9 Haziran 2009 Salı

Şimdilik YORUMSUZ!

Şehir Tiyatroları istikrar istiyor


Şehir Tiyatroları’nın yeni Sanat Yönetmeni Şamlıoğlu: Tam birbirimizi tanıdık, şahane işler üreteceğiz derken görevden almak olmaz

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Orhan Alkaya’nın yerine göreve getirilen Ayşe Nil Şamlıoğlu’nu Ferhunde Hanımlar dizisinden tanıyoruz. Uzun soluklu bir televizyon dizisinde her bölüm aynı başarılı performansı gösteren oyuncu aslında tiyatronun gizli kahramanlarından biri. Halen Türk tiyatrosunun en iyi yönetmenleri arasında gösteriliyor. İlk sahneye çıktığından bu yana hem sahnede, hem sahne arkasında tiyatro tutkusuyla dimdik duran Ayşe Nil Şamlıoğlu’yla İstanbul Büyükşehir Belediyesi Tiyatroları’nın yeni dönemini konuştuk...

Öncelikle sormak istediğim; nasıl bir Türk tiyatrosu hayal ettiğiniz...

Gerçekten çağdaş bir tiyatronun hayalini kuruyorum. Ürünleriyle ve olanaklarıyla çağdaş olacak bir tiyatronun... Ama şimdiye kadar böyle olmadı... Biz oyuncu kalitemizle, yetişmiş elemanlarımızla son derece çağı yakalayan insanlarız. Ama bu çağdaşlığı sahneye yansıtma olanaklarımız sınırlı. Hem tiyatro binalarımızda hem de donanımlarımızda değişiklik yapmamız lazım. Yeni olanaklar yaratmalıyız.

Peki, bu olanakları kim, nasıl sağlayacak?

Eksiklerimizin listesini çıkartıp bu konuda ödenek ayrılması için ne gerekiyorsa yapacağız. Bunun üzerine yoğun bir şekilde gidip ihtiyaçlarımızı söyleyeceğiz. Belediye tiyatrosundasınız, belediye tarafından anlaşılmak zorundasınız. Kendimizi anlatmak zorundayız. Ama şunu da unutmamamız gerekiyor, çoğu tiyatroya göre iyi durumdayız. Bu kadar devlet ve belediye desteği alan tiyatro dünyada kalmadı.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Tiyatroları’nda sizin döneminiz başlayacak. Neler yapmayı planlıyorsunuz?

İlk önce Devlet Tiyatrosu’nda olduğu gibi Şehir Tiyatroları’nın da yasasını oluşturmak gerekir. Siyasal bilgiler okumadım ben, kamu yönetimi de okumadım. Sanattır eğitim alanım ama zekâm yerindedir. Elbette ki mevzuatı öğrenirim. Tiyatro yasasını bürokratlarımızla oluşturmamız gerekiyor. Orhan Bey’in yaptığı projeler var. Bu projeler benim için de dört elle sarılıp devam ettireceğim projeler. Bir de Çocuk Festivali’ni geliştirmeyi planlıyorum. 10 günlük gösteriler yapılıyor mesela ben 10 günü az buluyorum. Bütün bir yıla yayılmasından yanayım. Her zaman bir oyuncu ve yönetmen olarak şöyle düşünmüşümdür: Her türlü birimin sağlıklı işlemesi için ortamı hazırlamakla yükümlüyüz.

Şehir Tiyatroları’nda gerçekleşen ‘ani’ görev değişiklikleri, görevden almalar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Geldiğiniz kurumda bireyin bir sistem kurabilmesi için zaman gerekir. Bir sanat yönetmeni ne yapmış üç yıldan önce anlayamazsınız. Bu şansa sahip olması lazım.

O zaman bir sorun var yani...

Tabii ki. Yani hangi kurumun başına koyarsanız koyun bir yerde bir şeyin sağlıklı yürümesi için o kişinin bir süre orada kalması lazım. Ben bir yıl boyunca herkesi ancak tanıyacağım. Birbirini çok iyi tanıyacak ki insanlar ortaya güzel bir şeyler çıksın. Tam birbirimizi tanıdık, hadi şahane şeyler üretmeye başlayacağız seni görevden aldık!

Sanat ile siyasal iktidar kavramları arasında bir gerilim olduğunu düşünüyor musunuz?

İşin doğasında bu var. İyi ki de var. Başka türlü birbirimizi yetiştiremeyiz. Oturduğun yerden gelişme olmaz. Platon’un getirdiği şeyleri bilirsiniz antik dönemde. İnsan figürünü. “Sanat çok tehlikeli bir araç, çok güçlü bir silah bunu kontrollü kullanmak gerekir” demiştir. Sanatın doğasında var olan bu şey antik kültürden beri geliyor. Bizler düşüp gideceğiz. O hâlâ aynı çatışma noktalarıyla, aynı devrimci kimlikle devam edecek. Öyle güllük gülistanlık ortamlarda şahane şeyler üretilmiyor.

Hem oyuncu, hem yönetmen olarak Türk tiyatro izleyicisini nasıl bulduğunuzu merak ediyorum.

Biz o kadar şanslıyız ki inanın Batılı gruplar geliyor o kadar heyecanlı oluyorlar ki! Seyirciler salonu akın akın doldurmuş. Bizim seyirci kitlemizi gördükleri zaman akılları duruyor. Onların yitirdikleri ve savaşını verdikleri bazı şeyler bizde var. Mesela Batı’da bilet fiyatları çok yüksek, dehşet rakamlardır. Bizdeki gibi “hadi bakalım tiyatroya gidelim” diyemezler. Ama gönül ister ki daha da ileri gidelim. Bununla yetinmeyelim!

(Kaynak: Taraf)