9 Ocak 2010 Cumartesi

Zaman gazetesi yazarı Mehmet Kamış'a ait aşağıdaki yazının mantığına ve bu mantığın öngördüğü hedeflere katılmamız olanaksız. Ancak, yiğit insan, nesnel savcı Doğan Öz'e olan saygımız nedeniyle, Kamış'ın yazısını okurlarımızın dikkatine sunuyoruz. (HB)


***


Doğan Öz diye bir savcı


Mehmet Kamış
9 Ocak 2010


Doğan Öz, bu heyulayı fark ettiğinde yalnız, yapayalnız bir savcıydı. Olayları anlamaya çalışırken bir canavarın varlığından haberdar olmuş, o haberdar olmayı da hayatıyla ödemişti. Doğan Öz bundan tam 32 yıl önce öldürüldüğünde belki de komünist (!) bir savcının suikasta kurban gitmesine gizli gizli sevinenler bile olmuştu. O zamanki sosyal psikolojiyle söyleyecek olursak, "e ne de olsa ülkeyi Sovyetlere teslim etmek isteyen komünistlerden biriydi."

O zamanlar solcular tehlikeliydi. Canavar kendine sağcı ittifaklar edinmiş ve onları ülkenin parçalanma tehlikesiyle karşı karşıya olduğuna, bu yüzden çaba gösterilmesi gerektiğine inandırmıştı. Canavarın müttefikleri bu kez sağcılardı ama hatırı sayılır bir solcu kesim de vardı bu müttefikler içinde... Doğan Öz, ahtapotun farkına vardığı ve o ahtapotun bu ülkede yaşayan herkesin hayatını tehdit ettiğini söylediği için öldürüldü. 'Kendinizin ve çocuklarınızın hayatı tehlikede' diye ikaz ettikleri ise onun öldürülmesine gerektiği kadar üzülmemiş hatta sevinmişlerdi bile...

Savcı, bir yalnız adam olarak söylediğini kimseye duyuramadı. Birkaç arkadaşı, birkaç aydın vesaire... O zaman dinletebilseydi şunları söyleyecekti:

"Bütün çalışmalar içerisinde askeri ve sivil güvenlik güçleri vardır. Kontrgerilla, Genelkurmay Harp Dairesi'ne bağlıdır. Kontrgerilla, il ve ilçelerde seferberlik işlerini yürüten kurum olarak askerlik şubelerince yönetilmektedir. Bu konuda en çok aşamalı eğitimden geçen astsubaylar kullanılmaktadır. Sivil güvenlik güçleri içerisinde de MİT elemanları ve I. Şube görevlileri kullanılmaktadır. Her iki kesimde de gerillaya karşı eğitim verilmektedir. (O inanç vardır ki goşist-sol hareketleri de bunlar yönlendirmekte sonra da bunlara karşı savaşım vererek tabanı kazanmakta ve demokrasiye karşı olan eğilimleri geliştirip örgütlemektedirler)... Gerçekten de şiddete karşı halkı örgütleme, kitleler içinde şiddeti yoğunlaştırmamayla olanaklıdır. Bazı goşist-sol akımlar gerçek hedefmiş gibi gösterilerek, hedef saptırılarak sıkıyönetimi çağırma, seçimle, olmazsa darbeyle iktidar olma, demokratik yaşama biçimini yok ederek halkı sömürme seçeneği tek seçenek durumuna getirilme çalışmasıdır yapılan."

Özetleyecek olursak; savcı bu cümlelerle, "Türkiye'de askeri bir darbe yapmaya çalışıyorlar." diyor. Aradan 32 yıl geçmesine rağmen hiç de yabancısı olmadığımız şeyler öyle değil mi? Değişen sadece kahramanlar. Ancak burada belirtmek gerekir ki, Doğan Öz olayın sadece bir yanını anlamış görünüyor. Daha doğrusu o zamandan baktığınızda görecek en iyi gözün bile bundan başka bir şey görmesi mümkün değilmiş gerçekten. Kontrgerilla o dönemdeki tehdit konseptine göre sağcılar ve bazı solcu gruplarla ittifak içine girerken bugünkü düşman konsepti gereği de solcu ve laikçi kesimlerle ittifak halinde. 12 Eylül'de kontrgerilla olmadığını ısrarla sağcılar savunurdu. Bugün Deniz Baykal ve avanesi savunuyor.

Öyle bir yapı ki bu, kimi tehdit görüyorsa öteki taraftan müttefikler buluyor kendine. Ve müttefikini de diğer tarafın gerçekten büyük bir tehdit olduğuna inandırıyor. Bazen ülkücülerden buluyor bu müttefikliği, solcularla savaşıyor. Zamanı geldiğinde Sünnilerden buluyor, Alevilerle savaşıyor. Gerektiğinde Kürtlerden buluyor, Türklerle savaşıyor. Bazen Alevilerden buluyor ve iktidar olabileceklerine inandırıp onları Sünnilerle çatıştırıyor. Bazen solcu ve laikçilerden müttefik bulup dindarların karşısına geçiyor. İşte bugün yaşadıklarımız da, o yapının planlayıp sahneye koyduğu kirli bir oyun...

(Kaynak: Zaman)