Shakespeare'in Kral Lear oyunundan tadımlık:
Edmund - Şu insanlar da ne budala oluyor! Bahtın sillesini yiyince, çok kere kendi ektiğimizi biçtiğimiz halde, başımıza gelen felaketlerin mesuliyetini güneşe, aya, yıldızlara yüklüyoruz. Sanki kaderin zorlaması ile alçaklık ediyoruz; sanki göklerin zoru ile ahmak, doğuşumuza hakim gezegenlerin baskısı ile hain; yıldızların tesirine boyun eğmek gerektiği için sarhoş, yalancı oluyoruz, zina ediyoruz; ne kötülük edersek tanrıların zoru ile oluyor. Orospu peşinde koşan zamparanın hayvanlığını bir yıldıza yüklemesi çok güzel bir kaçamak doğrusu! Babam annemle Ejder takım yıldızının kuyruğu altında çiftleşiyor, ben de Büyük Ayı'nın altında doğuyorum, tabiatım kaba saba ve şehvetli oluveriyor. Saçma!... Ben anamın rahmine piç olarak düşerken göklerde en saf, en temiz yıldız parlasaydı bile, gene şimdi ne isem o olurdum. Edgar'a gelince... (Edgar girer) A, birden çıkıverdi karşıma: tıpkı eski tarz komedyaların sonu gibi. Benim rolüm, sahte bir hüzne bürünmek, ahlar vahlar çekmek olmalı. Ah! Bu güneş ve ay tutulmalarının bu felaketlere yol açacağı belli idi.. fa, sol, la mi
(Kaynak: W. Shakespeare, Kral Lear, çeviren İrfan Şahinbaş, 1989 Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, sf. 29)
Not: İrfan Şahinbaş'ın çevirisinde yüzlerce yazım yanlışı var!...
***
Bakınız: Kral Lear
Ayrıca bakınız: "SANAT NEDİR?"