11 Ağustos 2009 Salı

Nedim Saban'a Yanıt: TARTIŞMA BÖYLE Mİ OLUR!


Dikmen Gürün
5 Ağustos 2009


Sayın Nedim Saban,

3 Ağustos tarihinde tüm tiyatro sitelerine yolladığınız yazınızı hayretle okudum. Size aynı üslupla cevap yazabilirdim ama bunu, genel duruşumla bağdaştırmadığım için, elimden geldiğince nezaket kuralları içinde kalmayı yeğliyorum. Tartışmanın belli ölçüleri olmalı.

1) “Işığın Oğulları ile Karanlığın Oğullarının Savaşı”ndan çıktığınızı gördüm. 25 dakika filan kalmadınız oyunda. Her neyse. Önemli değil. Ama, izlemediğiniz bir oyunu alıp yerden yere vuracaksanız ve bunu Jeanne Moreau gibi efsane bir sanatçının yaşına hakaret edecek kadar fütursuzca yapacaksanız benim size söyleyecek bir sözüm olmamalı aslında.

Bir gösteriyi beğenmeyebilirsiniz ama, bu konuda konuşmak için 10-15, hadi diyelim 25 dakikalık bir seyir yetmez! Sanıyorum sizin özel bir takıntınız var bu projeye, İKSV’ye, Tiyatro Festivali’ne, bana, 2010’a…. Benim 2010’dan istifa etmemle ilgili kinayeniz de harika: “2010’da reddedilen projeler de böyle idiyse” (sözüm ona) alay ediyorsunuz! Benimle mi? O iş biraz sizin boyunuzu aşar Nedim Saban. Daha hangi projelerin reddedildiğinden bile haberiniz yok. İstifa ettim çünkü o projeleri destekliyordum. İstifa ettim çünkü ilkelerim söz konusuydu. Sizin ilkeler bağlamında duruşunuz eminim ki benimkinden hayli farklıdır. O nedenle konuşmaya değmez.

Amos Gitai’nin kebap muhabbeti ne anlama geliyor anlamadım. O soğuk Maslak ve fuhuş . cevherinizi de (!) anlamış değilim. Gitai’nin bir entelektüel olarak sinema dünyasındaki yeri her halde yadsınamaz. Onun tiyatrodaki yöntemi, çizgisi sizin tiyatro zevkinize hitap etmemiş olabilir. Ne var ki, bir tiyatrocu ve de, eğer yanılmıyorsam, Kadir Has Üniversitesinde ders veren bir kişi olarak üslubunuza özen göstermek zorundasınız diye düşünüyorum. Öğrenci yetiştiriyorsunuz… Şu bir gerçek ki, “Işığın Oğulları ile Karanlığın Oğullarının Savaşı” sizin yaptığınız oyunlardan çok farklı. Ayrıca, anlatı odaklı ve oratoryo havasında bir eser olduğu her yerde yazıldı-çizildi. Moreau ve Cüneyt Türel’in elindeki kitapçıklar da ezberlerinin yetersizliği ile ilgili değildi. Yönetmen öyle istemişti.

2) Bu gösteriye “yutturmaca” demek nereden esti aklınıza bilinmez. Bu, dört festival arasında imzalanan sözleşmeye ve ortaya çıkan projeye saygısızlıktır. Kaldı ki, ürettiğiniz bu senaryoyu çeşitli tiyatro sitelerine serpiştirerek İstanbul 2010’u tartışmaya açmak da yapılacak en büyük yanlıştır. Yazık. Ben size baştan anlatayım: “Işığın Oğulları ile Karanlığın Oğullarının Savaşı” dört önemli festivalin ortak çalışmasıdır. Avignon Festivali’nin açılışı 7 Temmuz’da bu oyunla yapılmıştır. 14 Temmuz’a kadar orada oynamıştır. Jeanne Moreau Barselona’da provalar sırasında aniden hastalandığı için Paris’e dönmüş ve hem Barselona hem Atina temsilleri son anda iptal edilmek zorunda kalmıştır. Hastane raporlarını mı yollasak acaba size, ya da bu festivallerin aylar önce basılmış olan kataloglarını mı, veya iade bilet dökümlerini mi? Bu yaşanan talihsizliği gerek konuşmalarım gerekse yazılarımda belirtmiştim… Kime, neyi, neden yutturalım? Ne kadar sağlıksız bir bakış bu! Bu arada, bir yan bilgi olarak vereyim; 2010 Ocak ayında Paris’te Odeon Tiyatrosu –Theatre del’Europe’da oynayacak. O ki yurt dışı etkinlikleri yakından izlediğinizi söylüyorsunuz, bunları biliyor olmanız gerekirdi.

3) Tiyatro Festivaline gelince: Festival tabi ki eleştiriye açıktır ama bu eleştiriler yapıcı olmalıdır. Saldırgan bir üslubun İKSV’ye ve Festival’e hiçbir zararı dokunmaz. Biz, bildiğimiz yolda devam ederiz. Ayakları yere sağlam basan kültür ve sanat insanlarının eleştirilerini dinleriz. Görüşlerini alırız. Eleştirilerini okuruz. Sizin gibi sansasyon peşinde koşan insanların değil. Tiyatro Festivali tüm maddi sorunlara karşın yıllardır saygın işler yapan, uluslararası arenada adından söz ettiren, çıtasını sürekli yükselten ve de genç sanatçılara elinden geldiğince alan açan, ortak yapımlara destek veren bir etkinliktir. Siz de daha bir hafta önce festivale katılmak için bir öneride bulunmuştunuz eğer yanılmıyorsam.

4) 2010’a gelince: Elbette eleştirilir, tartışılır, sorgulanır. Zaten bunlar yapılıyor da ama sizin yaptığınız gibi değil. Üslubunuz ve bu üslupla başlatmayı umduğunuz tartışma bence tartışmadan başka her şeye benzeyecektir. Tartışmak ciddiyet ister. Bu arada, “Işığın Oğulları ile Karanlığın Oğullarının Savaşı” İKSV Tiyatro Festivali’nin bir özel proje olarak gerçekleştirdiği ve İstanbul2010’un da katıldığı bir projedir. Lütfen o ince çizgiyi gözden kaçırmayın.

5) SEAS projesi ile ilgili olarak da oturduğunuz yerden senaryo yazmayınız. Ayıptır. Bu proje, ki İstanbul’daki etkinlikleri takip etmediğinizden adım gibi eminim, şimdi Kuzey Denizi kentlerinde devam ediyor. Bir sanatçımızın sanıyorum 2008 başlarında ve Bulgaristan’da SEAS projesinin müellifi ile yaşadığı sorunlar neden sizi 2009’da yapılan SEAS/İstanbul’a karşı garip senaryolar üretmeye itiyor anlamadım. Hangi sıfatla neyi sorguluyorsunuz siz? SEAS İstanbul’u; AB’den Intercult’a, Svenska İnstitutet’den Stockholm Stad’a çeşitli yabancı kültür kurumlarından Anadolu Kültür’e, Tütün Deposu’ndan, Tiyatro Festivali’ne, Santral İstanbul’a, Garaj İstanbul’a, Talimhane Tiyatrosu’na kadar pek çok kurum ve kuruluşun içinde olduğu bu projeyi burada ben ve ekibim hayata geçirdik. Çok da başarılı bir etkinlik oldu. Tuğçe Tuna/Rem Dans, Mahir Günşiray/ Tiyatro Oyunevi, Şafak Uysal-Bedirhan Dehmen gibi sanatçılar SEAS İstanbul’da yer aldılar. Mahir Günşiray şimdi Goteborg’a da gidiyor

Siz, SEAS/İstanbul’u karalama hakkını nasıl buluyorsunuz kendinizde bilmiyorum. Bunu neye dayanarak yapıyorsunuz onu da bilmiyorum. Ama şunu çok iyi biliyorum: Siz, İstanbul 2010’da projenin nasıl gerçekleştiğini bilmiyorsunuz. Bütçesini bilmiyorsunuz. Koşulları bilmiyorsunuz. Yapılan sözleşmeyi bilmiyorsunuz. Dolayısıyla, projenin İstanbul 2010’a maliyetini bilmiyorsunuz. Evet, hiçbir şey bilmiyorsunuz ve karalamaya çalışıyorsunuz. Ben yaptığım her işte çok titizimdir Nedim Saban. Lütfen insanın sabrını ve sınırlarını zorlamayın.

6) 2010’un yaptığı İstanbul Üniversiteleri Tiyatro Şenliği-Türkiye Üniversiteleri Tiyatro Şenliği ve 2010’da yapılacak olan Avrupa Üniversiteleri Tiyatro Şenliği, siz amacını pek anlamasanız da tüm üniversitelerimizden destek gören bir şenlikler zinciridir. Ayrıca, ODTÜ ve Boğaziçi Üniversiteleri de bu Şenliğe katılarak bize destek vermiştir. 2009 yılında Anadolu’dan 25 ve İstanbul’dan 15 üniversite topluluğu Türkiye Üniversiteleri Tiyatro Şenliği’nde yer almıştır. Bu olaya bakışınızın da ne kadar sağlıksız olduğu ortada.

Son olarak, şunu bilmenizi isterim ki bu cevabım bir “arkası yarın” tefrikasına zemin oluşturmayacaktır. Asla. Siz her nedense bu tür itişmelerden, kakışmalardan besleniyorsunuz. Benim ise hiç tarzım değil. Okumak gafletinde bulunduğum yazınıza maalesef cevap vermek zorunda kaldım. Bugün itibariyle kepenklerimi kapatıyorum çünkü değerli zamanımı size, sizin saldırılarınıza değil, önemli işlere ayırmak durumundayım.

(Kaynak: istanbul alternatif tiyatrolar platformu - girişim)

***

Ayrıca bakınız: Büktel ile Bulunmaz'ın sanatsal ifade olanaklarını imha etmek için imza veren Türkiye Tiyatrolar Birliği tarafından bize gönderilen Nedim Saban yazısı