Hilmi Bulunmaz
19 Nisan 2010
Bu sabah, Sultanahmet'te bulunan evimden Çemberlitaş'taki işyerime ağır ağır yürürken, yolumun üzerinde olması nedeniyle, her gün en az iki kez önünden geçtiğim, Sultanahmet Camii'nin çaprazında, âdeta bu caminin gölgesine sığınmış sadakaya muhtaç bir ihtiyar gibi varlığını korumaya çalışan Firuzağa Camii'nin kapısına henüz yeni asılmış yukarıdaki pankartı gördüm. Bu pankartı görür görmez, elim, kendiliğinden fotoğraf makinasına gitti. Hiçbir düşünce geliştirmeden, "anlamsızca", benim istencim olmadan, elim neden kendi kendine fotoğraf makinasına yönelir diye düşündüğümde, aklıma gelen ilk söz şu oldu:
Kültür Bakanlığı çanağı
Peki, neden bu söz aklıma geliverdi birdenbire?
Çünkü, Türkiye'de, Kültür Bakanlığı çanağı olmasa, bu çanakta sunulan mamalar tiyatro patronları tarafından yalanmasa, inanın bu ülkede özel tiyatro diye bir şey kalmaz. Böylelikle, siyasal iktidar da, Avrupa Birliği ve/ya diğer dost ve müttefik ülke iktidarlarına, "Bizim de tiyatrolarımız var!" diye hava atamaz.
Kapitalizmin ilelebet muhafaza ve müdafaa edilmesi için iktidarda bulunanlar, kendilerine bağımlı kıldıkları, yani "VEREN EL ALAN ELDEN ÜSTÜNDÜR" ideolojisiyle kendilerinin davranışlarını tiyatralize ettirdikleri tiyatro patronlarının varlığını bildiğim için, yukarıdaki pankartı görür görmez elim, kendiliğinden fotoğraf makinasına gitti ve bu fotoğrafı Kültür Bakanlığı çanağı yalayanlara ithaf ediyorum!
Çünkü onlar, yani özel tiyatro sahibi olmalarına karşın, hiçbir zaman özgür tiyatro sahibi olamayanlar, her zaman için "ALAN EL" olmaya, sadaka almaya, çanak yalamaya mahkumlar!!!