29 Ocak 2011 Cumartesi

Yorgun ve onurlu bir işçi-sanatçının düşlerinde Tolstoy'un dünyasını görebilmesi, ancak, toplumsal kaygılar güden kültür ortamlarında gerçekleşebilir!

Yukarıda fotoğrafını gördüğünüz Mesut Alptekin, işçi-sanatçı bir insan. Sosyalist sanatçı Hilmi Bulunmaz'ın bir uygulaması olan işçi-sanatçı anlayışına, Lev Tolstoy'un "Sanat Nedir?" kitabında işâret ettiği "geleceğin sanatçısı" tanımına uygun bir ahlâk yapısına sahip olan Mesut Alptekin, sabahtan akşama dek işçilik, akşamları ve hafta sonları da sanatçılık yapıyor. (Fotoğraf: Hilmi Bulunmaz)


***


Hemen her akşam, kuyumculuk yaptığım işyerimden çıkar çıkmaz, kurucusu ve yöneticisi olduğum Bulunmaz Kültür Merkezi'ne gidip değişik kültürel ve sanatsal çalışmalar yürütürüm. Dün akşam da öyle yaptım; 19.30'da işyerimi kapatır kapatmaz, üç dakika içerisinde Bulunmaz Kültür Merkezi'ne ulaştım.

Her zaman için, saat 20.00'de işyerimi kapattığımı bilen Bulunmaz Kültür Merkezi sanatçıları, bu saatten başlayarak, ben hiç de öyle istememe karşın, gardlarını alıp beni beklemeye koyulurlar. Bulunmaz Kültür Merkezi sanatçıları, her ne kadar, orta parmaklarını pantolonlarının dikiş çizgisinde; göğüs dışarı, karın içeri bir vaziyette bir bekleyiş içerisine girmeseler de, ben yine de, beni beklemek için ayrı bir ruh durumuna bürünmelerini asla istemem...

İşlerimin aşırı yoğunluğu ve işyerimdeki bazı kişilerin grip hastalığı nedeniyle istirahat etmeleri, aynı zamanda benim de grip olmam, yorgunluğumun boyutunu çok derinleştirdiği için, dün akşam, onlarca yıldır uyguladığım saat ayarımı erkene alma gereksinimi duydum!...

Bulunmaz Kültür Merkezi'ne girer girmez, Mehmet Şahin'in, Tolstoy tarafından yazılmış "Sanat Nedir?" kitabını kıraat ettiğini ve Mesut Alptekin'in de mışıl mışıl uyuduğunu gördüm. Mutlu bir aile reisi, nasıl bir duygu içerisinde yaşarsa, ben de, bu durum karşısında benzer duygularla bezendim.

Bir işsizin (Mehmet Şahin) ve bir işçinin (Mesut Alptekin), benim yanımda bulunmaları nedeniyle en temel gereksinimlerini karşılamalarının yanı sıra, bir de sanatla hemhâl olmaları, Tolstoy'un işâret ettiği "geleceğin sanatçısı" tanımına son derecede uygun bir durum.

Bir insanın, bir kuruluşun, bir kurumun, Kültür Bakanlığı çanağı yalamadan, Efes Pilsen tezgâhtarlığı yapmadan, Lions Ödülleri almadan, yayınladığı tiyatro dergisinin arka kapağını Efes Pilsen'e vermeden, İstanbul Devlet Tiyatrosu reklâm panolarının ticarî şirketlere peşkeş çekilmesine karşı çıkarak sanat üretmesi, hem o insanın, o kuruluşun, o kurumun arınmasına ve hem de o kişi, o kuruluş, o kurum aracılığıyla toplumsal mühendisliğin yücelmesine neden olur.

Pek tabii ki, bu son derecede doğal insan sıcaklığını, "facebook bataklığı" aydınları asla anlayamazlar! (HB)