11 Aralık 2010 Cumartesi

Tiyatro, sadece tiyatro değildir; tiyatro yayını yapanlar, sadece tiyatro haberleriyle sınırlı kalıp, bir gencin anlamsız "intiharına" göz yumamazlar!

Darbe ve sıkıyönetim dönemlerinde "moda" olan genç insanların anlamsız "intiharları", yeniden "moda" olmaya başladı.

Haksızlıkların yasalarla korunduğu, darbe ve sıkıyönetim izlerinin bir türlü silinmediği, silinmek istenmediği ve silinmesini isteyenlerin üzerine acımasızca gidildiği ülkemizde, ağız tadıyla bir bardak çay bile içilemez oldu.

Birkaç dakika önce, işyerimin bulunduğu çay ocağında çalışan "Konyalı Ahmet"e bir bardak çay siparişi verip, Milliyet gazetesinin Internet sitesini okumaya başladım. Amacım belliydi; Milliyet'in "kültür" bölümüne girip yeni haberleri okumak...

Ancak, www.milliyet.com.tr sitesini açar açmaz, bir gencin anlamsız "intiharı" haberiyle karşı karşıya kaldım ve büyük bir istekle sipariş verdiğim çay, hızla buz kesti. Düşlerimin içindeki son insanî kıpırtıları bile işgâl eden bu tür "anlamsız" haberler, bu ülkede yaşamanın ne kadar zor olduğunu sürekli olarak yeniden yeniden vurguluyor!

Neyse ki...

Bu ülkenin tavukları, bu ülkenin gençlerinin ellerine çift sarılı yumurtalar yumurtluyorlar da, içime hafif bir meltem esiyor... (HB)


***


Gözaltına alınınca intihar etti


Esrar aldığı gerekçesiyle gözaltına alındı. İşkence gördü, hakarete uğradı...

Esrar satın aldığı gerekçesiyle gözaltına alındıktan sonra 2 kez ifade veren Onur Yaser Can’ın emniyette işkence gördüğü iddia ediliyor

Genç mimar Onur Yaser Can, 24 Haziran 2010’da yaşamına son verdiğinde henüz 28 yaşındaydı. Resimle, müzikle yakından ilgilenen, hayat dolu bir gencin, kendi elleriyle ölümü tercih etmesi çevresindeki herkesi yıkıma uğrattı.

Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nden (ODTÜ) 2009’da mezun olan Onur’ın yaşamını erken ölümle noktalayan süreç, esrar satın aldığı gerekçesiyle 2 Haziran 2010’da Harbiye’de gözaltına alınmasıyla başladı. İstanbul Narkotik Şube Müdürlüğü ekiplerince gözaltına alınan Onur, arkadaşlarına anlattığına göre, emniyette çırılçıplak soyuldu, yüzü duvara dönük uzun süre bekletildi, yere çökertildi, öksürtüldü. Tokatlandı, hakarete uğradı. Ağlama, çığlık sesleri, polislere yalvaran birileri dinletildi. Serbest bırakıldıktan sonra, telefonla aranarak, ikinci kez emniyete çağrıldı. Telefondaki polis, ilk ifadesinde tarih hatasının olduğunu söylemişti. Onur, 4 Haziran günü ikinci kez emniyette gitti. Bu kez ifadesine bazı eklemeler yapıldı.

Emniyet için muhbirlik yapması istendi. Onur, artık bir avukat tutmaya, olanları ailesine anlatmaya karar vermişti. İkinci ifade nedeniyle başının derde gireceğini düşünüyordu. Avukatı, Yaser Onur’un verdiği ifadeyi almaya gittiğinde zorluk yaşadı. Avukata, Onur’ın yeniden ifadesinin alınacağı söylendi. Onur Yaser Can, üçüncü kez ifadeye gideceği günün akşamında, çırılçıplak bir halde, kendisini oturduğu evin balkonundan attı. O sırada evde arkadaşları da vardı. Onur’un düştüğünü ikinci kattaki bir komşusunun down sendromlu çocuğu gördü. Onur ile son konuşan kişiler Ankara’da yaşayan anne ve babası oldu. Babasını saat 20.24 sıralarında arayan Onur, “Başımda adli sıkıntı var. Telefonda konuşamam” dedi. Annesinden de İstanbul’a gelmelerini istedi. Can ailesi yoldayken, Onur’un balkondan düştüğü, hastanede ameliyata alındığı haberi geldi. Aile saat 03.00 sıralarında İstanbul’a ulaştığında ise Onur vefat etmişti. Can ailesi savcılığa başvurarak, Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü görevlileri hakkında “neticesi sebebiyle ağırlaşmış işkence, gö-revi kötüye kullanma, cinsel saldırı” iddiasıyla suç duyurusunda bulundu. Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturma ise aradan 5 ayı aşkın bir süre geçtiği halde sonuçlanmadı.

Arkadaşları, Onur’un gözaltına alındıktan sonra yemeden içmeden kesildiğine, ürkek, tedirgin bir halde olduğuna, psikolojisinin bozulduğuna tanık oldu. Arkadaşlarına, “Çırılçıplak uzun süre bekletildim. O şekilde sorgulama yaptılar, küfrettiler” dedi. Başka birileri hakkında ifade vermeye zorlandığını anlattı. Babası ise Yaser’in, ikinci kez ifadeye çağrıldığında loş bir ortama götürüldüğünü, orada acele ettirilerek, korkutularak bütün evrakların yeniden imzalatıldığını söylüyor. “Benim oğlumun bu suç nedeniyle yakalanmasına kadar hiçbir sıkıntısı yoktu. Hayatında polis tarafından sorgulanmamış bir çocuktu” diyen baba, Onur’un üçüncü kez emniyete gitmekten korktuğuna işaret ediyor.

Olanları ağlayarak anlattı

Ölümünden 1 gün önce konuştuğu arkadaşı ise şunları söylüyor: “Bana anlattığına göre 2 hafta kadar önce uyuşturucu ile yakalanmış. Gözaltında çırılçıplak soyulmuş, duvara yaslanması söylenmiş. Bir süre çömeltilerek bekletilmiş. Bu süreçte sözlü olarak aşağılanmış. Polislerin ne söylediğini anlatmadı. Serbest kaldıktan sonra ifadesini alan polislerden biri Yaser’i geri çağırmış. Önceki ifadesinden farklı bir ifade getirilip imzalattırılmış. Muhbirlik yapması söylenmiş. Benimle konuşurken zorlanıyordu, ağlıyordu. Söyledikleri zor anlaşılıyordu. İfadeyi imzalaması konusunda tehdit edildiğini söyledi.”

CUMHURİYET

(Kaynak: Milliyet)