19 Mayıs 2008 Pazartesi

Dönekler…

Orhan Aydın


Orhan Aydın
19 Mayıs 2008


40.yıl tartışmalarının çivisi çıktı. Ortalık dönekten geçilmiyor.

Meğer ne kadar da çokmuşlar!

Her siyasi geleneğin kendince bir döneği var!

Bu isimler, medya gruplarının gözdeleri! Her gün her yerde boy gösteriyorlar.

Siyah gözlükler ya da maskeler takıp kendilerini bu toplumdan gizlemesi gerekenler, göğüslerini gere gere “ yaşananların bir kışkırtma olduğunu” anlatıyorlar!

Utanmazlığın bini bir para!

TV ekranlarından gerinerek “AB ve onun getireceği demokrasi” ile övünen bu adamların, 68 ile ne ilgisi olabilir?

Anladığımız o ki hemen hepsi, “yaşananlar yanlıştı” cümlesi altında birleşiyorlar!

Ancak, kendi pervasızlıklarına kılıf giydirmeye çalışanların, yaşananların üstüne kara bir örtü atmaya hakları var mı?

Eşitlik, özgürlük ve bağımsızlık için Üniversitelerden meydanlara, fabrikalardan alanlara taşan o büyük insanlık kavgasının üstü, satın alınmış iki cümle ile örtülecek kadar güçsüz değildir.

Buna, hiç bir döneğin gücü yetmez.

Ne Hasan Cemal efendinin ne Celal Doğan Hazretlerinin.

Korkunun ecele faydası yok.

Hasan Cemal, TV ekranlarından en temel korkusunu dile getirirken nerede ise titriyor. “68’in üstünden kargaşa yaratmaya çalışanlar var”.

Vay vay vay..vay benim kara akıllım vay.

Bunları, bu ülke insanlarının gözlerine içine bakarak söyleme cesaretini bulan bu korkaklığın asıl meselesini anlayabiliyor musunuz?

İçinde gizli duran o kara şey, insanlığın geleceğini karartma düşü değilse nedir?

Paranın padişahlığına tapınanların gelip durdukları yer, işte tam da orası olsa gerek.

Şahin Alpay denen bir başkası da, kendi durumunu kurtarmak için sosyalist değerlere saldırıyor.

Saldırdıkça da batıyor.

Bu beye sormak lazım. Piyasacılıkla solculuk ne zaman birlikte anılır oldu?

Senin gezindiğin cami avlusundan bu böyle görünüyorsa birileri seni aldatıyor, aklının başına devşir.

Ancak, konuştukça küçülen bu lafazanlığın, Sosyalizm korkularını sezdikçe içim ferahlıyor.

Eee.. kimse aldanmasın gün gelecek bu korku başkalarını da saracak.

Ertuğrul Özkök hazretlerinin, Hadi Uluengin efendinin, Hıcal Uluç’un, Hasan Celal Güzel’in 68 ile ilgili yazdıklarını, alt alta dizip hesap soranlar elbette bulunur.

Bunu hiç kimse unutmamalı.

Hele hele 68’in devrimci ruhuna saldırılardan beslenen bu ve benzeri aymazlar, hiç unutmamalı.

Bu ülkenin namuslu yurttaşlarının bellekleri zamana yenik düşmedi.

Bu yüzden; eli silahlı katilleri, provokatörleri, ispiyoncuları, işbirlikçileri de hiç unutmadı. Ne dün, ne bu gün.

Mehmet Ali Ağca dan, Abdullah Çatlı ya, İsa Armağan’ a kadar tüm katilleri bu toplum çok iyi tanıyor.

Üniversitelerdeki saldırıların yönetildiği merkezler ve bu merkezlerin komutasında yer alanların kimler oldukları da biliniyor.

Siz de biliyorsunuz, Yaşar Okuyan’ı, Ökkeş Kenger’i, Mehmet Gül’ü ya da cinayet işlemekten sanık vekillerin kimler olduklarını!

Ortada mahkeme tutanaklarına girmiş yüzlerce faşist katil’in isimleri var.

68’in sokaklarından insanlığın sırtına bir kene olarak zıplayan namussuzlukları elbette tanıyoruz.

Siz de tanıyorsunuz.

Cengiz Çandar denen AKP çığırtkanı, Fettullah müridini ve 2010 projelerinin başındaki Nuri Çolakoğlu’ nu ve Kültür Bakanı denen zat-ı muhteremi!

Bu günler, bazı insani değerlerin yeniden gözden geçirildiği günler.

Hiçbir namussuzluğu unutmaya, unutturmaya da niyetimiz yok.

Bu ülkenin namuslu yurttaşları gün gelecek en az namussuzlar kadar cesur olacaklar.

İşte o zaman vay haline bu asalakların, işbirlikçilerin ve çıkarcı aymazların.

Yaşam alanlarımıza yapılan müdahaleler, aklımıza pis resimler düşürüyor.

Kan dolu, gözyaşı ve zulüm dolu resimler.

68’e saldırmanın, aslında tüm insani değerlere saldırmak olduğunu da bildiğimiz için, hiç susmayacağız.

Biliyoruz ki, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın devrimci miraslarına dil uzatmak, aslında Maksim Gorki ye saldırmaktır.

İbrahim Kaypakkaya ya dil uzatmak, Tolstoy’a saldırmaktır.

Mahir Çayan’a dil uzatmak, Che ye saldırmaktır.

Behice Boran’a, Mehmet Ali Aybar’a dil uzatmak, insanlığın onurlu geleceğine saldırmaktır.

Biliyoruz ki, bütün bir 68’in devrimci ruhuna saldırmak aslında; Brecht’e, Orhan Kemal, Sait Faik, Neruda, Aziz Nesin, Can Yücel, Mayerhold, Dimitrof, Puşkin, Ruhi Su, Bedrettin ve Pir Sultan’a saldırmaktır.

68’ e saldırmak; sokaklardan, sahnelerden hayatı barış ve kardeşlik için ören sözcüklere saldırmaktır.

Aslında yapmak istedikleri; Asaf Çiğiltepe, Ayberk Çölok, Güner Sümer, Erkan Yücel ve Cahit Irgat’a, Vasıf Öngören’e, Oktay Arayıcı ya saldırmaktır.

Ve elbette, Nazım Hikmet’e Onun geleceği ören komünist düşüncelerine, hayatı kavgaya çağıran sözcüklerine saldırmaktır.

Boşunadır.

Hiçbir sözcüğümüz sahipsiz değildir.

Orhan Aydın
oaydinoaydin@gmail.com

(Kaynak: Gölge Tiyatro )