11 Mayıs 2011 Çarşamba

Prof. Dr. Nurhan Tekerek ve vekili Avukat Burhan Gün'e apaçık mektup!

Prof. Dr. Nurhan Tekerek'in "Tiyatro Bulabilecek mi dersiniz Adem, Umut ve Barış'ı?" başlıklı yazısını okur okumaz, kendisine ve avukatına bir öneri yapmak istedim:

Sayın Prof. Dr. Nurhan Tekerek, senin kaleme aldığın "Nurhan Hocam, Biliyorum Yollarımız Nasılsa Hep Kesişecek" başlıklı o saçma sapan yazını, "'Sahne Sanatları Bölümü Başkanı' Prof. Dr. Nurhan Tekerek'in incileri!..." başlığıyla değerlendirdiğim için, beni, avukatın Burhan Gün aracılığıyla adliyeye davet etmiştin. Adliyedeki davamız sürüyor. Ancak, sen, bir tek duruşmaya bile gelmediğin gibi, tuttuğun avukat Burhan Gün de, seni savunmak için duruşmalara gelmiyor. Ben, sizin, duruşmalara gelmediğinizden cesaret aldığımdan değil, tamamıyla içimden geldiği için, senin "Tiyatro Bulabilecek mi dersiniz Adem, Umut ve Barış'ı?" başlıklı yazını da aynı yazımla birlikte gündeme getiriyorum:


"'Sahne Sanatları Bölümü Başkanı' Prof. Dr. Nurhan Tekerek'in incileri!..." 


Sayın Prof. Dr. Nurhan Tekerek, benim bu sözümü yinelemem, yani sözümün arkasında durmam nedeniyle, senden rica ediyorum; sen ve tuttuğun avukatın Burhan Gün, beni yine adliyeye davet edin. Ben, bu davetinizi de seve seve kabul ederim.

Sosyalist Sanatçı Hilmi Bulunmaz


***


Tiyatro Bulabilecek mi dersiniz Adem, Umut ve Barış’ı?


Prof. Dr. Nurhan TEKEREK

nurhant@uludag.edu.tr

“Sanat en büyük sanat olan yaşama sanatına hizmet etmelidir” der Brecht. Yaşamak, sanat, sanatlı yaşamak ya da yaşamı sanata dönüştürmek ne ola ki… İnsanın varoluşuyla ilgili düşüncelerle sanatlı yaşamak arasında ilinti kurulabilir mi? Elbette kurulabilir. İnsan, Erich Fromm’un deyişiyle sahip olduğunda değil de, var olduğunda, var oluş mücadelesi verdiğinde ya da birey olarak farkındalığın insana özgü en önemli değer olduğunun bilincine ulaştığında, kısaca “Olduğunda” yaşamın ve de insanın estetik yanını keşfetmiş demektir. Yaşamı genellemesine ve derinlemesine kavramak, yaşamın insan için olduğunu fark etmek. Dolayısıyla dünyanın, bencilce yalnızca kendine ait olmadığının, dahası onu bütün canlılarla paylaştığının bilincine varmak. Tüm insanlar için adil, eşit ve insana daha yakışır bir dünya ütopyasıyla, insanı insansızlaştıran kirlilikleri yok etmeye çalışarak kendini, çevresini ve tüm insanlığı ışıtmak, parlatmak! Kendini yitirmeden, bir başkasının yitip gitmesine de göz yummadan aydınlanmak ve aydınlatmak. İnsanı sevmek, doğayı sevmek, yaşamı sevmek. Güneşi alnında, yanaklarında, tüm bedeninde duyumsamak… Brecht’in vurguladığı yaşama sanatı da böylesi bir şey olmalı.


Eğer bunları yapmayı beceremiyorsak insan olarak ya da Brecht’in deyişiyle inşa edemiyorsak yaşama sanatını tiyatro sanatının anlamı ne? Eğer görüneni görmeyen, ama esas olanı, insanın içini ve de geleceği görebilen bilge Teresias’lar yol arkadaşları Adem, Umut ve Barış’ı arıyorlarsa halâ ve ısrarla, o zaman kendimize sormamız gerekmez mi? Bizler, bu dünyanın insanları nereye sakladık Adem’i, Umut’u ve Barış’ı?


Tiyatro bulacak mı dersiniz Adem, Umut ve Barış’ı… Bulacak, bulmalı!...


Tiyatro bayramı kutlu olsun!


Prof. Dr. Nurhan TEKEREK

Sahne Sanatları Bl. Bşk.

(Kaynak: tiyatrohaber.net)