8 Temmuz 2009 Çarşamba

İstanbul DT'de görev değişimi


İstanbul Devlet Tiyatrosu'nun müdürlük ve sanat yönetmenliğini yürüten Osman Wöber'in kişisel nedenlerden dolayı istifasıyla boşalan görevine Şakir Gürzumar getirildi. 1995-1998 yılları arasında İstanbul DT'de müdürlük ve sanat yönetmenliği yapan ve 2001 yılında tekrar aynı göreve getirilen Wöber, görevini bugün saat 11.00'de Gürzumar'a devredecek.

1979 yılında Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro bölümünden mezun olan Şakir Gürzumar, 1981 ve 1987 yıllarında Adana Devlet Tiyatrosu'nda sanat yönetmeni-müdür olarak görev aldı. 1986 yılında Devlet Tiyatroları tarafından ihtisas için Londra'ya gönderilen sanatçı; 1990-1992 ve 1996 yıllarında Londra'ya giderek çalışmalarını sürdürdü. 1989 yılında Ankara Devlet Tiyatrosu'na sanat yönetmeni ve müdür olarak atanan Gürzumar, 1993 ve 1998 yıllarında da aynı göreve getirildi. Sanatçı, bugüne kadar pek çok oyunun da rejisörlüğünü üstlendi. KÜLTÜR SANAT ZAMAN


***


Yukarıya aktardığımız Zaman gazetesindeki haberi okur okumaz, aklımıza gelen ilk kişi Coşkun Büktel ve onun

"Eğer demokrat bir bakansa, eğer tiyatro sanatına küfredilmesine karşıysa KÜLTÜR BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY, DT GENEL MÜDÜRÜ LEMİ BİLGİN'İ DERHAL GÖREVDEN ALMALIDIR"

başlıklı yazısı oldu. İstanbul Devlet Tiyatrosu çiçeği burnunda Müdürü Şakir Gürzumar'ın "'Ölüleri Gömün' macerası"nı da kapsadığı için, yaklaşık iki yıl önce kaleme alınmış olan bu yazıdan bir tadımlık sunuyoruz. Aşağıda sunduğumuz tadımlığı okudukdan sonra, lütfen, yazının tamamını www.coskunbuktel.com sitesinden okuyunuz. (HB)


Coşkun Büktel
18 Ekim 2007


(...)


Şakir'in bu kez de "Ölüleri Gömün" projesiyle karşıma çıkması, ne yazık ki, beni yine onun kadar heyecanlandırmamıştı. Çünkü Lemi Bilgin'in (adını şimdiden unuttuğum Koç soyadlı) eski kültür bakanı tarafından, (antidemokratik "asıl" gerekçeleri örten) uydurma bahanelerle görevden alınmış olmasına karşı olduğum için; antidemokratik yöntemlerle boşaltılmış bir makam koltuğuna oturmayı kendine yakıştırabilmiş/içine sindirebilmiş olan Mine Acar'a da karşıydım ve Acar genel müdür olduğu sürece DT'ye hiçbir öneride bulunmayacaktım. Şakir'e bunu söyledim:

"Ben Mine Acar'a bugüne dek hiçbir şey önermedim, bugünden sonra da önermiş olmak istemiyorum."

"Sen önermiş olmayacaksın ki, öneriyi ben yaptım."

"Fark etmez, aynı şey!... Mine'nin zaten on günü kaldı. Bugüne dek 'Ölüleri Gömün' aklına bile gelmemiş, on gün kala mı 'Ölüleri Gömün'ü onaylıyor? On gün bekle, on gün sonra önerini Lemi Bilgin'e yaparsın."

"Coşkun, ben bugüne dek, bu oyunu Lemi'ye kaç defa önerdim. Adam kabul etmiyor."

"Kabul etmiyorsa yine kabul etmez. Sen yarın provaya başlasan bile, Lemi gelir gelmez oyunu kaldırıverir."

"Hayır, ağbi yapamaz! Ben öyle bir kadro kurucam ki... çok ayıp olur. Panoya kastı asıldıktan sonra bir oyunu kaldırmak, rezillik olur. Yapamaz."

"Yapma Şakir, niye yapamasın?! Bugüne dek neler yaptılar!"

"Ağbi, durup dururken bir oyun kaldırılabilir mi? Bir sebep göstermesi gerekir. 'Ölüleri Gömün' gibi bir oyunu hangi gerekçeyle kaldıracak? Rezil olurlar."

"Hiçbir şey olmazlar. Oyunu kaldırmak için sağlam bir gerekçe bulamasalar bile, bir bahane uydurmak Lemi için hiç de zor olmaz."

"Hayır, ağbi, Lemi demokrat adamdır, öyle şey yapmaz. Asılmış bir oyunu durup dururken kaldırmak hainlik olur."

"Valla DT'yi sen daha iyi tanıyorsun ama, ben yine de senin kadar iyimser olamıyorum."

"Coşkun, gel şu oyunu bir an önce asalım, ağbi! Başka şansımız yok. Lemi'yi beklersek, kesinlikle kabul etmiyceğini biliyorum. Bu oyunu insanlara ulaştırmamız gerek. Her yanımızda savaşlar var, kan gövdeyi götürüyor! Bu oyunun tam zamanı! Büyük olay olucak. Müthiş şeyler düşünüyorum: Sahnede askeri cipler olucak. Ölü askerleri, yalnızca o ciplerin far ışıklarıyla aydınlatıcam. O dramatik konuşmaları farların ışığında yapacaklar."

"Vay, be!.. Gerçekten güzel buluş!.. Valla bravo, Şakir!.. Irvin Shaw da yan kulislerden yatay gelen çiğ ışıklar istiyor zaten. Ama ciplerin far ışıklarını akıl edememiş. Aklına gelseydi, eminim bu fikre balıklama atlar, metne yazardı."

Şakir, beni heyecanlandırmayı başarmıştı. Tasarladığı başka şeyleri de anlattı ve o gece, o minval üzere, telefonda bir saat kadar heyecanla konuştuk. Sonunda, şu karara vardım: Madem ki, gelecek olan genel müdür "Ölüleri Gömün"ü defalarca reddetmiş, öyleyse, "Ölüleri Gömün"ü programa koymak (panoya asmak) şerefini, onu onaylayan ilk genel müdüre (Mine Acar'a) vermekte fazla bir sakınca yok. Gitmesine on gün kala Acar'ın bu onayı vermesi, sırf Bilgin'i rahatsız etmek amacıyla, sırf Büktel'i onun başına bela ederek Bilgin'e bir "son dakika golü" atabilmek amacıyla alınmış taktik bir karar olabilirdi; ama bizim işimiz, Acar'ın niyetini okumak değil, "Ölüleri Gömün"ü insanlara ulaştırmaktı ve o sırada elimizdeki tek şans, (asıl niyeti ne olursa olsun) Mine Acar'ın "Ölüleri Gömün"e onay vermiş olmasıydı. Şakir, on gün sonra gelecek olan Lemi Bilgin'in "Ölüleri Gömün"ü defalarca reddettiğini söylüyordu.

"Eğer herhangi bir nedenle, 'Ölüleri Gömün'ün Mine Acar döneminde programa konmasına (panoya asılmasına) niçin izin verdiğimi açıklamak durumunda kalırsam, Lemi'nin bu oyunu defalarca reddettiğini söyleyebilir miyim?" diye sordum Şakir'e.

"Mine'den önceki tüm genel müdürlerin reddettiğini söyleyebilirsin. Böylece Lemi'nin de reddettiğini söylemiş olursun."

"Şakir, benim sitemin etiketinde ne yazıyor: 'İnsanları, ismimi ve isimlerini vermeden suçlayacak kadar alçak değilim.' Ben kimseyi ismini saklayarak suçlayamam."

"Ağbi, gözünü seveyim, bu adam yarın öbür gün benim genel müdürüm olacak. Beni onunla papaz etme!"

"Öyleyse, kabul etmiyorum. 'Ölüleri Gömün'ün Mine Acar döneminde asılmasını ancak, Lemi Bilgin'in bu oyunu defalarca reddetmiş olması yüzünden kabul edebilirim. Ama Lemi'nin bu oyunu defalarca reddettiğini gerektiğinde açıklayamayacaksam, oyunun şimdi, Mine'nin döneminde asılmasını kabul edemem."

"Öyleyse, sen bu gece biraz düşün, yarın tekrar konuşalım."

"Benim düşünmeme gerek yok. Ben elli yıldır bunları düşünüyorum. Elli yıl düşünerek ulaştığım ilkelere göre davranıyorum."

"Öyleyse ben düşüneyim. Yarın seni tekrar ararım."

"Lemi'nin 'Ölüleri Gömün'ü reddettiğini gerektiğinde açıklayamıycaksam, oyunun şimdi asılmasını kesinlikle kabul etmem."

"Tamam, tamam! Yarın seni arıyorum."

Şakir, ertesi gece beni aradı ve öne sürdüğüm şartı kabul ettiğini bildirdi. İşler onun tahmin ettiği gibi giderse, yani oyun Mine döneminde asılıp Lemi döneminde kaldırılmazsa, hiçbir problem çıkmazsa, ben de ona problem çıkarmayacağıma, Lemi'nin oyunu defalarca reddettiğine ilişkin herhangi bir açıklama yapmayacağıma söz verdim. (Benim amacım, Şakir ile Lemi'yi papaz etmek değil, oyunun seyirciye ulaşmasıydı.) Ama işler, Şakir'in tahmin ettiği gibi değil, tastamam benim tahmin ettiğim gibi gelişti.

(...)

(Kaynak: coskunbuktel.com, "'ÖLÜLERİ GÖMÜN' SKANDALI: 7"

OYUN'un notu: Yukarıdaki bazı sözcükleri biz kırmızılaştırdık.