Bir söyleşi.
Söyleşi - Zafer Ergin
Oyunculuk yaşam biçimidir...
Bu sayımızın konuğu Zafer Ergin ile Arka Sokaklar dizisinin setinde buluştuk. Usta oyuncu bu mesleğin sırlarını ve nasıl başladığını bizlere anlattı. Oyunculuk ile ilgili eğitim sistemini eleştiren sanatçı “oyunculuk okullarının YÖK’e bağlanması hiç hoş bir şey değil” dedi. Konservatuar olarak kalmasında büyük yarar olduğunu sözlerine ekledi.
Geçmişe gidersek sanat yaşamınıza nasıl başlamıştınız?
Benim tiyatro sevgim hemen hemen ortaokulda başladı. Eskiden okullarda tiyatro ve sanatsal faaliyetler baya yüklüydü çok güzeldi. İnsanların, öğrencilerin ilerde hayata atılabilmesi için şiir, müzik, tiyatro, resim gibi şeylerle uğraşabilmesine olanak tanıyan bir eğitim sistemimiz vardı. Şimdi eğitim sistemi bir yarış haline geldi. İlkokuldan sonraortaokula giriş için, ortaokuldan sonra liseye giriş için, liseden sonra üniversiteye giriş için sınavlar çocukların belini ve boynunu büker oldu. Tabii bu pek eğitim anlayışımızla pek uyuşmuyor, çapraşık yani. İdeal insan yetiştirmekle, olumlu insan yetiştirmekle, iyi bir insan, yetenekli ve geniş kültürlü bir insan yetiştirmekle ilgisi yok bunun. Benim o zamanlar bir tiyatro çalışmasından sonra tiyatro merakım başladı ve bu bitmedi. Ondan sonra ben direk konservatuara girmedim. Ortaokul ve liseyi okuduktan sonra dil tarih ve coğrafya fakültesine girdim. Üniversite öğrenimimde sanat tarihi okudum. Ve sonra konservatuardan mezun oldum. Ve devlet tiyatrosu ailesine katıldım. Tiyatro benim için bir yaşam biçimiydi. Yaşamımın büyük bir biçimiydi hatta büyük bir kesimiydi. Hala da öyle. Tiyatro deyince tabii oyunculuk mesleği ve o günden bugüne de aralıksız devam ediyorum.
Ben Ankara Devlet Tiyatrosu'ndaydım sonra İstanbul Devlet Tiyatrosu'na geldim 83' yılında. Bir süre İstanbul Devlet Tiyatrosu'nun genel sanat yönetmenliğini yaptım. Sonra bürokrasiden zaten sıkılırım, sıkıldım, bıraktım. Hastanelerde de öyledir. Hastaneye başhekim atarlar iyi bir doktor kaybederler. Kötü bir başhekim kazanırlar. Oyuncuların, sanatla uğraşan kişilerin yöneticilik yapmalarını doğru bulmuyorum. Ben kendime sanatkar demiyorum, ben oyuncuyum. Çünkü sanatkarlar, televizyonların gündüz kuşaklarında sıkça gördüğümüz bir takıp tipler. Onlar bir haftalık uğraşı sonunda büyük sanatçı oluyorlar. Ben o kalabalığın içine girmek istemiyorum. Benim gibi düşünen bir çok arkadaşım var. Ben oyuncuyum ve devamlı olarak da oyuncu olarak kalmak dileğindeyim.
Dizilerden dolayı birçok oyuncu tiyatroyu ikinci plana attı. Siz bu konuda neler söyleyebilirsiniz?
Evet, ben dizilerden dolayı tiyatroyu ve bunun yanında üniversitedeki görevimi de ihmal etmek zorunda kaldım. Ama bu geçici bir süreç çünkü önümüzdeki sene için bir tiyatro çalışmasını diziyle beraber yürütebilme olanağına kavuşacağımı zannediyorum. Çünkü dizi yaz tatiline giriyor. Geçen yaz çok erken saatte hazırlığına ve çalışmalarına başlamıştık. Oynadığım bir oyunu tekrar çalışıp devam edebilme olanağına kavuşamadım ama bu sene sanıyorum bir film projesi var. Bu proje de hayata geçerse sonbahara doğru bir buçuk aylık bir çalışma sonucu bir tiyatro oyununda oynayabilme olanağına kavuşacağım. O arada da dizinin çalışmaları başlar.
Şu anda herkesin merakla izlediği bir dizide oynuyorsunuz. Bu diziyle ilgili neler söyleyebilir siniz?
Otuz altıncı bölüm oldu sanıyorum. .Evet, biz biraz daha ilerdeyiz. Bu dizi benim çok isteyerek çalıştığım bir dizi. Beğenerek, isteyerek projenin başından beri içinde olarak çalıştığım bir dizi. Televizyon, radyo, yazılı basının, iletişim dünyasının, toplumsal bir sorumluluğu olduğu kanısındayım. Hele bizim gibi sorunları büyük olan toplum-larda bu toplumsal sorumluluk daha da büyür. Hep söylüyorum olanlardan çok mutlaka olması gerekenleri de göstermeliyiz. Şimdi bir takım dizilerde bir tane bir konu, format tuttu mu aynısından on tane yapılıyor. Türk televizyonları saçma sapan yarışma programlarıyla doldu. Kim 500 Milyar İster gibi içinde seyircinin bilgi dağarcığını zenginleştirecek bir takım yararlı programların olması gerekirken saçma sapan yarışma programları ile televizyonlar meşgul ediliyor. Bu arada aynı formatta bir sürü televizyon dizisi de var. Bizim dizimizin orijinali içinde polis kelimesi olduğu için polisiye bir dizi, kan revan içinde olan bir takım olayları aksettirdik fakat bu ölçülü bir biçimde yapıldı. Hatta çoğunlukla bunları hiç aksettirmeyerek insana insan gibi ve insanın sorunlarıyla ilgili birtakım sorunlarla uğraşmasının güzel olduğunu düşünüyorum. İçin de çocuk var, aile var, polislik mesleği var ve kutsal mesleğin zorlukları var. Ben bunlardan çok hoşlanıyorum. Keyif alıyorum, keyifle de oynuyorum.
Sizin başladığınız dönemle karşılaştırdığınızda nasıl buluyorsunuz?
Şöyle söyleyeyim, eskiden konservatuarlar çok azdı. Tiyatro eğitimi verilen okullar azdı bir tek Ankara'da vardı. Sonra üniversiteler, ben tasvip etmiyorum oyunculuk okullarının YÖK'e bağlanması hiç hoş bir şey değil. Çünkü konservatuar olarak kalmasında büyükyarar vardı. Değişik bir eğitim sistemidir bu, siz baleyi de YÖK'e bağlayacak olursanız 6-7 yaşında eğitime başlaması gereken çocuğu YÖK'le ilgilendirmiş oluyorsunuz gibi bir durum oluyor. Konservatuarlar sanat eğitimiyle uğraşırlar ve kendi konularında eğitim vererek bu konuda uzman kişiler yetiştirirler, bunları da seçerek alırlar. Şimdi iyi kötü her üniversite bünyesinde bir oyunculuk bölümü kurdu.
Aslına bakarsanız bu oyunculuk bölümü kurulmasıyla oyunculuk bölümünü yönetecek eğiticilerin sayısında büyük bir artış olmadı. Bu arada her meslekte olduğu gibi oyunculuğun da yalnızca eğitimle değil, eğitim sonrası bir takım kişisel eğitimlerle geliştirilmesi gerektiğini bilen arkadaşlarımız bu işte başarılı oluyorlar.
Daha önceden Kurtar Vadisi'nde bir kanunsuzu oynamıştınız, şimdi direk içerisindesiniz kanunun. Seyircinin yaklaşımı nasıl oldu bu geçişten daha sonra bir izleniminiz oldu mu hiç?
Yok hayır hiçbir şey yok. Kurtlar vadisinde başka bir seyirci profilim vardı. Yani Kurtlar Vadisi fenomen bir olay olduğu için başka bir seyirci kitlesi vardı. Onlar belki televizyon seyircisi bile de-ğildi. Belki onlar mafya seyircisiydi. Şimdi gerçek bir televizyon seyircisine hitap ediyorum, bu bana keyif veriyor.
Televizyonda ciddi bir dizi patlaması oldu. Gerçi bunu demin konuşmuştuk ama biz sadece dört kanalda bir araş-tırma yaptık kırk bir tane dizi bulduk. Ben bunu bilmiyordum. Geceye iki dizi düşüyor hatta üç bile olabilir. Bu bir arz talep ilişkisi. Televizyonlar sonuçta birer ticari araçtır. Yalnızca ticari araç değil-dir. Demin de dediğim gibi toplumsal sorunluluğu olan toplumsal sorunlara sorumlulukla yaklaşması gereken bir takım şeylerdir. Geçenlerde espri yapmıştım mesela. İki sene süreyle bütün televizyonların yönetimini bana verseler, Türkiye'deki siyasal rejimi, yalnızca siyasal rejimi değil, yönetimsel rejimi değiştirme olanağına sahip olabilir insanlar. Çünkü o kadar etkili televizyonlar. Hepimiz bunu biliyoruz.
Bence televizyonun biraz daha pozitif anlamda kullanılmasında yarar var. Ama tabii bu arada televizyonların para kazanması da gerekir. Biri bir şey yapıp para kazanıyorsa bizim insanımız düşünerek daha yaratıcı olmak yerine aynını yaparak aynı parayı kazanmak gibi bir gayret gösteriyor. Bunun adına tembellik demek istemiyorum ama hiç olmazsa gariplik diyeyim bari. Onun için de seyirci aynı formatta altı kanalda altı tane dizi birden izliyor. Diyelim ki ülkenin belirli bir bölgesinde o bölgenin özellikleri yansıtan bir takım diziler yapılıyorsa oraya birden on dizi birden yükleniliyor. İçinden bir tanesi iki tanesi sivriliyor.
Bir kumar, benim hoşlandığım, tasvip ettiğim bir şey değil. Maalesef bu da bir gerçek. Ya tutarsa prensibi var. Bir zamanlar da biliyorsunuz ya tutarsa diye Nasrettin Hoca göle maya çalmıştı.
(Kaynak: dizifilm.com)
***
Oyun'un notu: Bakınız;
"Kurtlar Vadisi'nde Mehmet, Arka Sokaklar'da polis, Bir Tren Yolculuğu'nda subay rolü yapan Zafer Ergin, Tiyatro... Tiyatro...'da editör rolü yapıyor!"
"Kurtlar Vadisi'nin kanunsuzu, Arka Sokaklar'ın polisi Ergin, halkı uyutan dizilerdeki rolünün dışında, Tiyatro... Tiyatro...'nun editörlüğünü yapıyor!"
"Emekçilerin 'magazinkolik' olması için ömrünü televizyon dizilerinin uyuşturucu etkisine teslim eden Zafer Ergin, Tiyatro... Tiyatro...'ya editör oldu"