26 Eylül 2008 Cuma

Ertuğrul Günay'ın kulakları çınlasın!...

Kültür Bakanlığı çanağı yalamanın yanlışlığını, bizim dışımızdakilerin de görmesi, son derecede hoşumuza gidiyor. Hangi argümanla hareket ederse etsin, hangi dünya görüşüne yaslanırsa yaslansın, Kültür Bakanlığı çanağı yalamanın yanlışlığını vurgulayan kişi, kuruluş ve kurumlar, son çözümlemede, tiyatroların özgüven geliştirmesine katkıda bulunur. Kendine güveneceğine Kültür Bakanlığı çanağına güvenmek, tiyatroların iyice çürümesine neden oluyor. Durum öyle bir noktaya geliyor ki, artık tiyatro yapmak için çanak yalamak yerine, çanak yalamak için tiyatro esnaflığı yapmaya dek gidiyor iş. Aşağıdaki yazı, Radikal gazetesinde yayınlandı. Tiyatro esnafının duymak, görmek, konuşmak istemediği yazılardan biri olduğu için, neredeyse gömülmek istendi. Biz, yüzlerce insanın ilgiyle izlediği bir tiyatro sitesi olarak, bu gömülmeye izin vermiyoruz. Okurlarımıza lezzetle okuyacakları bir yazı sunmanın haklı gururunu taşıyoruz:


Tiyatrolara devlet desteği


Burcu Yasemin Şeyben
3 Eylül 2008


Son dönemde Türkiye'de tiyatroya destek meselesi, sıklıkla AKP karşıtı bir kampanya malzemesi olarak kullanılıyor, ki bu da tiyatrocuların gerçekten neyi amaçladıkları konusunda kafa karışıklıklarına yol açıyor

Devletin özel tiyatrolardan desteğini çekmesi haberi tiyatrocuları ve tiyatroseverleri bir hayli sarstı. Benzer kısıtlamaların Devlet Tiyatroları için de söz konusu olduğu, AKM'nin yıkılması konusundaki alevli tartışmaların henüz sönmediği bir ortamda, devletin sadece tiyatrodan değil tümüyle sanattan elini eteğini çekmiş görünen hali çok kişiyi kızdırdı. Hatta yıl boyunca oynanan oyunlarda bile bu konu vurgulandı. Tabii bu tartışmalar sürerken belediyelerin tiyatrolar için aldığı eğlence vergisinin diğer sanat dallarından alınan rüsumdan çok daha düşük olduğu hiç telaffuz edilmedi. Bu desteğin Türkiye izleyicisine ne gibi bir faydası olduğu da sorgulanmadı.

Elbette Türkiye, sanatın en büyük finansörünün devlet olduğu tek ülke değil. Avrupa'da birçok ülke sanata destek konusunda hâlâ merkeziyetçi tavırlar sergiliyor. Türkiye'de 2004 yılında çıkan sponsorluk yasası gibi özel sektörün sanata desteğini teşvik etme amaçlı yasalar da pek çok Avrupa ülkesinde mevcut değil. İngiltere, ama özellikle ABD, sanatın mümkün olduğunca "özel" ve "özerk" olarak desteklenmesi taraftarı. Bu doğrultuda devlet desteğini bile özerkleştirmeye çalışıyorlar: Amerika'da 'National Endowment for the Arts' (NEA) ve Britanya'da 'Arts Council' sanata devlet finansmanı sağlayan özerk kuruluşlardır ve iç işleyişlerine, kaynaklarını nasıl dağıtacaklarına devleti asla karıştırmıyorlar. Örneğin NEA, her yıl devletten aldığı kaynağın bir kısmını ulusal tiyatrolara, müzelere ve operaya kaynak olarak aktarır. Geri kalan kaynağın, önce her eyaletin, sonra her vilayetin sanat konseylerinde yer alan sanatçılardan oluşan seçici kurullarca dağıtılmasını sağlar. (Türkiye'de hangi projeye ne kadar destek verileceği konusundaki son kararının, tepeden ve sanat konusunda temel eğitim bile almamış bürokratlar tarafından alındığını hatırlatalım.) Ancak, Amerika'da ve Britanya'da bile, varolan pozitif tabloya rağmen, destek verilen projeler ve sanatçılar konusunda yaşanan skandallar ve politik tercihlerin, sanata ayrılan devlet bütçesinin zaman zaman azalmasına sebep olduğunu belirtmek gerekiyor.

Kendi ayakları...

Evet, Türkiye'de de devlet özel tiyatrolardan desteğini çekme kararı aldı. Peki bu neden büyük bir boşluğa yol açtı? Çünkü Türkiye'de "özel" tiyatronun finansmanı hiçbir zaman tamamen "özel" ve "özerk" olamamıştı. Bugün dünyada özel tiyatroların ayakta durmasını sağlayan çok önemli festivaller var. Özel tiyatrolar, hem bu festivallere katılmak için canla başla çalışıp kaliteli oyunlar çıkartıyorlar hem de bu festivallerden para kazanıyorlar. Buna karşın, her yıl çekilen yerli film sayısının kat be kat üzerinde film festivalinin düzenlendiği Türkiye'de, tiyatro festivali sayısı onu aşmamakta. Ayrıca yurtdışında tiyatro ve performans sanatlarını ayakta tutmak, prodüksiyonların kalitesini artırmak ve daha fazla seyirciye ulaşmasını sağlamak amacıyla kurulmuş meslek birlikleri ve sivil toplum kuruluşları da mevcut. Peki, Türkiye'de niye özel tiyatrolar arkalarında duracak STK'lar oluşturmuyorlar ya da varolanları ıslah etmiyorlar? Belki de yıllardır devlete bel bağlamanın yan etkilerinden bir tanesi bu: Kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenememek. Bugün özel sektör sanatlar arasında en az tiyatroya yardımda bulunuyor. Doğru. Ama hayıflanmak yerine bunun da sebepleri araştırılmalıdır.

Devlet niye destek vermemeli?

Devlet özel tiyatrolara bundan önce olduğu gibi fon sağlamaya devam etseydi, bunun birkaç özel tiyatro dışında kimseye bir faydası olmayacaktı. Bakanlığın internet sayfasında yer alan ve belirli dönemlerde özel tiyatroların başvuru yaptığı proje formu gerçekten çok az tiyatronun dilini çözebileceği bir başvuru. Bu dili çözmüş olan tiyatrolar, projelerine destek almaya devam ederken, diğerleri bu destekten mahrum kalıyorlar. Proje değerlendirme ölçütleri de çok net olmadığından hangi projelere neden destek verildiği daima muğlak kalıyor. Ayrıca kültür politikalarında yerelleşmenin bu kadar önem kazandığı bir dönemde, özel tiyatroların hâlâ merkezi fondan yararlanması da çözümsüzlüğü sürdürmekten başka bir işe yaramıyor. Merkezi fonlarla Türkiye'nin uzak bölgelerine turneye giden özel tiyatroların yerel halka, iddia ettikleri gibi çok büyük katkıları da olmuyor. Çünkü iş, yığınlarda tiyatro sevgisi oluşturma aşamasının ötesine geçmiş durumda.

Kısa bir zaman önce, Kültür ve Turizm Bakanlığı, kültür ve sanat fonlarını dağıtma yetkisini belediyelere vereceğini bildirildi, hatta bu kararı hayata geçirmek için pilot bölgeler seçildi. Bu, yerelleşme adına, her belediyenin kendi bölgesinin ihtiyaçlarına cevap verebilmesi, o bölgenin sanatını ve sanatçısını tanıması açısından önemli bir adım. Ancak belediyelerde de sanata destek verecek özerk veya yarı özerk konseyler oluşturulamadığı sürece merkezden uzaklaşma ve yerelleşme tam anlamıyla sağlanmış olunmuyor. Belediyelerin, sanata destek verecek sanat konseyleri veya benzeri bağımsız kurullar oluşturması ve bu kurulları oluştururken özellikle sanatçılar, akademisyenler ve sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte hareket etmesi gerekiyor. Sanata destek çağlardır politikanın malzemelerinden birisi olageldi. Kendi ideolojileri doğrultusunda oyunlar sergileten hükümdarlardan, özel müzikaller besteleten diktatörlere kadar her türlü iktidar, sanat kovanını çomaklamaktan geri durmadı. Diğer yandan muhalefetin gözü de iktidarın desteklediği yapıtların üzerinde oldu. Bütün bunların sadece Türkiye'ye özgü durumlar olmadığını akıldan çıkarmamak gerekir. Ancak son dönemde Türkiye'de tiyatroya destek meselesi sıklıkla AKP karşıtı bir kampanya malzemesi olarak kullanılıyor, ki bu da tiyatrocuların gerçekten neyi amaçladıkları konusunda kafa karışıklıklarına yol açıyor.

Belki de devlet desteği almadan tiyatro yapmak tiyatrocuları özgürleştirir. Bir iktidarın söylemini taşımadan istediği gibi insanlığa ulaşmak, muhalif duruşa sahip olmak, iktidarın sınırlarını aşmak, evrenselleşmek ve bu böylece hem kendisini hem de ülkesini zenginleştirecek tiyatrocuların ve oyunların ortaya çıkmasını sağlamak özel tiyatroların devlet ödeneği almamasının başka bir artısı olabilir.

BURCU YASEMİN ŞEYBEN: İstanbul Bilgi Üni., öğretim gör.

(Kaynak: Radikal)