Gelecek geliyor!
Sibel Özbudun / Temel Demirer
29 Kasım 2008
“İyiler düşmansız olmaz.” (A. Manzoni)
Mitinge kaç kişinin katıldığını sayamadık, ancak -apoletli sermaye medyasının da inkâr edemeyeceği kadar kalabalıktık, çoktuk… Ama bundan da önemlisi, bu mitingde biz çok zaman sonra bizdik…
Yaşlılarımız ve gençlerimizle, Kürtler ve Türklerle, kadınlar ve erkeklerle, çiftçisiyle, memuruyla, işçisiyle, öğrencisiyle, çevrecisiyle yani rengarenk çeşitliğimizin çoğulcu zenginliğiyle biz, bize benzeyen bir devrimci toplumsal muhalefettik…
Mitingde “Biz”dik; evet, sloganlarımızla, devrimci duruşumuzla, kardeş militan çoğulluğumuzla…
Bu sefer farklı oldu; birçok kimse gibi biz de bu kez, alana polis tarafından kontrol edilmeden, gaz bulutları arasında girdik.
Biliyoruz apoletli burjuva medyası mitingden söz ederken, “Zamlar geri alınsın!”, “Açız işsiziz!”, “Hamdolsun direniyoruz!”, “Halklar kardeştir!” vb’i talepleri görmezden gelip; “Yine olay çıktı” diye haykıracaktır, etekleri zil çalarak…
Ancak olayları gaz yuta yuta, birinci elden yaşayanlardan olarak belirtelim: Olay çıkmadı. Polis olay çıkarttı. Kontrol noktasında polis tarafından bir siyasi partinin kortejine küfürler edildi, tekmeler atıldı. Sonra da buna itiraz edenlerin üzerine gaz mermileri yağdırıldı…
Sonrasındaysa, engellenemez biçimde ne olduysa oldu…
Uzun zamandır ilk kez, evet, evet, nicedir ilk kez bir şey oldu… Bir “kırılma noktası” yaşandı…
Gazı yiyen kitleler, geri dönüp kaçmadılar. Hayır hayır, gaz bombalarının göz gözü görmez kıldığı caddede, kalabalıklar dumanların üzerinden miting alanına doğru yürümeyi sürdürdüler... Alana girenler, geride kalan arkadaşlarını almak için geri döndüğünde, kontrol noktası bir anda boşaldı. Evet, uzun süredir ilk kez; kendi yaptıkları işe şaşırmış, güleç gözlü çocukların halayları arasında, polis tarafından kontrol edilmeden girdik alana…
Evet, rüzgâr yön değiştiriyor coğrafyamızda... Nicedir özlemini çektiğimiz geleceğin, yaklaştığına dair alâmetler çoğalıyor; “Elveda”ların gerilerde bırakıldığı, “Merhaba”larla yeni kucaklaşmaların, çoğullaşmaların eşiğindeyiz bir kez daha…
Taraflar netleşiyor. Daha da netleşecek. Değil mi ki, Kossuth’un deyişiyle, “Tarafsızlık, bir ilke olarak sürüp giderse, zayıflık olur.”
“Zayıflık” mı? O artık “mişli” geçmiş zamana ait!
Kendimizin, gücümüzün farkına varmak gerek; “Dünyada en önemli şey kendinin ne olduğunu bilmektir,” diye boşuna dememiş Montaigne…
Evet, evet krizle debelenen dünyamızda artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak; bu gerçek herkesin bilgisine sunulurken; yolumuz açık olsun…
Yolumuzu birlikte açacağız…
Mutlaka açacağız… “Eğer kalbimde yeşil bir dal bulundurursam şarkı söyleyen bir kuş gelecektir,” diye haykırır bir Çin Atasözü, “As they Say in Zanzibar/ Zanzibar’da Dedikleri Gibi”de…