19 Ekim 2008 Pazar

İnsanlığın yüzkarası işkence sürüyor!...

Foto: NTV


Mızrak çuvala sığmıyor. Güneş balçıkla sıvanmıyor. İşkence sürüyor. İşkence, kapalı kapılar ardında yapılsa bile, toplumun gözünden, vicdanından kaçmıyor!...

Biz, bir tiyatro yayını olmamıza karşın, tiyatro dışındaki olaylara da duyarlıyız. İnsanı yakından ilgilendiren bir sanat olan tiyatro, işkenceye duyarsız kalamaz. İşkenceyle öldürülen Engin Çeber'in haberini, Radikal gazetesinden aktarıyoruz:


Onlarca tanık var, henüz şüpheli yok


Engin Çeber’in dövülmesine tanık olan adli mahkûmlar anlattı: Kafasını duvara ve demir havalandırma kapısına defalarca vurdular, yerde kasılıyor, horultu şeklinde sesler çıkarıyordu

İSMAİL SAYMAZ

İSTANBUL - Engin Çeber’in Metris Cezaevi’nde ölümünden önce kaldığı T2 koğuşundaki işkence dolu iki günü de aydınlığa kavuştu. 9 Ekim’de “Biz bir şey görmedik” diye ifade veren beş adli tutuklu, ifade değiştirip Çeber’i öldüren işkenceyi ve o günü anlattı: “Dört görevli Engin’i beş altı dakika dövdü. Ensesine çok vurdular. Kafasını koğuşun demirli bahçe kapısına vurdular.” Çeber ve üç arkadaşı 28 Eylül’de gözaltına alınmış ve İstinye Polis Merkezi’nde dövüldükten sonra tutuklanmıştı. Çeber ve iki arkadaşı Metris Cezaevi’ne girişte, jandarmalar tarafından dövüldü. Üç genç ilk başta geçici koğuşta birlikte kaldılar. 5 Ekim’de koğuşlara dağıtıldılar. Ölümünden sonra Çeber’in hem karakol hem geçici koğuşta gördüğü işkenceler açıklığa kavuşurken, 7 Ekim’de şuuru kapalı halde çıkarıldığı T2 koğuşundaki son iki günü bilinmiyordu. Çünkü 9 Ekim’de savcılığa ifade veren koğuş arkadaşları, “Bir şey görmedik” demişti.

Önce küfür ve tekme

Adalet Bakanlığı’nın 19 cezaevi personelini görevden alınca, Çeber’le aynı koğuşta kalan Fahrettin Demir, İbrahim Kılıç, Kıyasettin Şakiroğlu, Murat Gevrek ve Şükrü Zeren’in 15 Ekim’de yeniden ifadeleri alındı.

Kıyasettin Şakiroğlu’nun iddiasına göre, dayak 6 Ekim’de başladı. Gerekçe, Çeber’in sabah sayımında ayağa kalkmamasıydı: “Çeber sayıma katılmayınca iki gardiyan Çeber’i kollarından tutup kaldırmaya çalıştı. O kalkmayınca iki kişiden biri, ‘Ananı avradını sinkaf ederim’ diye sövdü. Gardiyan yumrukla sağ omzuna vurdu. Diğer gardiyan tekmeyle sol bacak diz kapaktan alt bölgesine bir iki tane vurdu.” İbrahim Kılıç da aynı şiddete tanık: “Çeber koğuşumuza bayramın ikinci günü geldi. Geldiğinde vücudunun muhtelif yerlerinde yara izi vardı. 6 Ekim’de cezaevi görevlileri sayım için geldiler. İki gardiyan Çeber’in suratına iki üç tokat attı. ‘Yarın sayımına da kalkma, görüşürüz’ dedi.”

Son gün...

Çeber’i ölüme götüren işkence; ertesi gün yapıldı. Gördükleri, İbrahim Kılıç’ı hayli korkutmuştu: “Sabah sayımında 10-15 infaz koruma memuru koğuşa geldi. Çeber sandalyedeydi. Sayım vermedi. Dört görevli Engin’i elle ve yumrukla beş-altı dakika dövdü. Ensesine çok vurdular. İki görevli, Çeber’in elbisesinden tutup kafasını bir iki kez duvara çarptılar. Engin’in kafasının arkası duvara çarptı. Kafasını koğuşun demir olan ve o an kapalı olan bahçe kapısına vurdular. Kaç kere vurdular bilmiyorum. Daha sonra koğuşun alt kısmına indiğimizde Çeber sırt üstü yerde yatıyordu... Gözleri açıktı. Horlamaya benzer sesler çıkardığı için sara geçirmiş olabileceği düşüncesiyle soğan koklattık.”

Çeber’in dövüldüğünü gören bir diğer tutuklu da, Fahrettin Demir. Demir, bu yüzden ‘psikolojisinin bozulduğunu ve panik atak rahatsızlığının azdığını’ söylüyor. Çeber’i en son gardiyanların yumrukları arasında anımsıyor: “İki cezaevi görevlisi tekme tokat Engin’e vurmaya başladı. Ensesine vurulurken Engin’in öne doğru eğildiğini görünce bakamadım ve yukarıya çıktım. Bu arada Yılmaz isimli gardiyan, ‘Dur yapmayın’ diye engel olmaya çalışıyordu ancak engelleyemiyordu. Ensesine yumrukla vurulurken, Engin’in hareket etmediğini, donuk şekilde, bilinci yerinde değilmiş gibi durduğunu zanettim.”

Şakiroğlu’na göre, ölümüne dayak havalandırmada da sürdü: “Havalandırmaya baktığımda, Çeber vücudunun yan kısmı üzerinde yatarken iki gardiyan tekmeliyorlardı. Bu olay beş dakika sürdü.”

‘Bundan sonra böyle’ Şükrü Zeren ve Murat Gevrek ise Çeber’i revire kaldıran iki tutukluydu. Zeren’in ifadesi şöyle: “Çeber havalandırmada kapıya yakın bölümde yatıyor, nefes almakta zorluk çekiyordu. Sivil kıyafetli müdür sandığım bir şahıs, ‘Bundan sonra ayağa kalkıp sayım vermeyen herkes bu şekilde cezalandırılacak’ diyordu. Engin yerdeyken gözleri yarı açıktı, sara nöbeti zannedip soğan koklattık. Yüzünü yıkadık, çağrı ziline bastık. 5-6 dakika sonra görevliler geldi, revire götürdük. Doktor geldi, hastaneye sevk etti. Biz de mahkûm kabul bölümüne kadar taşıdık.”

İfade işlemi sonrasında tutuklulara “Neden daha önce eksik ifade verdiniz” diye soruldu. Tanıklar, “Doğruyu söylediğimde beyanlarından zarar görecek görevlilerin bana kötü bir şeyler yapma ihtimalini düşündüğüm için” yanıtını verdi. İfadelerini yenileme gerekçesi olarak da şunları söylediler: “İlk beyanımdan sonra koğuşuma döndüğümde vicdanen rahatsız olduğum için...”

'Tutuklanmalıydılar'

Engin Çeber’in avukatı Oya Aslan, idari görevlerinden alınan gardiyanların tutuklanmasını talep ettiklerini ancak kabul edilmediğini belirterek, “Ortada bir ölüm var. Tutuklama talebinde bulunduk. Ancak ‘henüz şüpheli yok, kimi tutuklayalım’ cevabını aldık. ‘Delil toplanıyor, sonra şüpheliler belli olacak’ denildi.

Gardiyanların listesi var

Oysa cezaevinde sayım sırasında, geçici koğuşta bulunan ve günlük sayım yapan gardiyanların listesi belli. Yani şüpheliler aslında belli. Gerekli kamera kayıtları da mevcut. Ancak savcılık henüz şüphelinin olmadığını söylüyor. Teşhis de yapıldı. Şüpheliler ortada.” Engin Çeber ve onunla birlikte gözaltına alınan üç kişinin İstinye Polis Karakolu’nda dövülmesiyle ilgili olarak Sarıyer Cumhuriyet Savcılığı’nın 19 polisle ilgili soruşturması sürüyor. Soruşturma kapsamında ifadesi alınan polisler, Çeber ve arkadaşlarının kendilerine direndiğini bu nedenle ‘kademeli ve orantılı’ güç kullandıklarını söylemişti. Polislerin ifade tutanaklarındaki imla hatalarının bile aynı oluşu, ifadelerin ‘kes-yapıştır’ yöntemiyle kopyalandığını ortaya koydu.

Avrupa’da da özür dilenirdi

Türkiye’de bir toplantıya katılan Avrupa Konseyi uzmanı Bertel Osterdal da Çeber’in ölümünün ardından hükümetin duyarlı yaklaştığını belirterek, “Avrupa’daki hangi ülkede yaşansa, orada da hükümetin tepkisi aynı olurdu ve bakan özür dilerdi” diye konuştu.

Bildik bir yaklaşım:Münferit bir olay

Adalet Bakanı Şahin işkenceyle ilgili özür dilerken, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Nizamettin Kalaman’dan çok bildik bir açıklama geldi. “Böyle bir şeyi kurumsal olarak kabul edemeyiz. Bu, münferit bir olaydır” diyen Kalaman, şunları söyledi: “Engin Çeber olayında kurumsal bir işkencenin söz konusu olması mümkün değil. Böyle bir şeyi kurumsal olarak kabul edemeyiz. Bu, münferit bir olaydır. Bunu bütün kuruma, bütün personele yaymak doğru değildir. Birkaç memurun duyarsızlığından kaynaklanan, asla tasvip edilmesi mümkün olmayan bir olaydır. Bir insanın o günkü psikolojisi böyle bir sonucu doğurabilir. Onu da önlemek çok mümkün değil. Yaptığımız eğitimlerle bunları sıfır noktasına getirmek zorundayız. Cezaevinde işkencenin adını bile ettirmememiz lazım.” Ancak son Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı’nın raporuna göre son bir yılda cezaevlerindeki hak ihlallerinde büyük artış yaşandığı belirtilmişti.

Şahin: Karakol safhası da aydınlatılacak

Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin dün İstanbul’da gazetecilerin sorularını yanıtladı ve şöyle dedi: “Adalet Bakanlığı’nın sorumluluğu ceza infaz kurumlarındaki olumsuz eylemlerle ilgili. Önceki safha emniyeti ilgilendiriyor. İçişleri Bakanı Beşir Atalay müfettiş görevlendirdi. Sarıyer Cumhuriyet Savcılığı’nda karşılıklı iddialarla ilişkili müracaatlar var ve soruşturma yapılıyor. İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin soruşturmalarını tamamlamaları sonrasında önceki vaka ile ilgili gelişmeler de ortaya çıkacaktır. Metris Cezaevi safhasıyla ilgili konuyu birkaç gün önce kamuoyu ile paylaştım. Henüz raporlarını tanzim etmediler. Ön rapordu o biliyorsunuz, 19 kişi açığa alınmıştı. Soruşturma devam ediyor, henüz rapor bize ulaşmadı. (Bir gardiyanın başka suçtan iki buçuk yıl hapis yatmasıyla ilgili) Adalet Bakanlığı müfettişlerimiz bu konuyu da ayrıca inceliyorlar. Rapor geldikten sonra konuyu sizlerle paylaşırım, henüz gelmedi.”

(Kaynak: Radikal)