Özgür Karakaya
ozgkara@hotmail.com/Bursa
3 Haziran 2008
Nazım Hikmet 3 Haziran 1963’te bu dünyadan göçüp gitti. O tarihten bugüne 45 yıl geçti. Geriye ise ölümsüz eserler bıraktı. Pek çok şiirinde yaşam sevgisine bağlılığını, Diyalektik-materyalist felsefeye dayanan bir tarih bilinci ve insanlık sevgisiyle beraber içinde yaşadığı dönemin toplumsal sorunlarını dile getirdi. Geleceğe dair düşüncelerinde umut var oldu. Ölümle yüz yüze geldiğinde bile umudunu kaybetmeyerek, yaşamı boyunca kimseye el açmadı. Hayat karşısında savunma bilinciyle yer aldı.
Gerçek sanatın halkın hizmetinde olması gerektiğini düşündüğünden, eserlerini ezilenlerin ve sömürülenlerin daha iyi bir dünya kurma mücadelesine adadı. Nazım’ın ismi mahkemelerdeki savunmalarıyla değil şiirleriyle yerleşti akıllara.
Emperyalizme karşı duruş sergileyerek yazdığı şiirler de yurtseverlik ve kahramanlık duyguları da bulunmaktadır. Bununla birlikte egemenlerin edebiyat anlayışını savunanlar da karşı çıkmıştır. O dönemden beri vatanı sata sata bitiremeyenleri gördükçe Nazım’ın vatan hainliğine devam ediyor hala şiirinin ne kadar haklı olduğu anlaşılır.
Aşklarını ve ideallerini yaşamına sığdırabilmiş, açlık grevinde ve yoksullukta açlık çekmiştir. Yaşadığı zaman zarfında şiirleri dünya dillerine çevrilip kendi dilinde yasaklanmayla karşı karşıya kalmıştır.
Kendisine yapılmış haksızlıklara karşın “İnsanların İçindeyim”, “Seviyorum İnsanları” şiirini söyleyebilen usta yürektir. Anadolu’nun kasabalarını, istasyonlarını, trenlerini yıldızlı ve yıldızsız geceleri, kadınları sevmeyi, aşkı, ayrılığı, hasreti, kavuşmayı, emek vermenin kutsallığını, Mustafa Suphi’yi, Süleymaniyeli Şoför Ahmet'i, masmavi gözleri, çınar ağacını, nehirleri, ovaları, toprakları, memleketi, özgürlüğü, kurtuluşu, büyük taarruzu, insanımızı, çok sevmiştir.
Barışı ve aşkı dizelerinde taşıyandır. Dalları dünyanın sayısız yerine uzanan, yapraklarının rüzgârdaki hışırtısıyla içimizde fırtınalar koparacak koskoca bir çınardır. Bizim toprağın Anadolu'nun insanıdır. İyiliğini başkalarıyla paylaşmayı bilendir.
Ama ne yazık ki, vasiyeti yerine getirilemedi onca yıl geçmesine rağmen Anadolu’ da bir köy mezarlığına gömülemedi.
Yazımızı Nazım Hikmet’in Vasiyet Şiiri’nden bir dörtlükle tamamlayalım:
Vasiyet
Yoldaşlar, ölürsem o günden önce yani,
Öyle gibi de görünüyor
Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni
ve de uyarına gelirse
tepemde bir de çınar olursa
taş maş da istemez hani.