Türkiye, garip bir ülke! Bu ülkedeki entelektüellerin birçoğu, bilgi birikimlerini, emekçilerin iktidara yürümesi için değil, kendi küçük çıkarları için kullanıyorlar.
Türkiye, garip bir ülke! Bu ülkedeki entelektüellerin, düşün işiyle uğraşanların, sağı-solu hiç fark etmeksizin ezici çoğunluğu, ellerindeki gücü, para kazanmak, ün kazanmak ve toplumsal nüfuz alanlarını derinleştirmek için kullanıyorlar.
Türkiye, garip bir ülke! Bu ülkedeki tiyatral ve yazınsal işler, ne yazık ki, yalapşap bir biçimde yürütülüyor. Bu ülkedeki yazın işlerini ellerinde tutanların hemen hemen tamamı, yaptıkları işi sevmedikleri için, piyasaya sürdükleri ürünler de kafa karıştırıcı oluyor.
Türkiye, garip bir ülke! Bu ülkenin entelektüelleri, bu ülkenin halkını, bu ülkenin emekçilerini, bu ülkenin işçilerini tam olarak hak etmiyorlar.
Türkiye, garip bir ülke! Bu ülkedeki entelektüellerin birçoğu, birbirlerinin ayağına basmaya cesaret edemedikleri, birbirlerinin tavuğuna "kış" deme yürekliliğini gösteremedikleri için, ne yazık ki, "kol kırılıp yen içinde kalıyor!"
Türkiye, garip bir ülke! Bu ülkede, bizim dışımızda, entelektüellerin birçoğuyla hesaplaşacak kişi, kuruluş, kurum yok gibi. Bu nedenle, en sağdan en sola dek, hemen her yerdeki yanlışlıkları eleştirmek, sadece bize düşüyor. Bütün bu söylediklerimiz ışığında, aşağıdaki tadımlık yazıyı okumanızı öneririz...
Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz
***
Düşün Yayınevi tarafından yayınlanan "SOFİYA TOLSTOY'UN GÜNCESİ" kitabından küçük bir tadımlık:
1897
10 haziran (Haziran) Günlerin monotonluğu öylesine sürüp gidiyor ki, dün birşey (bir şey) yazmadım... Dün Mariya Schmidt geldi. O sadece L.N. ye olan bağnaz tutkusuyla yaşıyor. Zamanıyla (Zamanında) katıksız bir ortodoks (Ortodoks) idi; L.N. nin makalelerinin etkisiyle, ikonları ve kandilleri kaldırıp, Tolstoy'un portre ve resimleriyle doldurdu her yeri. Yasaklanmış yapıtlarının koleksiyonunu yaptı ve cüret (ücret) karşılığı, isteyenlere bu yapıtların kopyalarını yazıp verdi. Düşünülmeyecek kadar zayıf olan Mariya, gücünün üstünde çalışması sayesinde ayakta duruyor, her işini kendi yapıyor, sebze bahçesi, ineği ve danasıyla ve Tanrının tüm evreniyle uğraşıyor ve bundan zevk alıyor. Biz kadınlar putsuz yaşayamayız: onun putu da L.N. Benim putum Vaneçka idi ve şimdi... Bu yüzden benim evrenim boş. Çünkü L.N. yi putluk tahtından indirdim. Ona büyük bir bağlılığım var, onsuz yaşayamam. Nerede olsa, ne yapsa hemen gelip beni arar ve har (her) seferinde, onu görmek benim için zevktir ama artık bana mutluluğu, gerçek mutluluğu veremez.
(Kaynak: Düşün Yayınevi, 1985, SOFİYA TOLSTOY'UN GÜNCESİ, çev. Muzaffer Kuşuloğlu, sf. 273)