Hilmi Bulunmaz
5 Nisan 2009
Sinemayı, sanatsal yanı zayıf bir edim olarak gördüğüm için, çok yakından izleyen biri değilim. Binlerce film izlememe karşın, üzerinde pek düşünmediğim bir "iş" sinema. Sanat demekte zorlandığım için, "iş" demeyi yeğlediğim sinema, insanlara dayattığı düşler nedeniyle, dünya işlerinin egemenler lehine işlemesine ve egemen olmayanların düşlerinin sonsuza dek ertelenmesine katkıda bulunan önemli bir endüstri.
***
Uzun yıllardır, Capri Adası'na gitmeyi düşünüyordum. Daha önce iki kez Napoli'ye gitmeme karşın, Napoli Körfezi'nde bulunan Capri Adası'na gidememiştim. Bir kez eşimle birlikte, Ağustos 1985'te gittiğimiz Napoli'de, çantamızı kapma girişiminde bulunanların verdiği rahatsızlık nedeniyle Capri Adası'na gitmeyi ertelemiştik. Şubat 1988'de, bir otobüsle gittiğimiz, "kültür gezisi" programına dahil edilmediği için göremediğim Capri Adası'nı umarım artık görebileceğim. Bu görme isteğimin birçok nedeni bulunmakla birlikte, başat neden, Maksim Gorki'nin uzun yıllar bu adada yaşamış olması. En sevdiğim yazarlar listesinin tepe noktasında bulunanlardan biri olan Maksim Gorki, sadece yazdıklarıyla değil, yaşadıklarıyla da beni çok derinden etkileyen biri.
Gorki'nin "sürgün" yaşamış olduğu Capri Adası'na önümüzdeki ay gitmek için kolları sıvadım. Pasaportumun beş yıllık süresinin dolmak üzere olduğunun farkına varmam nedeniyle, uzatma işlemine başladım. Yaklaşık üç saatlik bir "Pasaport Dairesi" oyalanması sonucu, işlemleri tamamladıktan sonra, bir de "Schengen Tipi Fotoğraf" çektirdim.
Önümüzdeki pazartesi İtalyan Konsolosluğu'na gidip vize işlemlerine başlayacağım.
Bir aksilik olmazsa, Mayıs 2009'un bir kısmını, Bari, Napoli, Capri, Sicilya'da geçireceğim.
Neyse...
Capri Adası'na gideceğimi öğrenen Coşkun Büktel, It started in Naples'ı izleyip izlemediğimi sordu. İzlemediğimi söyleyince, hemen bu filmin DVD'sini verdi. İzledim...
Tipik bir "düş imalatı" olan It started in Naples (Napoli'de Başladı) filminin başrollerinde Clark Gable, Sofia Loren ve Vittorio De Sica oynuyor. Clark Gable'ın oyunculuğunu, oldum olası içime sindirememe karşın, bu filmde sevimli bir tipi canlandırmış olduğu için, filmi izlerken, eğlendiğimi söyleyebilirim. Sofia Loren, Hülya Koçyiğit-Türkan Şoray kırması bakışlarıyla, melankolik düşlere kapı aralıyordu. Vittorio De Sica'ya gelince...
Evet, Sica, bence çok iyiydi. Yani oyunculuk yapan bir sihirbazdı!
Sabun köpüğü bir konuya sahip olsa da, Capri Adası'nın kartpostal görünümlü mekanı içinde geçen zaman, izleyicileri düşlerin kollarına teslim ediyor. Maksim Gorki'nin yapıtlarının bazılarını yazmış olduğu Capri Adası'na yakında gidecek olmam nedeniyle izleme külfetine katlandığım Napoli'de Başladı filmi, herşeye karşın izlenildiğinde hoş duygular bırakan bir film.
Günün birinde, "düşler ülkesi" Amerika'dan gelen biri (Clark Gable), henüz yeni ölen kardeşinin Capri Adası'nda yaşayan "velet"ini bulup Amerika'ya götürme düşüncesindedir. Ne var ki, bu çocuğun yanında barındığı teyzesi (Sofia Loren), Gable'den etkilenir ve bildik "Türk Filmi" benzeri süreç başlar. Hiç kimse bir yere gitmez, herkes bu "büyülü" adada kalır.
Uzaklaşma-yakınlaşma psikolojisinin egemen olduğu bu sabun köpüğü film, mutlu sona ulaşınca, perdede "The End" yazar. Bir film daha bitmiş, birkaç saat daha geçmiş ve "düşler ülkesi", izleyenleri, bir kez daha etkilemiştir.
Evet...
Maksim Gorki'nin Capri'sinin fotoğraflarını görebilmek için izlemeye katlandığım bu filmi, Gorki hayranları da izleyebilirler.
***
Nikos Kazancakis'in Zorba romanından "esinlenmiş" duygusu veren konusunu incelemeyi, sinemayı daha yakından izleyenlere bırakıyorum.
5 Nisan 2009
Sinemayı, sanatsal yanı zayıf bir edim olarak gördüğüm için, çok yakından izleyen biri değilim. Binlerce film izlememe karşın, üzerinde pek düşünmediğim bir "iş" sinema. Sanat demekte zorlandığım için, "iş" demeyi yeğlediğim sinema, insanlara dayattığı düşler nedeniyle, dünya işlerinin egemenler lehine işlemesine ve egemen olmayanların düşlerinin sonsuza dek ertelenmesine katkıda bulunan önemli bir endüstri.
***
Uzun yıllardır, Capri Adası'na gitmeyi düşünüyordum. Daha önce iki kez Napoli'ye gitmeme karşın, Napoli Körfezi'nde bulunan Capri Adası'na gidememiştim. Bir kez eşimle birlikte, Ağustos 1985'te gittiğimiz Napoli'de, çantamızı kapma girişiminde bulunanların verdiği rahatsızlık nedeniyle Capri Adası'na gitmeyi ertelemiştik. Şubat 1988'de, bir otobüsle gittiğimiz, "kültür gezisi" programına dahil edilmediği için göremediğim Capri Adası'nı umarım artık görebileceğim. Bu görme isteğimin birçok nedeni bulunmakla birlikte, başat neden, Maksim Gorki'nin uzun yıllar bu adada yaşamış olması. En sevdiğim yazarlar listesinin tepe noktasında bulunanlardan biri olan Maksim Gorki, sadece yazdıklarıyla değil, yaşadıklarıyla da beni çok derinden etkileyen biri.
Gorki'nin "sürgün" yaşamış olduğu Capri Adası'na önümüzdeki ay gitmek için kolları sıvadım. Pasaportumun beş yıllık süresinin dolmak üzere olduğunun farkına varmam nedeniyle, uzatma işlemine başladım. Yaklaşık üç saatlik bir "Pasaport Dairesi" oyalanması sonucu, işlemleri tamamladıktan sonra, bir de "Schengen Tipi Fotoğraf" çektirdim.
Önümüzdeki pazartesi İtalyan Konsolosluğu'na gidip vize işlemlerine başlayacağım.
Bir aksilik olmazsa, Mayıs 2009'un bir kısmını, Bari, Napoli, Capri, Sicilya'da geçireceğim.
Neyse...
Capri Adası'na gideceğimi öğrenen Coşkun Büktel, It started in Naples'ı izleyip izlemediğimi sordu. İzlemediğimi söyleyince, hemen bu filmin DVD'sini verdi. İzledim...
Tipik bir "düş imalatı" olan It started in Naples (Napoli'de Başladı) filminin başrollerinde Clark Gable, Sofia Loren ve Vittorio De Sica oynuyor. Clark Gable'ın oyunculuğunu, oldum olası içime sindirememe karşın, bu filmde sevimli bir tipi canlandırmış olduğu için, filmi izlerken, eğlendiğimi söyleyebilirim. Sofia Loren, Hülya Koçyiğit-Türkan Şoray kırması bakışlarıyla, melankolik düşlere kapı aralıyordu. Vittorio De Sica'ya gelince...
Evet, Sica, bence çok iyiydi. Yani oyunculuk yapan bir sihirbazdı!
Sabun köpüğü bir konuya sahip olsa da, Capri Adası'nın kartpostal görünümlü mekanı içinde geçen zaman, izleyicileri düşlerin kollarına teslim ediyor. Maksim Gorki'nin yapıtlarının bazılarını yazmış olduğu Capri Adası'na yakında gidecek olmam nedeniyle izleme külfetine katlandığım Napoli'de Başladı filmi, herşeye karşın izlenildiğinde hoş duygular bırakan bir film.
Günün birinde, "düşler ülkesi" Amerika'dan gelen biri (Clark Gable), henüz yeni ölen kardeşinin Capri Adası'nda yaşayan "velet"ini bulup Amerika'ya götürme düşüncesindedir. Ne var ki, bu çocuğun yanında barındığı teyzesi (Sofia Loren), Gable'den etkilenir ve bildik "Türk Filmi" benzeri süreç başlar. Hiç kimse bir yere gitmez, herkes bu "büyülü" adada kalır.
Uzaklaşma-yakınlaşma psikolojisinin egemen olduğu bu sabun köpüğü film, mutlu sona ulaşınca, perdede "The End" yazar. Bir film daha bitmiş, birkaç saat daha geçmiş ve "düşler ülkesi", izleyenleri, bir kez daha etkilemiştir.
Evet...
Maksim Gorki'nin Capri'sinin fotoğraflarını görebilmek için izlemeye katlandığım bu filmi, Gorki hayranları da izleyebilirler.
***
Nikos Kazancakis'in Zorba romanından "esinlenmiş" duygusu veren konusunu incelemeyi, sinemayı daha yakından izleyenlere bırakıyorum.