Ali Sirmen, severek okuduğum yazarlardan biri. Özellikle dizi yazılarını bir başka keyifle okuyorum...
12 Eylül Faşizmi sürecinde "Barış Davası" nedeniyle tutsak alınan Ali Sirmen, aradan uzun yıllar geçmesine karşın, "Sağmalcılar Cezaevi'nin öyküsü" üst başlığıyla bir yazı dizisi sundu: "Demir Kapı , Kör Pencere"... Ahmed Arif'in "İçerde" şiirinden ödünç alınmış dizenin adıyla sunduğu bu yazı dizisini mutlaka okuyun. Hele, bu yazı dizisini tadımlık olarak sunup, bir de kitap haline getirirse, ne denli teşekkür edeceğimi bilemem Ali Sirmen'e...
12 gün sürüp bugün sona eren yazının 6. bölümünden tadımlık sunuyorum... (HB):
'HAYATIMIZ ARABESKMİŞ'
Cumartesi geceleri Yeşilçam filmleri oynuyor. O günlerde, zaten televizyona ancak istisnai durumlarda bakan Metin Özek ile birlikte ben de yukarıda kalıyor, seyretmeye inmiyorum. Ama eğer aşağıdan naralar, ıslıklar, küçümseyici kahkahalar, alaycı alkışlar gelmez ise bir şeyleri kaçırdığımı anlıyor, hemen aşağı kata fırlıyorum, fakat geç kalmış oluyor, önemli bir bölümü kaçırıyorum.
Pek fazla bir şey de kaçırmadım. Çünkü filmler genellikle ağır arabesk oluyordu.
Bir gün bunlardan biri oynanırken tiyatro dünyamızın önde gelen isimlerinden olup, filmlerde de oynayan Ali Taygun, başlamış alay etmeye, film bitince de,
- Yok artık çüüüş! deyince Gencay Şaylan itiraz etmiş.
- Nesine çüş Ali?
- Nesine olur mu, demiş Ali Taygun, adam hapse düştü, karısı ayrıldı, çocuğu gitti, babası öldü, anasına felç geldi... Yani bu kadarına da çüş!
- Ne var bunda çüşlük demiş Gencay sakin sakin ve sürdürmüş:
- Sen şimdi neredesin?
- Hapiste...
- Karın nerede?
- Biz ayrıldık...
- Kızın?
- Şu anda annesinin yanında.
- Peki be kardeşim, senin baban ölmedi, annene felç gelmedi mi?..
Donup kalmış Ali yalnızca.
- Hakkatten ya... diyebilmiş.
Film bitip aşağıya indiğimde bu olayı dinleyince anladım ki, bizim dudak büktüğümüz Yeşilçam filmleri değil, bizzatihi hayatımızın kendisi arabeskmiş meğer.