Türkiye'de yayınlanan hiçbir tiyatro dergisi, benim, halkımın, tüyü bitmemiş yetimin verdiği vergilerle beslenen resmî kurumlardan reklâm almadan soluk alamaz, adım atamaz, yaşamını sürdüremez.
Türkiye'de yayınlanan hiçbir tiyatro dergisi, Türkiye tiyatrosunun atâletini devrimci bir duyarlılıkla altüst edemez!
Türkiye'de yayınlanan hiçbir tiyatro dergisi, Türkiye tiyatrosundaki düşünsel tembelliğin üzerine bir katran gibi drajelenmiş is kokulu durağanlığın sisini bir parmak bile geriye itemez!!
Türkiye'de yayınlanan hiçbir tiyatro dergisi, resmî kurumların kurum tutmuş yüreklerinde gizledikleri "yüksek sınıflara sınırsız hizmet, emekçi sınıflara hizmetsiz sınır" ikiyüzlülüğünü algılayamaz, anlayamaz ve anlasa bile anlamamazlıktan gelir!!!
Türkiye'de yayınlanan hiçbir tiyatro dergisi, Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü İstanbul Devlet Tiyatrosu reklâm kulelerini (o kuleler ki, gerçekten bir kule duygusu verebilecek denli hacimliler) asla göremezler yada görmezden gelirler!!!...
***
Yeni Tiyatro Dergisi, tüm eleştirilerimize karşın, hâlâ Türkiye'nin "en saygın ve en yaygın" tiyatro dergisi.
Yeni Tiyatro Dergisi, ne yazık ki, resmî kurumlardan reklâm almak zorunda!
Yeni Tiyatro Dergisi, Genel Yayın Yönetmeni Erbil Göktaş'ın ağzıyla bana defalarca; "Bizim için, birincil amaç, dergi abonelerinin, derginin bağımsızlığını ve özgürlüğünü oluşturabilecek kıvama gelmesidir!" demiş olsa da, ülkemizin somut gerçekliği, resmî kurumlardan reklâm almayı dayatıyor!!
Yeni Tiyatro Dergisi, bu durum içinde olunca, yazarları, ne kadar "yeni ve genç" de olsa, koşullarının olumsuzluğundan kaynaklı nedenlerle, çok, hem de çok çok yazım yanlışları, mantık hatâları yapabiliyor!!!
Yeni Tiyatro Dergisi, Bulunmaz Kültür Merkezi sanatçılarından Oğuzcan Önver tarafından da sürekli okunan bir dergi. Oğuzcan Önver, gayet dostane ve oldukça yetkin bir dille, Yetkin Yüksel'i düzeltiyor. Hiçbir art niyet taşımayan bu yetkin yazıyı okumanızı, ısrarla ve inatla öneririm!!!... (HB)
***
Yeni Tiyatro Dergisi yazarlarından Yetkin Yüksel'e dostane tavsiyeler!
Oğuzcan Önver
22 Ocak 2011
Yeni Tiyatro Dergisi'nin Ocak 2011 tarihli 25. sayısı, elime çok geç geçtiği için, bu sayıyı henüz okuyabilme şansı bulabildim.
Yeni Tiyatro Dergisi'nin bu sayısında en çok dikkatimi çeken konu, bu derginin Genel Yayın Yönetmeni Erbil Göktaş’ın "sunuş" yazısındaki şu bölümdü:
.........."…yanı sıra yeni ve genç arkadaşlarımıza dikkatinizi çekmek
..........istiyorum, özellikle Elif Solak ve Yetkin Yüksel'e… Daha
..........şimdiden geleceğin 'gerçekten' önemli eleştirmenleri arasında
..........isimlerinden söz ettireceklerini gösterdiler..."
Bu "yeni ve genç" yazarların, nasıl yazı yazdıklarını merak ettiğim için, "yeni ve genç" yazar Yetkin Yüksel'in, derginin on birinci sayfasındaki "Pir Sultan Abdal" başlıklı eleştirisini hızla okumaya başladım. Yetkin Yüksel'in kaleme aldığı yazıyı okumaya başlar başlamaz çok şaşırdım. Yazıda o kadar çok yazım yanlışı, o kadar çok hatâ vardı ki, bu nedenle, bir "değerlendirme yazısı" yazmaktan kendimi alıkoyamadım. Yetkin Yüksel'i hiç tanımadığımı, ona karşı herhangi bir art niyetimin olmadığını, sadece Türkiye tiyatrosunun geleceğine küçük bir not bırakabilmek için böyle bir yazı yazmak zorunda kaldığımı belirtmek isterim.
Yetkin Yüksel şöyle yazmış:
Bu oyun, dönemin Saray'la Anadolu halkı arasında ki sorunları insacıl öğeleri ön planda tutan gerçekçi ve dengeli bir yapıya sahip.
Yetkin Yüksel'i düzeltelim:
Yazar, "insacıl" diye yazarken, mutlaka "insancıl" diye yazmak istemiştir. Yazar dikkatsizliği veya dizgici hatâsı deyip geçebiliriz burayı, ama "arasında ki"de "ki"nin bileşik yazılması gerektiğini bilmemek için, çok dikkatsiz veya çok büyük bir "hatâsever" olunmalı!
Yetkin Yüksel şöyle yazmış:
Yazar oyunda, Bektaşi Türkmenlerinin lideri olan Pir Sultan Abdal’ın, alevi felsefesine uygun olarak Saray’a isyanını…
Yetkin Yüksel'i düzeltelim:
"Alevi" kelimesindeki "A" harfi büyük yazılır!
Yetkin Yüksel şöyle yazmış:
Bir çok olaylardan oluşan olaylar dizisinin geçişlerinde Bektaşi nefeslerinde yer verilmesi ve Nurettin Özşuca’nın müzikal katkısıyla nefeslere alt yapı oluşturması ilgi çekici bir hava oluşturuyor.
Yetkin Yüksel'i düzeltelim:
Birçok ve altyapı kelimeleri birleşik olarak yazılır. Ayrıca; "olaylardan oluşan olaylar dizisinin geçişlerinde" tamlaması, yanlış kurulmuştur. Bir tek olaydan oluşan olaylar dizisi olamayacağından, "olaylardan oluşan olaylar dizisi" demek, hem gereksiz ve hem de anlatım bozukluğunun ifadesidir.
Yetkin Yüksel şöyle yazmış:
Sonra esnaf arasındaki alış veriş oyunu ile devam eder.
Yetkin Yüksel'i düzeltelim:
"Alışveriş" kelimesi de, birleşik olarak yazılır!
Yetkin Yüksel şöyle yazmış:
Akçenin değerinin düşürülmesi ve herşeyin iki katına çıkarılması…
Yetkin Yüksel'i düzeltelim:
"Her şeyin", her zaman için ayrı yazıldığını belirtmeme gerek bile yok zâten!
Yetkin Yüksel şöyle yazmış:
Bu açıdan oyunda semah otantik başlayarak, aralara bale estinleri serpiştirilerek yeniden otantik havasına dönüşü amaçlanmış.
Yetkin Yüksel’i düzeltelim:
"estinleri", benim için tam bir muallâk kelime. Bu kelimeyi, ilk kez olarak okuduğumda, yazar, "'esintileri' demek istemiş ve "s" harfinden sonra, "i" harfini koymayı unutmuş" diye düşündüm; sonra "i" harfini koymış olsa bile, bu kelimenin hiçbir anlam içermeyeceğini gördüm ve "sanırım, işin içinde benim anlamadığım, benim bilmediğim bir başka şey var!" deyip yazıyı okumayı sürdürdüm.
Yetkin Yüksel şöyle yazmış:
Bunun yanında Sokulu yerine Rüstem Paşayı dinlemesi…
Yetkin Yüksel’i düzeltelim:
"Sokullu yerine Rüstem Paşa'yı dinlemesi…"
Yetkin Yüksel şöyle yazmış:
Köklü değişim hava da kalıyor.
Yetkin Yüksel'i düzeltelim:
Bu yazıyı okurken, en çok eğlendiğim ve en çok hayretler içinde kaldığım yer burasıydı. Ben, "de ve da"ların yazımı konusunda yapılan çok hatâ gördüm, ama ilk kez böylesine ciddî bir hatâyla karşı karşıya kaldım.
Yetkin Yüksel, sanırım çok dalgın bir zamanında bu yazıyı kaleme almış ve böylelikle, bunca büyük hatâ, bunca büyük yanlış yapmış. Umarım, çoğu küçük burjuva ruhlu yazarın yaptığı gibi, Yetkin Yüksel de; "Henüz 17-18 yaşlarında, daha lise öğrencisi bir çocuk, nasıl olur da, beni böyle bir cüretle eleştirebilir? Ben, bu 'yeni ve genç' çocuk yazara nasıl dersini verebilirim, onu, yazarlık mesleğinin bana sağladığı kalemimi bir silah gibi kullanıp nasıl ezebilirim?" diye düşünmez ve bana dostane tavsiyelerim için teşekkür eder.