23 Mayıs 2009 Cumartesi

Bugün, saatlerce yürüyüp ayaklarımın altına su topladığım, öğle yemeğinde domatesli makarna, bol limonlu salata yediğim Napoli kentinden sesleniyorum

Hilmi Bulunmaz
23 Mayıs 2009



Dün İtalya'ya geldim. İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havaalanı'ndan kalkan Myair Havayolları uçağı, Bari'ye indiğinde, her İtalya'ya gelişimde olduğu gibi, yine yüreğime martılar kondu.

Bari'ye giden uçaktaki Türkçe konuşan insanların çokluğu dikkatimi çekti. Sessiz, neredeyse mırıltı halinde, dua eder gibi, sadece dudaklarının ucunda, emanet alınmış sözcüklerin silik rengiyle, Türkçe dublaj yapılmış seslerle konuşan karayağız insanların yanı sıra; ağız dolusu gülmelerin eşliğinde, bağıra bağıra konuşan İtalyanların karşıtlığı, hemen dikkat çekiyordu.

Zorla giydirilen giysiler gibi, zorla söyletilen sözcükler, insanların ağız dolusu gülmelerini engeller!

Uçak, Türkiye'den uzaklaşıp, İtalya'ya yaklaştığında, Türkçe seslere, Kürtçe şakalaşmalar eklendi.

İtalyanlar, hiç kimseyi dinlemiyorlar, sürekli olarak konuşuyor, konuşuyorlardı. İtalyanların, söylenecek sözleri, ağız dolusu gülmelerine neden olacak yanardağ gibi patlayan kahkahaları vardı. İtalyanlar, konuşuyor ve sürekli gülüyorlardı.

İtalyanların Kürtleri yoktu!

Uçak, Bari'ye inince, sizi sıcak bir yel eşliğinde, insan sevgisinin yumuşak bakışları izliyordu. Kime ne sorsanız, mutlaka yanıtlıyorlar ve mutlaka işinizin görülmesinin sonucunu izliyorlardı. Sizin sorununuz, onların da sorunuydu.

İtalyanların Kürtleri yoktu!

Bavulunuzun nereden alınabileceği, hangi araçla tren istasyonuna gidilebileceği, trenin nerede aktarma yapıp sizi Napoli'ye ulaştırabileceği; herşeyi, ama herşeyi, herkese, ama herkese sorabilirdiniz. Hiç kimse, sorularınızdan rahatsız olmuyor, "acaba" sözcüğünü aklının ucuna bile getirmiyordu. İtalyanlar, ne sizden, ne kendilerinden çekinmiyorlardı.

İtalyanların Kürtleri yoktu!

Napoli'ye geldiğinizde, sizi İtalyanlar değil, tüm dünya ulusları bekliyordu. Napoli'de, neredeyse İtalyanların dışında herkes vardı. Trenden iner inmez, gözünüze ilk çarpan zenciler ve zencilerin benzeri ezilenler oluyordu.

Ve, dünya halklarının tüm renkleriyle sesli bir kent haline gelen Napoli'nin, çok temiz, hatta temiz bir kent olduğunu dile getiremeyiz. Hindistan, Romanya ve Rusya'nın başkenti Moskova'nın banliyölerini anıştıran Napoli, merkezi yönetimin hiçbir izini taşımayan, "teslim edilmiş" bir kent görünümde.

Her ülkenin ürettiği kendi Kürdünün yaşama alanı bulabildiği bir kent Napoli!

Napoli'de biraz İtalyanca, bol miktarda Bantu dilleri, Hintçe, Çince, Japonca, Rusça, Lehçe, Arapça, Fransızca, Almanca, Tamilce, Nepalce, Kürtçe, hatta Türkçe bile duyabilirsiniz. Napoli'de yaşayan yabancılar, artık yabancı sayılmazlar. Onlar da ağız dolusu kahkaha atıp, seslerinin çıktığı denli konuşabiliyorlar.

İtalyanlar, Türklerin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın oğlunun nikah şahidi olan başbakanları Silvio Berlusconi'nin "Coni"liğine ve "cani"liğine karşın, insancıllıkları ve barışçıllıklarından hiçbir şey yitirmemek için, her saniye insanlık görevleriyle yaşamaya özen gösteriyorlar.