24 Eylül 2009 Perşembe

İSTANBUL'DA YAPILAN TİYATRO KURULTAYI SÜRECİNE NOTLAR

Özgür Başkaya tarafından yazıldı.
Perşembe, 24 Eylül 2009 22:33


MERHABA
AŞAĞIDA İSTANBUL KURULTAYINA DEĞİN YAPILMIŞ YAZIŞMALAR VE KİŞİSEL YORUMLARIM BULUNMAKTADIR..
TİYATRO CAMİASINA DUYURMAYI GÖREV BİLDİĞİM İÇİN YAYINLIYORUM.
ÖZGÜR BAŞKAYA
WWW.OZGURTİYATRO.ORG


TÜRKİYE TİYATRO KURULTAYI İSTANBUL BULUŞMASI İÇİN YAZILAN ÇAĞRI METNİ:


ÖRGÜTLÜ BİR TİYATRO İÇİN TÜRKİYE TİYATRO KURULTAYI


Bu yıl İzmir’in Urla ilçesinde düzenlenen 3. Türkiye Tiyatrolar Buluşması'nda, tiyatro camiası içinde iletişim ve koordinasyonu sağlayacak, tiyatronun sorunlarına etkili bir şekilde müdahale edebilecek bir çatı örgütüne ihtiyaç duyulduğu vurgulandı.

Bununla kalınmadı; tiyatro alanında örgütlenme bilincinin geliştirilmesi ve tiyatro örgütlerinin birbirinden kopukluğunu gidermek için bir Türkiye Tiyatro Kurultayı düzenlenmesine karar verildi.

12 Eylül’de İstanbul’da düzenlenmesi planlanan Türkiye Tiyatro Kurultayı’nın hedefi, tiyatro camiasını etkili olmaktan alıkoyan dağınıklığı ortadan kaldırmak, ihtiyaçlar doğrultusunda tiyatro örgütlerinin kurulmasını ya da canlandırılmasını teşvik etmek ve Türkiye çapında bir iletişim ve dayanışma ağını örmektir.

12 Eylül öylesine seçilmiş bir tarih değildir. 12 Eylül’ün tiyatro adına da anlamı yıkım ve karanlıktır; aynı günde tiyatronun çatı örgütünü kuracağımızı ve irademizi kalıcı bir şekilde yükselteceğimizi ilan edeceğiz.

Deneyimlerimiz göstermektedir ki, tiyatro insanları ancak el ele verdiğinde sesini duyurabilmektedir. Parçalanmışlık ise tiyatroyu bağımlı hale getirmekte, toplumun kurucu ve etkin bir öznesi olmaktan çıkarmaktadır. Himaye değil, haklarımızı almak için örgütlenmek istiyoruz.


Tiyatro insanlarını ve kurumlarını Türkiye Tiyatro Kurultayı ile başlatılacak sürece katılmaya çağırıyoruz. Davetimiz, sorunlarımızın çözümünün örgütlü tiyatrodan ve dayanışmadan geçtiğini düşünen tüm tiyatro çevrelerinedir.

KOORDİNASYON KOMİTESİ:
Fırat Güllü - Mehmet Esatoğlu - Nedim Saban - Orçun Masatçı - Orhan Aydın
Ömer F. Kurhan - Turgay Tanülkü - Zafer Gecegörür

KURULTAY ORGANİZASYONUNDA ÇALIŞAN KURUM VE TOPLULUKLAR:

Amatör Tiyatrolar Çevresi - Bartın Sanat Tiyatrosu - İstanbul Alternatif Tiyatrolar Platformu / Girişim
İzmir Yenikapı Tiyatrosu - Nazım Hikmet Kültür Merkezi - Tiyatro Boğaziçi - Tiyatro Kare
Tiyatro Oyuncuları Derneği - Tiyatro Simurg - Türkiye Tiyatrolar Birliği


http://www.tiyatro-kurultayi.org/


***


TÜRKİYE TİYATRO KURULTAYI İSTANBUL BULUŞMASINA YUKARIDA ALINTILADIĞIM ÇAĞRI METNİ İÇİN YAZDIĞIM DÜŞÜNCELER..


sevgili esatoğlu , sevgili güllü, sevgili gecegörür....Öncelikle böyle bir çalışmayı desteklediğimi ve tiyatromuz adına da orada olacağımı bildiririm..Gönderdiğiniz metinde belirli karmaşaların olduğunu düşünüyorum.. kurultay kelimesinden başlamak gerekir.. ulusal ya da uluslararası bilimsel toplantı veya varolan bir birliğin temel meselelerini konuşmak için yaptığı toplantı.. ( türkçe sözlük temelli..)belki birincil anlamda değerlendirirsek bu yapılması istenen yere yaklaşabilir ancak okuduğum metinde ikinci anlama oturtma gibi bir yaklaşım var.." 12 Eylül’de İstanbul’da düzenlenmesi planlanan Türkiye Tiyatro Kurultayı’nın hedefi, tiyatro camiasını etkili olmaktan alıkoyan dağınıklığı ortadan kaldırmak, ihtiyaçlar doğrultusunda tiyatro örgütlerinin kurulmasını ya da canlandırılmasını teşvik etmek ve Türkiye çapında bir iletişim ve dayanışma ağını örmektir." bu birinci anlama yakındır.yukarıdaki alıntı ile aşağıdaki alıntı bana çelişik gelmektedir..""12 Eylül öylesine seçilmiş bir tarih değildir. 12 Eylül’ün tiyatro adına da anlamı yıkım ve karanlıktır; aynı günde tiyatronun çatı örgütünü kuracağımızı ve irademizi kalıcı bir şekilde yükselteceğimizi ilan edeceğiz."nedeni ise yine son paragraftaki çağrıdır : "Tiyatro insanlarını ve kurumlarını Türkiye Tiyatro Kurultayı ile başlatılacak sürece katılmaya çağırıyoruz. Davetimiz, sorunlarımızın çözümünün örgütlü tiyatrodan ve dayanışmadan geçtiğini düşünen tüm tiyatro çevrelerinedir."önceden başlatılan bir süreç altında hareket etmek başkadır.. geniş bir çağrıyla yeniden başlamak başkadır..varolan tiyatro örgütleriyle ve tiyatrolarla ortaklaşmak için sıfırdan başlamak başkadır , olmaMIŞ gibi yapılmaya çalışılan ancak olduğu var ( sayılan ) olan bir çatıda toplanmak başkadır..bunları yazmamın nedeni kesinlikle süreci törpülemek değildir, başta söylemiştim.. ancak kafa karışıklıklarını ortadan kaldırıp işe başlamak önyargıların da engellenmesine yol açar..atb örneğinde olduğu gibi..amatörlüğü esas alan bir birlikteliğin bu çağrıya sıcak bakması doğal , ancak temkinli olacaktır. çünkü bildiğiniz üzere hem koordinasyon komitesinde hemde kurultay için çalışan grupta hem amatör, hem yarı amatör, hem de profesyonel kişi ve kurumlar bulunmaktadır.. bu kişi ve kurumlar hangi temel üzerinden biraraya geleceklerine karar vermiş olabilirler ancak tüm türkiyeye yapılan bu çağrı düşünülebileceği üzere bu temele sahip değidir ve farklı tartışmaları da yanında getirecektir..eğer kurultayda bunlar konuşulacaksa o zamanda ; "aynı günde tiyatronun çatı örgütünü kuracağımızı ve irademizi kalıcı bir şekilde yükselteceğimizi ilan edeceğiz" sözleri havada kalmaktadır.."iletişim- koordinasyon - tiyatronun sorunlarına etkili müdahale - örgütlenme bilinci" gibi kavramlar elbette kulağa hoş gelmektedir ancak temellendirilmesi gerektiğinden ve ortak paydaları belirlemek zaruretinden nesnel değildir ve maalesef havada uçuşmaktadır..neyse..tüm bunlarında orada konuşulmasının da iyi bir şey olduğu düşüncesiyle orada olacağımı bildiriyor ve tiyatronun tüm süreçlerinin önünün açık olmasını diliyorum..tiyatro dostluğuyla...

özgür başkaya
05055863249
www.ozgurtiyatro.org


***


ÖMER FARUK KURHAN TARAFINDAN YOLLANAN YANIT YAZISI...
Kurultay'la ilgili yazına yanıt

Öncelikle bu yazının Koordinasyon Komitesi’nin bir üyesi olarak yazdığımı ve teknik bazı önermeler dışında komitenin bütününu bağlamadığını belirtmek isterim. Arkadaşlar koordinasyon komitesi üyelerinin bazılarına ilettiğin bir mesajı bana da yönelendirdi ve bu nedenle aşağıdaki yazıyı yazdım.

Kurultay’a verdiğiniz destek için teşekkür ederiz. Bu noktada, sizden ricamız, Kurultay adına açılan internet sitesine (http://www.tiyatro-kurultayi.org/) girerek kurum ve kişiler olarak isimlerinizi eklemenizdir – hâlâ bu işlemi yapmamış iseniz.

İkinci bir ricamız, kurm ve kişiler olarak Kurultay’a katılacağınızı değil, katılmak istediğinizi iletmenizdir. Çünkü Kurultay’a katılmak isteyenlerin başvurularını yapmaları ve ona göre bir planlama yapılması gerekmektedir. Kurultay’ın gerçekleştirileceği salonun kapasitesi sınırlıdır. Dolup taşar mı, yoksa fazla mı geniş gelir şimdiden öngörmek kolay değil. Örneğin Ankara’da ilişki içinde olduğunuz topluluklarla bir araya gelerek organize olmanız, katılabilecek temsilci sayısını belirlemeniz ve iletişim kurmanız hem planlamanın kolaylaşmasına hem de Kurultay’ın örgütlü ilişkilerin kurulmasını teşvik etme işlevine katkı sunacaktır.

Bu teknik konuları bir yana bırakıp bildiriyle ilgili eleştirilerine gelince:

“Kurultay” teriminin anlamı ile ilgili tartışma burada da yaşandı ve sonuçta kullanılmasında bir mahzur olmadığı sonucuna varıldı. Sözlük anlamına bakıldığında bir anlam çeşitliliği olduğunu sen de fark etmişsin Bizim ilk aşamada tercih ettiğimiz anlam büyük toplantıdır. Şöyle de söylenebilir tümden gelimci değil, tümevarımcı ve sürece yayılan bir çatı örgütü konseptini benimsemenin yararına inanıyoruz. Hedef, İstanbul’daki Kurultay’ın tiyatromuzun çatı örgütü ihtiyacını giderme yönünde geniş katılıma açık bir süreci başlatmasıdır.

Elbette bu sürecin 3. Türkiye Tiyatro Buluşması’nda da başlatılması mümkündü. Fakat Orhan Aydın’ın önerisiyle, süreci daha büyük bir toplantıyla başlatmanın daha doğru olacağına karar verildi.

Belirtmek gerekir ki bir çatı örgütü kurma adına yaşanan sürecin tarihi daha eskidir: Son yıllarda Ankara Tiyatro Festivali’nde tiyatro örgütlenmesini konu alan paneller tiyatro örgütlerinin temas kurmasında ve ilişkilerini geliştirmesinde oldukça işlevsel olmuştur. Gerçi geçen yıl festivali protesto ettiğiniz için bu süreçten kopmuş olabilirsiniz; ama Ankara Festivali’nin ve özelde Yener Aksu’nun bu yapıcı sürece katkısını kimse kolay kolay inkâr edemez.

Sana önerim, belli bir bilimsel paradigma içinde kesin anlamlara kavuşturulan kavramlar söz konusu değilse, kongre, meclis veya kurultay gibi sözcüklerin pratik anlamlarına önem vermendir. Bildiriden de anlaşılabileceği gibi, süreç ve dayanışma ağının örülmesi gibi tanımlardan hareket edilmektedir. Doğrusu da budur: Bir çatı örgütü kurma adına Kurultay’a kadar işleyen bir süreç de olmuştur, sonrası da olacaktır.

Çelişki olarak söylediğin şeyler kelimeleri eğip bükmekten ibaret. Ben bu sorunu bir ara Büktel’le de yaşamıştım. Olgusal önermelere ve kelimelere kesin anlamlar yüklemek, bağlamı ihmal etmek gibi bir huyu var. Sanki olgular ve temayüller evreninde değil de, seçilmiş bir matematiksel evrende yaşıyoruz. Bu anlamda, bilimcilik veya mantık adına öne sürülenler sıkı bir dogmatizmin tezahürlerinden başka bir şey değildir.

Örneğin “çatı örgütünü kurmak” ne demektir? Yasal statüye sahip dernek ya da konfederasyon gibi bir şey kurmak mı? Kimileri bunu savunabilir, ama savunmayanlar da çıkabilir. O zaman ne olacak? Çatı örgütü esprisi ayrımsız her tiyatro örgütünü kapsayacak bir iletişim ve dayanışma ağının örülmesini sağlayacak bir kurguyu / kuruluşu gerektirir. Bunu anlamlı kılacak olan da ortak sorunların üzerine gidebilme kapasitesi olacaktır.

Dahası: Bir sıfır noktası ya da yoktan var edilebilecek bir başlangıç yoktur. Yukarda sözünü ettim: Kurultay’a giden süreçte Ankara Festivali panelleri de işlevsel olmuştur, fakat dönüm noktası 3. Türkiye Tiyatro Buluşması’dır. Pekiyi Kurultay gerçekten çatı örgütünün kısa vadede ve yaygın bir şekilde hayata geçmesini sağlayabilir mi? Bu konuda değişik fikirler var. Ben temkinli olanlardanım. Fakat “temkin” derken sürece aktif ve yapıcı katılım göstermekte tereddüt ettiğim anlaşılmamalı; sürecin geniş zamana yayılacağı ve inişli çıkışlı seyredeceğini düşünmekteyim.

Çağrı bildirisinin havada kaldığından söz ediyorsun. Galiba çağrı bildirisi ile parti programı ya da bir dernek tüzüğü arasındaki farkı gözden kaçırmaktasın. Daha da önemlisi, çağrı bildirisinin zaten havada kalması gerektiğini anlaman gerekirdi. İlk aşamada onu havadan alıp yere indirecek olan çatı örgütü hedefine kilitlenen kurultay katılımcıları olmalıdır.

Bildiri program ya da tüzük önerisi değil, çatı birliğini kurmak adına içini doldurma çağrısıdır. Bu da yetmez; onu yere indirecek olan tek başına Kurultay’da dillendirilecek soyut ve çoğu bildik ilkeler de değildir; ilkesel temayüllere uygun pratik bir sürecin örgütlenmesidir.

Sonuç olarak, senin eleştiri dediğin ama spekülasyonlardan ibaret bulduğum görüşlerin ya da “temkinli” duruşun çatı örgütünü kurma ve işlevsel kılma sürecine pek bir şey katmaz düşüncesindeyim. Bu da çatı örgütünü kurma sürecinin zamana yayılacağı varsayımını doğrulayan bir tutuma işaret eder aslında.

Ben örneğin Türkiye Tiyatrolar Birliği ile bir uzlaşma yakaladığımızda, Türkiye Tiyatro Buluşması’na katıldığımızda, İstanbul’dan, Bartın’dan, Manisa’dan ve İzmir’den arkadaşlarla bir heyet oluşturup Bursa Mustafakemalpaşa’daki bölge tiyatrosu ile dayanışma ziyaretini organize ettiğimizde, Ankara Festivali’nde tiyatronun örgütlenme sorunlarını masaya yatırdığımızda, çatı örgütü kurma hedefine kilitlenen bir Kurultay’ın organizasyonuna aktif katılım gösterdiğimizde vs. bir çatı örgütü konseptinin hayata geçmeye başladığını düşünüyorum.

Sana önerim, nasıl bir çatı örgütüne ihtiyaç duyduğumuz ve örgütlenmenin alabileceği biçimler üzerine düşüncelerini ortaya koyman ve mümkünse bunu bir bildiriye de dönüştürüp Kurultay sürecine katkı sunmandır. Kurultay’ın gündeminin Özgür Başkaya’nın yorumsama ve mantık anlayışını masaya yatırmak olduğunu pek sanmıyorum. Destek verdiğini söylemene rağmen Kurultay sürecine mesafeli durman kendi tercihindir. Buna karşılık, Kurultay’ın görücüye çıkmak, birilerine kendisini beğendirmek gibi bir kaygısı olmamalıdır.

İyi çalışmalar…

Ömer F. Kurhan


***


ÖMER FARUK KURHANA YAZDIĞIM YAZI....
elbetteki son yanıt...

Sayın ömer faruk kurhan...

Öncelikle sizinle polemiğe girmeyeceğimi çünkü bunun benim için gereksiz ve yersiz olduğunu bildirmek isterim..
Sadece bu kerelik yazdığınız yazıya binaen görüşlerimi sizinle ve diğer üç arkadaşla paylaşacağım.
Bahsi geçen ve yazı gönderdiğim arkadaşların yerine sizin bana yazmanızı iyi niyetli olmaya çalışarak sadece kurul içi dayanışmaya bağlıyorum. Ancak onların en azından sizden önce bana dönmemiş olmalarını da yadırgadığımı bildirmek isterim..

İkinci ricanızı anlayabilmiş değilim.. Salonda b2, c4 vb.. gibi numaralar varda geleceğini deklare eden birine yada kuruluşa kurultay kapılarını kapayacak bir konsepte mi sahip..
Orhan Aydın’ın önerdiği gibi sürecin daha büyük bir toplantıyla başlatılmasını istiyorsak bu nasıl bir ricadır ki “katılacağımızı değil katılmak istediğimizi” ileteceğiz.. Katılacağımızı iletmek bu süreç için çok daha önemli ve anlamlı değil midir?. Söylediğiniz “geniş katılıma açıklığın” böyle olmasının daha anlamlı olacağını düşünmemekte misiniz?.
Sonradan söylediğiniz kişilerin sayısı filan gibi teknik mesele ise, söyleminizdeki (tüm yazınızda hissedilen) pek de iyi olmağını düşündüğüm niyetinizden başka bir şey değil..

“Kurultay” süreci ile ilgili daha önce yaşadığımız ve kurulunuzun üyelerinin birkaçının de bulunduğu
Denizlideki kurultay,ATÜK kuruluş kurultayları vb.. gibi süreçler ve yaşanılan sıkıntılara binaen bu “kurultay” kelimesine değinmiştim..Fırat Güllü değil, ancak diğer yazıyı gönderdiğim arkadaşlar yaşadıkları için bunu daha iyi anlayacaklardır. Çatı örgütü kurma düşüncesinin eskiliğini de bu arkadaşlar hatırlarlar.. ( Gerçi Zafer Gecegörür katıldığı ve tanıştığımız ATÜK kuruluş kurultaylarından bahsetme gereği duymamış.. Bunu da yok sayma değil unutkanlık olduğunu düşünmek durumundayım herhalde.!) Ayrıca bu yaşanmışlıklar ve kelimelerin havada uçuşmaması düşüncem nedeniyle bana önerilerde bulunmanıza (tüm önerileri dinleme düşüncesinde olduğumdan) teşekkür etmekle birlikte bunu gereksiz bulduğumu da ifade etmeliyim..

Geçen yıl festivali protesto etmem ise sizinde bilebileceğinizi düşündüğüm, süreçten kopuşumu göstermez ki bu protestonun hiçbir şekilde şu an yaşanılan süreçle ilgili olmadığını hepimiz bilmekteyiz..
Ayrıca üyelerimiz süreci izlemişlerdir.. Bu arada Yener Aksu’nun örgütlenme konusundaki katkılarına hiç kimsenin bir şey demeğe hakkı yoktur ancak panel sırasında söylediklerinin (benim tiyatroları aradığım ya da Halman’ın bakanlar arasında ayrılan grupta yer aldığı gibi..) gerçek olmadığı da bir vakıadır.

Çelişki olarak söylediğimi ifade ettiğiniz şeyler tamı tamına söylenmiştir ve eğip bükme filan değildir.. Ayrıca sizin Büktel veya başkaları ile yaşadığınız süreçler beni ve bu süreci ilgilendirmez. Her tiyatro insanını,topluluğu ve birliği davet ediyorsanız bu toplantıda neler çıkacağını kahin değilseniz bilemezsiniz ve çatı örgütünün kuruluşunu yazımda bahsettiğim nedenlerle de ilan edeceğinizi deklare edemezsiniz..

Emin olabilirsiniz ki benimde temkinli duruşum sizinkine yakın düşünce ve deneyimlerimden kaynaklanmaktadır.

Çağrı bildirisini bırakın dernek ya da parti vb. gibi düşündüğümü, uzun bulduğumu ve bu anlamda kafa karışıklığı olabileceğini söylediğimi sanıyordum..Okuduğunuzdan ne anladığınızı anlamış değilim.. Fazla ve gereksiz laf kalabalığı - çelişkiler yüzünden ve sadece yapılana katkı sunmak adına bu yazıyı yazdığım ve yayınlamadım göz önüne alınırsa sanırım düşüncelerim daha sağlıklı kavranabilecektir..

Yazımda herhangi bir spekülasyon bulunmamaktadır. Yaşanmışlıkları hatırlatmak ve temkinli durulmasında yarar görmek kurgusal bir şey değil deneyim paylaşımıdır.. Benim kurultaya sunacağım ya da sunmaya çalışacağım katkı ise sizin kurgusal varsayımlarınızla değil yaşayarak ortaya çıkacak şeylerdir. Bu bağlamda sizin görüşlerinizin de herhangi bir kıymeti harbiyesinin olduğu düşüncesinde değilim.

Son paragrafta yazdıklarınızın ise abesle iştigal olduğunu düşünüyor ve bu nedenle görüş bildirmeyi uygun görmüyorum..


Size de iyi çalışmalar...

ÖZGÜR BAŞKAYA


***


ÖMER FARUK KURHANDAN GELEN YANIT..

Önce şunu belirteyim: Ben kendim yazar kendim söylerim tavrı hiç şaşırtıcı değil ve bugüne kadar da farklı bir tavır geliştirdiğini en azından ben görmedim. Eğer çıkar da açıkça kamuoyuna dönük bir şeyler söylemeye başlarsan, yanıt vereceğimi ve tartışacağımı biliyor olmalısın. Bu konuda yalnızca bir ölçüye dikkat ederim: Küfür ve hakaret olmayacak.

Kendini tartışma kültürüne kapalı tutmanı ve Allah'ın kelamı bende yaklaşımının postmodern versiyonunu üretme ısrarını anlıyorum. Diğer uçta da magazin ve küfür edebiyatı var. Birbirini pek güzel tamamlıyorlar. Bu bir hayli egemen "entelektüel" kültürle baş etmek kolay değil. Fakat bu demek değildir ki başkaları da bu kültüre katkı sunmak zorunda.

Akıl yürütme hasarınla ilgil küçük bir örnek verecek olursam:

"İkinci ricanızı anlayabilmiş değilim.. Salonda b2, c4 vb.. gibi numaralar varda geleceğini deklare eden birine yada kuruluşa kurultay kapılarını kapayacak bir konsepte mi sahip.. " demeyi de başarmışsın.

Anlamana yardımcı olmak için:

Varsayalım ki, Kurultay'a 200'ün üzerinde topluluk katılmak için başvurdu. Ama salon kapasitesi de aynı sayıda. Üstelik değişik çevrelerden de (yazarlar, tiyatro örgütleri, kültür sanat örgütleri vs.) bir hayli yoğun ilgi var. O zaman ne olacak?

Galiba şunu söylemeye çalışıyorsun: Siz katılımcıları organize ederken Özgür Başkaya'ya kontenjan ayırın ve salon kapasitesini -1 miş gibi kabul edin. Ama o zaman sorarlar: Özgür Başkaya'yı imtiyazlı kılan ne?

Oysa meseleyi şöyle çözmeye çalışmak lazım: Eğer yoğun ilgi varsa, mesela topluluklar kendi aralarında toplanıp minimum bir temsiliyetle ve sayıyla katılırlar. Yok eğer ilgi yoğun değilse, istediğiniz sayıda insan gönderebilirsiniz de denilebilir.

Daha fazla uzatmayayım. Bildiğim kadarıyla sen de bu türden organzasyonlar içinde görev almışsın. Örneğin bir şenliğe sınırlı sayıda topluğun katılabileceğini, katılım sayısının altyapı olanaklarına göre değişebileceğini bilmen lazım. Burada dikkat edilmesi gereken husus, insanları örneğin düşüncelerinden dolayı dışlamak gibi pozisyonlara düşmemek.

Teknik olarak, Kurultay'a katılmak için başvurmak Kurultay'a destek veren herkesin hakkıdır. Yani Özgür Başkaya'nın sırf Özgür Başkaya olduğu için katılması gibi bir imtiyazı yoktur.

Bu ikinci mektubundaki "argümanlarını" kamuoyuna dönük ve uygun bir dille yazmayı düşünürsen tabii ki cevap vereceğim. Yok eğer ben tartışmam, tartıştırmam diyorsan - ki öyle diyorsun, söylediklerine kamusal bir değer biçmiyosun demektir. Burası da psikolojik eğitim ya da bilinç yükseltme merkezi olmadığına göre, kamusal alanda görüşürüz demek zorundayım.

Biz fanilerin şöyle bir şansı var: Kamusal alanda sorgulama ya da son sözü söyleme hakkı ne yazık ki birilerinin tekelinde olamıyor.

İyi çalışmalar..


***


ELBETTE Kİ YANIT VERMEYECEĞİMİ DAHA ÖNCE BİLDİRDİĞİMDEN YAZMADIĞIM YANIT..... ::))


***


12 EYLÜL ETKİNLİKLERİ VE 12 EYLÜL TİYATRO KURULTAYI İÇİN YAPTIĞIM ÇAĞRI......


ANKARADAKİ TİYATROLARLA ACİL BULUŞMA ÇAĞRISI...
Değerli arkadaşlar..1- 12 eylül 1980 faşist darbesi ile ilgili emek ve demokrasi güçleri hepinizin bildiği gibi bir etkinlik programı hazırlamıştır.Bu etkinliklere yoğun bir şekilde katılım sağlayıp, tiyatro emekçilerinin de onurlu duruşunu göstermek ve darbelere karşı olduğumuzu - darbecilerin yargılanmasının insanlık onuru adına elzem olduğunu teatral olanaklarla da açımlamak için yapılabileceklerle ilgili bir toplantı yapmayı istiyoruz.2- Bilindiği üzere 12 eylül 2009 tarihinde istanbulda "türkiye tiyatro kurultayı" düzenlenmektedir..Bu kurultaya ankaradan nicel ve nitel nasıl bir katılım sağlayabilir ve görüşlerimizi beyan edebilirizi tartışmak istiyoruz..Yukarıda bahsedilen önemli nedenlerle ankaradaki tiyatrocu arkadaşlarımızla, tiyatrolarla, tiyatro örgütleriyle bir toplantı gerçekleştireceğiz..Bu toplantıya yoğun katılımınızı dileriz..Lütfen tüm çevrenize ve camiaya duyurunuz..Saygılarımızla..

ÖZGÜR TİYATRO
adına
Özgür Başkaya
YER : Özgür Üniversite ( Menekşe sokak 16 / 8 Kızılay - ANKARA )
GÜN : 2 EYLÜL 2009 ÇARŞAMBA
SAAT : 18:00
İLETİŞİM : 05055863249


***


ÇAĞRIDAN SONRA ÖMER FARUK KURHAN TARAFINDAN GÖNDERİLEN MAİL..

Amiyane bir tabir olacak ama OLAY BUDUR! Bu jestler yayıldığı ölçüde Kurultay işlevini yerine getirecektir. Destekliyor ve kutluyorum. Organize edeceğiniz toplantı umarım geniş katılıma sahne olur.

İyi çalışmalar...


***


MAİL İÇİN KISA YORUM..

Ortada bir jest filan yok. Sayın Kurhan kurultayın işlevinin sade kendi önerileriyle oluşturulduğunu sandığı ( o buna jest diyor ) etkinliklerle işlevsel olacağını sanıyorsa epey yanılıyor.. Çünkü bu toplantı bir jest değil ciddi bir süre düşünülüp oluşturulmuş ve tek gündemi “kurultay” olmayan bir toplantıydı.. Kendince destek ve kutlamasını da samimi bulmadığımızı ve tepeden bakan bir hava sezdiğimi de söylemeden edemeyeceğim.


***


ANKARADA YAPILAN TOPLANTIDAN SONRA BÜLENT SEZGİN’DEN VE BELKİ BAŞKALARINDAN DA ALDIĞI BİLGİLERLE, TİYATRO TİYATRO DERGİSİ SİTESİNDE ÖMER FARUK KURHAN’IN YAZDIĞI YAZI....
Not: Bu yazıyı Ancak İstanbul’da okuyabildim. Çünkü Tiyatro Tiyatro dergisinin web sitesinde sorun var (dı) .

Kurultay’a Doğru Özgür Başkaya Yapımı Tuhaf Bir Ankara Toplantısı

Ömer F. Kurhan

On gün önce, Özgür Tiyatro’dan Özgür Başkaya Ankaralı tiyatroculara bir çağrı yaparak İstanbul’da gerçekleştirilecek Türkiye Tiyatro Kurultayı’na hazırlık anlamına gelen bir toplantı yapılmasını önerdi. Ankara toplantısı 2 Eylül’de yapıldı. Bana göre bunlar tam da yaşanması gereken süreçlerdi. Nitekim benzer bir toplantı İzmir’de Yenikapı Tiyatrosu’nun çağrısıyla 4 Eylül’de yapıldı. Bazı yazılı ve sözlü geri bildirimlerden Kurultay gündemli toplantıların çeşitlenme eğiliminde olduğunu biliyoruz.

Ankara toplantısı çağrısı mail kutuma düşünce, Kurultay öncesi gerçekleştirilen bu toplantıların önemli olduğunu, katılımcı kültürü teşvik ettiğini ve kutladığımı belirten bir mesaj yollamıştım. Elbette yüksek beklentilerim olmadı. Şu aşamada Kurultay gibi çıkışlara bir silkinme ya da kendine gelme sürecini tetikleme işlevi yüklenebilir görüşündeydim. Gelişmelerin de bu görüşümü doğrulamaya devam ettiğini söyleyebilirim.

Kurultay gündemli Ankara toplantısı olumlu bir rol oynayabildi mi? Bu sorunun yanıtı benim için açık: Oynayamadı. Bunun nedeni toplantının çok cılız geçmiş olması ya da Ankaralı toplulukların yeterli ilgiyi göstermemesi değil. Bu konuda görüşüm net: Hali hazırda avangardizm talep eden bir dönemden geçiyoruz. Tiyatronun içine itildiği bağımlılık ve çürümeyi aşmak için 2000’li yıllar uygun bir dönem gibi göürnmesine rağmen, avangard ve yol gösterici birikimin zayıflığı bu yıllarda meydana gelen belirgin teatral canlanmaya kapsamlı bir yanıt oluşturamadı.

Özgür Tiyatro’nun çağrısıyla düzenlenen toplantının içeriğini, oraya gözlemci olarak katılan İATP-G üyesi Bülent Sezgin’in tuttuğu notlardan öğrendim. Kolaylıkla şu sonuca varmış durumdayım: Bu toplantının Ankara’daki tiyatro topluluklarının ciddiyetle Kurultay gündemini ele almalarına, yapıcı öneriler geliştirmelerine ve yerel olarak sinerji yaratmasına vesile olabilecek bir özelliği yok.

Bu aslında çok da gündeme getirmek istemediğim bir eleştiri. Fakat toplantıya ilişkin veriler şunu gösteriyor: Daha önce de bir iki defa eleştirdiğim Özgür Tiyatro temsilcisi Özgür Başkaya’nın tutarsız çıkışlarının Kurultay sürecinin küçük, ama yine de negatif bir değişkeni haline gelmesi söz konusu. Kendisini bu konuda iç yazışmalarımızda da uyarmaya çalıştım, ama o bildiğini okumaya devam etmiş.

Öncelikle şunu belirtmem lazım: Eğer Özgür Başkaya bir iç yazışma etiğine sahip olmayı beceremiyorsa, bunu baştan belirtmeliydi. Benim de içinde yer aldığım Kurultay Koordinasyon üyelerine (kendisine göre bazılarına!) dönük mesajları ve tarafımdan verilen yanıtları Ankara’daki toplantının gündemi yapması yanlıştır.

Tamam, verdiğim yanıtlar kendisini huzursuz ve de rahatsız etmiş olabilir, ama yazışmalarımızdan da açıkça anlaşılabileceği gibi, diliyorsa kamuoyu önünde tartışabileceğimiz teklifini kendisine yapmıştım. Buna karşılık o da tartışmayı sürdürmek istemediğini söylemişti. Fakat her nedense Ankara toplantısında kendisinden kaynaklı bu tartışamama durumunu tek taraflı olarak gündeme getirme ihtiyacı hissetmiş ve bir kez daha oyunun kurallarını ben belirlerim demeye çalışmış.

Buradan kendisine bazı tavsiyelerim olacak:

1) Koordinasyon Komitesi’ne dönük olarak istediğimi kale alırım, istediğimi almam, benim Kurultay’a katılımımın koşullarını ben belirlerim tavrının benlik yarışları çerçevesine sokman hem akıl sağlığına hem de Kurultay sürecinin ruhuna aykırıdır. Türkiye tiyatrosu aynı zamanda ve irili ufaklı BENN! BENN! BENN! çınlamaları eşliğinde bağımlılığa ve çürümeye sürüklenmiştir.

2) Galiba sürecin dışında kaldım, ne yapsam da Kurultay sürecine bir yerinden, ama yüce benliğimin dokunulmazlığını koruyaraktan girsem kaygılarıyla bayat politik manevralara başvurmanın bir anlamı yoktur. Kurultay süreci zaten katılımı teşvik eden ve pratik süreçlere odaklanan, ama bunun için ne yazık ki a-kamusallığın belirgin görünümlerinden birisi olan benlik yüceltmelerinden taviz vermelerin zorunlu olduğu bir hareketin inşasını hedeflemektedir.

3) Bir aksilik çıkmaz ise Kurultay 12 Eylül’de gerçekleşecektir. Bir haftadan az bir süre kalmasına rağmen, hâlâ Kurultay gündemine ilişkin somut öneriler geliştirme imkânı vardır. En azından bu süreyi verimli değerlendirerek toplantı adına sosyal dedikodu ya da şikâyet ortamları örgütlemeyi bırakıp elden geldiğince açık ve özellikle Ankara’daki tiyatroların yan yana gelmesini teşvik eden bir tutum geliştirmeyi deneyebilirsin. Bu anlamda Kurultay bir fırsattır ve sonraki süreç de bu fırsatı yaratmaya devam edecektir.

Özgür Başkaya’nın kendine göre iç yazışmalarımızı faş etme tavrının dönüp kendisini zor durumda bırakacağından kuşkum yok. Bence aceleci davranmayıp yazışmalarımızdaki iler tutar yanı olmayan “argümanlarına” biraz çeki düzen vermeyi denemeliydi. O zaman daha düzeyli ve kamuoyunun daha fazla yarar sağlayabileceği bir tartışma içine girmenin imkânı olurdu. Fakat mademki mahallenin belden aşağı vurmaya da meraklı haylaz çocuğunu oynayarak bu faş etme yoluna girmeyi tercih etmiş, Kurultay sonrasında kendisine verilecek bir cevabım olacaktır.

Niçin Kurultay öncesi değil de sonrası?

Çünkü tiyatromuzun çatı örgütünü kurma imkânlarını ele alacağımız İstanbul Buluşması’nın gündeminin “Özgür Başkaya’nın yorumsama ve mantık anlayışı olduğunu pek sanmıyorum … Anlaşılması gereken, Kurultay’ın kendisini görücüye çıkarmak ve beğendirmek gibi bir kaygısının olmadığı ve kelimenin gerçek anlamında katılımcılara ihtiyacı olduğudur.” Bu yazışmalarımızdan bir alıntıdır ve bence aramızdaki meselenin özünü gayet iyi özetlemektedir.

7 Eylül 2009
Ömer F. Kurhan


***


ELBETTE Kİ YANIT VERMEYECEĞİMİ DAHA ÖNCE BİLDİRDİĞİMDEN YAZMADIĞIM YANIT..... ::))

NOT: Yukarıdaki yazılar tarihsel olarak sıralanmıştır.. Ömer F. Kurhan’ın iç yazışma dediği şeyler yukarıdaki yazılardan anlaşılacağı üzere iç yazışma filan değildir..Bu nedenle iç yazışma etiğinden bahsetmesi gayetle anlamsızdır.
Bir kere kurultay’a dair ilk yazdığım (Ömer F. Kurhan dışında 3 kişiye yollanan) yazıyı kurultay sitesinde (http://www.tiyatro-kurultayi.org/ ) neden yayınlamadıklarını anlamış değilim..
Ömer F. Kurhan’ın yukarıdan bakan nezaketsiz yazıları ise, yukarıda yazdığım cevap yazısında belirtilen nedenlerle son yazıdan sonra yanıtlanmamıştır.. Polemik yaratarak nereye varacağını ya da kendini nasıl varedeceğini bilemem. Ancak bildiğim tek şey, bana söylediği ve hamasi tavırlar içeren tutumuyla ilgilenmediğimdir.. Bizansın çürümüş topraklarında gevezelik edenlerin "mahallenin haylaz çocuklarındaki" temizliği ve samimiyeti anlayamamaları maalesef artık bana doğal gelmektedir..
Önceleri (Daha önce başka konularda yazdığı ya da tartıştığımızı sandığım ) zeka parıltısı olarak görmeye çabaladığım, kışkırtıcı ve sanrılı, senli - benli yazılarına yanıt verilmeyecektir..Bu ; tartışmama ve tartıştırmama değil zamanımızın kıymetini bilip mesaimizi tiyatro pratiğine aktarma isteğinden kaynaklanmaktadır.. Çünkü bu sürecin bitmeyeceği ve bir fenomen olarak Kurhan'ın kendini böyle varettiği tarafımdan düşünülmekte ve ona göre davranılmaktadır.. ( Hakaret ve küfür ( kendi sözleridir. Ö.B. ) olmadığı müddetçe..) Eğer öyle olursa da nasıl bir yanıt verilmesi gerektiği elbette tiyatromuz ve bu süreçten rahatsız olanlarla tartışılıp karar verilecek bir durumdur..

Aşağıda kurultaya sunduğum ve yayınlanmasını önerdiğim 2. yazı var.. Kurultay yapılmadan yapılan eleştiri ve önerileri yayınlamayan yürütücülerin , bunu da yayınlamamaları olasılığına karşı ( ki tam metni kurultay sitesine yolladım ) sizlerle paylaşıyorum.. .. Kurultayın sabahki oturumunun yöneticisi olarak ATB adına BAŞVURU (her ne demekse) yapmadığımız için ATB sürecini anlatacağım konuşmama izin verilmemesi ile ilgili mealen de kurultaya bilgi verdim.. Eğer şaşıp düşüp bant çözümlemelerini yayınlarlarsa kurultaya katılmayan tiyatro kamuoyu daha doyurucu bilgilere sahip olacaktır. ( Gerçi haklılar..Kurultayda önceden koyulmuş KANUNları uyguluyor sayın Kurhan...!!)

Kurultayda yaşananlar ve sonrası, bildirge vb.. hakkındaki yorumlar ise, yine kurultayda belirttiğim gibi ATB üyeleri uygun görürse kaleme alınacaktır.. Örneğin Kürsü hakimiyetinin baskısı ya da kendi moderatorlarına yapılan bize göre saygısızlıktan tutun da, insanların sözlerinin yönetici olmadıkları halde nasıl kesildiğine ( ki yönetici olsalar bile bunun bir adabı vardır) değin yaşananlar, bu yazılarda irdelenebilecektir..

Bildirgenin kurultay sitesinden önce farklı farklı yerlerde çıkmış olmasının anlaşılır bir tarafının olmadığı ve ciddi bir dezenformasyona neden olabileceği de, bir süre bekledikten sonra (artık dayanamayıp) benim tarafımdan birkaç yürütücüye telefonla iletilmiştir.
Bu yazının-yazışmaların tümünün yayınlanması da kurultay sitesinde sonuç bildirgesi ve belki başka yazılar olabileceği düşüncesiyle bu güne değin bekletilmiştir.
Kurultaya katılmakla, çatı örgütünü desteklemek arasındaki farkların görülmesini temenni ediyorum. Tüm katılımcıların, mail adreslerinin-telefonlarının bize de ulaştırılırsa, yorumlarımızı okuma şansı elde ederek süreci daha iyi kavrayabilecekleri gerçeğiyle karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum.

Tiyatro dostluğuyla..
ÖZGÜR BAŞKAYA
05055863249
www.ozgurtiyatro.org


***


TÜRKİYE TİYATRO KURULTAYI – İSTANBUL BULUŞMASI
Değerli Kurultay katılımcıları...
Genelde sanatın özelde Tiyatronun örgütlenme sürecine açılım sağlamak amacıyla yapılan bu kurultayın Anadolu tiyatro ortamına katkı sunması dileğiyle Özgür Tiyatro adına hepinize merhaba...
Sanat, sanatçı, özgürlük ve örgütlenme konularında genel düşüncelerimizi kısaca burada sizinle paylaşmak istiyoruz...

Hepimizin bildiği üzere sanat; yaşamı güzelleştirmek, derinleştirmek ve onu geniş halk kitlelerinin beğenisine sunmak misyonuna sahiptir.
Güzelin tavrı, rengi; işçilerin, emekçilerin, dünyanın lanetlilerinin yanında olmalıdır. Başka türlü bir düşünce elitizmin batağında kalmaya ve burjuvazinin insani olmayan ama öyle gösterilip-dayatılan azınlıklı yaşantısıyla sınırlı kalmaya mecburdur.

Daha önceki yazılarımda da vurguladığım Karl Marx’ın bilim hakkında söylediği bir sözü affına/affınıza sığınarak sanat adına uyarlayıp aktarmak istiyorum: “Sanat, kendimiz ve insanlık adına çalışmaktır.Yapmaktır..Sanat bencil bir zevk olmamalıdır.Sanat çalışmalarına kendilerini verme şansına sahip olanlar, bilgilerini ve yaşantılarını insanlığın emrine sunmakta birinci gelmelidirler...”
Bu realiteyle sanatçıların insani olmayan akıntıya karşı durmaları gerektiğini ilan edebiliriz...

Sanatın ve özelde tiyatronun yarınının “Amatörlük” olduğu, yani “Gönül Bağıyla Bağlanmak Olduğu” bilinciyle; sanatın mal satmanın bir aracı olarak kullanılması sürecinin dehşetle karşısında olduğumuzu bir kez daha en yakıcı duygularımız ve bilincimizle sizlerle paylaşıyoruz... Sanatın böyle kullanılmasının ve sanatçıların bu yönde yaptıkları (bilinçsiz olduğuna inanmak istediğimiz) çalışmalarının da karşısında olduğumuzu bilmenizi isteriz...Hangi yetenekte olunursa olunsun, sanatçı olma misyonunun; bol para, şöhret ve kapitalizmin etiği yok sayan sürecinde yaşamak olmadığına inanıyoruz..

Yaşama tanıklık eden... Onu değiştirip dönüştüren... Eşitsizliğin üstüne gidendir sanat.
Özgür ve Özerk olandır... Değiştirdikçe kendide değişen ve gelişen... Bunun yegane yolunun örgütlenmeden geçtiğini düşünüyoruz..Zaten bunun için, bunu istediğimiz için buradayız, bu kurultaydayız. Ancak geçmiş deneyimlerimizin bizi aydınlattığı yolda, kurultayın aceleci davranmaması ve biz zaten yaparız ya da biz yaptık oldu mantığıyla hareket etmemesi gerektiği düşüncesindeyiz.

Çatı örgütü oluşturmanın hangi basit ve somut temellendirmelerle olacağına tüm katılımcılarla tartışarak ve ortak paydaları belirleyerek karar verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Burada, totalde 7.5 saat görülen çalışmalarla Anadolu’nun cılız sesi bile duyulamaz.. Ayrıca dertleri farklı bir birliktelikte ortaklaşmak için daha sık bir araya gelmek ve temel sanatsal - insani sorunlarda önkoşulsuz ortaklık kurabilmek için, fikir ve pratik alışverişini güçlendirmek gerektiğine inanıyoruz.

Özgür Tiyatro amatör bir tiyatro topluluğudur.. Bu bağlamda yukarıda söylediklerim doğru değerlendirilirse acemi,özençli vb.. gibi adlandırmaların yanlışlığı anlaşılacak ve Amatörlüğün bir seçim olduğu burada bulunan tüm tiyatro insanı, grup ve çevrelerle daha doğru kavranabilecektir..

Ülkemizde 1970'li yıllarda yoğunluk kazanarak sürdürülen tiyatroların örgütlenme çalışmaları oldu. Hepinizin bildiği gibi bugünlere o toplulukların örgütlenme çalışmalarının gücüyle, birikimiyle geldik. O topluluklarda çaba gösteren, bugün aramızda olmayan-olamayan, kimini kaybettiğimiz değerli insanların, dostların anısını, katkısını saygıyla anıyoruz.

Türkiye Tiyatrolar Birliği Dönem Sözcüsü ve Türkiye Tiyatro Kurultayı Koordinasyon Komitesi üyesi Sn. Zafer Gecegörür, her ne kadar kendinin de dâhil olduğu Amatör Tiyatrolar Birliği(ATÜK)kurultaylarına, yazdığı Türkiye Tiyatro Kurultayı–İstanbul Buluşması Kurultay bildirisinde değinmeye tenezzül etmese de; Denizlide ve ATÜK Kurultaylarında başından itibaren birlikte olduğumuz ATÇ’de bu kurultaya yazdığı bildirisinde, diğer kurultaylardan bahsetse ve ATÜK deneyimini unutsa da; ben burada kısaca daha önce yaşadığım kurultaylarla ilgili bilgiler vererek deneyimlerimi katılımcılarla paylaşmayı görev sayıyorum. Bahsi geçirilen diğer kurultayların (1974,1997 vb..) geneli kapsadığı ve ATÜK kurultaylarının sadece amatör bir kesimi ilgilendirdiği itirazı ise bizim için deyim yerindeyse “özrün kabahatten büyük olduğu” düşüncesinden başka bir şey olmayacaktır.

12 Eylül açık faşizmi sonrasında bildiğiniz gibi, 1997 yılı 20–21 Mayıs tarihlerinde, Denizli Belediyesi ve TOBAV'ın işbirliği ve desteği ile ''Denizli Amatör Tiyatrolar Kurultayı'' düzenlenmişti. Buradan çıkan kararla 30–31 Mayıs 1998'de Ankara'da ''Mamak Amatör Tiyatrolar Kurultayı'' düzenlendi. Bu kurultaylarda Amatör Tiyatroların bir ülkede tiyatronun, sanatın, kültürün gelişiminin vazgeçilmez kaynakları olduğu ve örgütlü toplumun, yarının dünyasını kurmadaki önemi bir kez daha vurgulandı. Amatör tiyatroların ulusal düzeyde örgütlü bir yapıya kavuşturulmasına karar verildi.

Ve yine ülkemizin kültürel dokusunu değerlendirmek, yerel tiyatro oluşumlarını geliştirmek, tiyatro hareketinin kan dolaşımını sağlamak, ülkemiz tiyatro sanatının politik, teknik ve sanatsal sorunlarına çözüm yolları aramak, sanat yaşantımızdaki yoz gidişatı ve tıkanıkları aşmak, sanat üretimine karşı her türlü müdahaleye karşı durabilmek, ulusal ve uluslararası alanda büyük bir özveriyle yaratılan etkinlikleri, denemeleri, özgür ve yaratıcı çalışmaları desteklemek, tiyatro sanatına yapılan katkıları ve birliktelikleri daha da boyutlandırmak için örgütlülük düzeyini daha da yükseltmek gereğini duyan amatör topluluklar, 1998 Kasım’ında Ankara'da ''Türkiye Amatör Tiyatrolar Birliği''nin kurulması için bir kurultayın daha düzenlenmesini kararlaştırdılar.

Kasım 1998'de Çankaya/Ankara'da yapılan 3. Amatör Tiyatrolar Kurultayı ile de ATÜK (Amatör Tiyatrolar Üretim Ve Yayın Kooperatifi) kuruluşu kararlaştırıldı ve geçtiğimiz 2 yıl öncesine değin de etkinliklerini olabildiğince sürdürmeye çaba gösterdi. Örgütlenmedeki teknik-ekonomik sorunlar ve tiyatroların örgütlenme konusundaki duyarsızlıkları başta olmak üzere bir çok nedenle ATÜK, Sanayi Bakanlığı ile var olan bağını kesti ve şimdi ATB (Amatör Tiyatrolar Birliği) olarak çalışmalarını sürdürmektedir.. Nicel olarak zayıflamış birliğimiz nitel olarak gelişkin bir olgunlaşma sürecindedir ve politik bir düsturu da yaptığı çalışmalarda estetik faaliyetin yanında özel olarak önemsemektedir.

Tiyatro sanatı bizce; ülke ve dünya gerçeklerini değerlendirmeyi, demokratik olabilmeyi, emeği önemsemeyi ve emeğin değerlendirilmesini iyi biliyor olmayı gerektirir. Burada sanatçıya sanatsal yeterliliğe ulaşmanın yanı sıra, entelektüel olma, insan ve insana bağlı değerlere sahip çıkma, sanatsal etiği ön planda tutma görev ve sorumlulukları da düşmektedir.

Sistemin yarattığı çürümüş, yozlaşmış ve maddiyata dayanmış verili tiyatro ortamı düşünüldüğünde; Amatör Tiyatro’ların ekonomik ve politik olarak icazet dışı olmaları ve bunun oluşturduğu yaratıcı özgür güç-konum sonucu, tahlil edilen - ­edilecek sorunlara çözüm ve alternatif açılım amacıyla örgütlenmenin ve bu yolda diğer örgütlenmeler gibi ATB’nin varlığının önemi de tüm gerçekliğiyle karşımızdadır.

Aydın’da yaptığımız Amatör Tiyatrolar Birliği buluşmamız, gereksiz polemiklerle geçen dönem yıpratılmaya çalışılmış ve o güne dek Aydın buluşmalarından bihaber çevrelerin hamasi ve gûya eleştirel tavırlarına rağmen dimdik ayakta kalmayı başarmıştır.. Amatör Tiyatrolar Birliği buluşmalarımız; birliğimiz üyesi AYKARYAY Aydın Tiyatronun, değerli abim Hüsnü Ertung şahsında tüm çalışanlarının yoğun çabalarıyla dört yıldır var edilmektedir. Bu yıl Kasım ayında beşincisi düzenlenecek olan tiyatro günlerimiz, hakkında kurultay katılımcıları ve tüm tiyatro camiası bilgilendirilecektir. Buluşmanın nitel seviyesi tüm desteklerle üst düzeye çıkarılmaya çalışılacaktır... Sürekliliği büyük emeklerle hayata geçirilen bu süreç hakkında açılımlı bilgiye AYKARYAY Aydın Tiyatrodan ulaşılabilir...

Antakya da her yıl hem çocuk hem büyük tiyatrolarını kapsayan, birliğimiz üyesi Hatay Sanatçılar Derneği (Hasat) – Antakya Belediyesi Şehir Tiyatrosunun düzenlediği ve değerli arkadaşım Vecdi Koçak tarafından yürütülen “Tiyatrolar Buluşması” da beş yıldır devam etmekte ve altıncısı yapılacak buluşma çalışmaları sürmektedir...

Ankara’da Genç Oyuncular Sahnesinin yoğun çabalarıyla düzenlediğimiz, kadim dostum Selim Kalıç direktörlüğünde yapılan birlik içi buluşmalar, maddi problemler nedeniyle geçen yıl yapılamasa da, sürekliliğin sağlanması için çalışmalar sürmektedir...

Zonguldak temsilcimiz ve son ATÜK başkanı dostum Fahri Bozbaş yönetimindeki “Tiyatro Arın” yerel seçimler sonrası etkinliklerini yoğunlaştırmış ve bazı topluluklarımızı Zonguldak’ta yaptıkları “Nâzım Günleri”ne çağırarak daha önce yaptığımız, ancak üç yıl ara verilen, ATB Zonguldak Tiyatro Günlerinin yeniden başlatılması konusunda ciddi adımlar atmıştır..

İzmir’de Amatörlük konusunda önemli çalışmaları bulunan Tiyatro Evi yöneticisi dostum Hamit Demir ile kavram olarak “Amatörlük ve Örgütlenme” üzerine sohbetlerimizin eyleme dönüşeceğinden kuşku duymamaktayım.

Burada tüm etkinliklerden bahsetmeye gerek yok. Adana, Muğla-Ortaca yapılanmalarımız sürmektedir. Bu yıl yapılan ve bundan sonra yapılacak teatral etkinliklere hız vermek ATB’nin temel amacı ve görevi olarak önümüzde durmaktadır..

Ülkemiz emekçileri, aydınları ve sanatçıları; 12 Eylül'ün timsahlarla dolu batağından, mafyayla iç içe geçmiş kurumlardan, çetelerden, ırkçı ve dinci gericilikten, yeniden kompradorlaşmış rejimden, tarihsel süreç içinde kökünün ittihatçılara dek gittiğini düşündüğümüz, Fikret Başkaya’nın tabiriyle söyleyecek olursak “asıl devlet partisinden”, aslında genellersek kapitalizmden kurtulabilmek için yeni yeni çırpınışlar göstermekte ve yarının umutlu-güzel olması için çabalarını yavaş yavaş da olsa artırmaktadır. Özgür Tiyatro içinde bulunduğumuz kurultayı da bu doğrultuda değerlendirmekte ve süreci gözlemleyerek Tiyatroların Örgütlenmesi konusunda elinden gelen çabayı göstereceğini buradan deklare etmektedir.

Tüm bu anlattıklarımdan sonra kısaca önerilerimizi de kurultaya sunmak istiyorum:

A- Burjuvazinin etkin çıkar gruplarının manipülâsyonlarına, gündemi değiştirme istemlerine ve toplumsal olguları kendi lehleri yönünde çarpıtmalarına rağmen, ülkesindeki ve dünyadaki haksızlıkları doğru çözümleyen tiyatro insanı; özgürlük ve eşitlik için, mevcut kirlenmiş-yoz akıntıya karşı çıkılması gerektiği gerçeğinden hareket etmelidir.

B- Sanatçılar, bilerek ya da bilmeyerek uyguladıkları oto sansürü kaldırmalıdır.
12 Eylül açık faşizminin tüm kalıntıları silinmeli ve bilinçlere uyguladığı mahpusluktan acilen kurtulup özgür düşün için çaba harcanmalıdır.

C- Tiyatro emekçileri sanat adına yapıldığı söylenen ve meta olmaktan öteye gidemeyen anlamsız, yararsız yoz kültür ürünlerini (ki bunlar müzik ve sahne sanatlarında bolca görülmektedir) teşhir edip seviyesizliği gözler önüne sermelidir...

D- Sanatçılar; tiyatroya, düşünceye, sanata ve bilumum özgürlüklere ''mevzuatlar'' kisvesi, yalanı altında devlet tarafından uygulanan baskı, engelleme ve zulme tüm gücüyle karşı çıkmalıdır. Düşünceleri ifade etme özgürlüğünün tüm özgürlüklerin anası olduğu gerçeğine sarılmalı ve bundan taviz verilmemelidir.

E- Sanatın gücü iyi kavranmalı, insan ve insana bağlı değerlerin onurumuz olduğu unutulmamalıdır.

Tüm bunlar bireysel çabaların örgütlü bir toplumsal formasyona dönüşmesiyle gerçekleşebilecek ve böylelikle tiyatro etiğini de göz önüne alan örgütlü sanatçı, insani değerlerin yok edilmesine tüm benliğiyle ve örgütlü gücüyle karşı durup, etik ve onurlu mücadelesiyle tarihteki saygın yerini alabilecektir.

Metalaşmış, piyasaya düşmüş bir sanat olmaması gerektiğine inanan bizler; sanatı tüm alanlarında, emekten, özgürlükten, eşitlikten yana, olması gereken haklı zemine çekmek için elimizden geleni yapmalıyız inancıyla, hepinizi Özgür Tiyatro adına saygıyla selamlıyorum...

12 Eylül 2009
Özgür Başkaya
Özgür Tiyatro Genel Sanat Yönetmeni

Not: Kurultay çağrısı üzerine Sn. Zafer Gecegörür, Sn. Fırat Güllü ve Sayın Mehmet Esatoğlu’na yazdığım (ve nedenini anlayamadığım bir biçimde Ömer F. Kurhan tarafından yanıtlanan ) yazıların kurultayın internet sitesinde yayınlanmasını talep ediyorum.

(Kaynak: www.ozgurtiyatro.org)