25 Haziran 2008 Çarşamba

Kemal Oruç, genç beyinlere sesleniyor...

Manda gibi yatarak, tilki gibi kurnazca kaytarıp, ruhsuzluklarının tutsağı olmuş tiyatroculara eleştiri oklarını fırlatan Kemal Oruç; başta televizyon olmak üzere, halka içirilen uyku ilaçlarına karşı savaşım veriyor. Bize yolladığı yazısını önemli bulduğumuzdan yayımlıyoruz:


TİYATRO… TEKST ARAYANLAR… SİRKÇİLER…


Kemal Oruç
25 Haziran 2008


...................."Tiyatro eğlence yeri değil, büyükler mektebidir."

........................................................................Muhsin Ertuğrul


“Türkiye… Tiyatro… Uyanmak” adlı makalemde “Komediyse gelirim.” diyen seyircilere ateş püskürmüştüm; oysa şimdi daha da kızgınım. Çünkü amatör ya da profesyonel olan ve bir oyun sahnelemek isteyenler, hem e- posta yoluyla hem telefonla arayarak hem de birebir görüşmelerde, “Komik olan oyun teksti önerir misiniz?” diyorlar! Üstelik siteleri ve e- posta gruplarını incelediğimde her yıl yüzlerce kişinin bu tür ilanlar bıraktığını gördüm.

Bir yazar; aslında onu rahatsız eden bir problemi yazar. Bir şeylerden şikayetçidir ve yazdığı eserle rahatsız olduğu bu durumu düzeltmeye uğraşır; en kötü ihtimalle, yazdığı eseri okuyan ya da izleyen insanların, bu durumun farkına varmasını ister.

Bir yönetmen; bir eseri okuduğunda problemi anlar, durumu oyuncularla paylaşır. Tam bu noktada işin içine bir de estetik kaygı girer. Yönetmen, bu kaygıyla, problemi çözerek ya da çözümü seyirciye bırakarak, sahneye koyar.

Bir oyuncu; problemi anlar, yönetmenden bu problemi ya da çözümü alır ve seyirciye estetik bir biçimde teslim eder.

Seyirci; oyunu izler, durumu görür, problemi ve belki çözümünü alır ve duygusal değişimle salondan çıktıktan sonra bu durumu düzeltmeye uğraşır.

Oyun, yazılmasından seyirciye teslim edilmesine kadar, parça parça işlenmiş olsa da, aslında bir bütündür. Yani yazar- yönetmen- oyuncu insanlardan aldığını, işleyerek, tekrar insanlara teslim etmiştir.

Bundan yola çıkarak, okumayan, araştırmayan, bir şikayeti olmayıp da rastgele bir “komedi teksti” arayan kişilerin aslında tiyatroyla hiç de ilgisi olmadığını söyleyebilirim.

“Bu kadar sıkıntı, yoğunluk içinde seyirci sadece komedi izlemek ister.” diyorsanız, “Zaten ‘sadece komedi izleyen’ seyirci bunca sıkıntıya sebep oluyor!” derim.
Amacınız, hiç kafa yormadan, sadece eğlenmekse lütfen bir sirke gidin!

Amacınız, hiç kafa yordurmadan, sadece eğlendirmekse lütfen hemen gidip bir sirkte işe başlayın!

Hala “Bizim seyircimiz sadece komedi istiyor.” diyorsanız, buyurun, okumaya devam edin:

Geleneksel Türk Tiyatrosu'nun temel öğelerinden biri, hatta en önemlisi, güldürüdür. Yüzyıllarca, seyirci eğlenmek ister, diye düşünülmüş ve eleştirel olanlar bir yana, çoğunlukla, salt eğlencelik oyunlar yapılmıştır. Ama Çağdaş Türk Tiyatrosu’nun kurucusu Muhsin Ertuğrul'un eğlence anlayışı farklıydı. Kantolar, vodviller, operetler, farslar havada uçuşurken, Muhsin Ertuğrul trajedileri ve klasikleri sahneye koyarak, salonları aylarca dolu tutmuştur. Ve hatta klasikleri köy kahvelerinde, meydanlarda bile oynatmıştır. Ve görülmüştür ki insanlar bir trajedi izlediğinde de eğlenebiliyormuş.

Herkesin, farklı yörelerde sahnelenen oyunları inceleme şansı olmadığından, belki televizyon bu anlamda güzel bir örnek olur: Bir zamanlar Yeşilçam'ın klasik Türk dramlarını gözünü kırpmadan izleyen halkımız sonra sırasıyla pembe dizileri, televoleleri, sit-com'ları, pop starları, ağlayıp zırlayan kadın programlarını ve şimdi de doğaçlama gösterileri(tiyatro değil) gözünü kırpmadan izliyor. Ama şunu vurgulamak gerekir: Sit-com döneminde dram konusunda tavan yapmış Altıncı His, bilmem kaçıncı boyut gibi programlar da bolca seyirciye sunulmuş ve benim halkım da, maalesef, büyük ilgiyle ve hatta reyting rekorları kırarak, bunları izlemiştir!

Görülüyor ki siz seyirciye ne sunarsanız seyirci onu alır. Önemli olan doğru olanı verebilmek ve seyirciyi(halkı) doğru olana yönlendirebilmektir. Dümdüz, içi boş, sadece eğlendiren veya sadece duygu sömürüsü yapan yapımlar ancak ve ancak her şeye seyirci kalan, dümdüz bir toplum yaratacaktır.

Seyirci eğitilmelidir ve asla çevresinde olup bitene seyirci kalmamalıdır!

Salt güldürmek bir yana, güldürürken, aynı zamanda seyirciye bir şeyler de verebiliyorsanız ne mutlu size. Öyleyse, yavaş yavaş, insanları, güldürüyü kullanarak, bilgiye doğru yönlendirmek gerekir. Elbette sonrasında tiyatronun asal işlevlerini öğrenen seyirci, türü ne olursa olsun, her eseri büyük bir ilgiyle izlemeye devam edecektir.

Şimdi gelelim neler yapacağınıza:

Öncelikle bir tiyatro oyunu çıkarmak istiyorsanız, öyle sağdan soldan toplama tekstlerle olmaz bu iş. Adam akıllı bir arşiv oluşturup sadece oynanacak oyunu seçmek için okuma çalışmaları yapmalı ve karar verilen oyunu da üslubuyla çalışıp çıkarmalısınız. Elinizde seçenekler olmalı ve hangisini oynayacağınıza okuyarak, inceleyerek karar vermelisiniz.

Oyun arşivi yapmak için de önceliklerinizi belirleyip buna yönelik oyun tekstlerini kitabevlerinden, yakınınızdaki tiyatrolardan ya da elinde tekst olan arkadaşlarınızdan bulmalı, en kötü ihtimalle internetten sipariş edebilirsiniz. Tekstleri alınca oturup uygun olup olmadığına karar vermelisiniz. Öncelikten kasıt, oyunun türünü(komedi, dram vs.) belirlemektir.

Sağdan soldan rastgele tekst istemekle bu işin olmayacağı kesin. Bir yazar, yeri geliyor bir oyunu yazmak için yıllarını veriyor; çoğu kimse iki saat oturup okuyamıyor bile.

Sanatta tembelliğe yer yoktur!

Amatör olmak "işime gelirse çalışırım" mantığını taşımamalı. Amatörlüğün en büyük eksikliği zamanı kullanamamaktır. Dolayısıyla son anda yetişen ya da yetişemeyen, bir sürü eksiklerle seyirci karşısına çıkan oyunun tiyatroya zarar verdiğini bilmenizi isterim. Ne olursa olsun izlemeye gelen seyircinin iki saatini alıyorsunuz. Bu iki saat önemlidir ve hakkını vermek gerekir.


Tiyatro yapmak istiyorsanız kendinize çekidüzen vermeli, çalışarak, yeni olanı bularak, yaratarak bu işin içinde yer almalısınız, yoksa SAHNE KİMİ VE KİME KUSACAĞINI BİLİR!

Hangi yörede oynandığı önemli değil, türü her ne olursa olsun, iyi çözümlenmiş, rejisi ve oyunculuğu iyi olan ve teknik olarak da gerektiği gibi çalışılmış oyunun, tanıtımı da iyi yapılırsa, emin olun seyirci salonu her zaman doldurur. Trajedi bile olsa...

80 sonrasında ekonomik ve siyasi oyunlarla düzleştirilen, kolaya alıştırılan ve uyutulan toplumumuz, ancak ve ancak doğru sanatla, doğru eğitimle ve doğru iletişimle uyanacaktır!

GÜNLERİNİZ AYDIN OLSUN SEVGİLİ DÜŞÜNCE DOSTLARI!

www.kemaloruc.com
kemaloruc@gibiyapanlar.com