31 Aralık 2009 Perşembe

İSVİÇRE MEKTUBU

Sosyolog Jean Ziegler tarafından yazılan Batı'ya Duyulan Nefret adlı kitabı okuyuncaya kadar çok şey bildiğimi sanıyordum; yanılmışım meğer!


Midi Mermer
1 Ocak 2010


Dünyada ne kadar çok haksızlığın olduğunu, parababalarının ikinci ve üçüncü dünya ülkelerini nasıl sömürdüklerini ve bu sömürülerini arttırarak devam ettirebilmek için başvurdukları yöntemlerin tümünü bildiğimi sanıyordum. Bu konuda ne kadar az şey biliyormuşum meğer. Teşekkür ederim sana, Jean Ziegler, benim daha çok şey öğrenmeme neden olduğun için!

Jean Ziegler, uzun yıllar İsviçre'nin Sosyal Demokrat Partisi'nde milletvekilliği yapmış bir sosyolog. Ziegler'in en son yazdığı kitabın adı; "Der Hass auf den Westen = Batı'ya Duyulan Nefret". Eşim Heidi, "Bana yaşgünümde verebileceğiniz önemli hediyelerden biri!" demişti, yaşgününe bir-iki hafta kala, bu kitapla ilgili olarak. Ve eşimin önemli bir hediye olarak nitelediği bu kitabı, çocuklarım ona yaşgününde hediye etme inceliğini gösterdiler. Ben de eşime gösterilen bu incelik sayesinde, bu önemli kitabı okuma olanağı buldum.

Jean Ziegler, kitabında, öncelikle psikolojik olarak insanların beyinlerindeki hatırlama ve buna bağlı olarak bilinç oluşturma durumunu teorize ediyor. Bu tezden yola çıkarak, genellikle Güney Yarıküre'deki ülkelerde yaşayan insanların tarihsel süreçte "Batı"ya karşı düşünce yapılarının nasıl değişerek oluştuğunu, gayet rahat anlaşılır bir şekilde gözler önüne seriyor.

Jean Zieglier, kölelik döneminden başlayarak, endüstri ülkelerinin bu ülkelerdeki insanlara nasıl davrandıklarını, kaç milyon insanın herhangi bir eşya gibi gemilere doldurularak, hangi şartlar altında taşınıp, okyanus ötesi ülkelerin pazarlarında hangi şartlarda satıldıklarını ve bu insanların, daha sonra hangi şartlar altında çalıştıklarını, hiçbir otosansür başvurmadan anlatıyor.

Daha sonra kolonyal döneme gelindiğinde, sömürünün nasıl şekil değiştirip, artış hızının sürekli yükselerek günümüze kadar nasıl organize edildiğini belgelere dayanarak, isim vererek, yadsınamayacak bir şekilde anlatıyor. Ziegler'in, Nijerya'dan verdiği örnekleri okurken, içimden yükselen "nefret"i, aynı tazeliğiyle hâlâ içimde hissediyorum.

Kitabın son bölümünde Güney Amerika'ya gidiyor Jean Ziegler; zaman çarkını da biraz geriye döndürerek. "Güney Amerika'nın bulunuşu"nda orada kimlerin, nasıl yaşadıklarını, İspanyol'ların oraya nasıl varıp, oradaki insanlara ne şekilde davrandıklarını; altın, gümüş ve başka değerli yeraltı zenginliklerini çalışlarını meşrulaştırabilmek için hangi yöntemlere başvurduklarını, bunun için de orada yaşayan kültürleri hemen hemen yeryüzünden nasıl sildiklerini çok açık bir şekilde sunuyor okuyucuya.

Böyle bir kitabın sadece vitrinleri süslemesine asla razı olamadım. Dün, bu kitabı satın aldığım aynı kitapçıya tekrar giderek, bu kitabın aynısından iki tane daha satın aldım. Amacım, bu iki kitabı iki ayrı yönde seyahate göndermek. Farklı ortamlardaki iki farklı arkadaşıma bu kitapları hediye ederek, onların da bu kitabı okumalarını ve okuduktan sonra yine bu kitapları kendi arkadaşlarına vererek, bu kitapların mümkün olduğunca çok sayıda insanın elinden ve beyninden geçmesine yardımcı olmaları. Bakalım nereye kadar ulaşacak bu kitapların serüveni; içine yazılmış hangi notlarla ve sayfaları ıslatmış hangi gözyaşlarıyla, ne zaman bana geri dönecekler? Dileğim, bu kitapların asla bana geri dönmemeleri, hep elden ele geçip dünya döndükçe seyahatlerine devam etmeleri.