30 Mayıs 2011 Pazartesi

Ayşenil Şamlıoğlu'yla Reşit Arslan boşu boşuna konuşmuşlar!

Oyun'un notu: Yukarıdaki fotoğrafı, LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından www.tiyatronline.com sitesinden aldığımız için, bir yarasa gibi baş aşağı olarak yayınladık.

LİNÇ KAMPANYASI ana sponsorlarından www.tiyatronline.com sitesinden alıp olduğu gibi yayınladığımız yazıdaki yazım yanlışlarını "maymungötürengi" ile belirgin hâle getirmekle birlikte, doğrularını yeşil harflerle biz yazdık.


***


İSTANBUL ŞEHİR TİYATROSU (TİYATROLARI) GENEL SANAT YÖNETMENİ AYŞENİL ŞAMLIOĞLU İLE SÖYLEYİŞİ (SÖYLEŞİ)..


Ayşenil Şamlıoğlu - Reşit Arslan
30 Mayıs 2011


Reşit Arslan - Çok uzun soluklu Devlet Tiyatrosu (Tiyatroları) serüveninden sonra iki yıldır Darülbedayi'nin (İstanbul Şehir Tiyatroları'nın) başındasınız. Bu geçişle birlikte son iki sezon şehir tiyatroları (Şehir Tiyatroları) ve Ayşenil Şamlıoğlu?

Ayşenil Şamlıoğlu - Devlet Tiyatrosu'ndan (Tiyatroları'ndan) zaten (zâten) emekliye ayrılmıştım. Bu haldeyken (hâldeyken) şehir tiyatrolarının (Şehir Tiyatroları'nın) başına gelmem teklif edildiğinde açıkçası bir tereddüt yaşamadım değil tam emekliliği seçmiş durumdayken yeniden bir kurum tiyatrosuna dönüş yerinde bir karar olur mu diye sarsılmadım değil ama galiba bir noktadan sonra eğer bu da bir misyonsa ki hepimizin zaman zaman bu riskleri göze alıp kendimizden vazgeçip yada kendi taleplerimizi bir kenara bırakıp tiyatro adına bir şeyler yapmamız gerekiyor diye düşünüyorum. Bu tür idari görevlerin, kişinin kendi yaratıcılığını bir kenara koyup, başkalarının yapması için çalıştığı alanlar olarak görüyorum. Kendini var etmek değil tiyatroyu ve tiyatrocuları var etmek için çalışacağım yerdir burası. Dolayısıyla sanatçı kimliğin böyle bir yere talip olması yada böyle bir yerde durması beni hep rahatsız etmiştir kendi adıma düşündüğüm zaman. kendi payıma yaratıcılığımdan vazgeçmeyi kabul edilemez bulmuşumdur. Galiba emekliye ayrılmamla birlikte gelen böyle bir teklif bir noktadan sonra bana şunu dedirte bildi (dedirtebildi) sen zaten (zâten) tiyatral anlamda yaratıdan bir yere kadar uzaklaşmış durumdaydın şimdi belkide (belki de) idari anlamda durmanın zamanı gelmiştir bunu dememek var çünkü her ne kadar bir kurumun bünyesinde olmadan yönetmenlik yapabilecek yada sahneye çıkıp oynayabilecek durumda olsamda (olsam da) büyük ölçüde uzaklaşma kararı almaktır aslında emekliliğe ayrılmak. özelliklede (özellikle de) yaş haddi dolmadan. ben gidiyorum diyorsanız bu yolda radikal bir adım atmış olursunuz. Belkide (Belki de) radikal bu adımın sonrasında geldiği içindir ki bu öneri kabul edilebilir geldi bana biraz düşündükten sonra. Ve bir yerde de belirtiğim gibi bu da türk (Türk) tiyatrosunda yol aldıysam ben bu ülkede yetiştimde (yetiştim de) yol aldım. O zaman bana verilen emeği geri ödemenin yollarından bi (bir) tanesi de bu görevi kabul etmekti. Benim için tiyatronun her zaman merkez tiyatrosu, taşra tiyatrosu, küçük sahne, büyük sahne, tecrübeli oyuncu tecrübesiz oyuncu gibi kavramların hiç bi (hiçbir) tanesini tanımayan biri oldu. Tiyatro tiyatrodur, sahne sahnedir, oyuncu oyuncudur hep böyle yaklaşmışımdır. Böyle oluncada (olunca da) Devlet Tiyatrosunda (Tiyatroları'nda) yetişmiş olmama rağmen şehir tiyatrosunda (Şehir Tiyatroları'nda) yöneticilik yapmak bana yadırgayıcı gelmedi. Çünkü tiyatronun devleti şehiri yoktur, bütündür. Zor olan şey bir kurum tiyatrosunda sanatın dışındaki bürokratik kuralların her türlü bağlayıcılığı altında hala (hâlâ) daha yaratıcılığı sürdürüyor olmak, zorluk burda (burada). Bu DT'de de ŞT'de de var. DT kendi yasasıyla yönetildiği için göreceli olarak daha özgür adımlar atabiliyor. Oysa ŞT hazırlanmış olan bir yönetmelik tarafından idare ediliyor. Dolayısıyla bağlılık ve bağımlılığı daha yoğun yaşıyor. Özellikle de alımlar konusunda yani burda (burada) bağlılık ve bağımlılıktan kastım repartuar (repertuar) anlamında değil elbette. Tiyatronun bütçesi belediyenin genel bütçesi içerisinde olmasından dolayı kurum alacağınınz (alacağınız) her şeyde ve atacağınız her adımda zorluklarla karşılaşıyorsunuz. Belediyenin bütün alımlarıyla birlikte aynı katagori (kategori) içinde yer alıyorsunuz. Tiyatronun istemlerinin farklılığıyla diğer bürokratik alanların istemlerinin farklılığı düşünülünce bunun yol açabileceği zorluklarda (zorluklar da) anlaşılabilir. Dolayısıyla zamana karşı yarışarak koşarken her yerde olduğu gibi bürokrasinin sizi geciktirmesi söz konusu olabiliyor yaşadığımız en temel sıkıntı bu. tabiki (Tabii ki) bunların aşılabilmesi içinde (için de) yeni düzenlemelere ihtiyaç var. Yasaların yenilenmesi için DT'nin de bizim tiyatronunda (tiyatronun da) çaba göstermesi gerekiyor. Tabiki (Tabii ki) sanat kurumlarının daha özerk olmaları gerekir. Bir tiyatro yasası oluşturularak bu farklı isterlere sahip olan kamu kurumlarının ki belediye ve devlet tiyatroları (Devlet Tiyatroları) değil bugün artık başka kentlerde de yetkin tiyatroların olması bu yasayı daha zorunlu hale (hâle) getiriyor.

Reşit Arslan - Yani, kurumların mevcut yönetiliş biçimlerinin özerkliğinin az olduğunu belirtiyorsunuz. Devlet olsun, belediye olsun siyasi erkin buna ne kadar izin vereceği ve yeniden yapılanma aşamasında kurumlara söz konusu özerkliği vermesi hususunda samimi olacaklarına inanıyor musunuz?

Ayşenil Şamlıoğlu - İnanmak istiyorum. Bu kurumların misyonu farklı. Biz bu kurumları kapatalım yada özelleştirelim gibi bir düşünceye hiç kimselerin girmemesi gerekir. Bir çok (Birçok) ülkede de benzer modelleri görmek mümkündür, bu bir kültür sanat hizmetidir bunu da devlette belediyede vermek zorundadır. Bir dönem kültür bakanlığı (Kültür Bakanlığı), DT, Tobav'ında (TOBAV'ın da) yanyana gelmesiyle yeni yasa çalışmaları yapılmıştı. Bu çalışmalara yurt dışından (yurtdışından) bir çok (birçok) insanda (insan da) gelmişti. Bu gelen konuklarda (konuklar da) kendi modelleriyle ilgili kendi fikirlerini aktarmışlardı. Ben o dönem çok umutluydum. Biz değişik zamanlar pozitif adımlar atıyoruz ama devamı gelmiyor, takip etmiyoruz. Bunun ardında istikrarlı bir şekilde durmamız, takipçisi olmamız gerekiyor. Her ne olursa olsun yeni yasanın çıkması zorunluluk.

Reşit Arslan - Şehrin tiyatrosu ne demek?

Ayşenil Şamlıoğlu - İstanbul kentinin insanın, dünyayla temasında farkındalığını geliştiren tiyatrodur. Ben hep öyle görmüşümdür ben kendi farkındalığımın gelişimini şehir tiyatrosuna (Şehir Tiyatroları'na) borçluyum. İstanbulda (İstanbul'da) yetiştiğim sürece ki burda (burada) devlet tiyatrosu (Devlet Tiyatrosu) yoktu, şehir tiyatrosunda (Şehir Tiyatroları'nda) oyun seyrederek büyüdüm. Ve istanbul (İstanbul) şehrinin tüyatrosu (tiyatrosu) olarak görmüşümdür ve bu şehrin halkına dokunan, değiştiren ve dönüştüren tiyatro olmuştur. Bende de etkisi çok büyüktür.

Reşit Arslan - Romeo Juliet (Romeo ve Juliet) ve Corıolanus (Coriolanus) gibi dünya klasiklerinden Keşanlı Ali Destanı, Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz gibi türk (Türk) klasiklerine Gizli Oturum gibi felsefik oyunlardan Dullar, Kadınlar Hayattır Memattır Kadınlar gibi kadın oyunlarına Maskeliler, Mefisto ve Arzunun Onda Dokuzu gibi savaşın vahşi yüzünü gözümüze sokan, yelpazesi geniş bir repertuar politikasını nasıl belirliyorsunuz?

Ayşenil Şamlıoğlu - Çok geniş bir yelpazede hareket etmek zorundasınız. Bu şehrin tiyatrosu ise eğer repertuarında bütün seyirciye hitap etmek zorunda. Onlara ulaşacak oyunları oynamak durumunda. Bunun içinde (için de) dünyanın gündemini takip eden, yakalayan oyunları oynamalı. En önemlisi de bu oyunların her birinin gerçekten nitelikli ve seyirciyede (seyirciye de) iyi sunulması gerekir, sadece metnin iyi olması yeterli değildir. Böyle bakmaya başladığınızda repertuar kendisini ortaya koyuyor zaten (zâten). hem (Hem) dünya gündemi hem türkiye (Türkiye) gündemi hem yakın hem uzak çevremizle hem de evrensel olanla buluşmak ve seyircisini yetiştirmek ve özel olan seyircisine ulaşmak üzerine bir repertuar peşinde oldum. hiç bir (Hiçbir) zaman yüksek gişe kaygısına yer vermedim, o zaman böyle bir gişe kaygısı olursa tiyatro sanatı olmaz. Siz bir hizmet getiriyorsunuz. bu hizmetin içinde öyle uç bir noktada seyretmeye başlarsınız ki o uç nokta seyircinizin geneline ulaşaşacak nokta değildir. O yabancı gelecektir, hatta (hattâ) rahatsız bile edebilir ama bu haliyle (hâliyle) o dille buluşmasını sağlayabilirsiniz. Şu örneği hep veririm. DT kurulduğu yıllarda seyircisine çok ağır ve DT’nin ciddi yüzüyle yargılanmasına yol açacak oyunları istikrarlı bir şekilde oynamasaydı hatta (hattâ) bazı oyunlarında –bilinen anektoddur- Cüneyt Gökçer’in Büyük Tiyatro’ya gelip 700 kişilik salonda 50 seyirciye oynayan oyuncuları karşısına alıp ‘çok önemli bir görev yapmakta olduklarını, büyük bir başarıya imza attıklarını, seyircinin azlığının motivasyonlarını düşürmemesi gerektiğini anlatmıştır. Siz bugün 50 kişiye oynayacaksınız ki yarın benzer işlerle bütün salona ulaşacaksınız dediği yapı bir İbsen’dir. O gün siz İbsen’e anlaşılmaz diye seyirci bulamazken bugün İbsen herhangi bir yazara döndüyse bu sizin verdiğiniz emekle gerçekleşmiştir. Onun içindirki (içindir ki) o günün farklı gelen diliyle bugünün farklı gelen dili arasında şüphesiz fark var. Bugünde (Bugün de) bazı işler, bazı yazarlar bizim seyircimize daha uzak gelip seyirci sayısının düşmesine yol açacaktır. Ama seyirci sayısı düşük diye ben ‘Bakhalar’ gibi bir oyuna repertuarımda yer vermezsem tiyatro sanatına ihanet etmiş olurum.

Reşit Arslan - Sanatın evrenselliğine bağlı kalmak kaydıyla; yabancı rejisörler getirilirken hangi hassasiyetleri göz önünde bulunduruyorsunuz?

Ayşenil Şamlıoğlu - Bence her sezon bir hatta (hattâ) iki yabancı yönetmenin gelmesi gerekiyor. Çünkü bugün evrensel olan dile ulaşabilmek için başka kültürlerle, başka dillerle temasınızın sağlanması gerekir. Oyuncularınızı, seyircilerinizi beraber alıpta (alıp da) avrupada (Avrupa'da) tiyatro merkezlerine götüremeyeceğinize göre, ordan (oradan) birinin buraya gelmesi, oyun çalışması hem tiyatronun sanatçısı, tekniği hem de çıkan ürünle seyircisi başka bir dille temas etmiş oluyor. Böylece çoğalıyoruz. Bu o kadar önemlidir ki, avrupada (Avrupa'da) insanlar birbirleriyle paslaşarak, bu konularda protokoller imzalayarak birbirlerine yönetmen yollayarak çoğalıp, zenginleşiyorlar. Biz AB’ye girmekten söz edip, avrupalı (Avrupalı) olmaktan konuşanlar olarak bizde yönetmenmi (yönetmen mi) yokda (yok da) dışarıdan geliyorlar diyenleri akıl tutulması diye belirtebilirim. Hayretler içerisinde kalıyorum. Bunlar tiyatro sanatını bilen birilerinin ağzından çıkmaması gereken cümleler.

Reşit Arslan - Aslında bu alışverişin keyfinden DT de yararlanırdı ancak uzun zamandır seyrelen bir grafik görüyoruz. Fakat uluslararası festivallerle bu açık kapatılıyor.

Ayşenil Şamlıoğlu - Elbette DT düzenlediği uluslar arası (uluslararası) festivallerle çok önemli bir misyonu yerine getiriyor. Bu paylaşımları daha çoğaltmalıyız. Her alanda globalleşerek bütün olmaya çalışırken sanat söz konusu olunca uzak duramayız. Komünizimden (Komünizmden) çok korkan bir coğrafyanın insanlarının tiyatro söz konusu olunca bu kadar komünist kesilmesi benim çok asabımı bozuyor. Sanatta eşitlik olmaz. Burası büyük bir yarışma alanıdır. Eğer bu yarışmayı en başta kendinle bile yapacaksın yoksa kendini, sanatını geliştirmek bir durum söz konusu olamaz.

Reşit Arslan - Bütün tartışmaları bir kenara koyup, ödüller?

Ayşenil Şamlıoğlu - Şehir Tiyatroları 22 dalda aday olduğu zaman, ne kadar başarılılar demek zor geldi insanlara sanırım. Öyle bir sezondan çıktık ki gerçekten a dan z ye (a'dan z'ye) herkes büyük emekler verdi. Bu emeğin, bu işi yapanlar tarafından görülmemesine olanak yok. Çok zorlu bir sezonu çok zorlu oyunlarla yaşadık. Hatta (Hattâ) delilik boyutundaydı fakat bu tiyatro her zorluğun altından kalktı. Bir mucize yarattılar. Hepsine büyük saygı duyuyorum. Bu kadar büyük bir emeğin karşında gelen sonuçlarda (sonuçlar da) doğaldır. Birileri bana şunu söyleyebilmeli: Nedir bir çok (birçok) dalda aday gösterilen oyun ‘Tehlikeli İlişkiler’ Sahne (sahne) üzeri er meydanı, yaptığınız iş orda (orada) durur. Herkesin nefesinin kesildiği oyun karşısında biraz daha dikkatli davranmak durumundayız.’ Dünyanın Ortasında Bir Yer’ dışarıda gittiği her yerde büyük ilgi çekiyor burdada (burada da) hayranlık uyandırıyor. Bu iki oyunumuzla bir çok (birçok) dalda başarı gelmesi asla yadsınmamalıdır.

Reşit Arslan - İki sezondur ilk defa oyun sahneleyen rejisörler görüyoruz. Bu tasarruf cesur olmakla beraber önemli risklerde (riskler de) taşıyor olsa gerek. Sonuçları itibariylede (itibariyle de) neler söylemek istersiniz?

Ayşenil Şamlıoğlu - İlk kez reji yapanların sayısı zaten (zâten) üç kişi. Üçüde (Üçü de) 2010 projesidir. Bu arkadaşlarımızın yerine başkaları da yetkin projeler getirmiş olsaydı onlarıda (onları da) kabul ederdik. Bu konuda her fikre açık olduğum bilinir. Bunların içerisinde reji vereceğiniz zaman size nasıl bir projeyle geliyor, reji üzerinde neler düşünüyor, neler sunuyor. (sunuyor?) Bunlara bakıyorsunuz, bunlara bakmadan gel reji yap deme durumunda değilsiniz. Getirilen projenin tiyatro için artı bir değer katacağına inanırsanız teslim edersiniz işi. Nitekim de bu tür işler geldi. Bunların içinde daha genç yönetmen olupta (olup da) çok fazla tecrübesi olmayan, örneğin LİNÇÇİ Yiğit Sertdemir. Dışarıda tecrübesi olan biridir kurumdaki tecrübesi göreceli olarak daha azdır ancak daha çok desteklenmesi gerekir. Elimde yetki olsa bu ve bunun gibi arkadaşlarımı yurtdışına yollardım. Yetişmeleri açısından doğru buluyorum.

Reşit Arslan - Çağdaş Gösteri Sanatları Merkezi faaliyetlari (faaliyetleri) hakkıında bilgi verirmisiniz? (verir misiniz?)

Ayşenil Şamlıoğlu - Tiyatro Araştırma Labaratuar’ının (Laboratuar'ının) devamı niteliğinde olan bir yapı olup benzeri nitelikleri taşıyan merkezin sorumluluğuna Emra (Emre) Koyuncuoğlu (Koyuncuoğlu'nu) getirdik. Çok güzel çalışmalar yapıyor. Öylesine iyi bir noktaya geldik ki yapılan Workshoplarla (Workshoplar'da / workshoplarda) adeta (âdeta) ücretsiz yüksek lisans eğitimi açtık. Bu merkez bünyesinde Fransa Kültür Bakanlığı, Fransız Kültür (Fransız Kültür Merkezi) ve aramızda yapılan ilk protokoller sonucunda Paris Konservatuar’ından (Konservatuarı'ndan) çok değerli hocaların atölye çalışmaları olacak. Bu da beni heyecanlandırıyor.

Reşit Arslan - Şehrin dokusu, belleği, lezzetiydi Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi. Tüm itirazlarımıza rağmen yıkıldı ve de yerine şu anda içinde bulunduğumuz yeni bina yapıldı. Siz aynı zamanda mimarlık okumuş birisi olarak hangi binada nefes almak isterdiniz.

Ayşenil Şamlıoğlu - Ben nostaljiyi seviyorum tabi (tabii). Kentin belleği binalarla anılıyor onun içindir ki batıya baktığım zaman çok özeniyorum. Bütün eski yapıların korunmasıyla gittiğin zaman Berlin’de imparatorluk başkentini görebiliyorsun. İstanbul bütün yapılarıyla korunsaydı sadece içi modernizasyona tabi tutulup dışı korunsaydı daha nefes alıcı olurdu. Tüm yaşanan erezyona (erozyona) rağmen İstanbul çok güzel bir şehir. Kültürel mirasa sahip çıkabilseydik bir masal şehrinde yaşıyor olabilirdik.

Reşit Arslan - Kanal İstanbul’da yaşamak varken!!!!

Reşit Arslan - Üçüncü ölüm yıl dönümünde AKM ?

Ayşenil Şamlıoğlu - Offf! Önünde ardında noldu (ne oldu) bilmiyorum bildiğim şu binaya kepçeler vuruluncaya kadar faaliyet devam ederdi. Nasıl olduda (oldu da) bina boşaltıdı (boşaltıldı) anlamış değilim. Son güne kadar temsillerin devam etmesi gerekiyordu. Siz eğer bir binayı boşaltırsanız onu ölüme terk etmiş olursunuz. Dolayısıyla şimdi gerçekten yıkılacak hale (hâle) geldi. Yazık çok yazık. İçim acıyor. Bu aşamadan sonra bir tek dileğim var. AKM’yi artık restore etmek kurtarmayacak. İstanbula (İstanbul'a) yakışan ve amaca hizmet eden Sidney Operası gibi bir bina yapılır. Ayasofya Müzesi’yle Topkapı Sarayı’yla bilinen İstanbul opera binasıylada (binasıyla da) bilinsin.

Reşit Arslan - Hiç birimizin (Hiçbirimizin) yapılacak yeniliklere bir itirazı olmasa gerek. Ancak bu işler birilerinin öyle iki günde ve alaturka halde (hâlde) ben yapıyorum demesiyle olmaz. AKM’nin yerine yeni bir kültür merkezi inşaa (inşa) edilecekse bunun planı projesini önümüze koymaları gerekir. Öyle değil mi ?

Ayşenil Şamlıoğlu - Elbette. En çılgın proje olurdu.

Reşit Arslan - İki yılın şehir tiyatrosu (Şehir Tiyatroları) yoğunluğu, çeşitli dizi ve sinema projeleri, Altona Mahpusları, Gayri Resmi Hürrem, Pazartesi Perşembe, Eşek Arıları, Ölüler Konuşmak İster, Süleyman Ve Öbürsüler, Ben Feuerbach. Yeni reji ne zaman ?

Ayşenil Şamlıoğlu - Bilmiyorum önümüzdeki mayıs için hayal kuruyorum.

Reşit Arslan - Hayalin adı ne ?

Ayşenil Şamlıoğlu - Nietzsche, Dürrenmatt yapmak istiyorum ama bugün itibariyle herhalde Nazım (Nâzım) Hikmet’in Kadınların Savaşı eseri kafamda öncelik kazanmış proje olarak duruyor.

Reşit Arslan - Dün tükürenlerin bugünlerde yıkamadığı ve bizi biz eden amansız sevdamız; tiyatronun, resmin, heykelin, müziğin, dansın dolu dolu olduğu güzel günler olsun hepimize. Teşekkürler..

(Kaynak: tiyatronline.com)