(Kahverengi sözcükler bize ait!)
***
Sanat, bir düdük olmuş; parası olan bu düdüğü öttürür olmuş!
Sanat; topluma ışık olur. Peki, tiyatroyla meşgul olan herkese 'sanatçı' denir mi? Sanatçı olmak için; sanatla ilgili olan yerlerde bulunmak, sanatsal deneyimler kazanmak, bu vasfa (sanatçı) sahip olmaya yeterli midir? Sanatçılık, herkesin sadece belli bir çaba harcayıp sahip olacağı bir vasıf mıdır?
Kesinlikle hayır, sanatçı olmak bu kadar basit bir şey değildir. Sanatçılık, günümüzde bir meslek gibi görülmeye başlanmış, gerçeğinden küçültülmüş, özünden saptırılmış ve herkesin sahip olabileceği basit bir unvan haline gelmiştir. Dört yıllık bir üniversiteyi bitirmek kişiyi bir sanatçı yapmaya asla yetmez.
***
Sanat, bir düdük olmuş; parası olan bu düdüğü öttürür olmuş!
Sanat; topluma ışık olur. Peki, tiyatroyla meşgul olan herkese 'sanatçı' denir mi? Sanatçı olmak için; sanatla ilgili olan yerlerde bulunmak, sanatsal deneyimler kazanmak, bu vasfa (sanatçı) sahip olmaya yeterli midir? Sanatçılık, herkesin sadece belli bir çaba harcayıp sahip olacağı bir vasıf mıdır?
Kesinlikle hayır, sanatçı olmak bu kadar basit bir şey değildir. Sanatçılık, günümüzde bir meslek gibi görülmeye başlanmış, gerçeğinden küçültülmüş, özünden saptırılmış ve herkesin sahip olabileceği basit bir unvan haline gelmiştir. Dört yıllık bir üniversiteyi bitirmek kişiyi bir sanatçı yapmaya asla yetmez.
Toplumumuz sanat yaparak geçimini sağlamana yardımcı olan bir sistem sunmuyor; fakat önemli olan kendini, tutkunu olduğun sanat denen şeye adayabilmen. Hayatını sanata adarsan, ancak o zaman belki gerçek bir sanatçı olabilirsin.
Şu dönemde "herkes", kendini gerçek bir sanatçı olarak görebilme küstahlığında bulunuyorken çok düşündüm; acaba kendilerine bunu (sanatçılığı) yakıştıran kimselerin kafasının içindekinin insanı yöneten gerçek bir şey yerine, büyük bir boşlukla mı kaplı diye düşünmeden edemiyorum. Dönemimizde sanatçılık bir miras gibi babadan oğla, kıza, torunlara ve akrabalığın birçok derecesine geçen bir durum almış; ya da kan bağı olmasına da gerek yok; ‘camia’ diye adlandırılmış kısır bir kalabalıktaki birinin karısı olman da sanatçı olman için yeterli; hatta sevgilisi olman bile yeterli.
Anlayacağınız git gide genetik bir hal almış durumda sanat ve birçok sanat okulunda okumaya değer görülen öğrencilerdeki seçimler... Malum, istisnalar kaideyi bozmuyor tabii. Adeta huysuzluk, cimrilik, tembellik, sevecenlik gibi sanatçılık da bir huy şeklinde değerlendiriliyor.
Ve maalesef ki, sanat ve sanatçılık kavramları bir düdük olmuş; parası olan ve kan bağı tutan herkes de bu düdüğü öttürür olmuş.
***
Sanat ve Sanatçılık Kavramları Bir Düdük Olmuş Parası Olan Herkes de Bu Düdüğü Öttürür Olmuş
Dalya Uçankuş
8 Haziran 2010
Sanat; herkesin bildiği gibi klasikleşmiş bir tanımla topluma ayna tutar ve ışık olur. Peki bu ‘sanat’ denilen şeyle; heykelle, müzikle, resimle, fotoğrafla, tiyatroyla vb. sanatın herhangi bir dalıyla meşgul olan herkese 'sanatçı' denir mi? Sanatçı olmak için; seçtiğin dal hangisiyse o dalla ilgili olan yerlerde bulunmak, deneyimler kazanmak, bu vasfa sahip olmana yeterli midir? Yoksa sanatçılık da doktorluk, öğretmenlik gibi herkesin belli bir çaba harcayıp sahip olacağı bir vasıf mıdır?
Kesinlikle hayır, değildir. Fakat günümüzde bir meslek gibi görülmeye başlanmış, gerçeğinden küçültülmüş ve herkesin sahip olabileceği bir unvan haline gelmiştir. Dört yıllık bir üniversiteyi bitirmek kişiyi bir meslek sahibi yapmaya yetebilir ama bir sanatçı yapmaya asla.
Bu durum kişinin ruhunla ilintilidir. Öncelikle geçimini ek işten sağladığını söyleyip bir yandan da tiyatroyla -içinde olduğum bir dal için tiyatroyu örnek gösteriyorum- uğraşman seni sanatçıyı bırak benim düşünceme göre profesyonel oyuncu bile yapmaz. Evet toplumumuz sanat yaparak geçimini sağlamana yardımcı olan bir sistem sunmuyor bu doğru fakat önemli olan kendini o aşık olduğun, tutkunu olduğun şeye adayabilmen. Ve ne kadar fedakarlık yapıp hayat standartlarından ödün verebildiğini göstermendir. Örneğin Picasso öldükten sonra göreceği değeri düşünerek resimlerini yapmadı. Zaten ödlükten sonra göreceği değer cansız bedeninden uçup gitmiş ruhunun gururunu nasıl okşayabilirdi ki… Eğer kendini, hayatını sanata adarsan ancak o zaman gerçek bir sanatçı olabilirsin. Ruhun ancak o zaman terbiye edilebilir. Sanatçı ruhunu diğer insanlardan farklı bir biçimde terbiye etmiş ve herkesin göremediği yanları gerçek doğruluğuyla, bunu dile getirmekten korkmayan çekinmeyen kişidir.
Bu yazdığım koca bir paragraf eminim şuan bu dalların içinde bulunan pek çok kimseye çok sıkıcı ve antik dönemden kalma bir fikir, ütopik bir düşünce olarak gelecek. Öyle ki şu dönemde herkes kendini gerçek sanatçı görebilme küstahlığında bulunuyorken. Çok düşündüm acaba kendilerine bunu yakıştıran kimselerin kafasının içinde insanı yöneten şey yerine büyük bir boşlukla mı kaplı diye. Dönemimizde sanatçılık bir miras gibi babadan oğla, kıza, torunlara ve akrabalığın bir çok derecesine geçen bir durum almış. Eğer ailende tanınmış bir sanatçı varsa altını çizerek tekrar ediyorum ‘tanınmış bir sanatçı’ zira popüler olmayı başaramayan kimse ülkemizde bu vasfa sahip olamaz, ailenin diğer üyelerinde de bu doğuştan bir özellik gibi görülür. Aaa bu bilmem kimin kızı değil mi tabi canım o da bir sanatçı baksana yeteneğe tıpkı annesi … Ya da kan bağı olmasına da gerek yok ‘camia’ diye adlandırılmış kısır bir kalabalık da ki birinin karısı olman da sanatçı olman için yeterli. Hatta sevgilisi olman bile yeterli.
Anlayacağınız git gide genetik bir hal almış durumda sanat ve bir çok sanat okulunda okumaya değer görülen öğrencilerde ki seçimler. Malum istisnalar kaideyi bozmuyor tabi. Adeta huysuzluk, cimrilik, tembellik, sevecenlik gibi sanatçılık da bir huy şeklinde değerlendiriliyor.
Paranın dönen bu çarkta ki yerinden söz etmeme bile gerek yok sanırım. Paran varsa zaten sen her şeysindir. Herkes seni her şey görür, her şey yapar. Çünkü ülkemizde de dünyanın birçok yerinde de parayı veren düdüğü çalma hakkını herkesten önce kazanır.
Ve maalesef ki sanat ve sanatçılık kavramları bir düdük olmuş parası olan ve kan bağı tutan herkes de bu düdüğü öttürür olmuş.
<<>
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Neye Göre Ödül Verilir Ve Neden Ödül Alırız?
Körler Sağarlar Birbirini Ağarlar
Bırakın ‘Sanat Sanat İçin Mi Toplum İçin Mi?’ Artık Sanat ‘Para Ve Materyalist Düzen’ İçin Yapılır Olmuş
Siz ‘Adaplı’ Tiyatrocular
(Kaynak: tiyatrodergisi.com.tr)
Şu dönemde "herkes", kendini gerçek bir sanatçı olarak görebilme küstahlığında bulunuyorken çok düşündüm; acaba kendilerine bunu (sanatçılığı) yakıştıran kimselerin kafasının içindekinin insanı yöneten gerçek bir şey yerine, büyük bir boşlukla mı kaplı diye düşünmeden edemiyorum. Dönemimizde sanatçılık bir miras gibi babadan oğla, kıza, torunlara ve akrabalığın birçok derecesine geçen bir durum almış; ya da kan bağı olmasına da gerek yok; ‘camia’ diye adlandırılmış kısır bir kalabalıktaki birinin karısı olman da sanatçı olman için yeterli; hatta sevgilisi olman bile yeterli.
Anlayacağınız git gide genetik bir hal almış durumda sanat ve birçok sanat okulunda okumaya değer görülen öğrencilerdeki seçimler... Malum, istisnalar kaideyi bozmuyor tabii. Adeta huysuzluk, cimrilik, tembellik, sevecenlik gibi sanatçılık da bir huy şeklinde değerlendiriliyor.
Ve maalesef ki, sanat ve sanatçılık kavramları bir düdük olmuş; parası olan ve kan bağı tutan herkes de bu düdüğü öttürür olmuş.
***
Sanat ve Sanatçılık Kavramları Bir Düdük Olmuş Parası Olan Herkes de Bu Düdüğü Öttürür Olmuş
Dalya Uçankuş
8 Haziran 2010
Sanat; herkesin bildiği gibi klasikleşmiş bir tanımla topluma ayna tutar ve ışık olur. Peki bu ‘sanat’ denilen şeyle; heykelle, müzikle, resimle, fotoğrafla, tiyatroyla vb. sanatın herhangi bir dalıyla meşgul olan herkese 'sanatçı' denir mi? Sanatçı olmak için; seçtiğin dal hangisiyse o dalla ilgili olan yerlerde bulunmak, deneyimler kazanmak, bu vasfa sahip olmana yeterli midir? Yoksa sanatçılık da doktorluk, öğretmenlik gibi herkesin belli bir çaba harcayıp sahip olacağı bir vasıf mıdır?
Kesinlikle hayır, değildir. Fakat günümüzde bir meslek gibi görülmeye başlanmış, gerçeğinden küçültülmüş ve herkesin sahip olabileceği bir unvan haline gelmiştir. Dört yıllık bir üniversiteyi bitirmek kişiyi bir meslek sahibi yapmaya yetebilir ama bir sanatçı yapmaya asla.
Bu durum kişinin ruhunla ilintilidir. Öncelikle geçimini ek işten sağladığını söyleyip bir yandan da tiyatroyla -içinde olduğum bir dal için tiyatroyu örnek gösteriyorum- uğraşman seni sanatçıyı bırak benim düşünceme göre profesyonel oyuncu bile yapmaz. Evet toplumumuz sanat yaparak geçimini sağlamana yardımcı olan bir sistem sunmuyor bu doğru fakat önemli olan kendini o aşık olduğun, tutkunu olduğun şeye adayabilmen. Ve ne kadar fedakarlık yapıp hayat standartlarından ödün verebildiğini göstermendir. Örneğin Picasso öldükten sonra göreceği değeri düşünerek resimlerini yapmadı. Zaten ödlükten sonra göreceği değer cansız bedeninden uçup gitmiş ruhunun gururunu nasıl okşayabilirdi ki… Eğer kendini, hayatını sanata adarsan ancak o zaman gerçek bir sanatçı olabilirsin. Ruhun ancak o zaman terbiye edilebilir. Sanatçı ruhunu diğer insanlardan farklı bir biçimde terbiye etmiş ve herkesin göremediği yanları gerçek doğruluğuyla, bunu dile getirmekten korkmayan çekinmeyen kişidir.
Bu yazdığım koca bir paragraf eminim şuan bu dalların içinde bulunan pek çok kimseye çok sıkıcı ve antik dönemden kalma bir fikir, ütopik bir düşünce olarak gelecek. Öyle ki şu dönemde herkes kendini gerçek sanatçı görebilme küstahlığında bulunuyorken. Çok düşündüm acaba kendilerine bunu yakıştıran kimselerin kafasının içinde insanı yöneten şey yerine büyük bir boşlukla mı kaplı diye. Dönemimizde sanatçılık bir miras gibi babadan oğla, kıza, torunlara ve akrabalığın bir çok derecesine geçen bir durum almış. Eğer ailende tanınmış bir sanatçı varsa altını çizerek tekrar ediyorum ‘tanınmış bir sanatçı’ zira popüler olmayı başaramayan kimse ülkemizde bu vasfa sahip olamaz, ailenin diğer üyelerinde de bu doğuştan bir özellik gibi görülür. Aaa bu bilmem kimin kızı değil mi tabi canım o da bir sanatçı baksana yeteneğe tıpkı annesi … Ya da kan bağı olmasına da gerek yok ‘camia’ diye adlandırılmış kısır bir kalabalık da ki birinin karısı olman da sanatçı olman için yeterli. Hatta sevgilisi olman bile yeterli.
Anlayacağınız git gide genetik bir hal almış durumda sanat ve bir çok sanat okulunda okumaya değer görülen öğrencilerde ki seçimler. Malum istisnalar kaideyi bozmuyor tabi. Adeta huysuzluk, cimrilik, tembellik, sevecenlik gibi sanatçılık da bir huy şeklinde değerlendiriliyor.
Paranın dönen bu çarkta ki yerinden söz etmeme bile gerek yok sanırım. Paran varsa zaten sen her şeysindir. Herkes seni her şey görür, her şey yapar. Çünkü ülkemizde de dünyanın birçok yerinde de parayı veren düdüğü çalma hakkını herkesten önce kazanır.
Ve maalesef ki sanat ve sanatçılık kavramları bir düdük olmuş parası olan ve kan bağı tutan herkes de bu düdüğü öttürür olmuş.
<<>
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Neye Göre Ödül Verilir Ve Neden Ödül Alırız?
Körler Sağarlar Birbirini Ağarlar
Bırakın ‘Sanat Sanat İçin Mi Toplum İçin Mi?’ Artık Sanat ‘Para Ve Materyalist Düzen’ İçin Yapılır Olmuş
Siz ‘Adaplı’ Tiyatrocular
(Kaynak: tiyatrodergisi.com.tr)