17 Mayıs 2011 Salı

LİNÇÇİ Talimhane Tiyatrosu'nun patronu LİNÇÇİ Mehmet Ergen'e tiyatronun ergenliğini öğretme gayretindeki Melih Anık'tan tiyatroculara müthiş bir ders!

Oyun'un notu: LİNÇ KAMPANYASI için imza veren LİNÇÇİ Talimhane Tiyatrosu'nun patronu LİNÇÇİ Mehmet Ergen'e tiyatral ergenlik dersleri verme gayretindeki Melih Anık'ın sitesinden alıp olduğu gibi yayınladığımız aşağıdaki yazıda bulunan LİNÇÇİ kişi ve LİNÇÇİ kuruluşların bu sıfatını biz ekleyerek, LİNÇÇİ kişi ve LİNÇÇİ kuruluşların adlarının üzerlerini kırmızı renkle biz belirgin hâle getirdik!


***


LİNÇÇİ Mehmet Ergen "Manga"yı Buldu mu?


Melih Anık
14 Mayıs 2011


Cumartesi günü LİNÇÇİ Talimhane Tiyatrosu'na saat 16.00'da başlayacağı ilân edilen "Önce Bir Boşluk Oldu Sen Gidince Şimdi İyi" isimli oyunu seyretmek (esas olarak Esra Bezen Bilgin) için gittik, saat 15.40'tı.

Kapıda Esra Bezen Bilgin oturuyordu, ama seyirci yoktu.

İçeri girdik. LİNÇÇİ Talimhane Tiyatrosu, komşusu hanım ile sorunları çözmüş olmalı ki, giriş toparlanmış. Yeniden düzenlenmiş kafe tezgâhı arkasında sonradan öğrendiğime göre üniversitede (Hacettepe?) tiyatro eğitimi almış bir hanım vardı. (Ne güzel, kahvelerimizi tiyatrocu yapacak! O da, halinden memnun görünüyor.) Şehir Tiyatroları ve Devlet Tiyatroları ile turneye çıkmış, ama oynamamış; ancak ne yaptıklarını çok iyi biliyor. En az kaç seyirciye oynarlar, stratejileri nedir, tiyatronun ekonomik sorunları, fedakârlıkları, özel tiyatrolar nasıl ayakta kalmaya çalışıyor, kaç oyunculu oyun, kaç seyirciye oynarsa, kasa "tapi olur" biliyor, kendisinden çok istifade ettim. Karşısındakinin sözü üstüne kendi ritmini bozmadan konuşabiliyor. Bu aldığı eğitimden geliyor olmalı. Hiç sahnede seyretmemişim, bu enerji ile sahnede de iyi olur sanırım. Kendisi benim ismimi not etti, ama ben onun ismini sormaya fırsat bulamadım. Bu yazıda ona, Bayan Tiyatrocu (Bayan T) diyelim. Bayan T, önce "10 seyirci olmayınca oynamıyoruz" dedi. Demek ki mangaya (askerde 10 kişi bir 'manga'dır) oynuyorlar. Öyle bir ifadeyle söyledi ki, o an on kişi gelse oyun oynanacak zannettik önce.

Biz de "bekleyelim, bakarsınız 8 kişi daha gelir" dedik, oturduk. Biz oturunca, Bayan T konuşmaya başladı: Biletix'de hiç bilet satılmamış. Ama "İstersek oynayabilirler---miymiş" bilmiyor, akşam ya da başka gün "misafirleri" olsak? Kahve içer miyiz? Zaten içerde de Devlet Tiyatrosu dans grubunun toplantısı varmış, (Onların çantaları girişte yayılmıştı.) Ama onlar büyük salonda imişler, içerde daha küçük bir salon yapmışlarmış. Oyun, küçük salon için hazırlanmış ama perde açmak için manga gerek! (Gitsem Harbiye Orduevi'nden tören mangası getirsem mi? Oyun olmazsa, ortada kalmaz cenaze!) O sırada oradan geçmekte olan Emre Bey, "Teknik ekip yok ki burada, akşam gelecek" dedi. Baştan karar verilmiş zaten, iptal etmişler o seansı ama Bayan T "top çeviriyormuş" meğerse.

Konuşma ilerledikçe Bayan T "Hakan Bey ile konuşun" diye topu Hakan Bey’e attı. "Hakan Bey" yöneticiymiş. Birisine görev verdi "Hakan Bey"i çağırması için, o tezgâh arkasından ayrılamıyor herhalde ondan. "Hakan Bey" geldi. (Hakan Silahsızoğlu’nu sonradan ismen hatırladım "Ben Patronum" kadrosundan, sahneden hatırlamıyorum, ne oynamıştı? Zaten oyunu da hatırlamak istemiyorum.) Çok takdir ettim, şirkete bağlı bir yönetici, hesabı da iyi.

"İlânlarınızda yazsaydınız keşke 10 kişiden aşağı seyirciye oynamıyoruz diye" dedim

"Yapamayız" dedi

"Bu salonda başka tiyatrolar da var. Onlar kaç seyirciye oynar bilemeyiz".

Tiyatroyu yönetiyor ama bilmiyor, ya anlamıyor ya anlamak istemiyor.

"LİNÇÇİ Talimhane Tiyatrosu mekânın adı, bizim seyretmeye geldiğimiz oyunun prodüksiyon şirketinin adı da LİNÇÇİ Talimhane Tiyatrosu, öyle mi?"

"Evet!"

"O zaman onun ilânlarının altına yazın" dedim.

İkna olmadı, ama hiç değilse anladığını anladım. O beni ikna etmek için gelir gider tablosu çıkarıyor sürekli. Örnekler veriyor.

"Sahneye baştan başa dekor yapan bir grubun masrafını çıkarması için en az şu kadar seyirci olmalı" diyor.

"Oyunda 4 oyuncu varsa onların gideri de var"

“Sahneye baştan başa dekor yapmak” “büyük iş” galiba, “Hakan Bey” anlattıkça fark ediyorum. İyi de bir kere kurup en az on kişiye oynarsan, oynadığın sayı kadar … Aklımdan amortisman hesabı yapıyorum, seyirci başına dekor masrafı ne olur diye.. Doğru ya, “kutsallaştırmayalım”, tiyatro bir iş ve icra edilen yer de bakkal dükkânı, hesapsız iş olmaz.

"Hakan Bey” soruyor:

"Ben olsam oynar mıyım?"

Ben ona soruyorum:

"Neden onlarca genç bu işe 'hesapsız' soyunuyor?"

Oyuncu başına düşen seyirci sayısı, dekorun amortisman değeri, (seyirciye ikram edilen kahve dahil) tüketim harcamaları, KDV, mahsuplar, rüsum, harçlar…. Bir an ticarethanedeymişim sandım, kaptırmışım kendimi... Donald Amca’ya döndüm bir anda. “Hakan Bey” haklı.. Gözlerde dolar işaretleri, yeni(!) öğrendiğim bu acı gerçek ile sarsıldım(!)

"Arcola'da aynısı olabilir miydi?" deyince "Arcola zaten dolu oynuyor böyle bir şey olmaz" diyor.

Ya benzersiz bir mantık süzgeci var, ya laf çevirmekte usta.

"Oysa ben İngiltere’de 10 kişinin altında seyircisi olan oyunlar seyrettim” diyorum, "Türkiye’de de... Devlet ve Şehir Tiyatroları’nda da..."

Devlet ve Şehir’i duymayı tercih ediyor: "Haa onlar ödenekli…"

"İyi de özelde de 10 kişinin altında seyirciye oynanan oyunlar seyrettim"

Hatta bazen sahnedekiler salondakilerden daha çok bile oldu. (O da İngiltere’de oyun seyretmiş. Onun seyrettiği oyunlar hep dolu oluyor anlaşılan.)

Bu arada bazı gerçekleri öğrendim. İzmit Şehir Tiyatrosu 15 kişi olmadan açmıyormuş perdeyi, LİNÇÇİ Hakan Gerçek 150 kişilikten küçük salonda oynamıyormuş. (Kaç seyirciye oynuyor öğrenemedim.) Herhalde Afife’ye aday olmak için yapıyor. Afife jürisi en az 75 kişi istiyor ya LİNÇÇİ Hakan Gerçek garanti olsun diye iki katını seçmiş belki de. Ayrıca havalar birden güzelleşince seyirci tiyatroya gelmiyormuş. Onlar da havayı tahmin edememişler. Ne yararlı bilgi!

Konuşma uzayınca dışarıdan Esra Hanım geldi. Rahatsızmış. Ben onu övdüm o da beni. Tiyatronun böyle bir zorluğu var tabii, hastalık falan dinlemez sahneye çıkmak gerekir, akşama oyun var, o oyun da iptal değil ya.... (Belki de olacak, manga gelmezse!)

Ona dedim ki “Düşünün bir aile 2 kişi 5 kişi ama 10’un altında, kendileri için en önemli günlerini sizi seyrederek kutlamak istediler ve size geldiler ve siz 10 kişiden az olunca perde açmıyorsunuz” Esra Bezen Bilgin :”Doğru haklısınız” diyor, en az benim kadar üzgün. “Başka gece gelin” Ben onu o halde görünce çok çok üzülüyorum. Birden aklıma dolmadan kalkmayan Kadıköy minibüsleri geliyor. 10’a tamamlayan sayının parasını ödeyeyim de salonu kapatayım diye geçiriyorum aklımdan ama oyuncuya ayıp olacak. Kapıya on kişi gelse ne olacaktı bilmiyorum. Belki de bizden önce gelenleri aynı gerekçe ile geri çevirdiler. Seyirci gelmiyor diye salonlar küçüldü şimdi de kota var

Onlar ilân ettikleri oyuna hazır olsalar ve bize sorsalardı “sadece siz varsınız oynayalım mı?” Biz de utanır döner giderdik, ben pavyon kapatmış ağa değilim ki.. (Bu güne kadar denemedim.) Tiyatro seyircisinden de çıkmaz o tür. İlân ettikleri seansı kaldırmışlar kendi kendilerine, gerekçe uyduruyorlar hem de memleketteki tiyatro sorunu üzerinden haklı çıkmaya çalışarak. Seyirci onların misafiri ise ev sahibi davet etmiş ama kaçmış önceden. Ev sahibi kabahatli ama kendince bahaneler uyduruyor, ekonomik nedenler “yazıyor”, “âli” nedenler bulma peşinde. Bir de “Ne yani doğru söyledik diye mi oluyor bunlar! Oyuncu hastalandı diye yalan mı söyleseydik?” Anladım ki böyle “oyunlar” da var tiyatroda!

Esra Hanım ile görüşürken Hakan Bey araya girdi “Uzatmayalım, oyuncum da rahatsız zaten” dedi. “OYUNCUM”!!! Esra Hanım’ı tartışmanın içine ben davet etmişim ve zorla tutuyormuşum gibi. Ama “Hakan Bey” yöneticiliği “KUŞANMIŞ” adeta… Esra Bezen Bilgin ONUN oyuncusu ha? Merak ediyorum, Esra Bezen Bilgin, Hakan Silahsızoğlu için YÖNETİCİM diyor mu? Her şeyden geçtim bu sahiplenişe takıldım.

Teknik ekip görev başında değil, “Hakan Silahsızoğlu’nun oyuncusu” tedaviden gelmiş, saat 16:10 olmuş salondan Devlet Tiyatrosu dansçıları çıkmamıştı daha. Biz temiz havaya çıkalım. Atatürk için bile perdenin açılışını geciktirmeyen Muhsin Ertuğrul’un tiyatrosu değil bu! Bir bir ve inatla perdesini açık tutarak biriktirdi seyirciyi Muhsin Ertuğrul, bu günler için. Şimdikiler mirası har vurup harman savuruyor, hazır AVM seyircisi istiyor. Zaman değişik zamane farklı!

O akşam telefon ettim, oyun vardı, kapıdan bilet bulunuyormuş. "Manga"yı buldular herhalde. Ama gene de inanamıyorum. Kapıya gidince ya "Hakan Silahsızoğlu’nun oyuncusu" hastalanırsa, ya manga oluşmamışsa, ya bu arada yeni bir hesapla 10 yerine 15 seyirci gerektiği ortaya çıkmışsa ya..…. Bir kere kapıdan dönünce ayağı gitmiyor insanın.

Bence, LİNÇÇİ Talimhane Tiyatrosu için önceden program yapmayın, ilânlarına inanmayın, illa ki gitmek zorunda hissederseniz, oyun başlama saatinden 1-2 saat önce telefon edin ya da siz siz olun, LİNÇÇİ Talimhane Tiyatrosu'na giderken 10 kişi olun, benden uyarması. Ama en garantili yol Biletix’den on bilet almak önceden. Hiç değilse, herkes yerinde ve hazır olur, bekler. Onlar satılan bilet sayısına bakıyorlar, seyirciye değil! Tiyatro, bir seyirci bir oyuncu ile yapılan bir sanat ama şimdi "bastır parayı kapat salonu" durumu gibi bir durum oluşmakta. Tam bilet 20 lira, öğrenci bileti 15 lira. Yani 10 öğrenci fiyatına, yani en az 150 liraya oynuyorlar! Bir dahaki sefere olur da, LİNÇÇİ Talimhane Tiyatrosu vazgeçilmez bir tutku haline gelir, kendimi tutamazsam, mahalledeki öğrencileri toplayıp, LİNÇÇİ Talimhane Tiyatrosu'na gelecek öğrenci bulamazsam cebimde 200 liralık 10 tam bilet ile gideceğim. LİNÇÇİ Talimhane Tiyatrosu hesabını denkleştirir, ben de ayaklarımı uzatır seyrederim, bakkal da çalışmış olur! Artık tiyatroda yeni bir dönem var!

Sahnedeki iki kişi için, salonda on kişi yetiyorsa, bu "hesabı-iyi-tiyatro"da oyuncu sayısına, dekorun metresine, aydınlatmanın lüksüne, kostümün kumaşına, telifin bedeline göre "tapi noktası" değişir, uyarayım isterim. Orantı ile mi, keyfe göre mi, artık onu da, LİNÇÇİ Mehmet Ergen bilir! Kapıdan geri dönmemek için, önceden sorun. Olmazsa kahve ikram ediyorlar; onu içersiniz, yanında bir bardak soğuk su ile, hem de tiyatrocunun elinden.

(Kaynak: melihanik.blogcu.com)