Yaşam Kaya, kendisinden beklemediğimiz düzey ve düzlemde bir yazı kaleme aldı. Mustafa Demirkanlı'nın kankası olan Orhan Alkaya'nın Şehir Tiyatroları'nı iyi yönetemediğini dile getiren Kaya, AKP'li "artist başkan" Kadir Topbaş'ın Kazmacıbaşı olarak atadığı Alkaya'dan umudunu kesmek üzere olan yazarlardan biri.
Kaya'nın, editörü olduğu www.tiyatronline.com sitesinde yayımladığı yazısını, biz de önemsediğimiz için aşağıya aktarıyoruz. Mutlaka okuyunuz. (HB)
***
İstanbul Şehir Tiyatroları'nda Bir Gala Rezaleti
Yaşam Kaya
7 Nisan 2009
İstanbul Şehir Tiyatroları'nda çok şeyin artık eskisi gibi işlemediğine dair bir sürü yazı yazdık basında. Hatta bu durumlarla ilgili Sayın Orhan Alkaya'yı çok defa uyardık. Ama 6 Nisan 2009 P.tesi günü galası yapılan (!) Cabera oyunu bizlere şunu bizzat gösterdi ki; Şehir Tiyatroları'nın kendi çalışanına bırakın basına bile saygısı kalmamış.
"6 Nisan 2009 p.tesi günü “Cabera” adlı oyunumuzun galasına katılmanız bizlere onur verecektir…” yazısının bana iletilmesiyle beraber biz de “LCV” yaptırarak akşam düştük yollara ve yağmur çamur trafik derken Üsküdar Musahipzade Celal Sahnesi'ne gelmiş bulunduk. 20*15 te sahneye adım attığımız anda o küçücük salonun ağzına kadar dolduğunu görmüş olduk. Zaman ilerledikçe Şehir Tiyatroları'nın çalışanları tanıdıkları isimlere hızlıca yer bulmaya başladılar. Ben ve çok samimi bir yazar arkadaşım çalışanların bu hummalı gayretini hayretle izledik… Ve aşağıda geçen konuşmalarla beraber oyun başlamış oldu…
-Pardon, basın yazan bölümde oyun yazarları ve basından olmayan kişiler oturuyor…
-Efendim basın bölümü şu an doldu. Sizleri başka bir yere alacağız. Pardon hangi yayından geliyorsunuz?
(bu arada hangi yayından ve gazeteden geldiğimizi 10 kişi sordu)
-Tiyatronline ve Taraf Gazetesi adına geliyoruz.
-Hemen size yer bulacağız efendim..
-Pardon oyun başlayacak ve ayakta kaldık şu an.. Derdimiz oyun izleyip keyif yapmak değil. Bu oyunu köşelerimizde yazmak istiyoruz.
-Beyefendi neden bağırıyorsunuz?
-15 dk oldu ve ayaktayız… O kadar yol geldik. Geri mi dönelim? İsim olarak da yer ayırttık. Basından geliyoruz yardımcı olur musunuz lütfen? Ayakta kalan insanlara getirdiğiniz koltuklardan birer tane de bize getirir misiniz?
(Tanıdık kişilerin hepsine özel koltuklar geliyor.. Görevlilerin bir anda ortalıktan kaybolduğunu; aradan 15 dakika geçtikten sonra arkadaşımla beraber ayakta kaldığımızı görüyoruz. Zil ve uyarı sesi altında oyun başlıyor...)
İnsanlarda haklı olarak homurdanmalar. Seyircilerin önünü kapatıyoruz. Biz de bu rezalete daha fazla dayanamayarak oyundan çıkıyoruz. Günümüzün yaklaşık 3 saatini yollarda ve yağmur altında harcayarak geldiğimiz salondan çıkmak zorunda kalıyoruz. Çıkarken de bulduğumuz ilk görevliye durumu soruyoruz. Bakın bu konuşmaları da altta veriyorum. Dışarıda görevli bir bayan bekliyor.
-15 dk ayakta bekledik. Bravo sizlere. Basından geliyoruz diyoruz ama dinleyen yok. Bu rezilliğinizle devam edin, bravo sizlere!
(Bu arada kadın ve yanındakiler bize hangi yayından geldiğimizi 3 defa daha soruyorlar)
-Efendim ben size yardımcı olayım. Buyurun yer ayarlayayım.
Cidden şaka gibi! Oyun başlamış 5 dakika geçmiş.. İçeride oyun başlamadan önce yer dileniyoruz. Ve o sinirle çekip giderken 'size yer ayarlayalım' deniyor. Sonra sinirle cevap verilince bakın neler söyleniyor…
-Beyefendi neden sinirli bir şekilde bağırıyorsunuz?
Doğru ya bizim teşekkür etmemiz lazımdı.
“Aaa pardon oyuna kadar geldik. İlgili basın kurumlarında oyunun eleştirisini yazarak sizlerin de tanıtımlarını yapacaktık. Hatta ben jürisi bulunduğum bir tiyatro ödülü için taaaa buralara kadar geldim ve 15 dakika ayakta kalıp eve dönmenin verdiği mutlulukla sizlere teşekkür ediyoruz. Çok pardon hanım efendi!”
Sayın Orhan Alkaya bunları size yazıyorum. Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi'ni yıkıp, AKP Belediyesi ile iş birliği yaptın; küçücük, salon bile denmeyecek yerlerde oyun galaları (!) yapmaya çalışıyorsun. Gazetecileri kapına kadar getirip sonra da kapı dışarı çıkarıyorsun. Eğer senin Genel Sanat Yönetmenliği anlayışın bu ise, İstanbul Şehir Tiyatroları'nın düştüğü duruma bak, yazık size! Bu kadar büyük bir tiyatroyu bu denli basiretsiz insanların yönetiyor olmasından bir gazeteci olarak utandım. Hadi beni geçin. Bu sezon birkaç kez tiyatroya giden o yazar arkadaşım sizler hakkında ne düşünüyor biliyor musunuz? Bence bilmemeniz sizler için daha iyi olacak!
İstanbul Şehir Tiyatroları iyi yönetilmiyor. Şehir Tiyatroları'nda yönetim zafiyeti var. Bu yönetimin derhal gitmesi gerekli. Nasıl olsa ben oyun koyuyorum, kimseye hesap vermek zorunda değilim, anlayışıyla daha ne kadar yol alacaksınız bakalım. Ama gün gelip sizler o koltuklardan düştüğünüz zaman (haklı ya da haksız) çevrenizde basından bir tane kalem bulabilecek misiniz? Bulurum, diyorsanız size bu yolda sonsuz başarılar! Bu mantıkla ve anlayışla tiyatronuzu yönetmeye devam edin!
(Kaynak: tiyatronline.com)