gezi gibi yayımlarken de ne ilke... ne de sosyalizm... dert bile olmuyor bu gerçekçi, dürüst, sosyalist kişi ve kişilikler için... İzleyen görecektir, tek satır her ikisinde de olmayacak, ne olacak? Bana küfür, hakaret... ya yatağa başlarını koyduklarında hiç gözlerinin önüne geliyor mu acaba? Elmas madenlerinde işkenceye bile tabii tutulan insanlar, bu insanların kanı üzerinden kazanılan dolarlar ve o dolarlarla çekilen fotograflarını "Sosyalist Oyun" blogspot'undaki sunumlarını hiç gördünüz mü? Oğlum Afrika'da... Ben gördüm.


Bu önemli fakat salt bir konudaki hata yazının bütününü elbette ki etkilememektedir ve Bulunmaz'ı ifade eden yazının her bir paragrafı Bulunmaz'a yönelik sorularla, tezatlarla, ikilemlerle doludur. Kaldı ki müdahil avukat olaya bir hukukçu olarak bakmakta ve ona göre zararlı bulduğu bir suçun kamu yararına kapatılması olağan gelebilmektedir. Oysa sıfır sansür iddiasındaki bir yayıncının,üstelik de sosyalist olduğunu iddia eden bir yayıncının başka yayınları kapattırma, erişime engelletme girişimi yine de önemli ve altı çizilecek tarihe not düşülmüş bir ibret vesikasıdır.


tiyatrodergisi.com.tr


H. Hilmi Bulunmaz'ın tiyatrom.com'a gönderdiği noter ihtarnamesi.


Tiyatrom.com yayıncısı A. Ertuğrul Timur'un H. Hilmi Bulunmaz' gönderdiği mail 


H. Hilmi Bulunmaz'ın tiyatrodergisi.com.tr'ye gönderdiği noter ihtarnamesi 


H. Hilmi Bulunmaz'ın tiyatrodergisi.com.tr'yi savcılığa şikayet ettiği dilekçesi



Haber Giriş Tarihi: 07 Agustos 2011 

(Kaynak: tiyatrodergisi.com.tr)