8 Ağustos 2011 Pazartesi

Gölgede kalıp küflenmesine razı olunmayacak önemli bir tartışma!

Aynı Twit'de Bir Tiyatrocu (Engin Alkan) ve Bir Eleştirmen (Yaşam Kaya)


Melih Anık


Engin Alkan: “Tiyatro sitelerindeki yazar sorunu çok abardı. Eline kalem alan üfürmeye başlamış. Gez dur okumaya değer hiç mi bir şey olmaz” diye bir twit atmış. Yaşam Kaya, ortaya yazılmış ‘twit’i ‘cevaplamış’ : “Çok doğru bir tespit” ve de ‘retweet’lemiş. Ne var bunda mı dediniz? Düşünelim…

Ben ‘tiyatro sitesindeki bir yazar’ olarak yazılanı ‘kişisel’leştirmedim, üstüme almadım, yazdıklarımı da kimse ‘kişisel’ almasın. Hedefim ‘kişiler’ değil..Tiyatro dünyasında yolunda gitmeyen şeylerden söz etmek için önüme çıkan örnekleri paylaşıyorum. Engin Alkan, taraftarı olan bir görüşü dile getirmiş. Beni sorarsanız, tiyatro sitelerinde okuduğum, eski ve yeni pek çok yazar var. Seyrettiğim her oyunu da beğenmiyorum ama tiyatroya gitmekten vazgeçmiyorum, ‘Seyretmeye değer hiç mi bir şey olmaz’ demem.

Engin Alkan iyi bir yönetmen ve oyuncu.. İBB Şehir Tiyatroları’nın önemli isimlerinden. “Analizlerinin hepsine katılmasam” da onu izlemeye çalışıyorum. Kendisi hakkında yazılanlara zaman zaman duygusal çıkışlar yapsa da “tiyatrocu ehliyeti” ile bir sorunum yok. Demokrat ve insanî değerlerinin yüksek olduğunu sanıyorum. Son yazdığı ‘twit’i dikkate alışımın nedeni bu.

“Abarmak” diye bir fiil var mı diye Türkçe sözlüğe baktım, bulamadım. ‘Abartmak’ (çok oldu) anlamında kullanmış olmalı. ‘Üfürmek’(içi boş) ile birlikte okunduğunda dost arasında yapılan bir sohbet havası var ‘twit’inde. Kelimelere takılmadım, anlama baktım. Anladığım şu ki, Engin Alkan tiyatro sitelerinde yazılan yazılardan memnun değil, her önüne gelen yazmasın (‘üfürmesin’) diyor.

Bunu, Engin Alkan’ın demokrat kişiliğine yakıştıramadım her şeyden önce. ‘Rating alan’ için oyun yapıldığına, ‘eli değen’ oyun yönettiğine göre ‘eli kalem tutan’ herkes de yazsa ne olur. Herkes ‘kişisel’ görüşünü bildirmeye teşvik edilmelidir. Görüş bildirmek ‘kendini ortaya atmak’tır çünkü. Bugün ‘acemi’ce yazanlar yaza yaza yazmasını öğrenirler, yapa yapa öğrenen yönetmenler, oynaya oynaya oyuncu olanlar gibi. İnsan yaptıkça kendi eksiğini daha çok görür. (Eksiğini görsün diye sabırla yönetmenleri ‘beklemiyor’ muyuz!) Ülke ‘iyi’ eleştirmenler(yönetmenler) kazanır. Engin Alkan da bunu istemez mi? Okuyanı da varsa (ki bazı sitelerde en çok okunanlar yayımlanıyor) neden yazmasın! Engin Alkan, yazılanların seyircinin fikrine tesir edeceğini mi düşünüyor acaba? Kendi yaptığı oyunlara gelen yorum ve eleştirilerden ve de hasılat raporlarından bunu en iyi o bilir. Tiyatrocular da ‘bizim muhatabımız seyircidir’ demiyor mu? O halde yazan yazsın, ‘muhatap’ almazsınız olur biter. Zaten ‘işinize geleni’, ilanlarda, web sayfalarınızda vb kullanıyorsunuz, fuayenizin duvarlarına asıyorsunuz, ‘işinize gelmeyeni’ de ‘görmüyorsunuz’. Ayrıca o tiyatro sitelerinin yaşayabilmesi, ‘tık’a bağlı. Ne kadar çok kişi yazarsa o kadar geniş bir çevre tarafından ‘tık’lanır. Bu, ödenekli tiyatroda gişe kaygısı olmadan oynamaya, yönetmeye benzemiyor.

Engin Alkan’ın ‘okumaya değer hiç mi bir şey olmaz’ı, ‘twit’inin kalbi. Kuşkusuz bunu ‘ona göre yok’ diye anlamak mümkün. Engin Alkan kendi alanında ‘kanaat önderi’ sayılıyor. Söyledikleri ‘uzman’ görüş gibi algılanır. ‘Ona göre bir tiyatro eleştirisi nasıl olmalı’ anlatsa belki daha iyi olur! ‘Okumaya değer’ ne demek, anlaşılmış olurdu. Ama bu bizi ‘kışla kuralları’na götürür. Herkes ‘seyretmeye değer’ oyun tanımı yapmaya başlar.

Eleştiri kalıpları da değişmeye başlamıştır. İnternette eleştiri, yazı, yorum, twit vb başlıklarla onlarca görüş dolaşıyor.(Hem de etkili) Onları da ‘zaptı rapta’ mı almalı! Ne kadar çok ve farklı ‘kişisel’ görüş varsa o kadar zenginlik oluşur. Bu arada saçmalayanlar ortadan çekilir. Okuyan da okuya, seyrede, karşılaştıra ‘saçma’yı bulur, ‘ahbap-çavuş’u tanır. ‘Muhatap’ alınan bazıları, seyirci kandırma amacıyla kullanılır.

Bu nedenlerle, ben kendi sayfamda “Tiyatro sitelerinde okumaya değer hiç bir şey yok’ derseniz ‘sahnelerde seyretmeye değer bir şey bulmak da zor’ derim” diye ‘twit’ attım. Benim yazdığım, Alkan’ın ‘olmaz mı’sı yanında daha umutvar. O ‘yok’ diyor ben ‘zor bulunuyor’ diyorum. Yazdığım bir başka yazıyı beğenmeyen ve beni twitter’da takip etmekten vazgeçen Engin Alkan’a ‘kuşlar’ ulaştırmış olmalı, bana cevap yazdı: “Fazla alıngansınız Sayın Anık. Analizlerinizin kimisine katılmıyorum ama "düşünme ve ifade etme" ehliyetinizle bir sorunum yok”. ( Dili kullanırken ‘usta’ ama başkasına kızıyor!) Ben zaten ‘alınmadım’. Hep söyledim, gene tekrar edeyim bari : tiyatro dünyasından kişisel bir beklentim yok ! Aksi kanıtlanıncaya kadar herkesin ‘düşünme ve ifade etme ehliyeti’nin olduğunu kabul ediyorum.

Engin Alkan’a bir hatırlatma yapmakta yarar var: ‘görev yapar’ gibi ‘hep alkışlayan’ yazılar da ‘yorar’ insanı. İnsanlık, bağımsız ve özgür düşünce ve yazılarla gelişir. Hasret ve heyecanla beklenmediği bilinse de, yazmak için öfke kuşanılmıyor. Lütuf ve saldırı olsun diye yazı yazılmıyor. Yazılan eleştiriler tarihe kaydediyor. Her yönetmen hakkında kitap yazılacak değil ya, bazısı ‘kitapsız’ kalacak. Elde kalan sadece fotoğraflar, video kayıtlar ve yazı/eleştiriler olacak. Keşke yönetmenler de yazsa. Engin Alkan’a ‘paradigmasını’ değiştirmesini önerir, yapamıyorsa sabırlar dilerim.

Yaşam Kaya ‘twitter’da kendini şöyle tanıyor: “theatre critic tiyatronline, birgün gazetesi, mimesis dergi, tiyatro dergisi”. Ayrıca tiyatro eğitimcisi, tiyatro dünyasının ‘sayı’lı eleştirmenlerinden. Kendisini en son duyduğumda “yetmişsekiz”, okuduğumda “seksenyedi” oyun izlemişti. Galiba Üstün Akmen’in ‘yüz’ rekorunu kıracak bu yıl. Engin Alkan’ın ‘twit’ine dahil olmasını Engin Alkan’ın tanımladığı ‘okumaya değmez yazarlar' grubu dışında kalma çabası olarak ‘okudum’. Bilirsiniz bir saldırıyı savuşturmanın en kolay ve akıllı yolu, saldıranın arkasında yer alıp, saldıranla birlikte saldırmaktır. (‘Saldırmak’ kelimesine takılmayın. ‘Teşbihte hata olmaz.’)

Yaşam Kaya Tiyatro Online sitesinin editörü ve yazarı. Sitede ‘Gittiğiniz oyunları siz de eleştirin’ kutusu var, herkesi ‘eleştirmeye’ çağırıyor. Böyle bir çağrının sahibi tiyatro siteleri ile ilgili ‘üfürme, değersiz, her önüne gelen yazıyor’ ifadesine ‘doğru bir tespit’ diyerek katılır mı? Katılıyorsa çağrısının samimiyetine inanılır mı?

Engin Alkan ve Yaşam Kaya, benim ‘takipçim’ değiller ve ‘okur’um olduklarını sanmıyorum. Beni takip eden arkadaşları haber verince, haberleri oluyor. İsmini anmadan Engin Alkan’ın bir ‘twit’ine gönderme yaptığım son ‘twit’ten sonra Alkan’ın çok yakın ve dünyaca ünlü bir arkadaşı beni ‘takip etmekten’ vazgeçti. Engin Alkan’dan önce o ‘alındı’ yani. (‘Kraldan çok kralcı’ mı desem?) Twitter’ın ‘intikamı’ da böyle bir şey işte. Beğenmediniz mi ‘takip etmekten’ vazgeçerek mesaj veriyorsunuz. Oysa normal olan, o kişiye fikrinizi iletmek değil midir? Bazıları cevap vermek yerine twit hesaplarını ‘korumaya alıyor’, başkasını ‘blok’luyor, kendini ‘kapatıyor’. Hesabını kapatıp gidenler de var.

Aklıma Robert Frost geliyor : "When we locked up the house at night / We always locked the flowers outside" (“Kendinizi eve kilitlerseniz, bahçedeki çiçekleri kilitlemiş olursunuz” anlamında)

Yanlış anlaşılmasın. Yapılan ima ‘kişisel’ değildir, kendimin ‘çiçek’ olmadığımı biliyorum. Tiyatroculara diyeceğim şudur : çare içinize kapanmak değildir. Dünyanın tüm çiçekleri sizin onları kucaklamanızı, gerektiğinde de onlar için mücadele etmenizi bekliyor! Çaba göstermek gerekir, dikenler oranıza buranıza batsa da...

Melih Anık

Yazarın Tüm Yazıları


***


Yorumlar

Ustun Akmen - ( 2/13/2011 )
Mükemmel bir yazı.
Sevgiler...

Arda Aydın - ( 2/14/2011 )
Yazınızı dikkatle okudum. Görüşlerinize katılmamak ne mümkün...

Engin Alkan - ( 2/14/2011 )
İşte bu ittifaka çok(!) güldüm. Saygıdeğer büyüklerim sizler beni güldürdünüz Allah da sizi güldürsün.

Melih Anık - ( 2/15/2011 )
Sayın Engin Alkan,
Anlaşıldı ki tiyatro sitelerinde ‘okumaya değer’ bir şey bulamasanız bile hakkınızda yazılanı merak ve takip ediyorsunuz.
Ben yorumunuza gülemedim! Karşıt görüşleri ‘ittifak’ adı altında kategorize etme eğiliminin tıbbî ve siyasî tarihi çok da sevimli resimler koymuyor önümüze. Allah sizi korusun!

Engin Alkan - ( 2/15/2011 )
Yine ön yargı Melih Bey! Tiyatro sitelerini yakından takip ederim -boş laflar- için serzenişim internetin yazılı tiyatro kültürümüze kattığı değeri bilmemden ve eğer -yazmanın- parametrelerini boş geçersek bu laf kalabalığında her şeyin çöp olmaya mahkum oluşundandır.
Benim tweet mesajlarıma gösterdiğiniz alaka hoş da,sadece listemdekileri bağlayan 140 karakterlik cümleden kopardığınız fırtına gündem kirletmekten başka bir işe yaramayacaktır, ha belki bir de altımdan halıyı çekmek için aportta bekleyen bir iki muhterisi heveslendirir.
Yok listemden silmişim de, kuşlar haber uçurmuş da yok dünyaca ünlü arkadaşım takip etmekten vaz geçmiş de... Benim de -üfürmek- ten maksadım da işte böyle boş cümleler. Benim listemde olup olmayışınız kimi ne ilgilendirsin yahu?
Bu sataşmalardan ve laf ebeliklerinden maksadınız karşılıklı yazışmalarımızın tepesine bir -polemik- ibaresi kondurmaksa, gerçekten boşa harcayacak tek bir dakikam yok.
Size daha önce de söylemiştim -beni ciddiye almayın- rahatlarsınız.

muhsin ertuğrul - ( 2/15/2011 )
tiyatro tanrısının sopası olsa ikinizinde kafasında kırar...ego eleştirirkende yönetirkende oynarkende çok köreltici birşeydir

Melih Anık - ( 2/15/2011 )
O ‘serzeniş’ miydi ? Tiyatro sitelerinin hakkını vermiş olmanıza sevindim. ‘Yazmanın parametreleri’ içine ‘okuma âdabı’ da giriyor!
Alemdar oyunu hakkında kendi sayfamda attığım twit’le ilişkili olarak, takipçim olmadığınız halde ismimi içeren ama ‘ortaya’(?) attığınız ‘twit’, sizin ‘ön yargı’, ‘mesajlara gösterilen hoş alaka’, ‘sadece listemi bağlar’ , ‘fırtına’, ‘gündem kirletme’, ‘polemik’, ‘haber uçuran kuşlar’, ‘kimseyi ilgilendirmeyen takip’ gibi iddia ve ifadelerinize kendiniz tarafından verilen cevap olarak internette durmaktadır ve (şu andan itibaren) ‘yazı’ olmak için sıraya alınmıştır. Sizin algınıza göre sadece listemdekileri ‘bağlaması’(?) gereken ‘twit’ sizi neden ilgilendirmişti? ‘Boş cümleler’ kurmayın! Polemik iki kişiliktir ama sizinkiler kendi kendinizle, yani ‘tek kişilik’! Zira cevapları içinde!
Yapılanı seyredeceğiz, hakkımızda yazılanı okuyacağız! ‘Ciddi’ bulursak ‘ciddiye alacağız’. ‘Rahat!’ ‘asker’de!
Bu yazdığımı da okuyorsanız “Boşa harcanan tek bir dakikadan” fazlasını harcamış durumdasınız.

cumhur baysan - ( 2/16/2011 )
Ben de Sn. Anık-a şu soruyu sormak isterim:
Sn. Engin Alkan twitterde belli sayıdaki kişilere kendi yorumunu aktarmış. Bir TV.kanalına ya yazılı basına bir açıklama yapmamış. Siz twitterdeki tüm tweetleri okur musunuz?
Kaldı ki Sn. Alkan yorumunda isim vermemiş ama siz doğrudan kendisi hakkında pek de olumlu olmayan bir yorum yapmışsınız ki bu da bana acaba aksini yazsanız da kişisel bir imada bulunmak istediği dedirtti.

oyun yazarı adayı-seyirci - ( 2/16/2011 )
Gün gelir de tiyatro eleştirmenleri, tiyatro sitelerinde oyuncu ve yönetmenlerin işlerini değil de twitter ilişkilerini inceleyip eleştirmeyi alışkanlık edinirler, böyle yazıları desteklerlerse, işte o zaman o memlekette -seyretmeye değer- oyun da, -okunmaya değer- eleştiri de kalmayacaktır.

Engin Alkan - ( 2/18/2011 )
Melih Bey, sıkıntı yok, yaptıklarım, yazdıklarım, yapıtlarım ortada durmaktadır ve elbette sizinkiler de... Alakadar olan hükmünü verir. Ancak son yazınızdaki -(şu andan itibaren) ‘yazı’ olmak için sıraya alınmıştır.- ifadenizde biraz tehdit havası mı var? Bunca -laf- arasında yanlış anlamışmdır umarım, ola ki kaleminiz seğirmiştir. Yoksa ki sahnenin kara örsünde ruhunu biçimlendirmiş birinden fare deliklerinden korkmasını beklemeyecek kadar akıllı olduğunuzu varsayıyorum.
Sayın Anık, ben de sizin gibi 27 yıl önce bir heveskar olarak başladım bu işe ama ben -yapa yapa öğrenirken- aklımı ve etkimi palazlandırmadım hep heveskar kaldım. Öğrencilerime yıllarca aynı şeyi söyledim: -tiyatro yapmamak için binlerce geçerli sebep sayılabilir ancak yapmak için tek bir sebep yeterlidir- İşte ben bunca yıldır tiyatro yapma sebebimi hiç aklımdan çıkarmamaya gayret ettim.Hata yapmaktan korkmadım, sadece aynı hataları yapmaktan kaçındım. Hayatı diğerleri için kolay kılmayı ibadet saydım ve eğrisiyle doğrusuyla hesabını verebileceğim bir hayat yaşamaya çalıştım.
Ama görüyorum ki elinizdeki kalemi hayatı yaşanılır kılmaktan öte amaçlar için bilemeye başladınız bir süredir: Amacını anlamadığım bir takip ve saldırganlık içindesiniz. Arif Akkaya ile titiz bir emekle onlarca çocuğun eğitimi için harcadığımız çabayı -genç olmayanlar genç tiyatro yapamazlar- safsatasıyla heba etmeye çalıştınız. Genç Tiyatro-nun tanıtımı için katıldığımız tv programında demediğimiz lafları bize atfettiniz, tıpkı özel alanlarıma girip cümlelerimi yorumlayıp anlamsız yakıştırmalar yaptığınız gibi. Ve şurada yazdıklarınız...
Çok kişisel olmaya başladı Sayın Anık,bir an önce yazma amacınıza geri dönmenizi ve giderek palazlandığınızı hissettiğiniz bu arenada heveskar kimliğinize rücu etmenizi diliyorum.
Sözünü ettiğiniz -okuma adabı- nın ez cümlesi EDEP- tir. Hatırlatırım.

Melih Anık - ( 2/19/2011 )
Muhsin Ertuğrul
Umarım isminiz ‘gerçek’tir. ‘Gerçek’ değil uydurma ise kafası kırılması gereken sizsiniz.

Cumhur Baysan
Bu konu ile ilgili yazımı okumanızı dilerim. Sanırım olayın gerçek yüzünü göreceksiniz

Oyun yazarı adayı-seyirci
Gün gelir oyun yazarı adayları kendi isimlerini korkmadan yazabilme cesaretine sahip olurlarsa mutlu olurum. İsimlerini gizleyerek yazma alışkanlığı elbette oyunlarına da yansıyacaktır. O zaman okumaya değer oyun da olmayacaktır.

Engin Alkan
‘Boşa harcadığınız dakikalarınız’ çoğalıyor. ‘Tehdit’,yapana değil anlayana bağlıdır. Siz öyle algılıyorsunuz demek ki. Duvara fare deliği resmi çiziyor olmalısınız. Bu arada eski defterleri açıp ayrıntıları bilmeyenler için olmayanları hikâye ederek kendinizi haklı çıkarma telaşı içindesiniz. Yazılarım içindeki hakkınızdaki takdir cümlelerini duyamamış olmanız, hoşunuza gitmeyenlere takılmanız sahne örsünde biçimlendirirken ruhunuzu alkışları duymaya ayarlamış olmanızdan kaynaklanıyor herhalde. Kalemim yanlışlık gördüğüm konuları hatır için cilalamak ve takdir almak üzerine kurulu değil. Yazma amacımda bir değişiklik yok. Hakkınızdaki ilk yazımdan sonra benimle görüşme iştiyakınızın zamanla azalması benim hevesimin değil sizin tahammülünüzün azaldığını, aldığınız alkışları yeterli görmemekten kaynaklanan tatminsizliğin arttığını gösterir. Tiyatro benim için iki kalas bir heves değildir. Karşımda da salt ‘heves’ten ibaret şeyler görmekten hoşlanmam, hele o kişiler profesyonelse. Bana ‘palazlanma hissi’ yakıştırmış olmanızı, ‘EDEP’i salt kelime olarak bildiğiniz gibi bir algıyla cevaplarsam beni sürüklemeye çalıştığınız tuzağa düşmüş ve KENDİME haksızlık etmiş olacağım. Sıraya giren yazı gelecek. Ama ‘yorum’ sınırlarını aşacağı için burada olmayacak.

oyun yazarı adayı-seyirci - ( 2/20/2011 )
Sayın Melih Anık;
Geçtiğimiz hafta, bir iki oyun izlemek niyeti ile ve bu konuda görüşlerine güvendiğim insanların oyunlar hakkındaki yorumlarını okumak üzere eleştirilerinize göz atarken bu yazınızla karşılaştım.
“Tiyatro dünyasında yolunda gitmeyen şeylerden söz etmek için” yazdığınızı ifade ettiğiniz yazınızda, bir tiyatrocu ve bir eleştirmenin, kaleme aldıkları bir yazı, sahneledikleri ya da oynadıkları bir oyunla değil de, “tiyatro sitelerinde okumaya değer bir şey olmadığı”nı düşündüklerini belirten bir twit mesajı ile sizin dışınızda tiyatro dünyasında neyi ve nasıl bir kudretle yoldan çıkarmayı becerdiklerini düşündüğünüzü gerçekten kavrayamadım.
Engin Alkan, işlerini takip ettiğim bir oyuncu-yönetmenden, Yaşam Kaya ise, yazılarını okuduğum bir eleştirmenden daha fazlası değildir. O kadar ki işlerini ortaya koydukları sahne ve tiyatro siteleri dışında her ikisinin de takipçisi değilim.Oyun ya da yazılarında gündeme ilişkin konularla ilgili yorumlarını, bir röportaj verdikleri ya da bir köşe yazısı yazdıklarında cümlelerini, ben de “uzman görüşü” olarak algılayabilirim, tıpkı sizin yukarıdaki cümlelerinizi algıladığım gibi. Hatta bence doğru değil ama belki birileri sizin de dediğiniz gibi msn iletilerini, twit mesajlarını “beyanat “ olarak kabul edebilir.
Ancak “kişisel iletiler” değil de, sizin de tabirinizle “yazılan eleştiriler tarihe kaydediyor” diye düşünüyorum. Dolayısıyla gerçekten “uzman görüş” bildirdiğini düşündüğüm bir eleştiri yazısında, tiyatro hakkındaki görüşlerinizi okumak isteyen beni, birden bire neden kişisel ilişkilerinizin içine soktuğunuzu, “Engin Alkan twitter’da sitelerde yazanlara ve Melih Anık’a laf atıyormuş, o da ona cevap yazınca arkadaşı listesinden atmış, Yaşam Kaya da ona destek çıkıyormuş” gibi bir eleştiriden çok bir magazin yazısından alabileceğim bilgiyi neden iletme ihtiyacı duyduğunuzu, “eleştirilmeyi sindirebilmek” ya da “farklı görüşlerin ifade edilmesinin gerekliliği” önermesini içeren” ve “ yazan yazsın, ‘muhatap’ almazsınız olur biter” cümlesini kullandığınız yazınızı, tutup bir twit mesajını muhatap alarak yazmanızı, isimlerin bir önemi olmadığını sıklıkla belirttiğiniz yazınızın başlığından son cümlesine kadar bariz biçimde kişileri hedef almanızı, hepsinden önemlisi bunun için facebook ya da twitter hesabınızı, blogunuzu değil de, “tarihe kaydeden” eleştiri yazılarınızı ve tiyatro sitelerini kullanarak yapmanızı anlamlandıramıyorum.
Tiyatro sitelerini “tiyatro” için takip eden ve sadece bir tiyatro izleyicisi ve hasbelkader tiyatro edebiyatıyla ilgilenen biri olarak bir de Sayın Üstün Akmen’in yazınızı canı gönülden onayladığını görünce, eleştiri mekanizmasının nasıl işlediği ve tiyatroya dair “uzman görüşü” bildirilen alanların ne amaçla kullanıldığı konusunda hayli karamsarlığa kapıldım.
Üstelik yorumlardan anladığım kadarıyla; bu konuda halihazırda yazı-yazılar kaleme almayı planlamaktasınız ki bu da “siz de bunu yaparsanız tiyatro sitelerinde okunacak bir şey gerçekten kalmayabilir” endişemi arttırır nitelikte.
Bir twitter takipçisi değil de, okurunuz ve tiyatro izleyicisi olarak dileğim; başka alanlarda değil ama en azından tiyatroya dair bilgi ve “uzman” görüşlerin bulunduğu sitelerde yazan eleştirmenlerin, tiyatro üzerine, tiyatro ile uğraşan insanların işleri üzerine yazdıkları yazıları okumaktan daha fazlası değildir.
Saygılarımla.

Seda Oğuz - ( 2/20/2011 )
Sayın Melih Anık. yazınıza başlarken ki kimseyi hedef almıyorum ile bı paragraf sonra başladığınız Engin Alkan saldırısı bence de olduğu kadar sizce de tutarsız değil mi* Ayrıca iyi ki şu yorum bölümü var da , içinizde kalanları da oraya döküvermişsiniz hemencecik... Ayrıca bir eleştirmen olarak sizin şu süslü, roman sayfalarından çalınan cümleleriniz, derdinizi anlatmanıza pek yardımcı olmaz. Açık seçik isimler istemeden önce asıl derdiniz neyse onu yazın da hepimiz bilelim öğrenelim...
Bu arada pc ekranı karşısında neler yaşıyosunuz siz?
Sevgiler.

Ulvi Alacakaptan - ( 2/21/2011 )
Herkesin eleştiri yapma hakkı yoktur. Biz Tiyatrocular eleştirmene muhtacız. Ehil olmak koşuluyla. Eleştiri bir tavsiyedir Oyunumu nasıl daha güzel seyredilebilir doğru bir çizgiye oturtacağımın ipuçlarını vermelidir. Dolayısı ile bu konuda benden daha bilgili deneyimli donanımlı olmalıdır Eleştiri metodik ve bilimsel yapılmalıdır. Beni kestirmeci bulabilirsiniz ancak Teşbihte hata olmaz kalıbını kullanma biçimine bakarsam siz lisede kompozisyondan kalırsınız.Teşbihte Hata Olmaz her aklınıza geleni her gönlünüzün sevdiğine benzetebilirsiniz anlamında değil hata yapmaya hakkınız yok demektir. Yani Teşbihte Hata Olmaz diyip sizi eleştirmene benzetemeyiz. Anlatabildim mi?

Mert Güven - ( 2/21/2011 )
Sayın Ulvi Alacakaptan
Melih Anık-ın bu yazısı bir eleştiri yazısı olmadığı gibi konu da eleştirmen kimliği değildir.
Bilmem anlaşılabildi mi? Ya da bilirim, anlaşılamamış...

Sinan YILDIRIM - ( 2/21/2011 )
Öncelikle sunu soyliyim twitter-da yazilan bir dusuncenin, sadece yazan kisiyi takip edenlerin okuduguna inanmak cok buyuk safliktir. Twitter-in re-tweet ozelligi sayesinde bir tweet milyonlarca kisi tarafindan okunabilir. Konuya gelirsek, bir elestirmenin oyun elestirisi yaparken sahip oldugu ozgurluk, onu okuyan ve begenmeyen kiside de vardir. Yani engin bey okuyacak kayda deger bir sey yok derken kendi dusuncesini paylasmistir, aynen bir elestirmenin su oyunu begenmedim diye yazabilmesi gibi. Engin bey-in tweet-ine -kimse elestiri yazmasin- gibi bir alt metin yaratmak buyuk sacmaliktir. Engin beyin okunacak kayda deger bisey yok duuncesine sahsen katilmiyorum, ama fikrine katilmiyorum diye de polemik yapip zaten sıkıntı icinde olan bir sanat dalinin gundemini mesgul etmiyorum. Melih bey-e şunu sormak isterim: gunun birinde, kotu anlamda elestirdiginiz bir oyundan biri cikip -melih anik bizim oyunu begenmedi, bakin yazisini okuyun bu ekip tiyatro yapmasin artik demeye getiriyo- dese ne hissedersiniz?

ekincinar - ( 2/21/2011 )
Hedefim ‘kişiler’ değil mi dediniz..ben bu işten hiçbirşey anlamadım.eleştirmenlik acaba farklı boyutlaramı taşındı onuda anlamış degilim.kelimelere takılıp parantez açmışsınız yanına ama kişisel sayfada yazılan yazıları makale okurmuş gibi kelime kelime eleştirmenizide hiiiiççç anlamadım...ama saygılar!

Melih Anık - ( 2/21/2011 )
Tüm yorum yazanlara teşekkür ederim.

Oyun yazarı adayı- seyirci
Uzman iddiasında değilim. ‘Yazan yazsın muhatap almazsınız olur biter’ ifadesi kinayedir. Tırnak içine alınmasının nedeni odur. Konuyu kişisel olarak almak sizin tercihinizdir. Ama galiba anlamakta güçlük çekenler için açıklamam gerek: ‘Herkes eleştiri yazsın, yayımlayalım’ diyen bir tiyatro sitesinin editörü ‘okumaya değer bir şey yok’ ifadesine sahip çıkmamalıdır. Kanaat önderi sayılan bir tiyatrocu da ‘okumaya değer bir şey yok’ dememelidir. O nedenle yazı bir tiyatrocu bir editör-eleştirmene yöneliktir. Ama isim vermezseniz gerçek olduğu anlaşılmaz. Siz her ikisi de istediğini yapabilir diyorsanız bu yazı ile aynı fikirde değilsiniz demektir. Ancak unutmayın ki yazılar altına ‘yorum’lardan kaynaklanan tartışmalar da böyle çıkıyor. Siz de beni bu olanaktan yararlanarak eleştiriyorsunuz.
Sanırım beni okumuyorsunuz, defalarca yazdım. Ben kendi blogumda yazıyorum tiyatro siteleri istediklerini alıyorlar. Yani tiyatro sitelerini kullandığım iddianız geçersiz. Siz okumaya ve yorum bırakmaya devam ettikçe onlar benim yazılarımı yayımlayacaklardır. Tiyatro siteleri ile ticari hiçbir bağım yoktur.
Üstün Akmen ile yan yana hiç gelmedik, konuşmadık, kişisel olarak tanışmıyoruz. Karşılıklı çıkara dayanan bir alış verişimiz de yok. Ama yazdıklarını okuyorum. Beğenmeme özgürlüğünüz vardır ama onun tiyatro eleştirisinde ‘marka’ olmasını reddedemezsiniz. 50 yıl tiyatro yazmayı hayal etmek bile zor. Tabi ki onun görüşü insanı (beni) mutlu eder. Ama buradan yola çıkıp başka hikayeler yazmaya gerek yoktur. Üstün Akmen eleştirmen olarak herkesin fikrini ‘okumaya değer’ bulduğunu göstermek için yazmış diye ‘okuyorum’ onun ‘yorum’unu, yazımı övmek için değil. TEB Başkanı olarak yapması gerekeni yapmıştır, örnek olmuştur. Ama onun ismi üzerinden ima ve kinaye yapılmasını kabul etmem. Bence ifadenizde yanlış anlaşılmalara yol açacak yorumlardan kaçınmanızı dilerim.
Lütfen kendinizi açıkça ortaya koyun ki ifadeleriniz de temiz ve açık olsun!
Tiyatro sitelerinde okunacak pek çok yazı ve eleştirmen var. Endişeye gerek yok.

Seda Oğuz
Beni artık okumuyorsunuz diye düşünüyordum. Yoksa ‘olay’olunca mı katılıyorsunuz tartışmaya? Yorum bölümüne gerek yok, ben ‘içimde kalmasın’ diye blog açtım. Siz yorum köşelerinden başka bir yerde yazıyorsanız lütfen söyleyin sizi takip edeyim. Kendime ait olmayan düşünce, alıntı vb yazılarım altında belirtmeye özel dikkat harcıyorum. Öte yandan bizi biz yapana ama kaynağı unuttuğumuz yığınlarca söylem var. Kafamın içinde olup da kaynağını hatırlayamam da ayıp olur diye başlangıçta ‘biz’ diye yazıyordum. O da beğenilmedi. ‘Ne kadar bilirseniz bilin, anlatabileceğiniz karşınızdakinin anlayacağı kadardır’ (Mevlana) Beni anlama sınırlarını siz çiziyorsunuz ben değil. O nedenle ‘anlatma’ sorunu yok, ‘anlama’ sorunu vardır. Dolayısı ile ne yazarsam yazayım siz kendi sınırlarınız kadar anlayacaksınız.
PC ekranında yaşadıklarımı merak ediyorsanız sizi evime davet edebilirim. Eşimle birlikte sizi ağırlarız, siz de öğrenmiş olursunuz.

Ulvi Alacakaptan
“Herkesin eleştiri yapma hakkı yoktur” diyorsunuz. Bu hakkı kim tayin edecek? SİZ mi? Eleştiri yapmak bir ‘hak’ meselesi değildir. ‘Herkes eleştirmesin’ demek istiyor olmalısınız. Ben kendini ifade edemeyen yazmasın diyebilir miyim! Ama sizin ‘hak’ verdiğiniz biri yazmadan, yazdıkları hakkında eleştiri almadan nasıl eleştirmen olacak? Kendi ilk oyunlarınızı hatırlamıyor musunuz? Ben hatırlıyorum!!!
Beni okumuyorsunuz. Ben düşüncelerimi kendi köşemde yazıyorum. Ne olduğumu yazdım. Ulvi Alacakaptan ‘ayarımı’ versin diye de beklemedim. Bilseydim ilk size gelir, onayınızı alırdım!!! ‘Donanım, metodik, bilimsel’ gibi kelimeleri içeren ‘ezber’ cümleleri ‘bizim neslimiz’ çok duydu Alacakaptan. Artık ‘işlemiyor’! Biz aynı yıllardan geçtik. Lisedeki karnelerimi isterseniz size göndereyim. Siz de bana gönderebilir misiniz? İsminizi ve sesinizi yeniden duyma olanağına kavuştuğum(?) için nerdeyse iyi ki yazıyı yazmışım diyeceğim.

Mert Güven,
Size saygılarımı sunarım. Yalnız olmadığımı hatırlatıyorsunuz.

Sinan Yıldırım
Engin Alkan bir kanaat önderi sayılıyor, öğretmen , yönetici. İçinden geldiği gibi yazamaz. İsteyen istediği tiyatro yapar, yapıyor da. Yazımı okuyan biri benim demediğim bir şeyi diyorsa o kişiye ulaşıp öyle demedim demeye çalışırım.

ece - ( 2/21/2011 )
sayın melih anık ben sadece bi tiyatro seyircisiyim..yazılarınızıda takip etmeye çalışan bi seyirci..şaşkınlığım şudurki tiyatro dünyası adı altındaki bi siteye twitter da yazılan bi düşünceye kızıp bunun üzerine bu kadar eleştiri yapmanız biraz garip diilmi?niyetim size karşı çıkmak diil bi taraf tutmakta diil ama orası sadece insanların özgürce eğlendiği fikirlerini sunduğu bi paylaşım sitesi diilmi?sadece komik geldi..sizinle bağdaştıramadım..bunuda paylaşmak istedim..sevgiler..

Melih Anık - ( 2/21/2011 )
Ece,
Yukarıdaki yorumlarım içinde size vermek istediğim cevap var. Sorun twitter’daki bir ifadenin ötesinde. Bir tiyatrocu ‘Okumaya değer eleştiri yok’ diyor, bir eleştirmen-editör kendi tiyatro sitesinde ‘herkes eleştiri göndersin’ daveti yapıyor ama tiyatrocunun görüşünü destekliyor. Eleştirmen ile tiyatrocunun ilişkisi iç içe girmiş ve bu ilişki sağlıklı değil. Aynı tiyatrocu oyunu hakkında düşüncelerini yazan eleştirmenlere ‘örgüt, arı kovanı’ benzetmesi yapmıştı bir zaman önce. Yani ilk vukuatı değil. Bu davranış biçimi eleştiri dünyasına yöneliktir. Geçmişte bana eleştiri dersi vermeye kalkan eleştirmenler vardı. Şimdi -birkaç istisna dışında- eleştirmenlerden ses çıkarmamaktadır. Neden dersiniz? Eleştirmen ile tiyatrocu arasındaki ilişkiler doğru tanımlanmak zorundadır. Kendini alkışlayanı ‘okumaya değer bulma’ alışkanlığı sona ermelidir. Eleştirmen tiyatro reklamcısı değildir, her yapılanı da alkışlamak zorunda değildir. Engin Alkan’ın ifadesinden benim itirazım ile çıkan tartışma bu yüzden bir twit’ten öte anlam taşımaktadır. -Okumaya değer bir şey yok-, düşüncesini ifade etmek isteyen insanları baskı altına alan bir söylemdir. Engin Alkan ‘kişisel saldırı’ya uğramış insan rolüne sığınarak gidişatı saptıramayacaktır

Oyun yazarı adayı- seyirci - ( 2/21/2011 )
Sayın Melih Anık;
Sıklıkla tiyatro üzerine yazılar yazdığınızdan, sizi “tiyatro eleştirmeni” olarak addetmem, tiyatro eleştirmenlerinin uzman görüş bildirdikleri yargısıyla yazınızı değerlendirmem benim yanılgımdır, ki sadece tiyatro sever bir blog yazarı olmanız aslında yukarıda yazdığım pek çok cümleyi sizin de belirttiğiniz üzre bertaraf eder. Bu koşulda, sizden farklı olarak bir “eleştirmen” olan TEB Başkanı Sayın Üstün Akmen de zaten, bence-“kanaat önderi” addedilebilecek isimlerden biri olsa da, herkes gibi, internette dolaşan yazı ya da yazılar üzerine yorum ve görüş bildiren biri olma özgürlüğünü kullanmış demektir.
“Herkesin eleştiri yapma hakkı yoktur” diyorsunuz. Bu hakkı kim tayin edecek? Siz mi?” sorusunu soran birinin aynı anda, “Kanaat önderi sayılan bir tiyatrocu ‘okumaya değer bir şey yok’ dememelidir” deyip hak tayininde bulunan bir cümle kurması, “‘Herkes eleştiri yazsın, yayımlayalım’ diyen bir tiyatro sitesinin editörü ‘okumaya değer bir şey yok’ ifadesine sahip çıkmamalıdır” diyerek, “demokrasiden yana olan biri, demokrasiyle iktidara gelenleri eleştiren bir cümleye sahip çıkmamalıdır” cinsi mantıksız görünen bir önerme sunması, eleştiriyi kabullenebilmek içerikli bir yazıda tiyatro sitelerinde yazılan yazılara yönelik eleştiri içeren bir “anlık ileti”yi eleştirmesi ve hatta bunun üzerinden kişileri yargılaması, bana hayli enteresan gelse de, tüm bunlar benim için kişiliğinizi enteresan kıldığından, yazılarınıza yönelik bir yorumun konusu olmamalıdır diye düşünüyorum.
Sizin kontrolünüz dışında tiyatro sitelerinde yayınlanan yazınızla o siteler dahilinde karşılaştığım için yanılgıya düşerek, “uzman görüşü” kıstaslı yaptığım tüm değerlendirmeleri içtenlikle geri alıyor ve özürlerimi iletiyorum. Bundan sonra sizi, kişisel görüş ve değerlendirmelerinden yararlanacağım eski tiyatrocu bir blog yazarı olarak okuyacağım. İnternet gibi herkesin kalemine açık, özgür olması gereken bir ortamda “eleştirmen” kimliğiyle değil, kendi kalemince yazı yazıp deneyimleri ve görüşlerini paylaşan, yazılarını “eleştiri” olarak değil “blog yazısı” olarak yayımlayan biri olarak; yazılarınızın “eleştiri” görüşlerinizin “eleştirmen” uzmanlığı terazisinde değerlendirilmesini, kendim dahil kişi ya da kurumlarca bu kıstaslarla yargılanmasını ve eleştirilmesini ise sizin beyanınız doğrultusunda haksız buluyorum.
Tiyatroya ilişkin farklı profildeki seyirci görüşlerini ve sizin de yazılarınızı merakla takip edeceğim tiyatro sitelerinde yayınlamak üzere, tiyatrocu ve eleştirmenlerin tiyatroya ait alanlardaki işleri üzerine değil de, twitter iletileri ve ilişkileri üzerine yazılan yazıları seçme konusundaki tercihi ise, söz konusu sayfaların okuru olarak, editörlerin vicdanına havale ediyorum.
Saygılarımla.

Sinan YILDIRIM - ( 2/22/2011 )
Melih bey yapmayın lütfen,
Kanaat önderi veya öğretmen olması tarikat şeyhi olması demek diil ki her söylediği mutlak doğru kabul edilsin ve benimsensin. Bu lafı söyleyerek Engin Bey-in öğrencilerini aşağılıyorsunuz farkında olmadan. O öğrencilerin kendi iradeleri, dünya görüşleri yok mu ki, Engin Bey yazdı diye peşine takılsınlar. Herkes düşüncesini açıkca söyleyebilir -düşüncede bahsi geçen kişiye hakaret etmediği sürece- buna katılıp katılmamak biz okuyanların tercihidir. Ben zaten dikkat ederseniz Engin Bey-in fikrine karşı çıkmanıza bişey demiyorum, çünkü bence de okunacak eleştirmenler var. Ben sadece o tweet-ten -kimse üfürmesin- ya da -kimse yazmasın- anlamı çıkarmanızı kabul edemiyorum.

Engin Alkan - ( 2/22/2011 )
Dikkat edin Melih Anık, kendi yarattığınız anlamsızlık çukurunda boğulmak üzeresiniz! Sadece hatanızın üstünü örtmek ve ne olursa olsun haklı çıkabilmek için sığındığınız mazeretler ve saldırgan ifadeler ürkütücü boyutta. Keşke “geçmişte size eleştiri dersi vermeye kalkan eleştirmenler”i dikkate alsaydınız; Sizi eleştiren okur yorumları karşısında ben “Ben kendi blogumda yazıyorum tiyatro siteleri istediklerini alıyorlar” gibi ifadelerle eleştirmen sorumluğunu manipüle etmenin bahsi , size ders verenlerin “etik” ile ilgili cümlelerinde illa ki geçmiş olsa gerektir.
Saldırılarınızda lafı sıklıkla bana yönelen alkışlara ve benim bu alkışlar karşısındaki tatminsizliğime ve ihtirasıma getiriyorsunuz. Sayın Alacakaptan’a dediğiniz gibi “bu ezber cümleleri bizim neslimiz çok duydu”. Beni bu ilkel klişelerle yargılamak öncelikle kendi zekanıza ihanettir. Ve bunlar eleştirmen ifadeleri falan değildir, bu düpedüz çamur atma, karalamadır. Emin olun, ben bana yönelen alkışı da yuhalamayı da gayet iyi duyarım. Ne var ki ne kadarını ciddiye alacağım benim muhasebemdir, sizi ilgilendirmez. Sadece alkışları duymak istediğim yolundaki iftiranızla önce hakkımda yazdığınız kendi övgü cümleleriniz çelişir. Çünkü o cümleleri kurduğunuzda sizi şu durduğumuz mesafeden daha yakına almadım. Yorumlarınızın bir yerinde “benimle görüşme iştiyakınızın azalması” gibi bir cümle kurarak, okuru sizinle görüşme arzusu içinde olduğum gibi bir yanılgıya sürükleme ihtiyacı duymuşsunuz. Umarım bir panikli ruh halinde kasten yapmışsınızdır, yoksa ki buna siz de inanıyorsanız gerçekten “tıbbi yardıma” ihtiyacınız var demektir. “İştiyak” yakıştırmanızın altındaki olay şudur: İstanbul Efendisi hakkındaki olumsuz görüşlerinizi ifade eden yazınızdan sonra tiyatromda aynı ortamla sizinle bir araya gelmiş, sizi tanımadığım için arkadaşlarımın uyarmasıyla kasten görmezden geliyormuş izlenimi yaratmamak için yanınıza gelip size “hoş geldiniz” demiş ve oyunum hakkındaki konuşmayı uzatmamak için “ bir ara yüz yüze konuşmak isterim “ ifadesi kullanmıştım. Ve sizinle bu ayaküstü konuşma dahil bir iki dakikadan fazla görmüşlüğüm ve görüşme arzum yoktur.
Eleştirmenlerle “İç içe girmiş sağlıksız ilişkiler” benzetmesi üzerinden yaratmaya çalıştığınız eleştirmen- oyuncu dayanışmasının muhatabı olarak çok yanlış bir sanatçıyı hedef almaktasınız. Kokteyllerin, ödül törenlerinin rantabl ilişkilerini yıllar önce deşifre edip, içlerinden sıyrıldım ben. İddia ettiğinizin tam tersi, sanat hayatımı bu ilişkilerin(!) desteği olmadan sürdürüyorum. Sizin de çok iyi bildiğiniz gibi konu hakkındaki görüşlerim şu üzerinde yazıştığımız portalin arşivinde hala durmaktadır. Benim tweet mesajlarımın altına mana döşemek için kendinizi yoracağınıza bana o yazılar üzerinden cevap verseydiniz, hiç olmazsa yazdıklarınızın iler-tutar bir tarafı olurdu.
Ben kimseye önderlik etmeye falan soyunmadım, öyle “kanaat önderi” vb. yakıştırmalarınız ölçüyü aşmakta. Ne meslektaşlarımın kendi kanaatlerini belirleyecek önderlere ihtiyacı olduğunu düşünüyorum, ne de benim “önderlik,”liderlik” sıfatlarıyla insanların üstünde iktidar kurmaya tevessül etmişliğim var. Bu yakıştırmaları her şeyden önce camiamız adına çok ayıp buluyorum!
İla ki lafı tweet mesajıma getirip oradan sorumluluk yüklemeye çalışıyorsunuz ya, sizi rahatlatayım bir parça; “Tiyatro sitelerindeki yazar sorunu çok abardı.Eline kalemi alan üfürmeye başlamış. Gez dur,okumaya değer hiç mi birşey olmaz” demişim tweetimde. Öncelikle ben tweet mesajlarımı, makalelerimi ya da dilekçelerimi aynı dille yazmam. Tweetlerimde argo kullanırım mesela, sokak ağzıyla yazarım ama buradaki ifadelerimde bunlara rastlayamazsınız. Bu da çok doğal; çünkü adı üstünde “tweet”. Ama sizin için sorumluluğunu baştan sona taşıdığım cümlemi bir tartışma platformu için bir kez daha kurayım dilerseniz : aşağı-yukarı şunu demek istemişim: Tiyatro sitelerinde eleştirmen kimliğiyle ortaya çıkıp yazı yazanların eleştiri yazıları eleştirmenliğin ölçülerini barındırmadığından, yazılanlara güvenmiyorum. Ve bu durum canımı sıkıyor.
Şimdi istiyorsanız buradan tartışın daha aklı başında bir iş yapmış olursunuz.

Melih Anık - ( 2/22/2011 )
Oyun yazarı adayı- seyirci
“Herkesin eleştiri yapma hakkı yoktur” benim ifadem değil. Yazınızdan böyle bir yanlış anlama çıksın istemem. İdeal demokrasilerde (dünyada varsa eğer) “demokrasiden yana olan biri, demokrasiyle iktidara gelenleri eleştiren bir cümleye sahip çıkmamalıdır” ifadesi çok da mantıksız sayılmaz. Yanılgı ‘bir anlık eleştiri’ algısından kaynaklanıyor. Yazımı bekleyin.
Ben ‘düşüncelerimi ve öğrendiklerimi paylaşıyorum’. Blog yazarı ile eleştirmen arasında bu anlamda bir fark yok. Eleştiri yapıyorum elbet ama ‘eleştirmen’ -uzman- olup olmadığım okuyana bağlı. Kim nasıl isterse öyle takdir edebilir. ‘Eleştirmen’ konusunda düşüncelerimi açıkladığım bir yazı sıra bekliyor. O zaman yeniden konuşalım. Ama ‘eleştirmenlik’ bir ‘kamu görevi’ bence. Ayrıca ‘eleştirmenlik’ kendinizin kendinize verdiğiniz bir ünvan olmamalı, eğitimini almış olsanız bile. Ülkemizde eleştiri, eleştirmenlik konusunun tartışmaya açık çok yönü var. Umarım tartışılır.
Twitter de bir düşünce ve eleştiri alanı. Onun için çok küçümsememek gerektiğini, kullananların dikkat etmesi gerektiğini düşünüyorum.

Sinan Yıldırım
Tiyatromuzda oyunların özgür bir tartışma ortamında sahnelendiği kanısında değilim. Bunun bir örneği , yönetmenin oyuncularına söylediği , ‘Sen kendi oyununda yaparsın’ anlayışı bir yönetmenin itirafıdır. Oyuncuların oyun seçme özgürlüklerinin olmadığı ‘seçildikleri’ ve ancak o şekilde kendilerini gösterebildikleri ortamlarda ‘serbest’likten bahsetmek zordur. İstemese de bazı kişiler şeyh olabilir. Ben bu aşamada öğrencilerinden değil Engin Alkan’ın söylediklerinden yola çıktım. İsteyen istediğini söyler. Engin Alkan da söylemiş zaten. Ben Engin Alkan’ın örneklediği anlayışı ile ilgiliyim. Yazım yolda o zaman yeniden konuşalım.

Sinan YILDIRIM - ( 2/22/2011 )
O zaman size şunu sorarlar Melih Bey,
Engin Alkan-la başka bir husumetiniz var demek ki, bu husumeti bir tweet le ateşlemek istemeniz ne kadar doğru? Serbestliğin olmadığından şikayetçiyseniz, önce sizin destek olmanız gerekirdi bu tweet-e. Aksine siz olayı yanlış anlıyor ve bir oyuncuya saçma sapan sıfatlar yüklüyorsunuz.

Melih Anık - ( 2/22/2011 )
Engin Alkan
Zekanızla ne yazacağımı tahmin etme gayreti içinde hazırlık yapmaya çalışıyorsunuz. Öğrencisi olan kendi istemese bile ‘kanaat önderi’dir. Yönetmek de ayni kapsama alınabilir. Benden aldığınız övgüler artık sizindir. “Benimle görüşme arzunuz olmadığını” söyleyerek , “bir ara yüz yüze konuşmak isterim” ifadenizin ‘riya’ olduğunu itiraf etmeniz beni şaşırtmadı. Eleştirmen – oyuncu ilişkisinin sizi ilgilendiren ip uçları sizin ‘twit’lerinizde de var. İlişkiler tek taraflı değil elbette. Birlikte yaratılan bir atmosferde yürüyor. Hatta bazı twitler bir yazı konusu olur. Yorumunuzun iyi yanı kendinizi anlatmaya başlamanızdır. Yanıldığınız hususlardan biri, tiyatro sitelerinde sizin kafanızdaki eleştirmenlerin size göre eleştiri yazmasını beklemenizdir. Eleştiri farklılaşıyor. “adınıza yöneltilen kişisel saldırılara ders gibi bulduğunuz okurların yanıtı” da tiyatro sitelerindeki beğenmediğiniz eleştiri yazılarının altına yazılmaktadır ve eleştiridir. Şu anda o yazılardan birinin altında kendinizi tüketmektesiniz. Doğrusu sizin için tedirgin oldum. Kamu önündeki ünlü bir oyuncuya çok mu yüklendim acaba?

Haluk - ( 2/23/2011 )
arkadaşlar bu konu çok fazla uzamadı mı?
Bu kadar vakti nereden buluyorsunuz, diğerine laf sokunca ne kazanacağınızı düşünüyorsunuz?

Muharrem Çelik - ( 2/25/2011 )
Aman ne mutlu oldum
tesadüf girdim ve çok mutlu oldum. Bayağıdır incir çekirdeği dolum tesisleri çalışmıyor diyorlardı. Meğer buraya taşınmış. Hem de gönüllülerce dolduruluyor incirin çekirdekleri
Hadi az da ben doldurayım
nasıl olsa herkes kendi içinde ikileme düşmüş ben de böyle düşmüş olayım :)
Herkesin oyun eleştirisi hakkı var ise
diğer yandan herkesin de bu yazılanları beş para etmez değersiz bulma hakkı vardır
bitti
nokta
Engin Alkan yazdırmayın kardeşim şunlara!
yasaklayın!
asın!
kesin!
demiyor ki...
değersiz diyor ve diyebilir
En az herhangi birinin onun bir oyununu değersiz bullabilme hakkı kadar hakkı vardır buna
Bırakın her isteyen yazsın
Bırakın dğğersizler de yayınlansın
Zaman içerisinde ustalaşan ustalaşır
ustalaşmayan hevesi geçen silinir gider
Mesele her isteyenin yazması değil ki
Zaten okuyan da uygulayıcılar da kimi ne kadar ciddiye alacağını kestirebiliyorsa sorun yok
Sonuçta kamuya açık bir eser sergiliyorsanız her izleyenin her seyircinin herkesin söz söyleme hakkını daha o an teslim ediyorsunuz Engin bey
eleştirmen sıfatıyla değilse bile seyirci olarak yazamaz mı? yazmasa bile okulunda sınıfında iş yerinde aile içinde söylemeyecek mi?
Bırakın dileyen oyunlar üzerine konuşsun yazsın
yazdıklarının ağırlığı ve dikkate alınma derecesini kendi yeyeneği yada yeteneksizliği ele verecektir zaten.
Bitti
nokta

(Kaynak: tiyatrodunyasi.com)