11 Kasım 2009 Çarşamba

İSVİÇRE MEKTUBU

Afişlerin biri minareye karşı olan, diğeri ise karşı olana karşı olan!
Bir pazar günü düşünceleri
.
.
Midi Mermer
8 Kasım 2009
.
.
Sevgili dostum Hilmi
.
Seninle birlikte "Glacier Express" ("Buzul Ekspresi") ile Chur kentinden Zermatt'a yaptığımız tren yolculuğunu hatırlıyor musun? Yirmi sekiz yıldır burada yaşamama rağmen, seninle birlikte ben de ilk kez çıkmıştım bu yolculuğa; görmediğim bir İsviçre köşesini daha görmüş oldum böylelikle. Burada söylenen bir deyim var:
.
"İyi geçirilen bir tatil, işe döndükten sonra uzun süre çalışmak için gerekli olan enerji kaynağı görevini üstlenir!"
.
Ben de çalışırken yoruldukça, seninle yaptığımız o tatil günlerini düsünüyorum hâlâ. Hele Bodensee çevresinde dolaşırken, Bregenz'de bulunan göl üzerindeki tiyatro sahnesini gördüğün anda sende oluşan heyecanı hiç unutmayacağım. Neyse uzatmayayım..

Biliyorsun, trenle Zermatt'dan St. Gallen'deki evimize dönerken, Bern üzerinden seyahat etmiştik ve Bern'e geldiğimizde, en azından tren garına çok yakın olduğu için sana Parlemento binasını göstermek istemiştim. Parlemento'nun önüne geldiğimizde, hava kararmaya başlamıştı. Binanın çevresini dolaşıp avlusuna girmiş, merdivenlerde, balkon görevi gören terasda bizim gibi dolaşan insanlara rastlamıştık. Hatta bir grup genç merdivenlere oturmuş, yanlarında getirdikleri biralarını içiyorlardı. Parlamento binasında video kamera kullanmanın bir sorun yaratıp yaratmayacağını sorduktan sonra bu anları tespit etmiştin. Eve dönmemiz gerektiği için fazla zamanımız yoktu, ama sana yetmişti bu çok kısa Parlemento ziyareti. Oradan ayrılırken: "Türkiye'de sıradan bir vatandaş olarak, hiç aranmadan, kimlik kontrolü yapılmadan Parlemento binasının avlusunda dolaşmak mümkün değil." demiştin. Yanılmıyorsam bizim orada büyük alışveriş merkezlerine girerken bile aranıyor, kontrol ediliyor insanlar!

"İsviçre direkt olarak demokrasiyle yönetiliyor" kanısı oldukça yaygın burada. Yani herhangi bir konu için belirli sayıda imza toplayan bir grup yada bir parti, bir kanun maddesinin yada maddelerinin değiştirilmesini, halkoylaması yapılması konusunda bir yaptırımda bulunabilir hükümete. Bu ayın yirmi dokuzunda, böyle bir halkoylamasıyla karşı karşıyayız. İnisiyatif, yeterli sayıda imza toplanarak, İsviçre Halk Partisi (SVP / Schweizerische Volkspartei) tarafindan lanse edildi. İsviçre'deki geçerli olan yasalardan birine "Bu ülkede minare inşaatı yapmak yasaktır." maddesini ekletmek istiyorlar!

Hassas bir konu! İnsan haklarının en önemli kişisel haklardan biri olduğunun kabul edildiği bir ülkede, böyle bir konunun tartışılması. Gerçi yapılan kamuoyu yoklamalarına göre, eğer seçim gününe kadar büyük bir değisiklik olmazsa, reddedilecek bu istek. Ama buna rağmen yaklaşım üçte bir oranındaki bura insanları destekliyorlar bu inisiyatifi.
.
Sen beni tanıyorsun; dinle pek bağım yok. Ama böyle bir şeyin, böyle bir ülkede tartışmaya açılması, halkoyuna sunulması kaygılandıryor beni. Dün gazetede okudum; İsvicre'de şu anda dört tane minare varmış! Bunlardan ilki 1963 yılında inşa edilmiş. İşin ilginç yani, o günlerde minare inşa edilirken, tek bir şikayet, karşı çıkma olmamış. Bugünse imza toplanıyor, plaketler asılıyor sokaklara birkaç oy kapabilmek için. İşin bir başka ilginç yanı da burada bu konuyu lanse edenler, propaganda için Tayyip Erdoğan'ın bir zamanlar söylediği "Die Minarette sind unsere Bajonette, dieKuppeln unsere Helme, die Moscheen unsere Kasernen und die Gläubigen unsere Armee" ("Minareler bizim süngümüz, kubbeler bizim kaskımız, camiler bizim kışlamız ve inananlar bizim askerimiz") gibi söylediği bir şeyi argüman olarak kullanıyorlar.

Tartışmalar bir yana, benim düşüncelerim ve kaygılarım aslında başka yönde. İkinci Dünya Savaşı'nın üzerinden henüz tam bir yüzyıl geçmedi: Hep soruyorum kendime; "İnsanlar bu dönemde yaşadıklarından neler öğrendi?" Minare inisiyatifi konusunda duvarlara asılan panoları gördükçe, şu anda geldiğimiz yerin, 1930-1935'lerden fazla uzak olamayacağını düşünmekten alamıyorum kendimi. İnsanları, içlerine korku tohumlari ekerek ve kendi amaçlarına ulaşmak için herşeyi mübah sayan insanların çoğaldığı bir kıtada yaşıyor olmak bâzen bunaltıyor beni.

Görüşmek üzere dostum, iyi bak kendine.