15 Temmuz 2009 Çarşamba

Sabahattin Eyüboğlu'nun çeviri emeğini, asparagas tiyatrocu Müge Gürman'ın kâr hanesine yazan Sevin Okyay, Macbeth'in çizgisini bulanıklaştırıyor mu?!

Kayna kazanım kayna


Sevin Okyay
7 Temmuz 2009


İlgi çekeceklerini düşünüyordum ama, bu kadar da değil. NTV Yayınları’nın Çizgi Roman Dünya Klasikleri serisinin ilk çizgi romanı ‘Macbeth’ çıktı çıkalı, yüz yüze, telefonla konuştuğum, mail ile haberleştiğim pek çok insan bana bu seriyi, en çok da ‘Macbeth’i soruyor. Herkes merak içinde, ne güzel. Hatta bir tanıdığım, sırf bu yüzden alacağını söyledi, ‘bu adam’ı hiç duymadığını da ekledi. Ben de, teşvik amacıyla, ‘hain bir adam’ olduğunu söyledim. Aslında, ‘haris bir adam’ daha doğru olurdu.‘Macbeth’in ilk çizgi roman (graphic novel) olarak basılması beni hem memnun ediyor, hem heyecanlandırıyor. Memnunum, çünkü Shakespeare’i çok severim, hayli muhabbetimiz olmuştur. Eserlerinden uyarlanan filmlerin altyazıları (çizgiler dahil), kendim için yaptığım bölüm çevirileri, gene çevrilen ama maalesef uyarlanamayan bir proje olarak kalan bir oyun gibi. Lise 3’te de, İngiliz Edebiyatı dersinin neredeyse tamamında William Shakespeare okumuştuk. Onu çok seven, hatta bazen kendisinden ‘Billiy Boy’ diye söz eden bir öğretmenimiz vardı.

‘Macbeth’ çevirmek de çok heyecan verici. Kaldı ki, buradaki varlığıyla da hayatımızda çok yer etmiştir. Unutamadığım iki Macbeth vardır: Müge Gürman’ın ilk kez BİLSAK’ta sahneye koyduğu ‘Cadıların Macbeth’i’ ve Kenan Işık’ın, henüz Devlet Tiyatroları’ndayken çok iyi bir yorumla yönettiği ‘Macbeth’. Lady Macbeth’te Sumru Yavrucuk’u unutamam. Bir de, her iki oyunda da oynayan Nihat İleri’yi. Ama esas bilincimde, hafızamda yer eden, ‘Cadıların Macbeth’i’dir. Müge’nin oyununu daha sonra da gördüm. Şimdi rastlasam, gene giderim.

NTV Yayınları Çizgi Roman Dünya Klasikleri’nin ilk kitabının ‘Macbeth’ olacağı ve benim çevireceğim belli olunca, o oyundan iki dörtlük kafamda dört dönmeye başladı. Önce tam olarak hatırlamakta zorluk çektim (halen de yüzde yüz emin değilim). Sonra kendimce sıraladım ikisini de: “Acı üstüne acı/ Kan üstüne kan/ Kayna kazanım kayna/ Yan ateşim yan.” Bir de “İyi demek kötü demek/ Kötü demek iyi demek/ Sisli puslu havalarda/ Kanatlanıp uçmak gerek.” Artık beni nasıl etkilemişse, yıllarca aklımdan çıkmamış. Bunlar olmadan bir ‘Macbeth’ çevirisi yapamayacağımı düşündüm. Müge’yi bulmaya çalıştım, nihayet buldum. Ondan izin aldım. Kitapta katkısı için teşekkür ettik ama, ‘Cadıların Macbeth’i’ne hissettiğim borç, bir teşekkürden öteye gidiyor aslında. Oyunu ve karakterleri gözümde değiştirmiş, onlara yeni boyutlar, katmanlar eklemiştir.

İşte ‘Macbeth’ çıktı, arkası da gelecek. Shakespeare’i Kafka izleyecek: Bu ay diziden çıkacak ikinci kitap, Kutlukhan Kutlu’nun çevirisiyle ‘Dava’. Sonra da (sırasız olarak) ‘Savaş ve Barış’, ‘Suç ve Ceza’, ‘Sefiller’, ‘Büyük Umutlar’, ‘Frankenstein’, ‘Jane Eyre’, ‘Dracula’, ‘Dorian Gray’in Portresi’, ‘Dr. Jekyll ve Mr. Hyde’, ‘Madame Bovary’, ‘Odysseia’ ve ‘V. Henry’ var. Hatta çizgi roman faslından başka sürprizler de bekleyebiliriz.

Çizgi Roman Dünya Klasikleri dizisinin çok olumlu bir girişim olduğunu düşünüyorum. Her şeyden önce, klasiklere çekinerek yaklaşan, hatta bu yüzden yaklaşmayan insanların çekincesini törpüleyecekler. Yukarıdakilerin hepsi birer edebi şaheser, ama aynı zamanda çok sağlam hikâyeler anlatan kitaplar. O hikâyeler de çizgiye yatkın. Daha ileri gidip, çizginin bazen onları desteklediğini de söyleyebilirim. Pakize Barışta’nın dediği gibi, “Macbeth’in ellerindeki kanı artık görü”yoruz. En güzel tarafı da, yaş açısından belli bir kitlesinin olmayışı. Yaş bahis konusu değil, bu seride. Gençler de okuyacak, yetişkinler de. Daha önce okumuş olanlar da, hiç okumayanlar da. Çizgilerin de bir cazibe alanı yaratacağını, onlar için de bu serinin okunacağını düşünüyorum. Çünkü dünyanın dört yanından farklı ve seçkin çizerler görev almış.

Norveç Kralı’nın ordusuna karşı savaşan yiğit Macbeth, bozkırda kazanlarını fokurdatan cadılar (ki Shakespeare, Kral 1. James’e karşı saygısızlık olmasın diye onlara cadı demiyor), günahlarının yüküyle geceleri dolaşan Lady Macbeth, masaya oturan hayalet Banquo, Macduff’ın oğlu, hepsi burada. Sonra da başka diyarlara uzanacağız. Bence bu serinin klasiklerin bu klasikleri daha geniş kitlelere yayacak olmasının hiçbir sakıncası yok.

(Kaynak: Radikal)

***

Ayrıca bakınız:

ESKİ KARISI PAKİZE ATAY (PAKİZE BARIŞTA) VE İLETİŞİM YAYINEVİ,

OĞUZ ATAY'IN "GÜNLÜK"ÜNÜ KENDİ ÇIKARLARINA NASIL UYARLADILAR?