21 Şubat 2010 Pazar

GENÇ BİR OYUNCUNUN ANI DEFTERİ / 1

Bir palyaçonun gözyaşlarıyla makyajını silme çabası...


Oğuzcan Önver
21 Şubat 2010


Aziz Nesin'in adını ilk kez olarak, bir sonbahar güneşi batmaya hazırlanırken, babamın kitaplığında gördüm. Babamın kitaplığındaki yazarı tarafından imzalanmış kitaplar, sadece Aziz Nesin'e ait kitaplardı.

Dün, Bulunmaz Tiyatro'daki oyunculuk çalışmalarımızı sürdürürken, Aziz Nesin'in yazmış olduğu Sen Gara Değilsin adlı oyuna çalışmaya başlayacağımızın haberini alınca, hemen babamın kitaplığını ve onun kitaplığındaki Aziz Nesin tarafından imzalanmış kitapları hatırladım.

Hayat gerçekten bol sürprizli bir metafor… Bundan birkaç yıl önce bana; "tiyatroda oyunculuk yapacaksın" deseler, onlara inanmaz ve güler geçerdim; şimdiyse, içimdeki o müthiş oyuncu olma isteğini tüm benliğimde hissedebiliyorum. Oyuncu olma isteği; ne müthiş ve ne yüce bir duygu!

Benim en çok etkilendiğim imgelerden biri "Ağlayan Palyaço"dur.

Ve kendimi, her zaman için, hemen her koşulda, ağlayan bir palyaçonun yalnızlığında uçurtma uçurtmaya çalışan yaşlı bir kelebek gibi hayal ediyorum. İlk oyunumu sergiledikten sonra, ayna karşısına geçip gözyaşlarımla makyajımı silmek ve sürekli olarak hayata gülümsemek istiyorum. Hayatla dalga geçmek, "işte başardım" diyebilmek, bir nevi, bir iç hesaplaşmanın son durağına gelebilmek.

Aziz Nesin tarafından kaleme alınmış "kısa ve öz" oyunlardan biri Sen Gara Değilsin'i ilk okuduğumda, bu oyun, bende çok farklı çağrışımlarla, çok karmaşık duygular uyandırdı. Okuduğum tüm Aziz Nesin kitapları arasına bir düşünce kıvılcımı gibi sızmış bulunan "kara mizah" duygusu, beni her zaman için, zâten çok derinden etkilemiştir.

Titanik Gemisi'nin batmaya başlamasına ve bu gemiyle birlikte sulara gömülmeye başlamalarına karşın, enstrümanlarını hâlâ çalmaya devam eden orkestra elemanlarına benzetmişimdir Aziz Nesin'i…Ülke hızla sulara gömülmeye yüz tutmasına karşın, Aziz Nesin, umudundan hiçbir şey yitirmeden, bir karınca gibi çalışarak, yazmayı ısrarla sürdürmüştür!