2 Ekim 2008 Perşembe

Metin And, Zaman gazetesinde...

Foto: Metin And


Hiçbir gazeteye yakınlık duymadığımız gibi, Zaman gazetesine de oldukça uzağız. Ne var ki, hergün mutlaka okuyoruz. Bir şeyi yadsımanın bile emek gerektirdiğini biliyoruz. Neyi yadsıdığını bilmeyen, yeni bir düşünce geliştiremez...

Metin And'ı önemsedik, önemsiyoruz, önemseyeceğiz. Bunun birçok nedeni var. Başat nedeni, hamaset yapmaktan uzak durmaya çalışan kişiliği ve buna bağlı olarak, bilimsel biçimlerle hareket etmeye çalışan azmiydi...

Zaman gazetesi, bizce, doğruya yakın bir duyarlılıkla Metin And'a kadirşinaşlık yapmış. Diğer yayın organlarının da aynı duyarlılığı göstermesini arzu ediyoruz. Zaman'da yayınlanan Metin And'la ilgili yazıyı okumanızı öneririz:


Kültür hayatımızın Evliya Çelebi'siydi


Tiyatro, sanat tarihi ve folklor alanlarında sayısız esere imza atan kültür tarihçisi Prof. Dr. Metin And, dün 81 yaşında hayata veda etti. And için kimi 'Rönesans insanı', kimi 'kültür arkeoloğu', kimi de 'gökkuşağının sekizinci rengi' diyordu. Çünkü o, hiç kimsenin ele almadığı konulara ışık tutuyordu.

İlerleyen yaşına rağmen hâlâ üretiyordu. Ankara'da kendi deyişiyle mezbeleye dönen evinde pek mutluydu. Neşesinden ve hayata bağlılığından hiçbir şey eksilmemişti. En çok da 80. yaş kutlaması için yapılan etkinlikler ve geçtiğimiz yıl TÜYAP'ın onur konuğu olması onu sevindirmiş, bir o kadar şaşırtmıştı. Bu durumu, "Bunca şair ve romancı varken benim onur yazarı seçilmem ilginç!" diye yorumlamıştı. Onun için kimi 'Rönesans insanı' , kimi 'kültür arkeoloğu', kimi de, 'gökkuşağının sekizinci rengi' diyordu. Kısacası Türk kültürüne katkısı çoktu. Sanat tarihi ve folklor araştırmalarına ilgi duyanların yakından tanıdığı Prof. Dr. Metin And, dün Ankara'da 81 yaşında hayata veda etti. And'ın cenazesi İstanbul'a getirilerek, yarın Teşvikiye Camii'nde kılınacak cuma namazının ardından toprağa verilecek. And'ın düzeltilmesi mümkün olmayan bir arşivi vardı. Öyle ki kitapların arasından onu seçmek zor olabiliyordu. Çok iyi not tutar. Sırası geldi mi çalıştığı konuyu kitaplaştırırdı. 'Aslında çok yoruldum' dese de en son 'Sihirbazların İzinde' ve 'İstanbul'un Çarşı Ressamları' adlı iki kitaba başlamıştı. Yayımladığı pek çok kitap çıkar çıkmaz tükeniyor ve hemen karaborsaya düşüyordu. Metin And, hayatının her dönemini ve yalnızlığı sevdiğini söylüyordu: "Mutlu bir insanım. Her zaman yalnızdım. Çok tanıdığım, dostum var; ama hep kendi hayallerimle yaşadım. Kafamda oluşturduğum şeyleri kitaba döküyorum, böyle mutlu oluyorum." Metin And, Sabri Koz'un deyişiyle eski kültürümüzün içinde dolaşan bir Evliya Çelebi'ydi.

İstanbul'da doğan, yazı yaşamına edebiyat, opera ve bale eleştirmenliği yaparak başlayan, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü'nde 30 yılı aşkın bir süre öğretim üyesi olarak çalışan Metin And, Türkiye'de karşılaştırmalı tiyatro araştırmalarının öncülerinden biriydi. Amerika, Japonya, Çin, Almanya gibi birçok ülkedeki üniversitelerde öğretim üyeliği yapan ve konferanslar veren And'ın bazıları yabancı dillerde olmak üzere 50 kadar kitabı, 1.500 kadar bilimsel inceleme ve eleştiri yazısı bulunuyor. Türk Dil Kurumu Bilim Ödülü, Türkiye İş Bankası Bilimsel Araştırma Ödülü, Sedat Simavi Sosyal Bilimler Ödülü, İtalya Cumhurbaşkanı'nın "Şövalyelik" nişanı (1991), Türkiye Bilimler Akademisi Hizmet Ödülü (1998) gibi ödül ve nişanlar aldı.

DOĞAN HIZLAN: Çok araştırılmamış bir alanda özgün eserler verdi

Metin And yazar olarak da kişilik olarak da gerçekten çok önemli bir insandı. Bir kere şimdiye kadar çok çalışılmamış ve çok araştırılmamış bir alanda çok özgün eserler verdi. Türk tiyatro tarihi geleneksel tiyatromuzu, balemizi yalnız buradaki metinlerle değil, birçok yabancı metinleri okuyarak, araştırarak yurtdışında çalışmalar yaptı. Bu alanda çok önemli bir araştırmacıydı. Sanırım bundan sonraki kuşaklar yapacakları araştırmalarda Metin And'ın çalışmalarından çok yararlanacaktır.

"Âh, mine'l-mevt"

Birçok yerde daha çok da mezar taşlarında yüzlerce yıldır tekrar edilen bu söz, bence hem bir "açık tevekkül" hem de bir "gizli isyan" îmâ ediyor. Metin And'ın ölüm haberi ile sarsıldım, tevekkül ve isyanı birlikte yaşıyorum...

Metin And, bu ülkenin büyük evlatlarındandı... Hayatın, hattâ kaderin demek daha doğru, zorlamasıyla, yıllardır ayrı kaldığı İstanbul'a âşıktı... Birçoğu yüzünden birçoğu da farklı bir okuma ile görülecektir ki yazdıklarının hemen hepsi uzak ya da yakın İstanbul üzerinedir. Geçtiğimiz ay, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden, yeni açılacak semt kitaplıklarından birine onun adını vermek için izni istendiğinde çocuklar gibi sevinmiş, "İstanbulluyum ben, 'İstanbul çocuğu'yum, oraya aitim ve hep o şehir üzerine düşündüm, yazdım" demişti... Bunca yıl süren ayrılık sona eriyor, onu İstanbul'da toprağa veriyoruz, âşık olduğu şehrin kollarına teslim ediyoruz. Şüphesiz İstanbul, onun adını ölümsüzleştirecek başka alternatifler de düşünecektir, düşünmelidir...

Metin And'ı yalnızca bir tiyatro tarihçisi olarak değerlendirmek onu anlamamak demektir. O bir sanat tarihçisi, bir kültür tarihçisi, bir sentezci sanat ve kültür yorumcusuydu; mitolojik gerçekle gündelik gerçek onun yazdıklarında bizi aydınlatan yeni yorumlara dönüşüyordu. Hayranı olduğu Osmanlı sanatı üzerine yeni şeyler yazdıkça ve bu sanatın her dalına sinmiş geniş beşerî hoşgörü örneklerini teker teker bulup ortaya çıkardıkça, evrensel bir yapı ile karşı karşıya bulunduğumuzu, bugünün pek çok sorununu çözecek gücün çağdaş bir bakışla yorumlanacak Osmanlı edebiyat, tarih, fikir ve sanat eserlerinde gizlenmiş olduğunu tekrar edip duruyordu.

Metin And, tam da kendimizi, ne ve kim olduğumuzu unutmaya başladığımız yıllarda, hukuk öğrenimi görmek ve bir işadamı olmak üzere yola çıkmışken, içindeki sese kulak vererek (ve de iyi ederek) tiyatroyla, sanatla, kültür tarihi konularıyla ilgilenip toplumsal unutkanlığımıza 60 yıl boyunca çare olmaya çalıştı. İlaçları sayılacak yazı ve kitaplarıyla bir ölçüde şifa bulduğumuzu söylemekte herhangi bir sakınca görmüyorum...

Aziz Metin And, Sevgili Bey Baba, nur içinde yatasın!..

M. Sabri Koz

Musa İğrek
02 Ekim 2008, Perşembe

(Kaynak: Zaman)