YANITIMDIR
A. Ertuğrul Timur
5 Mart 2009
Sayın Hilmi Bulunmaz
Hezeyanınızı, heyecanınızı hatta öfkenizi anlayabiliyorum. Tartışmalar zaman zaman sertleşebilir, bu da hezeyan hatta öfke yaratabilir. Fakat bizler medeni insanlar olarak, sanat dünyasına seslendiği varsayan insanlar olarak en öfkeli olduğumuz anlarda dahi öfke kontrolümüzü yapabilmeliyiz.
Zira öfke kontrolden çıktığı anda bunun nerelere varacağı bilinmez, öfkeyle, hezeyanla karıştırılmış tartışmaların hızla konudan uzaklaşılıp, tartışılan kişiyi farklı yerlerden, hatta kural dışı yöntemlerle yaralama çabalarına kadar dönüşebilir ki bunun en tipik örneklerini daha önce gerek sizde gerek Coşkun Büktel’de gördük ve sizler adına üzüldük.
Yanıt veremediğiniz noktalarda rakibimizin nereden ne açığını yakalarız anlayışı çocukların sokak kavgasındaki “benim babam senin babanı döver” ölçüsüne dek varmakta, ama sen de bak şöylesin, senin de kulakların kepçe, gözlerin şaşı noktasına dek gider. Hatta kusur bulamadığınızda onun adına kusur imal etmeye dek varabilir. Örneğin hiçbir mantıklı insanın tenezzül etmeyeceği, ancak Burak Caney zihniyetinin sizinle paylaşabileceği “toplist”den veya “sonraki blog” linkinden ulaşılan erotik shop reklamı ya da erotik site linkleri gibi, bir insanın çalıştığı kurumlara dek vurma, kusur arama çabası gibi, hatta birilerini alet edip sahte itiraf videoları çekmeye çalışmak gibi.
Bu nedenle bu hezeyanı ve bu öfkeyi dizginler ve o bizi ağır şekilde eleştirdi onu nereden nasıl vurur, nasıl zarar veririz zihniyetiyle davranmazsanız tartışmalar da kontrolden çıkmadan kendi çeperinde sürer.
Dün Sayın Ömer F. Kurhan’ın tiyatrom’a yönelik geçmişte yazılmış bir eleştirisini yayınladınız. Elbette sizin amacınız bu değildi ama ben size teşekkür etmek istiyorum çünkü çok güzel bir örneği sergilemiş oldunuz bunu yayınlamakla.
Nedir bu?
İki medeni insanın tartışmasının örneği.
Sayın Ömer F. Kurhan bazı konulardaki tutumumuz nedeniyle tiyatrom’u eleştirmişti, ben de yanıt vermiştim, yada eleştirilerinden yararlanarak davranış geliştirmiştim. Karşılıklı açılımlar sağlayıp birbirimize derdimizi, nedenlerimizi anlatmış ve ikna olarak ya da olmayarak noktalamıştık.
Ne güzel, ne medenice değil mi?
Ne Sayın Ömer F. Kurhan beni alakam olmayan yerlerden vurmaya çalıştı, ne ben onun çalıştığı kuruma leke sürmeye kalktım, ne o tekrar dönüp birileriyle benim aleyhimde videolar tezgahlamaya çalıştı, ne de diğerimiz tartışmada ezilmiş yenik düşmüş olmanın hezeyanı ya da öfkesiyle kudurmadık, tartışılan konuyu bir yana bırakıp saçma sapan girişimlerle kendimizi rezil etmedik.
Gayet medenice başladı, sürdü, noktalandı, gün geldi farklı sebepleri yine tartıştık, gün geldi aynı amaçla birleştik destek olduk. İşte bu yayınladıklarınızı örnek alsanıza Sayın Bulunmaz…
Size, Sayın Büktel’e ve Sayın Feridun Çetinkaya’ya yanıt verirken bir ricada bulunmuştum, pek bir övünç duyduğunuz, başkalarını bu yöntemi yapmamakla suçladığınız satır satır , paragraf paragraf yanıt kullanmayı uygulayınız demiştim. Ama görüyorum ki ne siz ne de Sayın Büktel yazdıklarımı yanıtlayacak gücü kendinizde bulamamakta, bu somut yazılanları yanıtlamak yerine geçmişi deşerek acaba nereden ne açık bulur nasıl bir tokat da biz atarız çabasına girmektesiniz.
Sayın Bulunmaz,
Girdiğiniz yazılar neye cevap?
Sizin geçmişte belden aşağı vurma çabalarınıza mı?
Levent Çağlayan’ın yazılı beyanıyla ortaya çıkmış videolu tuzak girişiminize mi?
Yoksa Coşkun Büktel fanı gibi davranıp davranmadığınıza, başkalarını ağır şekilde eleştirirken Coşkun Büktel’e iltimas geçerek sosyalistliğin, yayıncılığın hatta dürüstlük erdeminin sizde bulunup bulunmadığına mı yanıt?
Sayın Büktel dizisinin reytingiyle övünürken ve reytingin ne anlama geldiği belliyken sizi sosyalist vicdanınızla ve çifte standardınızla yüzleştiremiyorsa bizim yazacaklarımız elbette nafile.
Size bir dizi sorular yöneltmiştik
Peki ne olacak bu soruların yanıtı?
Geçmişten yazılar bulup çıkarmakla ortalığı toza katıp bu toz bulutu içinde yıkılan onurunuzu gizleyebilecek misiniz?
Kaldı ki istediğiniz kadar geçmişten yazı bulup taşıyın ben onların yanıtını zaten verdim. Dedim ki:
Bunların her tür kuraldışı, onursuz, belden aşağı hatta mafyavari girişimleri karşısında insan insanlık dışı yöntemleri kullananlarla boy ölçüleşemeyeceği için, kişilere paparazzi mantığıyla yaklaşanlarla fikir tartışması yapılamayacağı için tiyatrom olarak susma ve bunları yok sayma tavrını seçtik. Yani bizim sizi yok saymamız, sizin adınızın geçtiği her yazıyı söküp atmamız sizin bu yoldan çıkmış mafyavari yöntemlerinize sessiz tepkiydi. Bunun adını siz sansür koyabilirsiniz ben de varsın sansür deniyorsa denilsin, ama onların yöntemlerinin ağırlığı karşısında bu benim insancıl bir susma ve yok sayma tavrımdır dedim.
Ne yani siz şimdi biz ona iftira attık, biz ona hakaret ettik, biz tiyatrom yazarlarına şerefsiz dedik, biz ona hatta mafya oyunu kurmaya kalktık ama bu da ona karşılık bizi yok saydı isimlerimizin geçtiği yazıları sildi çıkardı mı diyorsunuz? Deyiniz…
Bu yanıtım geçmişten alıp bugüne taşıdığınız yazılarım ve bunları bugün de bir suçlama olarak sunmanızın yanıtıdır.
O günlerin nesnel koşullarını, üzerimde yarattığınız psikolojik baskıyı ve terörü hatırlatmak içindir.
Bu yanıtım hem şu ana dek yer verdiğiniz eski yazılara yanıttır hem de bundan böyle yapacağınız geçmişten yinelemelerinize yanıttır.
Dolaysıyla bu yanıtımın geçmişten yapacağınız her tekrarlamada üzerine (veya altına) mutlaka konulmasını talep ediyorum.
Zira o dönemin nesnel koşulları ve üzerimde uygulanan baskılar açıklanmadan, bunlara karşılık sizin yaptıklarınız sergilenmeden aktarılması her defasında yinelenen hata ve okuru yanıltma olacaktır.
Bir kez daha hatırlatıyorum ki satır satır, paragraf paragraf yanıt bekliyorum, ya da özürdür beklediğim.
Tartışmalar karşısında verecek cevap bulunamadığında yapılacak tavır geçmişteki hatalardan dolayı özür dileme ve karşınızdakinin uyarılarını dikkate almaktır. Ben her şeye karşın sizin geçmişten gelen sosyalist ahlakınıza da kulak vererek bu süreç içerisinde geçmişteki tutumlarınızı yeniden gözden geçirerek erdemli bir şekilde davranacağınıza, seçtiğiniz yandaşlarınızı bir tek özellikleri, bir tek eserleriyle değil tüm yaşam tercihleri ve tutumlarıyla yeniden gözden geçireceğinize inanıyorum, inanmak istiyorum
Saygıyla
Ertuğrul Timur