12 Eylül 2009 Cumartesi

Sayın Bulunmaz,

Bu yazıyı kaleme almak bana sıkıntı veriyor; çünkü uzun uzun “polemik”lerle zaman harcama niyetinde değilim. Ancak bana yönelttiğiniz suçlamanıza karşı sessiz kalamayacağımı iyi bilirsiniz.

Suçlamanıza geçmeden önce Tiyatro Oyun dergisine yapmış olduğunuz darbeden söz etmek isterim. Aslında gerekli açıklamaları kamuoyuna duyuru adlı yazımızda dile getirdiğimiz hâlde söylenecek birkaç sözün daha olduğunu düşünüyorum. Tiyatro Oyun dergisi bizim zamanımızda hiçbir zaman sosyalist bir dergi olmadı. Neden mi? Hakaret, küfür gibi yazılarınız yayınlanmadığı için… Çünkü Sosyalizm küfür etmekse sosyalist olmadı bu dergi!.. Sosyalizm, Lenin şekilciliğiyse, Tiyatro Oyun dergisi bizim dönemimizde “sosyalist” olmadı… Emek yerine Lenin tercih ediyorsanız, lütfen kendinizi değerlendirin… Sadece tekrarlar ve şekilcilik üzerinden sosyalizmi savundunuz. “Tüyü bitmemiş yetimin hakkını” düşünürken emeği çöpe attınız… Neden? Çünkü siz sosyalist değilsiniz… Emeğe değer vermeyen, “parayı ben kazanıyorum, sen değil diyen”, sahipliğini hep sermaye üzerinden gösteren bir kişinin sosyalizmi savunmazı mümkün değildir. Sizin uygulamanızı “vahşi kapitalistler” bile yapmamaktadır. Siz darbe yaptığınız. Kendinizi bu bağlamda “devrimci” olarak lütfen görmeyiniz. Siz, emeği çiğneyerek dergimizin dağıtımına izin vermediğiniz…. Lütfen darbeyi devrime çevirerek bu konu üstünden de nemalanmayınız…

Tiyatro Oyun dergisinin 9. sayısının “12 Eylül özel sayısı” olmasına birlikte karar verdik. Hattâ kapaktaki gergedan fikrini Toprak Karaoğlu önerdi ve bu konuda mutabık kaldık. Şimdi de bu derginin neresinde “özel sayı” yazıyor diye sözüm ona “dalga” geçiyorsunuz. Gerçekten gülünç duruma düşüyorsunuz… Şekilci olduğunuzu bu kadar açık etmeyin. İçerik ve kapağın 12 Eylül Faşizmini anlattığını iyi biliyorsunuz… Sadece kelime oyunlarınla “size ait” olan blog sayfanızda olayı geçiştirip başka yönlere çekmek istiyorsunuz… Yapın, site sizin, para sizin, dergi sizin, Lenin sizin… Dilediğinizce yapın… Ama unutmayın, bu dergide bizim dönemimizde hiçbir zaman emek sizin olmadı…

Truva Atı sendromu!

Bizi karşı tarafın ajanı olarak suçluyorsunuz. Hilmi Bulunmaz sormak isterim size: belgeniz var mı? Somut bir kanıt gösterebilir misiniz? Anımsarım ki benzer söylemlerle suçlandığınızda benim burada kelimelere dökemeyeceğim küfür ve hakaretlerle insanlar veryansın ediyordunuz… Bakın, TDK çatısı altına da sığınmıyorum. Sadece soruyorum: Bu imanızın –ima diyorum çünkü açık olarak bile yazmamışsınız– belgesi var mı? Siz ki belgesiz konuşmayı sevmeyen birisiniz(!) nasıl olur da böyle bir imada bulunursunuz? Bu suçlamanız çok ciddidir… Bunun açıklamasını en kısa sürede yapmalısınız, eğer kanıtlamıyorsanız özür dilemelisiniz…

Tiyatro Oyun derginin son dört sayısını elinize alıp bakmanızı öneririm. Bu sayılarda siz var mısınız? Yanlış anlamayın, varsınız, ön iç kapak blogspot tanıtımında. Bunu söylüyorum ki “şekilci” olarak bakarsanız dediğimi anlayamazsınız. Kendinizi göremediğiniz değil mi son dört sayıda? (Hakaret içeren yazılarınızdan bahsediyorum!) Neden mi? Biz devrim yaptık (silahsız, acısız, parasız) siz ise silahınızla (paranızla) darbe yaptınız. Kim devrimci, kim darbeci?? Son dört sayıya sahip olanlar Hilmi Bulunmaz’ın sesinin (hakaret ve küfür) dergi içinde bulunmadığını göreceklerdir. Sansürcüyüz o zaman?? Hayır sansürcü de değiliz. Çünkü tüm yetkiyi Toprak Karaoğlu’na verdiğinizi deklere ettiniz. Hattâ blog sitenizde yayınladığınız düzeydeki yazıların Toprak’ın yayınlanmayacağını bile bile kabul ettiniz. Şimdi soruyorum: Sansürcü kim? Darbeci kim?

Sayın Bulunmaz, sizle uzun süre söyleştik, sanat üzerine konuştuk… Ama dergi çıkarttığımız günden bu yana sizi daha iyi tanımaya başladım. Emeği önemsediğinizi sanırken, aslında umursamadığınızı, hattâ umursamamakla kalmayıp emek veren kişileri görmezden geldiğinizi gördüm. İnanınki sosyalist olmadığını söyleyen bir kişiye bunları söylemezdim. Ama siz bence kendi “sosyalizminizi” yaratmışsınız. Benimleysen dostumsun, benle değilsen düşmanımsın. Ben hiçbir zaman bir taraf olmadım. Taraflaşmayı marjinalleşmek uğruna giyilen bir kıyafet olarak görüyorum. Marjinalleşme, toplum içinde tanınma istediğidir. Bunu yapanlar insanları kullanıp, emeği çöpe atanlardır.

08.09.09 günü Tiyatro Oyun dergisine el koydunuz. Devrim, size ağır geldi ve sermaye silahınızı kullanarak darbe yaptınız.

Umarım bu “polemiğin” son yazısı olur. Yaptığınız suçlamanın en kısa zamanda açıklamasını yapmanızı ve herkesle paylaşmanızı umuyorum. Lütfen yazmış olduğum metinden cımbızla cümleler seçmeyiniz. Bütününü dikkate alınız.

Not: Lütfen yazının bütününü dikkate alınız!! Bir konu hakkında suçlama yapacaksanız lütfen kelime oyunları kullanmayınız. Açıkça yazınız… Eğer size yazılmış bu mektuba cevap vermeyecekseniz de gerekçesini kamuoyuyla paylaşınız.

Saygılarımla

Ozan Akgül