15 Temmuz 2010 Perşembe

Tiyatro sanatının bir arayış olduğunu bilen Mesut Alptekin, yine iyi yazdı!

BEYOĞLU'nda TİYATRO BULUNMAZ!


Mesut Alptekin
14 Temmuz 2010


Yukarıdaki başlığa bakarak, kendinize şu soruyu sorabilirsiniz:

"Aradığım her şeyi, her an bulabildiğim Beyoğlu'nda tiyatro neden bulunmaz ki?"

Bu soruyu sormakta son derecede haklısınız. Çünkü, bu soruyu, ben bile sürekli olarak kendime sorup duruyorum!

Beyoğlu, Anadolu'nun, hattâ dünyanın birçok yerinden gelerek, "taşı toprağı altın İstanbul"un çatısı altında toplanmak isteyen insanların en gözde semtlerinden biri. Beyoğlu, çeşit çeşit mağazalara, sayısız eğlence merkezlerine ve diğer "toplumsal ihtiyaçların" en kolay yoldan karşılanabildiği mekânlara sahip bir semt...

Tabii bütün bu kent kültürünün sağladığı "toplumsal olanaklar"ın yanı sıra, kanıksanmış ve egemen hâle gelmiş bir görüşe göre, Beyoğlu, Türkiye tiyatro dünyasının kalbinin attığı bir yer aynı zamanda. Bu kanıksanmış ve egemen hâle gelmiş görüşe rağmen, tiyatro sanatından hâlâ umudu kesmemişsek ve bu konuda hâlâ soru sorabilme cesareti taşıyorsak, içimizdeki gerçeklik tutkusunun henüz tükenmediğini hissediyoruz demektir.

Beyoğlu'nu mesken tutmuş tiyatroların hemen hemen tümü, "devlet babanın çiftliğinde" önlerine sürülen çanağın içindekileri son damlasına kadar ekmek banarak sıyırma yöntemiyle beslendikleri için, bu tiyatroların kalpleri, ancak yapay solunumla çalıştırılıyor demektir. Tabii ki bu saptama, sadece şahsıma ait bir fikirdir. Benim, yıllardır içinde bulunduğum Bulunmaz Tiyatro'nun etik, estetik görüşlerinden etkilenmişliğim söz konusu olsa da, dediğim gibi, bu saptamanın oluşturduğu görüş, tamamıyla şahsıma ait bir fikirdir. Bu fikrimde bana katılmak zorunda değilsiniz elbet. Hattâ bu fikrime karşı müthiş bir direnç gösterip korkunç bir muhalefette de bulunabilirsiniz. Belki ileride düzenleyeceğiniz yepyeni bir LİNÇ KAMPANYASI için benim adımı da Hilmi Bulunmaz'ın hemen yanına iliştirebilirsiniz.

Madem ki yukarıda "devlet babanın çiftliğindeki çanak" sözünü kullanma ihtiyacı hissettim, şunu da belirtmeden geçemeyeceğim; afişlerinin bir köşesinde "T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın Maddi Katkılarıyla" sözü ve diğer bir köşesinde "EFES Pilsen'in kültür ve sanata katkıları artarak sürecek" sloganının yer aldığı bu tiyatrolar benim gözümde, yaşam destek ünitesine bağlı ve elden ayaktan düşmüş birer hasta insandan hiç de farklı değiller. Yaşama umudu iyice azalan bir hasta için, yaşam destek ünitesi ne anlama geliyorsa, bu tiyatrolar için de sponsor firmalar aynı anlama geliyor...

Günümüzdeki profesyonel tiyatroların afişlerinde yukarıdaki söz ve sloganlara sürekli olarak rastlıyoruz. Kendi başlarına ayakta durabilmeyi, çok büyük sıkıntı çekme pahasına hiç kimsenin sadakasına ihtiyaç duymadan sanat yolunda ilerlemeyi başarabilen parmakla sayılabilecek kadar az sayıdaki tiyatrolar, günümüzde neredeyse yok olmaya yüz tutmuş durumdalar. Özellikle Beyoğlu'nda bağımsız bir tiyatroya rastlamak hemen hemen olanaksız bir duruma gelmiş bulunuyor!

***

Bugünden geriye dönüp baktığımda...

2006 yılında keşfettiğim Bulunmaz Tiyatro, yukarıda bahsettiğim özelliklere sahip tiyatrolarla tam zıt kutupta yer alıyor/muş; "muş" diyorum, çünkü Bulunmaz Tiyatro, o keşfi yaptığım dönemde, benim tiyatro dünyasına bakan gözlerimin önündeki perdenin henüz açılmadığı bir süreçte karşıma çıkmıştı. Oysa zamanla, toplumsal gerçekleri görmemi engelleyen sahte tiyatral perdeler artık yavaşça aralanmaya başlamıştı. İlk günlerde bilinçsizce kapısından içeri adım attığım Bulunmaz Tiyatro'yu rastlantılar sonucu keşfetmem, hayatıma çok büyük bir renk kattı. Benim için, Bulunmaz Tiyatro'nun keşfi, hayatımdaki en isabetli keşiflerimden biri olarak, entelektüel dünyama silinmez bir biçimde kazındı.

Her hafta pazar günleri belirli bir disiplin içerisinde ve bilimsel çerçevede devam eden Hilmi Bulunmaz'ın yönetimindeki ücretsiz oyunculuk çalışmaları, Bulunmaz Tiyatro'nun kendine özgü çalışma biçimi, biçemi ve içeriğiyle tiyatro oyunculuğuna, diyalektik materyalist mantığın getirdiği farklı bir bakış açısı kazandırmıştı. Bu çalışmaların en büyük özelliği her hafta değişik bilimsel yöntemlerle, birbirini taklit etmeyen, yinelemeci mantığa asla yaslanmayan bir bağlamda varlığını sürdürüyordu. Sürekli olarak aynı çalışmaları yineleyen, basmakalıp eğitim sisteminin çöpten adam yaratma anlaşına karşıt bir dünya görüşüyle kurgulanan oyunculuk çalışmaları, özellikle ücretsiz olduğu için, bizim gibi emekçilere çok yararlı oluyordu.

Ücretsiz oyunculuk çalışmalarına katılan kişilerin "tamamıyla özgür" bir yöntemle ilerleyen ve bu ilerlemenin sonucu olarak "kişiye özel" bir ivme kazanan oyunculuk çalışmaları, düzenin dayatması nedeniyle, beynimizin derinliklerine gömülmüş estetik becerilerimizi gün yüzüne çıkartmasını sağlayordu. Aynı zamanda oyun provası aşamalarından geçip çeşitli sahnelerde sergilenen birer gösteriye dönüşen bu cesaret aşılayıcı çalışmalar, tiyatronun sadece seçkin bir zümrenin tekelinde olmayan, aynı zamanda ve ısrarla emekçilerin de evrenini zenginleştiren bir etkinlik olarak düşsel ve düşünsel dünyamıza büyük bir kazanç olarak ekleniyordu.

Bence, Bulunmaz Tiyatro, egemenlerin çanağındaki kırıntılara bile muhtaç olan tiyatroların konuşlandığı Beyoğlu semtine birkaç numara büyük geliyordu. Evet, egemenlerin kuklası olarak varlığını sürdüren Beyoğlu'ndaki tiyatrolarla Bulunmaz Tiyatro aynı semti paylaşmamalıydı ve öyle yaptı.

***

Zaman olarak biraz daha yakına gelip, fizik olarak da biraz daha yakından bakmam gerekirse...

Askerlik yapmak için on beş ay uzak kaldığım Bulunmaz Tiyatro'yu, askerliğimi bitirip geri döndüğümde, Çemberlitaş'taki yeni yerinde görmek, bende farklı bir haz duygusu geliştirdi. Bulunmaz Tiyatro, emekçilerin yoğun olduğu sevimli bir semtte işlevini yerine getirmeye çabalarken, benim içimdeki entelektüel çabayı da hızla büyütmeye başladı. Bulunmaz Tiyatro, Beyoğlu'nun bütün o iç acıtan karanlık dünyasından çıkmış ve nihayet hak ettiği yerini bulmuş.

Bulunmaz Tiyatro'nun bu yeni yeri ve taşıma işlemleri oyunculuk çalışmalarımızı sekteye uğrattı mı? Kesinlikle hayır. Oyunculuk çalışmalarımız içeriğinden hiçbir şey yitirmeden ısrarla ve inatla devam ediyor. LİNÇ KAMPANYASI için çaba harcayan Internet teröristlerine ve perde arkasındaki küflü mağaralarına iltica etmek zorunda kalan alçak tiyatro düşmanlarına rağmen, Bulunmaz Tiyatro, asla yılmadan devam edecek. Emekçilerin evrenini evrenlerine katmak isteyen herkesi, her cumartesi günü, tiyatromuzda düzenlenen söyleşilere mutlaka davet ediyorum...