15 Nisan 2010 Perşembe

Yasaklar insanlığa karşıdır...


Özgür Başkaya
www.ozgurtiyatro.org


"Ayla Çınaroğlu'nun 1982 yılında TOBAV başarı odülü almış, Devlet Tiyatrosu repertuvarına alınıp 1993 yılında İzmir Devlet Tiyatrosu, 2004-2005 yıllarında Ankara Devlet Tiyatrosu'nca defalarca sahnelenmiş olan Miğfer isimli oyunu yasaklandı."

Yukarıdaki felaket haberi üzerine 4 yıl önce yazdığım bir yazıyı paylaşma gereği duydum..

Oyunları yasaklanan tiyatrocu dostlarımızın yanında olduğumuzu belirtmek ve rezalete hep birlikte karşı çıkmamız gerektiğini söylemek isterim..

Tiyatro dostluğuyla...



***


YASAKLANAN ÇOCUK OYUNU…ÖZGÜRLÜK..VE BÖYLE DEVAM EDERSE…


15-16 kasım 2006 tarihlerinde Edirne ve Keşan da yasaklanan, Yılmaz Onay’ın yazdığı, benim yönettiğim, Ankara Ekin Tiyatrosu kapsamındaki Karınca Çocuk Tiyatrosu tarafından sahnelenen "Şarkılarımız Yaşasın" adlı çocuk oyunu hakkında; olayı anlayamamak nedeniyle dilimin tutulması veya şaşkınlığımdan diyelim , iki haftadır herhangi bir şey söyleyemedim ve yazamadım.

21. YY'da oyun yasaklanabilmesi akla havsalaya sığmayacak bir durumdur. Gerekçesi ne olursa olsun (ki yıllarını çocuk draması ve tiyatrosuna vermiş , eğitim fakültesinde yüksek lisans yapmış biri olarak bahsedilen eğitsel kaygılar dan biraz anlarım) tekrarlıyorum gerekçesi ne olursa olsun sanat eserleri, edebi eserler yasaklanamaz.Tiyatro sanatı düşünülürse "SAHNEDE İŞLENECEK SUÇ YOKTUR. OLAMAZ."

Düşünce özgürlüğü denilen şey: düşüncelerini ifade edebilme özgürlüğüdür. Bu: yazarlar için dergi kitap broşür vb. yazmak, diğer sanat insanları için de eserlerini sergilemek yani kendini ifade etmektir.

Burada tartışmak yersizdir. İnsanlar düşüncelerini özgürce ifade edemiyorlarsa, bunu yasaklayanlara karşı savaşmak dışında, hiçbir şeyleri yoktur artık hayatlarında. Çünkü ifade özgürlüğü yaşama özgürlüğünün ta kendisidir. İfade özgürlüğü yoksa, beyinler aç-susuz kalmış, tarumar olmuş demektir.

2006 yılının bu sona yaklaşılan günlerinde Türkiye de, oyunla öğrenen çocuğun düşünmesine, estetik kaygılar duymasına, çok yönlü bakma yetisinin geliştirilmesine darbe vurulmuştur. Sanata yaklaşmasının, tiyatroya gitmesinin bu anlamda oyunun önü kesilmiştir.

Oyunla kendini gerçekleştiren çocuk,izleyeceği çocuk oyunlarıyla temel insani değerleri kavrayacak ve sorgulayan bir birey olarak gelişecektir ki, buna izin verilmemiştir. Çocuğun eğlenmesine izin verilmemiştir. İnsan olmak öğrenilen bir şeydir. İnsan olmayı öğrenmenin bir yolu da tiyatrodur, sanattır. Tiyatroyu yasaklamak; yarının özgüvenli toplumunun oluşumunu, çağdaş ve çağcıl bireyler yetişmesini, eşitlikçi-özgür bir dünyanın kuruluşunu engellemektir. Demokrasiye en büyük darbeyi vurmaktır.

Tiyatroyu yasaklamak insana ihanettir.İhanetin sahibi hainler olacağına göre, tiyatroyu yasaklayanlar ve bu yasağın arkasında duran onların yöneticileri insanlığın hainleridirler. Hainlik teşhir edilmeli ve hainler toplum önünde hak ettikleri cezayı almalıdırlar.

Türkiye karanlıkların evi haline getirilmektedir. Halbuki Anadolu renkliliğin , ışığın , tür bilincine sahip insanın evi olmalıdır. Yaşanılan süreçte ,oyunun yönetmeni olarak beni gerçekten kaygılandıran ise, tiyatro camiasının ve duyarlı olduğuna inandığımız tiyatro severlerin tepkisizliğidir. (Bu konuda hassasiyetini göstermiş kişileri tenzih ederim)

Bu büyük çoğunluğu oluşturmaktadır maalesef.

Tiyatro yasaklarına karşı mücadele etmeyen tiyatro insanı, ne için tiyatro yaptığını sorgulamalıdır. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın zihniyetiyle hareket eden ey meslektaşlarım. Bakarsınız ki bir gün yılan kapınızdan içeri girmekte. Ve eğer kimse kalmamışsa etrafınızda, size destek olacak- yardım elini uzatacak. Bilin ki, yılan siz birlik olmadığınız için onları sokup öldürdü. Yalnızsınız artık. Bunun suçunu kimsede aramayın. Suçlu siz kendinizsiniz.
Bir çocuk oyununun yasaklanmasında haber değeri bulmayan ey yüce Türk medyası. (İlgilenen, duyuran sesimiz olmaya çalışanları tenzih ederim.) Nerede senin meslek ahlakın. Nerede kaldı deontoloji. Çocuklarınız tiyatroya gidemeyecek bir süre sonra. Ve nedenini sorarsa sana, bil ki sen yazmadığın, duyurmadığın, muhalefet etmediğin içindir.

O zaman ne cevap vereceksin. Yüzün kızarmayacak mı?

Gün gelir o yılan senide bulur.

O zaman anlasan da iş işten geçmiştir artık. Yazının bittiği, gazetelerin yasaklandığı yakın günleri de mi hatırlamazsın? Yazık…

Adına üniversite denen ticarethanelerden beklentimizin kalmadığı ise açıktır..Ama o zaman halkı uyutmayı bırakın. Üniversite sanat-bilim kuruluşudur gibi teraneleriniz, yetiştirdiğiniz diplomalı cahilleri kandırıyor ancak. Yok eğer biraz üniversal değeriniz- onurunuz varsa,

21. yüzyılda çocuk oyunu yasaklanmasına nasıl tepki vermemektesiniz. Çocuk edebiyatı bölümleri.

Tiyatro Bölümleri…

Heyhat... SUSTUM. Varlık sebebine vurulan darbeye söz bile etmeyen, bununla ilgilenmeye tenezzül bile etmeyen tiyatro bölümlerinin birinden mezunum ben. Utanç içinde..

Neredesiniz tiyatro örgütleri? Başka ne işe yarayacağınızı sanıyorsunuz?

Siz ey bu memleketin güzel insanları.

Dionisos’un torunları. Kybelenin evlatları. Neredesiniz?

Böyle devam ettiğimiz sürece bu çivisi çıkmış dünyanın zavallı özne olamayan piyonları olmaya devam edeceğiz. Ve kapitalizm tüm vahşiliğiyle bizimle oynamayı sürdürecek.

Oyunlarımızı yasaklayarak sürdürecek. Yaşamımızı yasaklayarak sürdürecek..En önemlisi özgürlüğümüzü elimizden alarak sürdürecek. Devletiyle..onun kolluk kuvvetiyle. Valisiyle. Milli eğitim müdürüyle vs…

Böyle devam eder susarsak: gözümüz körlüğü,kulaklarımız sürdürürse sağırlığı. Başsız yiğitler olacağız çoraklaştırılan Anadolu topraklarında. Tiyatronun evinde…

Böyle devam edersek sessizliğimize. Daha yaşanası değil, zincirli kölelerin oluşturulduğu insansız dünya hüküm sürecek.

Böyle devam edersek , çocuklarımız kelepçeli doğacak. Bu güzel-renkli- görülesi dünyada , tiyatrolar yerine, karanlıkları görecekler. Demirin soğuk sesini duyacaklar..

Böyle devam… ETMEMELİ…

"Ey izan... Sen yırtıcı hayvanlara sığınmışsın. İnsanlar da muhakemelerini kaybetmiş."

Özgür Başkaya
Yasaklanan Oyunun Yönetmeni
29.11.2006