En çok gittiğim kentlerden Adana: Sadece "gitmek"le sınırlı kalmayıp, iş yapmaya özen gösterdiğim kentlerden biri. İzmir, Hatay... gibi kentlerde "Kültür Merkezi" açtığım dönemde (1995/1997), Adana'da da bir kültür merkezi açmayı planlıyordum. Adana'yı altına üstüne getirmeme karşın, "komünist işler yapacağımı" anlayan mal sahipleri, kiraya vermekten vazgeçtikleri mülklerini korumuş oluyorlardı. Adana'da bir yer kiralayamacağımı algılayınca, 5 Ocak Meydanı'nda bulunan Altunören Pasajı'nda bir mülk satın almıştım. Ayrıca, rahmetli Celal Sürekli'yle birlikte Sentez gazetesini yayınlayarak, Adana'ya olan sempatimi pekiştirmiş oluyordum. Adana'ya sempati duymamın birçok nedeni var. Başat nedenlerinden biri de "Arap" olmamdan kaynaklanıyor.
Gelelim televizyon dizilerine. Nefret ediyorum dizilerden. Doğal insan yaşamını yamultup yapaylaştıran televizyon dizileri, hormonlu yiyecek yemişim tadı veriyor bana. İzlemiyorum. Dizileri izlememek için, uzun yıllar önce televizyonu uzaklaştırmıştık hayatımızdan.
İki reklam arasını doldurmak için uydurulan diziler, sadece insanal durumları değil, toplumsal durumları da iğdiş ediyor. Karadeniz şivesinin sevimliliğine sığınan aptallaştırıcı diziler olduğu gibi, Güneydoğu kentlerimizin şivesine iltica ederek, sözde feodalizmi eleştirir gibi yapan sentetik diziler, beni çileden çıkarıyor.
Sadece sosyalistlerin değil, burjuvaların da eleştirilerini almaya başlayan diziler, Milliyet gazetesinden Sabanur Kıraç'ın da dikkatini çekmiş. Kıraç'ın haberini, okurlarımızın dikkatine sunuyorum. (HB)
Adanalıyığğğ!
Dizilerdeki Adanalılar ile gerçek Adanalılar
Sabanur Kıraç
5 Aralık 2008
Eskiden evde vakit geçirme şansım olduğunda eski Türk filmlerini izlemeye bayılırdım. En çok da Türkan Şoray’ın Adanalı bir “Pamuk Kralı” ile aşk yaşadığı ama sonunda fakir bir kemancı ile evlendiği tarzdaki filmleri severdim. Çünkü her ne kadar sonunda asıl kızı tavlayamasa da, bir hemşehrimi izlemek büyük keyif verirdi bana. Şimdilerde aynı keyfi Adanalı karakterlerin sıkça canlandırıldığı dizilerde almam gerek, biliyorum ama alamıyorum. Her ne kadar bir Adanalı olarak dizilerde memleketimin adını bu kadar sık duymaktan çok hoşlansam da bir yanım da içten içe isyan ediyor doğrusu. Çünkü ne Adanalı dizisindeki Oktay Kaynarca’nın şivesi Adana şivesi ne Avrupa Yakası’ndaki Dilber Hala’nın küfürbazlığı Adanalı teyzelerin tarzı...
Merak ediyorum ne zaman Adana’yı pek çok insanın aklındaki klişelere göre değil de gerçekten olduğu gibi yansıtacak birileri çıkacak? Hani belki hâlâ “e” harflerinde (benim gibi) biraz zorlananan... Hatta “benzin”e “beğnzin” dememek için bir nefes düşünen... Arada ağzından “Abooo”lar kaçıran ama her kelimesi de aksanlı olmayan... Modernliği kadar sıcaklığı, delikanlığı kadar dürüstlüğü ve aptallığa varmayan temiz kalpliliği ile kendini gösteren gerçek bir Adanalı karakteri ne zaman boy gösterecek acaba dizilerde?
Adanalı olmak başka bir his
Biliyorum pek çoğunuz da kendi memleketiniz ve kendi hemşehrileriniz için benzer şeyleri hissediyorsunuz. Ama yine de Adanalı olmak başka bir his sanki. Sanki damarlarımda akıyor gibi. Adana -memleketim diye söylemiyorum- bence Türkiye’nin en güzel şehirlerinden biri. Evet yazları sıcak ve kurak geçer, evet dünyanın tüm markalarını bulabileceğiniz çok katlı alışveriş merkezleri yoktur ve evet bazen insan biraz değişiklik arar ve bir türlü bulamaz ama Adana, insanı insanlıktan çıkarmayan, trafik gibi saçma sebeplerden çıldırtmayan ve hayatı zorlaştıran etkenlerin kontrolünde yönetilmeyen bir şehirdir. İnsanı sıcak ve içtendir. Zorda kalana “bacım” veya “kardaş” diye el uzatan, dükkânına yol sormak için giren birine çırağını rehber yapacak kadar da has insandır Adanalı...
“Abooo”yu sık sık kullanır
Hatta İstanbul’da da yaşasa 01 plakalı bir araba kullanmak ister. İskendere kebap denmesinden rahatsız olur. Şırdanın ne olduğunu bilir ve tadına bayılır. Yemeğin acısı yoksa tuzu yokmuş gibi hisseder. Kavgaya çanak tutmaz ama kavgadan da asla kaçmaz. Ve tabii ki şaşırma ünlemi olarak “Abooo”yu sık sık kullanır. Tıpkı benim gibi... Her ne kadar, pek çok insanın aklında gelişmemiş ve anti-modern bir şehir izlenimi çizse de, Adana’da daha rahattır kadınlar. Öyle şalvarla filan değil, en güzel, en modern elbiselerle dolaşırlar. Elinizi sallasanız güney şivesi ile konuşan birine de çarpmazsınız hem Adana’da. Öyle bir şehirdir ki o, İskenderunlusu, Tarsuslusu hatta Mersinlisi bile Adanalıyım der sorulduğunda...
Elbette köklerimizde bizi eğlenceli, ilgi çekici ve esprili yapan pek çok özelliğe sahip olduğumuzu da inkaâr etmiyorum. Ama bir karaktere bu hissi vermek için illâ onu “kıro” formlarına mı sokmak gerek? Yanlış anlaşılmasın ne Avrupa Yakası’na, ne Canım Ailem’e ne de Adanalı dizisine çamur atmak değil niyetim. Şahsen üç diziyi de kendi kategorilerinde beğeniyorum. Ama bir Adanalı olarak bu memleketin insanlarında şiveli konuşmaktan başka özellikler olduğunun da vurgulanmasını istiyorum. Hem gerçek Adanalılarla tanıştıkça senaristlere daha ne malzemeler çıkar bizim oralardan!
(Kaynak: Milliyet)