27 Ocak 2010 Çarşamba

İftira olasılığıyla karşı karşıya kalan Cuma Boynukara, uzun yıllardır oyunlar yazıyor!

'Suyun başın tutulmuş'


Mustafa Kara
12 Ekim 2001


1979 yılının sonları... 15 yaşında bir çocuk ayağında kara lastikler, kolları kısalmış ceketiyle Diyarbakır’ın en lüks otelinin kapısından giriyor. “Bir çocuk oyun yazıyormuş, ben o çocukla tanışmak istiyorum” diyen Veysel Öngören’in davetlisi o.

Oyun yazarı Cuma Boynukara, bugün, “Veysel Öngören, orada beni karşıladı, karşısına oturttu. Eğitmenlik gücü, yol göstericiliği benim için çok önemlidir. Benim hayatımı biçimlemiştir” diyor.

Bugün 12 oyunun yazarı olan Cuma Boynukara ile, engellemeler, davalar ve oyun yazarlığını konuştuk. Boynukara, “Rahatsız olduğum için yazıyorum. Bu rahatsızlığı değiştirmeye bir katkı olsun, diye yazıyorum. Ülkemde asgari ücrete bakın, insanlara bakın, adı konmamış kavgalara bakın. Sizin üzerinize düşen, bunların değişmesi için çaba harcamaktır. Bir arpa boyu yol bile olsa, katkıda bulunmaktır” diye özetliyor neden yazdığını.

En şanssız alan

“Benim ülkemde en şanssız alan” diyor tiyatro için. Tiyatronun yazarlarıyla gelişeceğini söylüyor. “Oyun yazarlığı çilelidir” deyip, bir oyunun yazılıp sahneye konması (ya da konmaması) için geçen süreçleri özetliyor: “Oyun yazarı oyununu yazıyor, sahnelensin diye yarışmalara gönderiyor. Ya da göndermiyor. Özel tiyatrolar ekonomik kriz içinde, perde kapatan kapatana. Ödenekli tiyatrolar da size, oyunu 7 nüsha olarak çoğaltın bize gönderin, diyor. Orada bir

Edebi Kurul var. Oyununuzun o kuruldan geçmesi gerekiyor. Geçiyor da ne oluyor? Oyun havuza atılıyor. Ertesi yıl da, ‘Siz bir rejisör bulun’ diyorlar. Bir oyun yazarının görevi rejisör bulmak olmamalı. Kuruldan bazen de ret cevabı çıkıyor. Kime göre ret, neye göre ret? Ona bu hakkı kim veriyor?”

Bir oyunun serüveni

Cuma Boynukara’nın bu süreci “çok iyi bilmesi”nin bir nedeni de, “Çok Geç Olmadan” adlı oyunun başından geçenler. “Çok Geç Olmadan” adlı oyunu, 1992 yılında yazmış Boynukara. Bu oyunla 1993 yılında Kültür Bakanlığı Ödülü’nü kazanmış. Diyarbakır’da yaşıyor o zaman, faili meçhullerin kol gezdiği günler. “Postaneye ayaklarınız titreyerek gidiyorsunuz, biri durdurup, bu nedir, diye sorabilir. Anlatamazsınız” diyor Boynukara. Ödül almak oyunun sahnelenmesi için yeterli değil: “Ödül alan 10 oyundan 9’u bir biçimde sahnelendi. Biri hiç oynanmadı, havuza atıldı. Sene 1999 oyun gündeme geldi. İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda sahneye konulacak denildi. Provalara başlandı. O sırada polis, devletin bir kurumu olan DT’ye giderek oyunla ilgili bilgi istedi ve oyun iki ay ertelendi. Arkasından, oyunun afişleri basıldı, duyuruları yapıldı, davetiyeleri bile dağıtıldı. Oyun 2 Mayıs’ta perde diyecekti, ancak 30 Nisan’da oyun kaldırıldı. Provaya ihtiyacı varmış da, oyunda kullanılan kar makinesi bozukmuş da, parça gerekiyormuş da... Akla gelmeyecek bahaneler söylendi.”

‘Yazmak zorundayım’

“Tüm bunları yaşadıktan sonra sizin nasıl bir şevkiniz olur, yazmaya yönelik” diye soruyor Cuma Boynukara. “Suya sabuna dokunmayan şeyler yapsana” gibi şeyler de söylenmiş. “Ne yapacaksın suya sabuna dokunmayan?” diye soruyor Boynukara: “Ne yapabilirsin? Nerede yaşıyorsun, nereden besleniyorsun? Halk otobüsünde yolculuk yapıyorsan, insanları görüyorsun. Gecekonduları dolaşıyorsan, insanların aldığı 122 milyon maaş ile 4 kişilik bir aileyi geçindirdiğini görüyorsun. Yoksulluk adı konmamış bir savaştır. Tabii bunlara sesleneceksiniz. O zaman suya sabuna dokunmuş olacaksın.”

Hayalleri değişti

1980 sonrası çok şeyin değiştiğini anlatan Cuma Boynukara, gençlerin; “Bir diziye kapak atarsam hayatım kurtulur” diye düşündüğünü söylüyor. Bu tarihten önce, gençlerin tiyatro ustalarının tiyatrolarında teşrifatçı olmak için kuyrukta beklediğini dile getiren Boynukara, “Okumayan, araştırmayan bir kuşak yetişti. Bir şeyler yapalım dediğin zaman 15 kişiyi bir arada tutmak o kadar zorlaştı ki! Sizi ekonomik olarak bağlıyorlar” diyor.

Tiyatro alanındaki engellemelerin yanı sıra “içeriye” de eleştirileri var Cuma Boynukara’nın: “Ülkemizde Oyun Yazarları Derneği diye bir kuruluş var. Amacı ne olmalıdır? Demokratik bir kurumdur, gördükleri olağandışı şeylere, tahammülsüzlüklerini belirtmek zorundadır. Bizim bu oyunun başına gelenlere karşı, örgütlü olduğum kurum, kılını kıpırdatmadı. Dediler ki; ‘Daha yaşın genç.’ İyi de bir haksızlığa karşı durmak için bir insanın yaşlı olması mı gerekiyor? Suyun başı garip bir şekilde, bir yerlerden tutulmuş. Ağır olacak belki ama; arkadan gelen kuşağa cevap veremeyecek kadar zorlanacaklar.”

Tiyatro kime?

Boynukara, günlük yaşamın izleyiciye ağır sorumluluklar yüklediğini ve eskiden var olan oyun izleme geleneğinin kalmadığını da ekliyor. İnsanların asgari ücretle 4 kişilik bir aileyi geçindirdiği bir ülkede yaşadığımıza dikkat çeken Boynukara, “Lafa geldiğinde konuşuyoruz, yüreğimiz yoksuldan yana. İyi, hoş, güzel de; kim için yazıyoruz? 200 bin kişiye mi yapıyoruz, 65 milyonluk ülkede. 10 milyona, 15 milyona tiyatro biletleri satıldığı zaman, tiyatro kendini kurtarmıyor, kapatıyor. Yoksul insanlar gelemiyor, para ayıramıyor. Ben bir oyun yazarı olarak, nasıl tüm bunlara duyarsız kalayım? 14 yaşındaki çocuk öldürülüyor. Sen bunları görmeyeceksen, adı ne bunun?” diyor.

Trajikomik dava

Cuma Boynukara’nın geçen yıl sahnelenmeye başlanan ve bu yıl da devam edilen “Ölüm Uykudaydı” adlı oyunu hakkında üç yerde dava açılmış. Davanın gerekçesi, “halkın cinsel arzularını tahrik etmek.” Cuma Boynukara, bu trajikomik davayı şu sözlerle değerlendiriyor: “İnsanlar işkencede, sadist birtakım insanların uygulamasına maruz kaldığında, o sadist insanın uygulaması sonucu o insana cop sokuluyorsa, biz bir biçimde insanlara ulaştırıyorsak, bunu seyreden insan nasıl tahrik oluyor? Nasıl böyle bir fantazi olabilir? Benim ülkemin geleneğinde böyle bir şey yok. Beni üzmüştür.”

“Görülmüştür” adlı oyunu Tiyatro Fora tarafından sahnelenmeye hazırlanan Cuma Boynukara, 12 oyun yazmış. Oyunları hakkındaki yasaklamalar ve davalarla ilgili “hakkını dışarıda aramak” gibi bir düşüncesi de yok; “Çünkü bir şeyi yitirdiğiniz yerde, bir şey elinizden alındığı yerde geri alırsınız.”

(Kaynak: Evrensel)


***


Ayrıca bakınız:

Üzerinde durulup tartışılması gereken bir yazı!

LİNÇÇİ Ece Baktıaya, Milliyet Sanat'ta yazıyor!

LİNÇÇİ Mirza Metin, Milliyet Sanat'a poz verdi!

Tiyatro Avesta, oyun yazarı Cuma Boynukara'ya iftira atılma olasılığına karşı uyarıcı bir yazı gönderip yayınlamamızı istedi; biz de hemen yayınladık!

Yazar Cuma Boynukara'ya iftira mı atılıyor?

Tiyatro Avesta'dan sonra, Cuma Boynukara da "iftira olasılığı" konusunda açıklama yaptı. Şimdi sıra Nedim Saban ve Saban'la söyleşi yapan "Kürt"lerde!

LİNÇÇİ www.tiyatrom.com sitesinden açıklama!

Yalan makinesi ve küfürbaz Mustafa Demirkanlı'nın sözde küfre karşı kampanyasına alet olanların imzaladıkları metni ve alet olanları teşhir ediyoruz!

Linç imzacıları listesi